Parapsikoloji / Spiritüalizm

WWW.ASTROSET.COM

RÜYA ATÖLYESİ

Hiç düşündünüz mü  bilmiyoruz? Neden ruh ve beden ilişkimizin gevşediği saatlerden oluşan uykudaki rüya halimiz bizim asıl gerçeğimiz, gerçek diye yaşayıp, her şeyini çok abarttığımız dünya yaşamımız bir rüya olmasın ?                                                                   

RÜYALARIN HOLOGRAFİK BÜTÜNLÜĞÜ
  İnsanoğlu ilk çağlardan bu yana rüyalarla hep ilgilenmiştir. Rüyalar genelde astral yaşamı, ruhsal yaşamı gözler önüne sererler…
Atlantis zamanında astral yaşama çok önem verilirdi ve rüyaları araştıran bir bilim dalı vardı. Ama daha sonraları bu bilim dalı tamamen unutuldu. Kadim Mısır’da kehanet rüyaları görebilen kimseler büyük itibar görürdü. Şimdiki Parapsikoloji biliminin,
Oniromansi yani rüya aracılığıyla geleceği bilme olgusu gerçek olarak kabul edilinceye kadar “Rüyalar”, inisiyatik, sırri ve okült grupların inceleme alanında kaldı. Tıp biliminde de hastaların ruhsal durumlarını anlamak isteyen psikologlar rüyaları mutlaka incelerler.Freud gibi düşünenler rüyaları sadece şuuraltının tatmin edilmemiş isteklerinin şekil değiştirerek karşımıza çıkması olarak ele alırken, Jung gibi düşünenler de rüyaları çok daha geniş kapsamlı bir biçimde ele alarak insanlık ailesinin ortak dili (arşetipal dili) olarak düşünürler..
Gerçekten de rüyalarda bizim bireyselliğimiz ve zamanı aşan daha büyük bir enerji ve bilgiyle temas ettiğimizi işaret eden semboller vardır. Salvador Dali’nın zamanla ilgili bu tablosu, adeta Jung’un arşetipal-sembolik dille anlatmak istediklerinin bir örneğidir. Rüyalar sadece basit birer düş ve kuruntu gibi kabul edilmemelidir. Uzun zamandan beri rüya tabir kitaplarının itibarını kaybetmiş olmaları rüyaların önemine ve gerçekliğine halel getirmez.
  Duyular Dışı İdrak olgularının, Parapsikoloji adlı bilim dalının ışığı altında, 1900’lü yıllardan itibaren üniversite çevrelerinde incelenir olmaya başlaması D.D.A olgularından bir tanesi olan rüyalara eski değerini kazandırmaya başlamıştır. Önsezisel (premonitoire) rüyalar olgusu büyük bir gerçekliktir. Ve mutlaka ciddiye alınmalıdır
Rüyalar psişik yaşamın görüntüsüdür. Rüyalara psişik yaşamın uyku sırasındaki bir görümüdür ve size üstün benliğinden sembolik mesajlar taşır. Bu sembolleri çözmek rüya sembol dilini biraz incelemek ve kendi sembollerinizi yakından tanımak gerekir.
  Ayakkabı sembolü bazıları için sıkışıklık ve sıkıntı anlamına gelirken diğeri için yürünecek yeni bir yol anlamına da gelebilir. Diş sembolü sizde yine bir sıkıntıyı ifade ederken, bir başkasında diş ve diş çekilmesi bir bir sıkıntıdan kurtuluş, yeni bir başlangıçtır.
Rüyalara hak ettiği değeri veren ilk toplum eski Şamanlardır. Kabilenin şamanı yani ak büyücüsü olan kişi, ona tedaviye gelen kişilerinin rüyalarını da inceler ve ona göre karar verirdi. Rüyalar öte dünyaya açılan kapılardır.
Carl Jung rüyalarla ilgili olarak Freud’un her şeyi Oidip kompleksine bağlamasına karşı çıkarak
“Kolektif Şuuraltı” teorisini ileri sürdü. Ona göre şuuraltı, bireysel deneyimlerin baskı altına alındığı belli belirsiz bir yer değildir… Şuuraltı, Dünya Hafızasına ait çeşitli sembollerin, rüya gören kişinin ihtiyaçlarına uygun olarak ortaya çıkmasına hizmet eder. Dünyanın esiri, süptil anılarını saklayan Büyük Ana bir bilgisayar vardır. Buna Ezoterizm ve okültizmde Akaşik Kayıt’  (Saklı Kayıt) adı verilir.
  Ruhun bedenle olan ilişkisinde temel aracılık görevi gören perisprimiz (ruhun mantosu) ve ona ait bir astral hafızamız vardır. Biz bedenden ayrılsak bile yani beden kayıt sistemimizi terk etsek bile ana kayıtlar, astralımızda yani yüksek benliğimizde kayıtlıdır. Ve hiçbir şeyi astral anlamda yok etmemize imkan yoktur. İşte rüyaların psişik işleyiş yöntemi.

  Holografik Bütünlük
  Holografik Bütünlüğün özlü gerçeği rüyalarda daha çok ortaya çıkıyor. Rüya görmekte olan benliğimiz uyanık durumdaki benliğimizden çok daha akıllı. Ör: Bencil insanların hatalarını dürüstçe betimleyen rüyalar görmeleri bunun en güzel örneği… Rüyalarımızda hava kabarcıkları gibi ortaya çıkan o sonsuz bilgelik akışının kaynağı nedir? Saklı bütünsel bir düzen sonsuz bir bilgi kaynağını mı simgeliyor? Rüyalarımız kavramsal ve ortaya konmamış düzenler arasında bir köprü mü?Ya da saklı olanın belirgin olana dönüşümü mü?
Jung mitlerin, rüyaların, halüsinasyonların hep aynı kaynaktan, tüm insanlarca paylaşılan kolektif bir şuuraltından kaynaklandığını söylüyor.
  Her şeyin sonsuza dek birbiriyle bağlantılı bir evrende tüm şuurlar da birbirleriyle bağlantılıdır. Görünümlerimiz ne olursa olsun bizler sınırları olmayan varlıklarız. Ya da ünlü bilim adamı David Bohm’un söylediği gibi,
‘Şuurunun derinliklerinde insanoğlu tektir.’ (Holografik Evren-Michael Talbot-RM Y.)
  Beyinlerimiz, temelde başka boyutlardan uzay ve zamanın ötesindeki daha derin varoluş düzeninde yansıyan frekansları yorumlamak suretiyle, nesnel gerçekliği matematiksel olarak oluşturmaktadır. Bizim ötemizde yalnızca engin bir dalgalar ve frekanslar okyanusu var. Gerçekliğin bu somut görüntüsünün nedeni, varlığımızın yani bireyselliğimizin bu holografik algılayışı objelere dönüştürme yeteneği…
Bireysel  Gelişime Astro Set olarak neden bu kadar önem verdiğimiz bu daha sonraki açıklamalarla daha da derinlik kazanacak. Gerçekliğin somut görüntüsüne katkımız oluyorsa, kendi iyiliğimiz ve mutluluğumuz için neleri dönüştürdüğümüzü iyi seçmek zorundayız…
Asıl bizim beynimizin, ruhumuzun; kolektif şuuraltından bilinçli şekilde çekip aldığı rüyalar yol göstericidir ve bize rehberlik eder.

İyi dönüşümler…

 

© Astroset 2004-2010