Ezoterizm ve Gizemcilik

WWW.ASTROSET.COM

Mucizelerin Amacı

  Biliyoruz ki, evren abes üzere kurulmamıştır. Her şey anlamlıdır, planlıdır ve bir amaç taşır. Bizim herhangi bir olayı rastgele, tesadüfî, kendiliğinden ya da saçma bulmamız, cahilliğimizden ileri gelir. Her olay, her varlık bir plan ve program üzere tezahür eder. Üstelik her şeyin ve varlığın birbirleriyle ilgisi, bağlantısı vardır. Fark etsek de, fark etmesek de bu böyledir. Bütün mevcudat ve olaylar, işleyen bir cihazın, bir bütün oluşturan birimleri gibidir. Evrende her olay, şuurlu varlıkların kontrolü ile ve bir amaca hizmet etsin diye İlahi İrade Yasaları Çerçevesinde vuku bulur; daha doğrusu vuku buldurulur.

  Evrende olağanüstü bir olay da olmaz. Her şey olağandır. Ne var ki, bilgisizliğimizle o olayı olağanüstü görürüz. O olayın, başka olaylarla olan bağlantısını, taşıdığı mesajı fark edemeyiz. Ama bu, bizim eksikliğimizden ileri gelir. Olay olması gerektiği gibi, en kusursuz şekliyle olmuştur, ama biz olup biteni anlamakta yetersiz kalmışızdır. Evet. Mucizevî olaylar birer mizansendir ve aşağıdaki amaçlar doğrultusunda sahnelenirler:

1-Sahipsiz değiliz:  Mucize türünden olaylar, özelikle Peygamberlerin gösterdiği mucizeler, insanın sahipsiz olmadığını, görüp gözetici bir mekanizmanın üstün bazı yasaları, bizim planımızda tezahür ettirdiğini gösterir. Mucizenin olmasında arcılık yapan da peygamberlerin kendisidir. Yüksek bir mekanizma, insanları eğitsin diye gönderdiği peygamberlerin mucize göstermelerini sağlayarak, hem onları dolaylı olarak korumakta ve hem de insanlara, görüp gözetici bir ruhsal planın varlığına işaret etmektedir. Mucizeyi yapan değil, yaptıran önemlidir.

  Burada bir noktayı vurgulamamız gerekir: İnsanları mucizelere bakarak, ruhsal bir yönetimi fark etmeleri, esasen düşük bir düzeydir. Üstün düzeyli, üstün anlayışlı biri için böylesi fizik planda tezahür eden fenomenlerle bazı gerçekleri kavramak pek yakışık almaz.  Mucize ile belli bir anlayış kazandırma işi, daha çok maddeci zihinlere hitap edebilir. Ama yüksek sezgilere sahip bir varlık için bir ufacık hareket, bir ilgi kırıntısı, karşısına çıkan bir olay, bir hissediş bile anlamlar ifade edebilir. Yani maddesel kanıtlar, çok yüksek düzeyli bazı gerçekleri kavramakta bir amaç olamaz. Fakat vuku bulan bu mucizeden sonra, derin bir düşünüşle bazı bilgiler elde ediliyorsa, bu yöntem ancak o zaman makul karşılanabilir.

2- Evrenin tek efendisi ve en büyüğü Dünya insanı değildir: Bencil insan, doğal olarak nefsini her türlü fenomende, her sistemde merkeze ve en yüksek köşeye yerleştirecektir. Bir zamanlar Dünyayı evrenin merkezi ve kendisini de yegâne canlı ve akıllı varlık zanneden insan, mucizevî olaylar vesilesiyle, en güçlü varlığın kendisi olamadığını, kendisinden çok üstün şuurlu varlıklar sisteminin mevcut olduğunu sezebilir, çünkü aciz kalmıştır.

3- Mucizevî olaylar insanı araştırmaya yönlendirir: Kuşkusuz önce korku ve şaşkınlık yaratan mucizevî olaylar, düşünen/aklını işleten insanı bu olayların altında yatan yasaları keşfetmek üzere araştırmaya zorlayacaktır. Bu araştırma ise önce zihin düzeyinde bir etkinliği getirecektir. Çaba gösteren insan da, er ya da geç, süregelen cehdi ve liyakati oranında sorularına yanıt bulabilecektir.

