Anadolu Medeniyetleri

WWW.ASTROSET.COM

 

ANADOLU TOPRAKLARININ SESSİZ SESİ

  Sınırların ötesini görmemizi sağlayan, bize geleceği ve umudu işaret eden "KOVA" dönemindeyiz. Kova burcu demokrasinin sembolüdür. Eşitlik, özgürlük bağımsızlık adına yapılan devrimlerin burcudur. Bireysel açıdan da kendi üzerimizde yapacağımız devrimleri simgeler. Toplum açısından da toplumların özgürlüğe duyduğu ihtiyacı ve devrimlerini simgeler. Türkiye olarak astrolojik haritamızda Kova burcunun yer aldığı alan, dış ülkelerle yapılacak anlaşmalar ve halkımızın emniyeti hususunda yüksek ideallerin ve özgürlüğün bizim için nasıl gerekli olduğunu ve bu anlayışta reformlara ve yeniliklere ihtiyaç duyulduğunu bilmemiz açısından önem taşır.
  Ruhsal ve spiritüel tesirlere oldukça açık bir ülkenin çocukları olarak bizler de negatif bir çıkışla başlayan son günlerin toplumsal olaylarını iyi değerlendirdik, ruhsal gücümüzle onu pozitife çevirdik, hem etkileyenleri, hem etkilenenleri aynı anda bağrımıza bastık. Yükseleni yengeç olan bir ülkenin insanları olarak hepsini anaç bir sevgiyle sarıp sardık ve bir düşünce devrimi yaşadık. Sessiz-sözsüz ama dünyaya mesaj gönderecek kadar yüksek tesirlerle, sevgiyle, anlayışla bezenmiş bu mesaj herkesin yüreğindeki sevgi tellerine derinden dokundu.

  Son günlerde yaşadığımız olaylar, Asya-Avrupa köprüsünün kültür harmonisini iyi bilen ve yaşayan insanlar olarak bizlerin, anlamlı bir birlik-beraberlik gösterisini tek bedenmişçesine “Önce İnsan” mesajı ile tek bir yürek olarak tüm dünyaya göndermemize neden oldu ve fark etmeden bir değişim yarattık.
  Bu öyle bir ruhsal değişim, öyle spiritüel bir devrim ki dikkatli gözlerle bakmayanların hatta diyebiliriz ki gönül gözleri ile bakmayanların görebileceği, anlayabileceği ve hissedebileceği bir şey değil ve bu yanıt bu toplumun insanlarına çok yakıştı… Dünya tarihi içinde Kurtuluş savaşını gerçekleştiren bir ulusun çocukları olan bizler yani sessiz çoğunluk kendine yakışan birlik-beraberlik mesajını aynı asaletle yeniden sergiledi.
Medeniyetler Beşiği Anadolu...

  Anadolu tarih boyunca pek çok medeniyetin beşiği oldu. Pek çok medeniyet onun bağrında serpildi, yetişti, battı ya da değişime uğradı. Frigya Krallığı, Lidya Krallığı, Persler, Büyük İskender’in istilası, Mısır’daki Ptolemaios hanedanı, bazı Kelt kabileleri, Roma imparatorluğu, Hıristiyanlığın yayılması ile Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılışı ve Doğu Roma’nın payına düşen Bizans, üç yüz yıl boyunca süren Arap istilası, Bizanslılarla Abbasi halifelerinin çatışmaları, Selçuklu hükümdarı Alp Arslan ’ın Bizans’ı Malazgirt’te yenişi ve Anadolu’nun Türklere kapılarını açması, hepsi bu topraklarda yaşanan medeniyetlerin bize miras bıraktıkları bu derin anlayışın köklerini oluşturuyor…
   Böylesine yoğun bir tarihi geçmişi olan Anadolu’nun bereketli toprakları, aralarında sürekli dil, din, inanç, kültür alışverişleri ve kaynaşmaları olan topluluklara tarih boyunca barınak oldu. Kültür harmanlanmasına hep hizmet etti. Bu yoğun kültürel harmoni Anadolu’yu Türkler için de cazip hale getirdi. Çünkü onların da bu topraklara hediye etmek istedikleri, taa Uygurlar’dan gelen hatta Mu ve Atlantis’in göçe mecbur olan asil ari ırkına kadar uzanan genleri vardı. Bilimsel araştırmalara göre İslam öncesi, Ergenekon destanı gibi töresel destanlarla ve Şamanik etkilerle ruhsal eğitim gören Türkler, akılcı, zeki, çevik, teşkilatçı, cesur, samimi, dürüst, sözünün eri, hoşgörülü ve ruhsal değerleri, ata-gelenek bilgileri olan özel insanlardı… Onlar bu halleriyle, insanlık ailesi için saf bir örnek teşkil ediyorlardı. Her ne kadar geçen bin yılların etkisiyle, bu kökler kısmen dejenerasyona uğradıysa da, ulusumuz ve onun temsilcisi sessiz çoğunluk aynı genin, damarlarda akan aynı asil kanın, hep uyaran bekler halde olduğunu son günlerdeki üzücü olaylarda tek yürek olmayı başararak dünyaya yeniden gösterdi!...

