Ezoterizm & Gizem

WWW.ASTROSET.COM

OKÜLTİZM ve TEOZOFİ

"Yolun kendisi olmadan yolu takip edemezsin" H.P. Blavatsky

  Okültizm, geçmiş çağlarda doğa, insan ve evren ilişkileri aktarılarak gelen ezoterik gelenekler yoluyla edinilmiş derin bilgiler bütünü olarak tanımlanır. Latince’de "gizlemek, saklamak" anlamına gelen "occulere" sözcüğünden gelen, “gizli, saklı” anlamındaki “occultus” sözcüğünden türetilmiş olup, “gizli ve saklı olanın bilgisi” anlamına gelir. Ezoterizm Okültizmi, “Ruhların dünyasına ve kâinat'ın sırlarına dair batıni bilgileri temel alan teoriler, uygulamalar ve ritüeller olarak tarif ediliyor.” şeklinde tanımlar. “Gizli bilimler de denilen okültizmin kapsadığı alanlar arasında maji, simya, astroloji, nümeroloji, sembolizm, kâhinlik sayılabilir. Okültistler içinde en tanınmış simalar Eliphas Lévi (1810-1875), Paracelsus (1493-1541), Papus(1856-1916) ve Nostradamus (1501-1566) sayılabilir.”

“Okültizm kelimesinin Türkçe karşılığı "gizli bilim, gizlicilik" olarak ifade edilmektedir. Gizli bilimler denilince, eski geleneğin devamını sağlayan ezoterik (batıni) doktrin anlaşılmaktadır.” "Ezoterik bilgiler" denildiği zaman, herkese açıklanmayan, ancak belli eğitimlerden geçip o bilgileri almaya hak kazanmış kişilere verilen bilgiler kastedilmektedir. Okültizmin üç ana yasası vardır: Tek tanrı; tekâmül ve tekrar doğuş. Bu esaslar üzerine inşa edilmiş inceleme ve araştırma konuları şöyle sıralanabilir:“Ölüm ötesinde ne vardır? Nereden gelip nereye gidiyoruz? Bu dünyadaki hayat tarzımız ne olmalıdır? Kendi kendimizi ıslah edebilir miyiz? Doğa kuvvetlerinden yararlanmayı nasıl başarırız?”  

  "Görünen, görünmeyenin tezahürüdür." Her şeyin kökenindeki temel hakikat budur. Bu ilkeden hareketle görünenden yola çıkarak, "görünmeyen" esas güce, ana sebebe doğru uzanmaya çalışmaktadırlar. Eflatun'un "idea"ları, Jung'un "arketip"leri ve daha pek çokları bu görünmeyen ilkeleri ifade etmektedirler.

  Okültizmin üç ana esası şöyle sıralanabilir: 1-Tanrı, İlkeler koymuştur. 2-Doğadaki tüm olaylar, bu İlahi İlkeler dâhilinde meydana gelir. 3-İnsan doğadaki olaylarla İlahi İlkeler arasındaki orantıları tanımaya çalışarak yasaları araştırır.

  Teozofi ise (Teos-Tanrı, Sofi=Bilgelik) Yunanca Tanrı Bilgeliği ve İlahi Hikmet anlamına gelir. “Teozofi denildiğinde, öncelikle, kaynağını esas olarak Hint mistisizminin insan ile evren ve Tanrı arasındaki ilişkileri açıklayan felsefesi denebilecek Hint teozofisinden almış olmakla birlikte, Batı teozofisi akla gelir. Batı teozofisi bir yandan okült gelenek, diğer yandan Doğu gelenekleri üzerine kurulmuş, ezoterik bilgilerden yararlanan felsefi bir sistemdir.” Teozofiyi Batı'da kurumsallaştıran kişi H.P. Blavatsky'dir.