  Peygamber Mucizeleri
  Peygamberlerin mucizeleri, ilerde daha ayrıntılı açıklanacağı gibi, çeşitli yönleriyle önem taşır. Bu tür mucizeler peygamberleri, dolaylı olarak koruma işlevini gördüğü gibi, imana davet ettiği kimseler üzerinde derin etki oluşturan bir araçtır. Ayrıca peygamberlik gibi ağır bir görevin yapılması için varlığın sıra dışı bazı algılama ve etkinlik araçlarına sahip olması gerektiği de açıktır.  Ne var ki, onlar bu olağan dışı denen DDA (Duyular Dışı Algılama) melekelerinin kendilerinden değil, ağır vazifelerini yürütebilmeleri için Semavi Yönetim’in yardımı olduğunu bilen yüksek seviyeli varlıklardır.

1-Musa Peygamber’in Mucizeleri:

Hz. Musa en fazla mucize gösteren peygamberdir. Çünkü o devirde Mısır majları, sihir konusunda çok ileriydiler ve peygamberin elinde karşısındakilerden çok daha güçlü bir silah olmalıydı. Hz. Musa peygamberliği boyunca, kendisine verilen mucize gösterme gücünden yararlanmıştır.

Tevrat ve din tarihleri Musa’nın dokuz büyük mucize gösterdiğini yazarlar. Bunlar asa, beyaz el (yed-i Beyza), tufan, çekirgeler, bit, kurbağalar, kan, karanlı, Kızıldeniz sularının yarılması:

  • Firavun ve adamları, onu büyücülükle, yalancılıkla suçlarlar ve ona inanmazlar. Firavun, Musa peygamber’in kendi büyücüleriyle bir yarışmaya girmesini ister. Peygamber önce çekinir, fakat, Rabb’i kendisine hiçbir şeyden kaçınmamasını buyurur. Bunun üzerine Musa yarışmaya katılmayı kabul eder. Firavunun büyücüleri, ellerindeki değnekleri yere atarlar. Değnekler birer yılana dönüşür. Rabb’i Musa’ya da elindeki asayı yere atmasını buyurunca, asa daha iri bir yılana dönüşerek bütün yılanları yutar.
  • Gene bir gün firavun ve çevresindekiler, Musa Peygamber’in peygamberliğine inanabilmek için, ondan bir mucize göstermesini isterler. Bunun üzerine Musa, koynuna soktuğu elini dışarı çıkarır. Eli çevreye ışık saçmaktadır. Bu mucize dolayısıyla Musa Peygamber’in elini Yed-i Beyza (en beyaz el) denir. İmana gelmeyen firavun ve ona tabi olanları yumuşatmak üzere, toplum olarak birçok felaketler ve musibetlerle karşı karşıya gelirler ve her defasında onları kurtaran Hz. Musa olur.
  • Bir defasında da, şiddetle yağan yağmurlar Nil nehrini taşırmış ve Mısır’ı sular altında bırakır. Ne yapacaklarını şaşıran Mısırlılar firavunun da oluruyla perişan bir vaziyette Hz. Musa’ya giderek, bu afetin kalkmasını isterler ve eğer kalkarsa iman edeceklerini bildirirler. Hz. Musa ümitlenerek bu afetin kalkması için Rabb’ine dua eder. Dua üzerine sular çekilir ve afet de ortadan kalkmış olur. Fakat Mısırlılar imana gelmezler, üstelik Beni İsrail’e zulmetmeye devam ederler.
  • Bunun üzerine Mısır’a çekirgeler musallat olur. Bütün ekinleri yerler ve kıtlık baş gösterir. Mısırlılar yine Hz. Musa’ya başvurarak bu belanın da kalkmasını, kalkarsa iman edeceklerini söylerler. Hz. Musa gene dua eder ve çekirge afeti ortadan kalkar.
  • Daha sonra Mısırlılar bit istilasına uğrar. Sahne gene tekrarlanır, bitler telef olur, ama Mısırlılarda değişiklik yoktur.
  • Mısırlılar bu defa daha büyük bir belaya uğrarlar. Bu bela kurbağa istilasıdır. Bu kurbağalar evleri, sokakları, mutfakları, yatak odalarını kısaca her yeri istila edip gece gündüz Mısırlıları şaşkına çevirirler. Hz. Musa bu felaketi de bir duasıyla ortadan kaldırır.
  • Bir seferine de Nil dahil tüm Mısır suları kana dönüşür. Mısırlılar bir damla içecek temiz su bulamazlar. Bu ise, belalarının en dehşetlisidir. Güneşin yakıp kavurduğu Mısır ülkesinde halk susuzluktan yanıp kavrulur. Susuzluk tahammül edilmez olunca, son çare olarak gene Hz. Musa’ya başvururlar. Her zamanki gibi müracaatları kabul olunur.
  • Bu kez Mısır üç gün karanlık içinde kalır. Kimse kimseyi göremez; yalnız İsrail Oğullarının evleri aydınlıktır. Tekrar aydınlığı getiren hiç şüphesiz Hz. Musa’nın mucize yaratan duasıdır.
  • Hz. Musa’nın en çok bilinen mucizesi Kızıldeniz’in yarılmasıdır.Firavun, Hz. Musa’yı ve İsrail Oğullarını Mısır’dan sürmüş ve öldürmek üzere peşlerine düşmüştür. İsrail Oğulları çoluk çocuk ve bütün ağırlıklarıyla gittikleri için hızlı ilerleyemezler. Firavun ise seçme askerleriyle aradaki mesafeyi hızla kapatmaya çalışmaktadır. Derken Hz. Musa ve İsrail Oğulları Kızıldeniz’in kenarına varırlar, ne var ki, Firavun da iyice yaklaşmıştır. Firavun ve askerleri silahlı, Hz. Musa ve aynındakiler silahsızdır. İsrail Oğulları adım adım Kızıldeniz’e yaklaşırken, Firavunla aralarında ki mesafe de giderek kapanmaktadır. Sonunda, Hz. Musa asasını denize vurur ve Kızıldeniz yarılarak önlerinde geniş bir yol açılır. Onlar karşıya vardığı sırada Firavun ve askerleri deniz kıyısına varmışlardır. Hırsla ayrılan yoldan denize dolarlar, fakat İsrail Oğulları tamamen karşı kıyıya geçtiklerinde, sular tekrar birbirine kavuşur. Firavunla beraber bütün askerleri sulara gömülür.

