Astrolog Gözüyle

WWW.ASTROSET.COM

  

İÇSEL BARIŞ

  Barışın gerçekten ne olduğunu biliyor muyuz? Yaşadığımız olaylar karşısında içsel barışımızı ne kadar koruyabiliyoruz. Gündelik hayatımızın yoğun koşuşturması içerisinde bu kavram ne kadar yaşam buluyor.

  Elbette her türlü bilginin gerçeklik kazanması demek o bilginin bizim şuur alanımıza yerleşmesi ve o bilgi ile harekete geçtiğimiz, uygulamalarda bulunduğumuz anlamına geliyor. Bu yazıda küçük ama değiştirici uygulamalarla içsel barış yolunda ilerlememizi sağlayacak pratik bilgileri paylaşmak istiyorum.

Duyusal akışın gözlemlenmesi

  İnsan duyuları yoluyla bir bilgi akışına maruz kalan ve duyusal verileri bilincin oluşması yönünde aktaran bir doğaya sahiptir. Duyusal veriler her birimizin bildiği beş duyumuz vasıtasıyla sağlanmaktadır. Dokunma, tatma, koklama, işitme ve görme duyularımız vasıtasıyla dünyadan sürekli gelen verileri bilicimize aktarmakta ve aynı şeklide bu verilere karşı bir tepki geliştirmekteyiz. Özellikle görme duyumuzun diğerlerine göre daha ağır bastığı bir yaşam sürdürdüğümüzü fark edince diğer duyularımızdan yeterinde faydalanmadığımızı ve hatta görme duyumuzla da algılamada olan seçiciliğimiz sebebiyle üstün körü bakışlarla bizim hayatımızı ve kendi gerçekliğimizi sürdürmemize yetecek kadar bir bakış sergilediğimizi söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Bizim için önemli olanı görmenin dışında olayların ve çevremizin detaylarına dikkat ettiğimizi söyleyemeyiz. O halde tepkilerimizi de üstün körü ve bize ilk geldiği şekilde verdiğimizi düşünebiliriz. Küçük bir bebeğin kendisine uzatılan bir nesneyi önce kokladığına birçok kere şahit olmuşuzdur. Yani dünya denilen ve içinde yaşam bulduğumuz varoluşu tanımak için duyularımızdan başka bir seçeneğimiz yok. O halde bu duyulardan ne kadar faydalandığımız sorusu ilk etapta karşımıza çıkıyor. Duyular yoluyla elde ettiğimiz veriler bizim içimizde bir karışıklık, yoğunluk ya da rahatlık gibi çeşitli sonuçlar doğuruyor.

  Bu kapsamda duyularımızın akışını gözlemlemek ve daha zengin bir farkındalık oluşturmak için zaman zaman görmenin dışındaki duyulardan elde ettiğimiz bilgilere biraz daha fazla dikkat edelim. Bu duyuların bizde yaratacağı değişimlere hayret edeceksiniz.

Güven, sessizlik ve sadelik

  Güneşli bir gün ılık ve berrak. Sağlığımız yerinde, bizi sarsan üzücü bir durum yok. Dışımızdaki manzara gözümüze çok güzel görünüyor. Bir an için dışımızda görünen bu güzellik içimizde yansıyor ve kendimizi herşeyle bütünleşmiş hissediyoruz. İşte içsel barışın açığa çıktığı bu an bu muhteşem anda farklı birşeyin farkına varıyoruz. Şartların uygun olduğu ve güzellik duyumunun böylesine yükseldiği bir anı nasıl olurda hayatımızın her anına taşıyabiliriz. Öyle ya güzel zamanlarda sakince durmak kolay peki kargaşanın içinde bu sakinliğimizi nasıl koruyabiliriz.

  Bunu yaşam boyu uygulamamız gereken bir çalışma olarak kabul ederek başlamalıyız işe. Savaş ve kargaşa kendiliğinden çok çabuk ortaya çıksa da barış ve huzuru elde etmek için mutlaka çaba göstermemiz gerekiyor.

  İlk adım kendimize güvenmek. Hayat ne kadar zorluklar ve sıkıntılar getirirse getirsin hepsini aşacak gücümüzün olduğuna, değerli olduğumuza inanmak. Hep başkasında ararız güveni oysa kendimize güvenmek beraberinde sorumluluk almayı, sınırlarımızı tanımayı, başkalarının haklarına saygıyı da beraberinde getiren önemli bir anahtar. Barış yolumuzun ilk adımı.

  İkinci adımda ise sessizliği öğrenmemiz gerekiyor. Dış seslerden ziyade içimizde konuşup duran kişi yada kişilerin susmalarını sağlayabilmek olarak değerlendirmeliyiz. İçimizde konuşan seslerin farkına varmak için sessiz bir ortamda geçireceğimiz yarım saat bile çok faydalı olacaktır. Zaman içinde bu sessizlik sürelerini uzatabiliriz.

  Üçüncü ve son adım ise gerçekten ihtiyacımız olmadığını düşündüğümüz herşeyi gözden çıkarmak. Bunu sık sık elbiselerimiz, telefonlarımız yada diğer maddi nesneler üzerinde gayet güzel uygularız da ihtiyacımızın olmadığını hissettiğimiz duygu ve düşüncelerimizi bir türlü gözden çıkaramayız. Bu çok dikkatli ve özenli bir iç gözlem ile mümkün olabilecek bir eylemdir.

Düşünce akışının gözlemlenmesi

  Sabah ilk gözünüzü açtığınızda aklınıza gelen düşünceye bir bakın. Gün içinde zaman zaman durup aklınızdaki düşüncelere yine bakın. Bu ilginç egzersiz size zaman zaman “yahu bu düşünce benim değil neden böyle düşünüyorum ki” dedirttirecek durumlar bile yaratabilir. Düşüncelerin akışını değiştirmek için gayret göstermeyin. Sadece gözlemleyin. Bir süre sonra bu ve bunun gibi gereksiz olduğunu fark ettiğiniz düşüncelerin kendiliğinden kaybolduklarına tanık olacaksınız. Ancak onların bir kez kaybolmaları bir daha belirmeyecekleri anlamına gelmiyor. Bu nedenle düşünce akışımızı gözlemlemeyi bir alışkanlık haline getirmemizde büyük fayda var.

GÜRGÜN Haziran 2015

 

© Astroset 2003-2016