  Blavatsky’nin yaşam öyküsü ve Teosofi Helena Petrovna Blavatksy, 31 Temmuz 1831'de Ekaterinoslav, Ukranya'da doğdu. Bebekken onu vaftiz eden rahibin kıyafeti mumlara değerek tutuşmuştu ve kendisi kötü bir şekilde yanmıştı. Bu sanki, ileri ki yıllarda onun Hıristiyanlığa karşı tepkisinin bir ön göstergesiydi. Ne de olsa ileride İtalya'da Garibaldi saflarında erkek gibi dövüşüp, kendi deyimi ile "Papa taraftarlarını devirmeye" çalışacaktı. Aristokrat Alman asıllı bir aileden Albay Peter Hahn'in kızıydı. Öte alemlere temas göstergeleri daha çocuk yaşında başlamıştı. O zamanlar bile arkadaşlarına fantastik öyküler anlatırdı ve bunlar bir şekilde çocukların hayallerinde berrak bir şekilde canlanıverirdi. 18 yaşında kendisinden çok daha yaşlı Erivan Vali yardımcısı Nicephore Blavatsky ile evlendirildi. Bu vesile ile Blavatsky soyadını aldı. Ancak evliliği üç ay sürmüştü ve Blavatsky kocasını terk ederek İstanbul'a kaçtı. Burada bir süre bir sirkte at üzerinde akrobasi yapmıştı, ancak atın düşerek üzerine çökmesiyle ağır bir şekilde yaralanmıştı. Mısıra giderken bulunduğu gemi infilak ederek batı, dört yüz yolcudan Blavatsky'de dahil olmak üzere, sadece on yedi kişi kıyıya yüzerek canlarını kurtarabilmişti. Blavatsky (veya müritlerince kısaca "HPB") bundan sonra genelde akrabaları eşliğinde yıllar süren bir dünya turuna çıktı, Teksas, Avrupa, Güney Amerika, Afrika ve Hindistan'a gitti. Yasak ülke Tibet'te girmek için bir kaç teşebbüs olmuşsa da yetkililer tarafından geri çevrildi. O zamanki meşhur medyomlardan D.D. Home yanında asistanlık hatta medyomluk yapmıştı. Ancak daha ilerde ruhçu seanslara genelde aldatıcı elemental ve elementari varlıkların geldiğini, bu tür çalışmaların bilinçsiz yapıldığında bir tür nekromansi (ölülerle yapılan fal-gelecek hakkında gereksiz sorular sormak ve kara büyü) olduğunu iddia etmişti. 1848 ve 1858 arasındaki sürede neler geçtiği konusunda fazla bilgi verilemiyor. Bu kayıp 10 yıl onun hayatında büyük değişimlere yol açtı ve kendisi de bir yol açacak hale geldi. Tibet'e girerek bazı Mahatmalar tarafından ders aldığını ima ettiği konuşmaları vardı. Mahatmalar Sanskritçe'de "yüce varlık" anlamına gelir. Bu Mahatmaların reenkarnasyon zincirinin son halkasına varmış, çok uzun ömürlü, beden olarak kusursuz, kamil ve bilge kişiler olduğunu anlatmıştır.   Daha sonra Amerika'ya giderek vatandaş olur. Bu sıralarda Madame Blavatsky 110 kilo ağırlında, günde 200 el sarmış sigara içen, erkek gibi açık sözlü ve dinamik bir kişiydi. Gençliğindeki güzelliğini yitirmişti ama çekik mavi gözleri hala çok etkili ve manyetik olduğu söylenirdi ve bir şekilde istediğini yaptırırdı. 13 Eylül 1875 tarihinde New York'ta Albay Henry Steel Olcott ve William Quan Judge ile birlikte Teosofik Cemiyeti kurdu. Teosofi (Teos-Tanrı, Sofi=Bilgelik) Grekçe Tanrı Bilgeliği ve İlahi Hikmet anlamına gelir. Cemiyetin üç amacı vardır: 1) Evrensel insan kardeşliğini kurmak, 2) Kadim din, felsefe ve bilimleri araştırmak ve açıklamak, 3) Doğa kanunları araştırmak ve insan içinde potansiyel olarak yatan ilahi güçlerini geliştirmek.

  1877 yılında "Isis Unveiled" (Aşıkar edilmiş İsis) kitabını yayınlar. Bu kitap Viktorya çağı batıda adeta bir bomba etkisi yapmıştı ve çok sattı. İki cilt şeklinde 1500 sayfalık bu kitap, ruh ve evren sırlarını açıklamaya yönelik etkileyici ve yarı akademik bir stilde yazılmış bir eserdir. İnsan her fikre katılmazsa da, belki de en etkileyici yönü referans ve konuların zenginliğidir. İlk cildinin adı "Bilim" ve o günkü bilimin daha öğrenmesi gereken şeyler olduğu belirtmişti. Eski çağlarda doğa, metafizik ve beşeri sırları açıklayan çok ileri seviyede bir bilgi olduğunu, insan tarihinin sanıldığından çok daha eski olduğunu anlatır ve kanıtlar ortaya koyar. İkinci cildin adı ise "Din", bu kitapta HPB o günkü din anlayışını eleştirir. Özellikle Hıristiyanlık ve Yahudilik ağır eleştirilere maruz kalır. Bunlara karşın kadim felsefe ve inançların daha ileri olduğunu ortaya koyar. Doğu dinleri özellikleri Hint-Aryan kökenli Sanskritçe eserlerin önemini vurgular ve savunur. Uzak Doğuda bazı ezoterik ve inisiyatik okulların varlığından söz eder.