2- İsa Peygamber’in mucizeleri:

  Hz. İsa’nın mucizeleri doğumuyla başlar. Hz. Meryem’den babasız olarak doğmuştur. Meryem, oğlunu doğurduktan sonra, Yahudiler’in sorularıyla karşılaşacağını bildiğinden üzüntüye kapılır. Meryem bu düşünceler içindeyken henüz küçük bir bebek olan Hz. İsa, annesiyle konuşmaya ve onu teselli etmeye başlar. Meryem, açıktır ki, toplum tarafından ayıplanır ve suçlanır. Fakat o sesini çıkarmaz ve beşikteki oğlu küçük İsa’ya işaret eder. Halk, Meryem’e çıkışır. “Biz beşikteki çocukla nasıl konuşuruz? O bize cevap veremez ki!” Fakat ummadıkları bir şey olur ve beşikteki İsa konuşmaya başlar. Halk şaşkına döner.

  Hz. İsa, çamurdan bir kuş yapar, ona nefes üfleyerek hayat verirdi. Körlerin gözünü açar, kötürümleri ayağa kaldırır, obsesyon tedavisi yapar; hatta ölüleri diriltirdi. Hz. İsa, görmediği halde insanların ne yediğini, ne içtiğini, ne yaptıklarını bilirdi. Zihinden geçenleri anlayabilirdi. Nitekim Son Yemek’te Havarileri’nden Yahuda’nın kendisini ele vereceğini söylemişti. Havari’leri yeni iman ettikten sırada Hz. İsa’dan gökten yiyecek dolu bir sofra indirmesini isterler. Ve istekleri olur.

