Makale

WWW.ASTROSET.COM

ASTROLOJİ VE KARŞITLARIN BİRLİĞİ

  Astroloji de diğer tüm bilim dalları gibi bütünselliği anlamamız için var. Atom altı parçacıklar onu görmek isteyen bilim adamının görüşüne göre nasıl değişirse bizler de, bütünün içindeki yerimizi kendi içimizdeki gözlemciye göre belirleyip, bütünün uyumlu çalışmasına uygun şekilde değişmek için varız. İşte bu yer tayininin, astrolojik dildeki karşılığı, yıldız haritamızdaki gezegen etkileri olarak anılır. Bilim adamının nasıl bir laboratuarı varsa astrolojinin laboratuarı da insanın doğum anında ortaya çıkan gezegen etkileri ve bu etkilerin oluşturduğu potansiyel güçtür. Amaç tıpkı bir bilim adamı gibi pragmatik (faydacı) bir zihniyetle bu gücü harekete geçirmektir. Çağın gerekliliklerine uygun olarak tüm anlayışlar değişiyor,esniyor ve genişliyor. Materyalistik katı bilimsel anlayışlar yada dogmatik inançlar, yeni fizik, metafizik, astroloji, astronomiyle dar kalıplarını genişletiyor.

  Eski fizik anlayışı mekanik bir anlayıştı sadece katı bilyeler gibi atomlar vardı. Şimdi bilim adamları atomlar arasında boşluklar buldular. Kuantum teorisi, atomların alt parçacıklarının olduğunu söylüyor ve onları tam tanımlayamıyor. Bu parçacıklar soyut kimi zaman parçacık, kimi zaman dalga olarak ortaya çıkıyor. Parçacık küçük hacme sıkıştırılmış, dalga ise uzaya yayılmış şekilde fonksiyon görüyor. Bu parçacıklar deneysel duruma göre etkileşiyorlar çünkü bizden bağımsız değiller. Evrende en küçük birimler bile birbiriyle etkileşim halindeler. Soyut ve ikili görünümleri içinde sürekli değişimler yaşıyorlar. Deney gözlemcinin zihninden bağımsız olarak gelişemiyor.

  İşte astroloji bu noktada gözlemci için önemli bir deney alanı. Gözlemciye kendi yaşamını gözlemek, mevcut potansiyelini ortaya çıkarmak yeni ve daha verimli deneyimler yaratmak imkanı sunuyor. Evren birbirine örülmüş ağ gibi. Madde ikili değişken bir yapıya sahip. Astrolojinin insan yaşamındaki önemi de bu noktada devreye giriyor. Karşıtların Birliği Kavramını çok iyi anlamak gerekir. Mikro ve makro alemler birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Bilim adamları, metafizikçiler, astrologlar, tüm ezoterik bilimlerle uğraşanlar, hepsi  mikro ile makro arasındaki uyumun ve benzerliğin farkındadırlar. Atom altı parçacık düzeyinde mikroda olup bitenleri fizikçiler anlatır. Makro da olanları astronomlar ve astrologlar anlatır.

  Ünlü fizikçi Bohr da, Bütünleyicilik teorisiyle, parçacık biçiminde beliriş ve dalga halinde ortaya çıkışın birbirini bütünlemesini anlatmak istiyor. Bir gözlemci görene kadar iki karşıt kutup aynı anda varolacaktır. Onlar birbirine çakışmış durumdadırlar. Tıpkı kendi yıldız haritasını inceleyen gözlemci gibi. Haritadaki veriler, gözlenmeden önce üst üste örtüşüktür ve aktif hale geçmemiştir. Astrolog ve gözlemci yani kişinin kendisi haritayı gözlemeye başladığında potansiyel harekete geçer. Bu potansiyelin ortaya çıkışında yine gözleyen ve gözlenen ikilemi büyük bir önem taşımakta ve karşıtlıkları Bir 'e tamamlamak istemektedir. Kuantum fiziğinde atom altı parçacıklar, birbirinden yalıtılmış yapıtaşları değildir. Aslında Birleşik Bir Bütün birbiriyle Zıtların Birliği şeklinde denge kurmaya çalışmaktadır. Yer-Gök, Siyah-Beyaz, Gündüz-Gece gibi.

  Kuantum fiziğindeki ‘mekansızlık prensibi’, bir şeyin aynı anda her yerde olabilmesi, tüm uzayı doldurabilmesi anlamına gelir. Atom fiziğinin ortaya koyduğu en çarpıcı gerçeklerden biri budur ve atom fizikçilerinin bir kısmı bu noktada, kuramlarının ne anlama geldiği konusunda mistik imalar nedeniyle yorum yapmaktan kaçınmaktadır. Tıpkı görevini ciddiye alan bir astrologun deneyim alanı olan yıldız haritalarını ve danışanlarını tüm olumsuz yorumlardan ve gereksiz mistik iddialardan ya da kehanet teorilerinden uzak tutmak istemesi gibi…
  Madem ki, atom altı parçacıkların dalga formu hali mekansız öyleyse tüm atomların dalga formları birbirine geçiş yapabilmektedir. İşte bu kuantum dalga formları, çevremize yaydığımız tesirler, etkiler, düşünce formları, kendi şuurumuzdan ve daha yüksek şuur kuşaklarından aldığımız impulslar ve her şey, her şeyle etkileşim halinde bulunmaktadır. Buradan hareketle, gerek atom altında,  gerek bedenimizde, gerek gezegenler arasında, gerekse tüm evrenimizde, her şeyin her şeyle mikro ve makro boyutlarda birbirlerinden etki alıp, etki vermesi söz konusudur. Atom altını ve dalga formlarının iç içe geçen olasılıklar dalgası halindeki dansını görebilen beyinlerimiz olsaydı, benin nerede başlayıp, senin nerede bittiğini anlayamazdık. Oysa beş duyumuzun sınırlılığı, bu bütünselliği görmemizi engelliyor ve bizler böylece makro dünya ile başarılı bir uyum sağlayarak gelişimimizi sürdürüyoruz.
  Atom fiziğine göre Ben ve Dünya ayrımı gerçek değil, rölatif bir kavramdır. Ben ve Dünya yalıtılmış, birbirinden tamamen kopuk birimler olmadığına göre gezegen etkileri doğum anımda yarattığı etkileri sürdürür mü? sorusunu da soramayız. Zaten tüm evren, tüm varoluş her an, yeniden  ve yeniden birbirini etkilemekte ve değiştirmektedir.

 

© Astroset 2004-2010