Ezoterizm & Gizem

WWW.ASTROSET.COM

GÖKYÜZÜNDEKİ DAVUD'UN YILDIZI

  Ender görülen bu gökyüzü hareketinin bir diğer adı da kutsal üçgen. Astrolojik olarak, 29 Temmuz 2013 saat 08:30 ile 30 Temmuz 2103 saat 16:00 arasında gökyüzünde nadir oluşan gezegenlerin iki üçgenin içiçe geçtiği bir kombinasyon meydana geliyor. 22 Temmuzdan itibaren daha belirgin hala gelen ve ayın sonuna kadar da aktif olacak bu özel dönem pekçok insana farklı bir aydınlanma getirecek. Hatta şu ara bazı farklı aydınlanmalar, sanki beyninizin içinde ampul yanmış gibi yeni idrakler elde etmiş olabilirsiniz; eğer bu tip aydınlanmalar yaşıyorsanız, gökyüzündeki Davud’un Yıldızının etkisi olduğunu unutmayın… Gökyüzü hareketi olarak bu dönem içinde, Pluto-Venüs ve Ay ile Neptün-Satürn ve Jüpiter arasında iki üçgen meydana gelmektedir. Ruhsal hareketlenmenin, aydınlanma ve uyanışın, ilginç açıları gökyüzünde de bir yıldız haritası gibi görülüyor. Spiritüel konularda aktif açılımların olduğu bir dönem, hayal gücü, sanat ve yazarlık açısından da Mars-Jüpiter kavuşumu hareketlilik getiriyor. Yengeç sosyal ve ailesel duyarlılığı tetikliyor. Toplumda ve ailede empati yapma, kendimizi karşımızdaki insanın yerine koyma konusunda da daha hassas ve anlayışlı davranacağımız yeryüzü-gökyüzü dengesinin bir uyum içinde yeni açılımlar getireceği bir dönem başlıyor…Geleceğe daha iyi hazırlanmak için içimizdeki gücü harekete geçirmenin tam zamanı, tam da bugün ve yarın… Yaşanacak şeylere özel dikkat gösterilmesinde yarar var çünkü herkesin deneyimi ve aydınlanması kendi ihtiyaçları ile ilgili olacak…

  Ezoterik açıdan,Toprağın ve Suyun birleşimi olarak gökyüzü ile yeryüzünün birleşmesi ve içiçe geçmesi anlamına gelen bu gök hareketinin hayli derin spiritüel yorumları var. Astroset olarak Ezoterik Astroloji bizim ana konumuz olduğu için öncelikle Davud’un Yıldızını sembol dilinde inceleyelim…

  Üçgen sembolü herşeyden önce sağlamlığı, duruluğu ve bir YÜKSELİŞ’i yansıtır. Toprak ve su burçlarında meydana gelen bu ikili gökyüzü üçgeninin oluşumu ise şöyle oluşmakta: Toprak burçlarında Pluto;(Oğlak) Venüs (Başak) ve Ay(Boğa) arasında bir üçgen;Su burçlarında Neptün(Balık)-Satürn(Akrep) ve Jüpiter(Yengeç) Arasında diğer üçgen meydana geliyor. Toprak soğukla kuruyu, Su yaşla soğuğu simgeler. Toprakla Suyun bu olumlu kavuşumu, yerle gök arasındaki bereketi ve yeni açılacak kapıları da işaret ediyor…

Su Sembolü

Su sembolü tüm tradisyonlarda rastlanan bir semboldür. Tradisyonlarda genellikle Dünya’nın meydana gelişi gibi kozmik oluşumlarla, Semavi Alem’den gelen tesirlerle, ölüm ötesi hallerle ve ruhsal aydınlanmayla ilgili sembolizmlerde kullanılır. Pekçok tradisyonda ilahlar veya melekler su ile ilişkilendirilir. Asur-Babil dinlerinden denizin sularını ölçen ve yolları açan Sirius çiftyıldızıdır. Dogonlar’a göre “Sular’ın Efendisi”, Sirius ile ilişkilendirilen O’nommo’dur, insanları gözetmektedir. Nommo gibi, Sümer Enki’si ya da Ea’sı da sulardadır, balık kuyruğuyla tasvir edilir ve Oannes ile ilişkilendirilir. Eski Mısırlılar’a göre, ırmaklara, denize ve rüzgarlara hükmeden, tüm suların ilahesi İsis’tir. Galyalılar’a göre göksel sular ilahların oturduğu yerdir. Spiritüel aydınlanmaya ulaşan inisiyeler, “aşağı suları”ı aşmakla kalmaz, “yukarı sular”la da çeşitli derecelerde irtibat kurarlar.

Toprak Sembolü

  Toprak dört unsurdan en yoğunu, katı ve sabit olanıdır, su gibi pasif ve dişil niteliklidir. İnsanların beslenme kaynaklarını edindikleri ana unsur topraktır. Pek çok yaratılış tradisyonuna göre insan bedeninin yaratılışında kullanılan madde topraktır. Tradisyonlarda doğurganlık ve analık nitelikleri verilen toprak, kimi kullanımlarda rahim, mağara, yumurta ve Yer yani Yeryüzü sembolleriye bütünleşir. Toprak Ana deyimi birçok dilde vardır, diğer adı “Gaia” dır. Tevrat, İncil, Kur’an, eski Mısır, eski İran, Maya, Çin, Dogon tradisyonlarında insanın atası topraktan yoğrularak meydana gelmiştir. Toprak maddeyi, ruha kıyasla fiziksel bedeni simgeler. Sioux Kızılderilileri kozmik topraktan yapılan atanın gönderilişini şöyle anlatır:

  “Fırlattı bir yıldızdan, yoğurulan bu ilk Dakota’yı ve seyretti düşüşünü karanlığın içinden geçerek yumuşak toprağa konana dek.”