 

 

  Günümüzde Parapsikoloji ve DDA Açısından Mucize
  Aslında mucize denen bu olaylar, kapsamı daha dar olmakla beraber zamanımızda da cereyan etmektedir. Parapsikoloji 1930’lardan beri Duyular Dışı Algılama(D.D.A) konusunda akademik ve deneysel çalışmalarla bu olayları açıklamaya çalışmaktadır. Ne var ki, parapsikoloji daha ziyadesiyle mucizenin maddesel ve bedensel yönünü ve ruhçuluk ise, ruhsal yönü inceler.

Hz. İsa mucizelerini D.D.A açısından yeniden inceleyelim:

a) Telepati:

  İncillerde Hz. İsa’nın büyük bir D.D.A Medyomu, bir Hassas Kişi olduğunu gösteren birçok olaya rastlıyoruz. Telepati Durugörü ve Kehanet fenomenleri, birçok kez tezahür ettirmiştir. Hz. İsa’nın telepati yeteneğine ilişkin olarak, İncillerde, Yazıcıların ve Ferisilerin “düşüncelerini bilmesi”nden söz edilir.

  “Ve işte, bazı kimseler yatak üzerine inmeli bir adamı gösteriyorlar; onu içeri sokup İsa’nın önüne koymağa uğraşıyorlardı. Kalabalıktan dolayı onu içeri sokmak için yol bulamıyarak, evin damına çıktılar; kiremitlerin arasından yatağı ile ortaya, İsa’nın önüne indiler. Onların imanını görerek, İsa: Ey adam, günahların sana bağışlandı, dedi. Yazıcılar ve Ferisiler: Küfür söyleyen bu kişi kimdir? ALLAH’tan başka kim günahları bağışlayabilir? diye düşünmeye başladılar.  Fakat İsa düşüncelerini bilerek, cevap verip onlara dedi: Niçin yüreklerinizden düşünüyorsunuz? Hangisi daha kolay: Günahların sana bağışlandı, demek mi; Kalk, yürü, demek mi?”(Luka 5/18–23) Hz. İsa’nın Yazıcılar ve Ferisiler’in “düşüncelerini bilmesi”ne ilişkin bir diğer olay da gene Luka İncilinde (6/6–10)geçer.

b) Durugörü:

  G.Maurice Elliott, Two Worlds dergisinde yayınlanan ve aynı adı taşıyan kitabından derlenen,“Hz. İsa’nın Psişik Yaşamı”(The Psychic Life of Jesus) adlı yazı dizisinde, Hz. İsa’nın Durugörü yeteneğinden bahsederken şöyle demektedir: “ Hz. İsa, psişik yeteneklerinin yanı sıra, durgörü yeteneğine de sahipti. Bu, kendisine, insanların karakterlerine doğrudan vakıf olma kudreti veriyordu. Anlaşıldığına göre, insanların auralarını ve düşüncelerinin, çevrelerindeki ether’in üzerinde oluştuğu etkiyi görüyordu.”  Yuhanna İncili’de, bu konu açıkça belirtilmektedir: “ Ve Fısıh’ta, bayram günlerinde Yeruşalim’de iken, yapmış olduğu alametleri göstererek çokları onun ismine iman ettiler. Fakat İsa, bütün insanları bildiği için, kendisi onlara inanmazdı; çünkü insan için kimsenin şahadetine ihtiyacı yoktu; çünkü insanda ne olduğunu o kendisi bilirdi.”(Yuhanna 2/22–25)

  G. Maurice Elliott, Hz. İsa’nın, böylece, havarilerini de aynı şekilde ‘bilerek’ seçtiğini belirtmekte ve onlardaki psişik yeteneği durugörüsel olarak algılamış olması gerektiğini söylemektedir. Elliott’un, Hz. İsa’nın insanların ‘auralarını okuması’ ile ilgili olarak verdiği bir örnek de, Yuhanna İncili’nde(1/43–49) bahsedilen, Hz. İsa’nın Natanael’in karakterini bilmesi olayıdır.