  Yetmiş iki milleti tek gözle görmek 
  Atatürk, İstiklal Savaşını böyle bir geçmişe sahip Türk ulusunun çocuklarıyla kazandı ve tüm dünyayı şaşırttı. Tıpkı “Şu Çılgın Türkler” adlı romanda olduğu gibi hem de ne yokluklara ne zorluklara dayanarak ve hiç yılmayarak tüm dünyaya örnek oldu. “Damarlarındaki asil kan” sözcüklerinin gerçek sahipleri olan Mevlanalar, Yunus Emreler, Hacı Bektaş Veliler’in çocukları olan bizlerin sevgi, hoşgörü, ve yetmiş iki milleti bir gözle görebilme yetisindeki sessiz uyanıştır bu anlatmaya çalıştığımız devrim yani bir ruhun tekrar uyanışı…
  Zorlu ve acılı olayların böyle birleştirici pozitif bir yönü de vardır, olaylara iki yönlü bakıp, negatifin ardındaki pozitifi görmek yeni çağ insanına özellikle bu asil ulusun insanlarına çok uygundur.

  Astrolojik veriler özellikle ülkemiz için 2007 yılı itibariyle ruhsal-bilgi ve ruhsal biliş döneminin başladığını işaret ediyor. Ruhsal bilişi sağlayacak bilgi ise bu toprakların sinesinde gizlediği, birlik ve beraberlik ruhunda saklı. Bu nedenle bu dönemin bu şansını iyi kullanabilirsek daha pek çok ruhsal biliş gerektiren olayda da öncü olabiliriz.
  Artık uyanma zamanı… Uyanışın sarsıntısı bazen böyle zorlayıcı olabilir ama bu uyanış için kendini feda edenler adına da, binlerce yıllık geçmişi olan bu topraklarda saklı ruhsal bilginin uyanması için atalarımızdan miras kalan insani değer zenginliğin farkına varmak ve sahip çıkmak bizim ülke olarak kaçınılmaz kaderimiz.
  Pek çok dinin, mezhebin, kültürün kaynaştığı bu toprakların zenginliği kültür harmonisine yatkınlığımızda saklı. Ve biz bu olağanüstü karışımın doğal sonuçları olan Anadolu’nun çocuklarıyız. Ve şimdi kendimize hak ettiğimiz değeri iade etmek için ruhsal bilişimizi, algı kapasitemizin gücünü ve potansiyel ruhsal büyüklüğümüzü harekete geçirmek zorundayız. 2007 ve sonrasında yaşayacağımız olaylara bir de bu pozitif açıdan bakmanın toplum olarak bize yararı büyüktür. Değerimizi bilmek ve bunun önemini kavramak için dikkatimizi kendimize, toplumumuza ve onun eksik yönlerine yöneltmeliyiz. Kendi içimizdeki karmaşayı dindirmenin biricik yolu insani değerlere önem vermeyi bilmekten geçer. Değer veren insan sevmeyi de bilen insandır. Ve sevginin ışığı her türlü karanlığı kapsayacak kadar parlaktır.

  Sizi bize dönüştüren eylemlerin sahibi olmayı hak eden bu ulusun çocukları için çeşitli olaylar aracılığı ile gerçekleşen düşünce devriminin geri dönüşü yoktur.
  Eğer, etrafı susta durduran azınlığa karşı nihayet sesini çıkartabilmek cesaretini gösteren sessiz çoğunluk yüz binler olarak bütünleşebildiyse, burada artık bir
köklü bir değişim, bir yenilenme ve bir devrim söz konusudur!

" Sizi biz yapan bu yüreklere, bu ulusun sevgi ve hoşgörü dolu insanlarına güvenmek gerekir…"

 
 

© Astroset 2004-2010

 (27.Ocak.2007)