  Gökyüzü sembolü Su ile Yeryüzü sembolü toprağın, astrolojik olarak oluşturduğu bu ikili üçgen oluşumu Göklerin Semavi ve yüksek tesirlerinin, Yeryüzünün katı toprak tesirleriyle içiçe geçeceğini haber veriyor.  Toprağın yani maddenin, Göklerin tesirleriyle yıkanacağını, arınacağını anlatıyorGöksel üçgenin yeryüzü üçgeni ile kurduğu bu bütünlüğe sembol dilinde Gökyüzü ile Yeryüzü’nün evliliği, birliği ve bütünlüğü adı da verilir ki, Davud’un Yıldızının bir başka açılımı bu anlam ile bütünleşmektedir.

  Davud’un yıldızı ya da diğer adıyla Süleymanın Mühürü adı verilen ikili üçgen şekil, evrendeki karşıtların, zıtlıkların, kozmik birliğin ve onun akıl almaz ve karmakarışık ifadesinin bir sentezi olarak kabul edilir. Davud’un Yıldızının diğer adı “Zıtların Birliği”dir. 

  Heksagram, Mühr-ü Süleyman, Süleyman’ın Mühürü, Davut’un yıldızı gibi değişik adlar altında bilinen altı uçlu yıldız kadim uygarlıklarca kullanlımşı bir semboldür. İki eşkenar üçgenden birinin ucu aşağı, diğerinin ucu yukarı bakacak ve altı köşeli yıldız oluşturacak biçimde üst üste konulmasından oluşan bu sembole Babil, Maya, Toltek, Orta Amerika, Hinduizm, Pueblo Kızılderilileri tradisyonlarında rastlanmasının yanısıra İdil_Ural bölgesindeki Ön-Türkler’e ait eserlerde ve Alpler’ de de rastlanmışır.

  James Churcward’a göre sembolün kökeni yitik Mu Uygarlığıdır. Bu sembolü kullanan Uygur Türkleri yoluyla aktarıldığı düşünülmektedir. Sembol Mu kıtasında Mu Kozmogonik diyagramının bir parçası olarak kullanılmaktaydı. Selçuklular’da örnekleri bolca görülen bu sembol Hint’te Şiva ve Şakti’nin birliğini veya evlenmesini temsil eder. Batı Okültizmine göre; evolüsyon-envolüsyon ilkesini ve karşıt güçlerin ahenkli birliğini yani androjenliği ifade eder.

  Carl Gustave Yung, sembolü bireysel ve nesnel alem ile bireysel ve nesnel olmayan alem yani görünen ve görünmeyen alemin içiçeliği olarak yorumlar. Teozoflara göre sembol, ruh ve madde, doğum ve ölüm, Yer ve Gök düalitelerini ve yedi sayısını temsil eder, merkezi de bir sayısıdır.

  Rene Guenon’a göre ters eşkenar üçgen tradisyonlarda genellikle, Sanskrit dilinde “Avalokiteshwara” terimiyle ifade edilen “iniş”i, Semavi etkinliğin inişini, Yukarı’dan aşağı olan akışı ifade eder. Yani ters üçgen tesirin semavi alemden yeryüzüne, insanlara inişini ifade eder. Birbirine geçmiş bu iki üçgenin birbirinden ayrılıp uç uca gelene kadar uzaklaştırılmış olarak tasavvur edilmesi halinde birinin inişi diğerinin yükselişi ifade etmesi daha iyi anlaşılabilir. Yani yukarı bakan üçgen insanoğlunun yükseliş ve tekamülünü, aşağı bakan üçgen ona inen rahmeti simgeler.

  Hermetika adıyla da bilinen Zümrüt Tabletlerdeki, “Aşağıda ne varsa Yukarıdaki gibidir ve Yukarıda ne varsa aşağıdaki gibidir” sözünün biçimsel ifadesidir. Bu söz, kısaca iki alem arasında pekçok konuda benzerlik olduğunu yani yeryüzünün semavi alemin bir tür yansıması olduğunu, “görünmeyen alemdeki pekçok yasa ve ilkenin “görünen alem”de, alemimize özgü biçimlerde tezahür etmiş bulunduğunu ifade eder. Nitekim dikkat edilirse, bu sembolün en önemli özelliği, iki şeklin bir simetri gösterircesine iç içe geçmiş olmasıdır.Astrolojik anlamda bu içiçe geçiş, görünmeyenin tesirlerinin, yasa ve ilkelerinin yeryüzünde yani görünür olanda daha çok yer tutacağı ve daha açık, daha anlaşılır hale geleceği anlamındadır….

Konuyla ilgili diğer yazımız için >>

Astroset Astroloji Araştırma Grubu

Yayın Tarihi: 30.Temmuz.2013

 

© Astroset 2003-2013