  Hz. İsa’nın Durugörü Medyumluğu ile ilgili birçok olay mevcuttur. Bunların, “geçmişi bilme” (retrocognition) türünden olan bir örneği ise Yuhanna İncili’nde (4/13–19) geçer. Hz. İsa, insanların geçmişlerini ve karakterlerini ‘görmesinin’ yanı sıra, uzak ya da yakın çevresindeki her şeyi de tümüyle algılayan komple bir Durugörür’dü: “Ve Ferisiler dışarı çıkıp İsa’yı nasıl helak etsinler diye, ona karşı öğütleştiler.” “İsa bunu bilerek oradan çekildi ve çokları onun ardınca gittiler. İsa onların hepsini iyi etti.”(Matta: 12/14–15)

  Hz. İsa’nın aynı kusursuzlukta bir duruişiti medyomu olduğunu belirleyen olaylar, havarilerin arasındaki “söyleşmeleri bilmesi” şeklinde geçer: “Şakirtler karşı yakaya gelince, ekmek almağı unuttular. Ve İsa onlara dedi: Sakının da Ferisiler ile Sadukiler hamurundan kaçının. Ve onlar: Ekmek almadık, diye aralarında söyleşiyorlardı. İsa da bunu bilerek dedi: Ey aza imanlılar! Ekmeğiniz olmadığından dolayı aranızda neden söyleşiyorsunuz?”(Matta: 16/5-8)

  Hz. İsa’nın havarilerin, kendisini yağla mesheden kadının aleyhindeki konuşmalarını bilmesi, Matta İncili’ndeki (26/6-10) yer alan bir diğer duruişiti olayıdır.

c- Kehanet:

  Hz. İsa’nın D.D.A Medyumluğunun bir veçhesini oluşturan güçlü kehanet yeteneğine İnciller’den çeşitli örnekler verilebilir. Bu örnekler, Hz. İsa’nın, olacak olanları hep önceden bildiği görülmektedir. Bunların en ilginci, belki de, Hz. İsa’nın, ‘Petrus’un inkârına’ dair kehanetidir (prekohnisyon):

  “Simun, simun, işte, işte buğday gibi kalburlamak için Şeytan sizi istedi; fakat senin imanın tükenmesin diye senin için ben dua ettim ve yine döndüğün zaman, kardeşlerine kuvvet ver. O da İsa’ya dedi: Ya Rab, seninle hem zindanda, hem ölüme gitmeye hazırım. İsa dedi: Petrus, sana diyorum: Beni tanıdığını sen üç kere inkâr etmeden, bugün horoz ötmeyecek.” (Luka:22/31–34)

  “İsa’yı yakalayıp götürdüler ve baş kâhinin evine soktular. Petrus da uzaktan ardınca gidiyordu. Avlunun ortasında bir ateş yakıp birlikte oturdukları zaman, Petrus onların arasında oturdu. Ve bir hizmetçi kız, Petrus’un ateş ışığında oturduğunu görerek ona dikkatle bakıp dedi: Bu adam da onunla beraberdi. Fakat o: Kadın, onu tanımam, diye inkâr etti. Biraz sonra bir başkası onu görüp dedi: Sen de onlardan birisin. Fakat Petrus: Be adam, değilim, dedi. Bir saat sonra kadar başkası: Gerçekten bu adam onunla beraberdi, çünkü Galileli’dir, diye ısrar etti. Fakat Petrus: Be adam, senin ne dediğini bilmem, dedi. Henüz söz söylemekte iken, hemen horoz öttü. Ve Rab dönüp Petrus’a baktı. Petrus, Rabbin, kendisine: Bugün ötmeden önce beni üç kere inkâr edeceksin, diye söylediği sözü hatırladı. Ve dışarı çıkıp acı acı ağladı.”(Luka: 22/54–62)

  Hz. İsa’nın kehanetlerine verilebilecek başka bazı örnekler de şunlardır:

  • Hz. İsa’nın, ‘kendisini mesheden kadının İnciller vasıtasıyla anılmasına’ dair kehaneti(Matta: 36/6–13)
  • Hz. İsa’nın, ‘ele verilip çarmıha gerilişine ve kıyam edişine’ dair kehaneti (Matta: 17/22–23)
  • Hz. İsa’nın ‘Kudüs’ün mahvına’ dair kehaneti(Matta: 17/22-23).

 G. Maurice Elliott, Hz. İsa’nın Kudüs’le ilgili bu kehaneti hakkında şunları söylemektedir:

  “ Kırk yıl sonra bu kehanet yerine gelmişti. Romalı General Titus, Kudüs’ü, çevresinde tahkimat yaparak kuşatmıştı. Kuşatmadan sonra, kent ve sakinleri dehşetli bir kırıma uğramışlardı”

d- Psikokinezi:

  Hz. İsa’nın yüksek seviyeli bir Fiziki Medyom olarak gerçekleştirdiği tezahürler, fiziki medyomluğun kapsamına giren PK, (eşyaya düşünce yoluyla hareket kazandırma) levitasyon ( yerçekiminin dışına çıkma) gibi fenomenlerin birer Görkemli Örneğidir:

  Hz. İsa’nın PK Medyomluğu denildiğinde, sınırlı bir telekinezi tarzında-yani, objelerin, temas edilmeden hareket geçirilmeleri şeklinde-değil de, daha ziyade genel bir ’zihnin maddeye hakimiyeti’ tarzında oluşturulan PK olayları söz konusu olmaktadır. Bunların arasında, Hz. İsa’nın bir incir ağcını kurutması(Matta: 21/18–22); fırtınayı dindirmesi(Matta: 8/23–27); Barnabas İncili’nde(189) geçen “Güneşi durdurması” olaylarını sayabiliriz.

Hz. İsa’nın bir incir ağacını kurutması, Matta İncili’nde şu şekilde anlatılır: “ Ve İsa sabahleyin şehre dönerken acıktı. Yol kenarında bir incir ağacı görüp ona geldi; ancak yapraktan başka onda bir şey bulmadı; ve İsa ona dedi: Artık senden ebediyen meyva çıkmasın. Ve incir ağacı hemen kurudu. Şakirtleri bunu görünce: İncir ağacı, hemen nasıl kurudu! Diyerek şaştılar. İsa cevap verip onlara dedi: Doğrusu size derim: Eğer imanınız olup şüphe etmezseniz, yalnız bu incir ağacına olanı yapacak değilsiniz, fakat bu dağa: Kalk, denize atıl, derseniz, olacaktır. Ve dua iman ederek her ne dilerseniz alacaksınız.”

  Günümüzde, incir ağaçlarını “derhal kurutabilen” kurutabilen bir kimse var mıdır? Evet- hem de aynı psişik kuvveti(PK gücünü) kullanarak. Bu satırları yazan G. Maurice Elliott, ‘ağaç kurutma fenomeni’ hakkında şu açıklamaları yapmaktadır:

  “Dr. Alexander Cannon, ‘Görünmeyen Tesir’ adlı kitabında, Hz. İsa’nın bir incir ağacını kurutmuş olduğuna gerçekten inanıp inanmadığını ve böyle bir fiili bugün için bir ‘mucize’ olarak mütalaa edip etmeyeceğini soran ünlü bir profesörden bahsetmektedir. Profesör, daha sonra, Dr. Cannon’u civardaki bir bağ götürür. Bağda bulunan yaşlı bir ağaca şöyle seslenir: ‘İyi yaşadın; hayatın fırtınalarına göğüs gerdin… Şimdi öl ve artık canlanma!’  Ağaç derhal kurur…

  Dr. Cannon ve başkaları, ağacın kurumuş halini ve kurumayı kastetmiş olan fotoğrafları incelemişlerdir. Dr. Cannon, şöyle demektedir: ‘İncir ağacının sadece bir emirle kurumasına sebep olan, Hz. İsa’nın zihniyetiydi. Bu “mucize”, günümüzde, Hindistan ve Tibet’in, ücra yerlerinde, tanık olduğum üzere, sık sık gerçekleşmektedir.

  Bir insanın zihni, bir ağacın kurumasına nasıl sebep olmaktadır? Dr. Canon, Hz. İsa ile ilgili olarak, şunları yazıyor: ‘(Hz. İsa,)bedeninin vibrasyonlarını incir ağacından neşrolan vibrasyonlara dikkatlice ayarlamak suretiyle, emir verebilmiş ve ağacı kendisine itaat ettirmişti.’”

e- Levitasyon:

  Hz. İsa, havarilerin gözleri önünde, suyun üzerinde yürüyerek, ‘levitasyon’ fenomeninin Yüksek bir Örneğini vermiştir:

  “Ve İsa şakirtleri hemen kayığa binmeye ve halkı salıverinceye kadar kendisinden önce karşı kıyıya geçmeye zorladı. Ve halkı salıverdikten sonra, dua etmek için dağ ayrıca çıktı; akşam olunca, oraya yalnız başına idi. O sırada kayık denizin ortasında dalgalarla dövüşmekte idi; çünkü yel onlara karşı idi. Ve gecenin dördüncü nöbetinde, İsa denizin üzerinde yürüyerek yanlarına geldi. Fakat şakirtler, onu denizin üzerinde yürürken görünce: Bu bir hayalettir, diye şaşırdılar ve korkudan bağırdılar. Fakat hemen İsa: Cesur olun, benim, korkmayın, diyerek onlara söyledi. Petrus ona cevap verip dedi: Ya Rab, eğer sen isen, suların üzerinde sana gelmemi emret. Ve İsa: Gel dedi. Petrus da kayıktan inip İsa’ya gelmek için suların üzerinde yürüdü. Fakat yeli görünce korktu ve batmaya başlayarak: Ya Rab, beni kurtar! Diye bağırdı. İsa hemen elini uzatıp onu tuttu ve kendisine dedi: Ey az imanlı, neden şüphe ettin? Onlar kayığa çıktıkları zaman, yel dindi. Kayıkta olanlar: Gerçekten sen ALLAH’ın Oğlu’sun, diye ona tapındılar.”(Matta: 14/22–23).

f- Apor:

  Hz. İsa’nın da öteki peygamberler gibi, Apor Medyomluğu sayesinde ‘bolluk mucizeleri’ ve ‘apor olayları oluşturduğunu görüyoruz. İnciller’de geçen apor olayları şunlardır.

Beş bin erkeğin doyurulması” olayı(Markos: 6/36–44) (27)

Dört bin erkeğin doyurulması olayı(Matta: 15/32–38) (27).

“Büyük balık avı” (Luka: 5/1-7).

Bir diğer büyük balık avı” olayı ise Yuhanna İncilin’de(21/1-6) şöyle geçer: “Bu şeylerden sonra, İsa, Taberiye gölü kenarında yin şakirtlere(çamıha gerilişten sonra) kendisini gösterdi ve böylece gösterdi. Simun Petrus, Didimus denilen Tomas, Galile’nin Kana şehrinden Natanael, Zebedi’nin oğllları, ve onun şakirtlerinden başka ikisi birlikte idiler. Simun Petrus onlara: Balık avına gidiyorum, dedi. Ona: Bizde seninle geliriz dediler. Çıkıp kayığa bindiler; o gece bir şey tutmadılar. Artık gün doğarken, İsa kıyıda durdu; fakat şakirtler İsa olduğunu bilmediler. Ve İsa onlara dedi: Çocuklar, bir yiyeceğiniz var mı? Ona: Hayır, diye cevap verdiler. O da onlara dedi: Ağı kayığın sağ yanına atın, bulursunuz. Bunun üzerine attılar ve balıkların çokluğundan artık ağı çekmiyorlardı.”

   Levi İncilinde (1), bir başka Apor olayı olan ‘suyun şaraba çevrilmesi’, vakası yer alır: “İsa, bir kenarda durup sessiz düşünürken, anası geldi ve ona: Şarap tükendi; ne yapacağız, dedi. Ve İsa ona dedi: Şarap nedir ki? Üzümlerin tad verdiği sudan ibarettir. Ve üzümler nedir? Üzümler, tezahür ettirilmiş olan belirli düşünce türlerinden ibarettir ve ben o düşünceyi tezahür ettirebilirim ve su, şarap olacaktır. İsa, hizmetçileri çağırdı ve onlara dedi: Müritlerim, taştan yapılma altı su küpü, bunların her biri için bir küp getirin ve onları ağızlarına kadar suyla doldurun hizmetçiler su küplerini getirdiler ve onları ağızlarına kadar doldurdular. Ve İsa, kudretli bir düşünceyle, etheri, tezahür etmiş olanlara ulaşıncaya harekete geçirdi ve işte, su kızardı ve şaraba dönüştü.” (Levi: 70/8–13)

  Yüzyıllar sonra, Hz. Mevlana da, suyu yiyeceğe dönüştürme şeklinde, aynı türden bir apor olayı oluşturacaktı…

g- Transfigürasyon:

  Hz. İsa’nın fiziki Medyomluğu’nun bir tezahürü de, ‘materyalizasyon’  fenomeni kapsamına giren ‘Transfigürasyon’ olayıdır: “ Ve vaki oldu ki, bu sözlerden sekiz gün kadar sonra, Petrus, Yuhanna ve Yakup’u beraberinde alıp dua etmek için dağa çıktı. Dua ederken yüzünün görünüşü başka oldu, ve esvabı ak ve çok parlak oldu. Ve işte, iki kişi onunla konuşuyorlardı; bunlar Musa ve İlya idiler ki, izzetle görüp, yakında Yeruşalim’de vaki olacak intikalini söylüyorlardı. Fakat Petrus ve onunla beraber olanlara uyku bastı. İyice uyandıkları vakit ise, İsa’nın cemalini ve kendisiyle beraber duran iki Kişiyi gördüler. Ve vaki oldu ki, onlar İsa’nın yanında ayrılırlarken, Petrus ne söylediğini bilmeyerek İsa’ya dedi: Üstat, bizim için burada bulunmak iyidir; biri sana biri Musa’ya ve biri İlya’ya üç çardak kuralım. Petrus bunları söylerken, bir bulut geldi, onlara gölge saldı ve buluta girerken şakirtler korktular, Buluttan: Seçtiğim oğlum budur, onu dinleyin, diye bir ses geldi. Ve ses geldiği vakit, İsa yalnız bulundu. V onlar sustular ve o günlerde kimseye gördüklerinden bir şey söylemediler.(Luka: 9/28–36)

G. Maurice Elliott, ‘Trasfigürasyon’ olayının analizini şu şekilde yapmaktadır: “(Transfigürasyon sırasında) Dört Medyom mevcuttu. Bunların En Yüce’si olan Hz. İsa, demateryalize olmuştu… Kendisini, Spritüel Beden’in ihtişamı içerisinde göstermişti: ‘… Yüzü güneş gibi parladı ve esvabı ışık gibi ak oldu…’ Kuşkusuz, üzerinden atmış olduğu bedenin unsurları, Hz. Musa ile İlya’nın materyalize olmalarına kısmen katkıda bulunmuştu.

  “Üzerine uyku basmış olan ‘Petrus, Yuhanna ve Yakup, derin bir transa girmişlerdi ve onlardan ‘psişik güç’ alıyordu. Bu Üç Medyum, ‘iyice uyandıklarında’, yani transtan çıktıklarında, Üç Peygamberi, ihtişam içerisinde, bir arada dururken görmüşlerdi. Ne var ki, psişik güç, giderek etkisini yitiriyordu: ‘…Onlar Hz. İsa’nın yanından ayrılırken…’

 

Apor: Apportatio, Aport,Gerichtliche.Fiziksel DDA deneyimlerinde, deney yapılan yerde varolmayan bir cisim veya eşyanın birden oluşma halidir. Kendiliğinden meydana gelir. Eya ya da cisim yüksek bir enerji altında atomize olarak yüksek hız kazanmakta ve engellerden kolayca geçerek, tekrar yoğunlaşıp eski şekline dönmekte bir tür ışınlanma meydana gelmektedir. Şu an bildiğimiz fizik yasalarla pek açıklanamayan bu olay tarih boyunca ermiş kişilerde, yogi veya fakirlerde ve mistiklerde sürekli tekrarlanmıştır.

Materyalizasyon: Materyalizasyonda Apor olaylarına benzemekte ama oluşan şey insan sureti olduğu için ektoplazma adı verilen ve fizik medyom olan kişiden dışarılaşan beyaz, kurşuni, bazen kırmızı renkte macunumsu bir madde ile kendini gösterir Ektoplazmanın kimyasal analizinde albümine benzediği içinde yağ zerreleri olduğu tespit edilmiştir.Daha ziyade lenf sıvısını andırır.Medyomun da katkısı ile türlü şekiller ve oluş halleri gösterir.Peygamber ve velilerde daha sık rastlanan  bir insaınn aynı anda iki yerde görülmesi olayı bir materyalize olma olayıdır.

 
<< Önceki Bölüm

Yayın Tarihi: 12.Ekim.2010

 

© Astroset 2004-2010