“Teosofide denilen Teozofi, bir başka tanımlamayla, tüm din ve inançların "İlahi"yi bulmak, ulaşmak için olduğunu öngören ve böylece her din ve inancın hakikatin bir bölümüne sahip olduğunu ileri süren düşünceler bütünüdür.” “Cemiyetin üç amacı vardır: Evrensel insan kardeşliğini kurmak, kadim din, felsefe ve bilimleri araştırmak ve açıklamak, doğa kanunlarını araştırmak ve insan içinde potansiyel olarak yatan ilahi güçlerini geliştirmek.” “H.P. Blavatsky’nin en önemli eseri 1888’de yayınlanan "The Secret Doctrine"(Gizli Doktrin)dir. Gizli Doktrin'in ilk cildi "Cosmogenesis", evrenin yaratılışı, yapısı ve arkasındaki kozmik yasaları anlatırken, ikinci cildi "Anthropogenesis" insan ırkının devinimleri, yedi kök ırk ve yedi alt kök ırklar, Lemuria (Mu) ve Atlantis gibi kayıp uygarlıklar, reenkarnasyon ile insanların ruhsal ve psişik tekamülünü anlatmaktadır. Kitabın tamamı Tibet manastırlarından edinilen “Dyzan Stanza”ları diye adı geçen kadim bir kutsal metnin satır satır açıklanmasıdır.

 

  Bu kitap, Gizli Doktrin'in birçok kaynak eserleri gibi dünya literatüründe bilinmeyen kitaplar arasında. Üstelik Senzar diye kayıp bir dilde yazıldığı iddia edilmekte. Son zamanlarda HPB'nin bazı esrarengiz kaynak eserleri bulunmuştur. Bunların haricinde Gizli Doktrii 50 bin kitabı kaynak olarak göstermekte ve oldukça karmaşık ve zor anlaşılan bir eserdir. Anlayabilmek için birçok Sanskritçe kelimeyi öğrenmek,ve klasik eserler ve felsefe konusunda biraz eğitimli olmakta yarar vardır.

  "The Secret Doctrine"’in temel önerileri şöyledir: 

  Birinci öneri: Sonsuz, ebedi, sınırsız ve değişmez olanın üzerinde konuşulamaz, bu imkânsızdır. Mandukya´ya göre (Hint destanı Upanişadlar´dan) O, düşünülemez ve telaffuz edilemez... Antik toplumlar O´nu simgelemeyi reddetiler; buna karşın Museviler "Eyn soph" (Sınırsız), Hindular "Tat" (O) dediler.

  İkinci öneri: Evrenin ebediliği sınırsızlık planının gereğidir. Periyodik olarak sayısız evrenler oyun sahasında belirir ve kaybolurlar. Mutlak evrensellik, belirli aralıklarla var olma yasasıdır. Akışkan ve durağandır, med ve cezirdir, fizik bilim bunu gözlemler ve doğanın her yerinden örnekler alır. Aynı düşünce, gündüz ve gece, yaşam ve ölüm, uyku ve uyanma gibi de düşünülerek genelleştirilebilir.

  Birinci öneri, her şeyin kaynağının sınırsızlığının resmini çizer, ikinci öneri görünen varoluşun modelini yani atomları, insanları, tanrıları, evrenleri tanımlarken, özün yolunu gösterir. Eski düşünürlerin çoğu, bilinmeyen doğurgan kaosdan veya ana prensipten gelen doğurganlık ve verimlilik ışınından söz ederlerdi, kozmos ve görünen dünyalar oradan doğmuşlardı. Bu kutsal üçlemenin gerçek anlamıdır yani Baba, Anne, Oğul; Baba, Kutsal Ruh, Oğul ya da Osiris, İsis, Horus veya Parabrahman, Mulaprakriti, Brahman gibi...

  Üçüncü Öneri: Yaşamın görünümlerine ait olma saplantısı, bizi karmaşaya götürür. Tüm ruhların temel tanımı evrensel Tek Ruh´la anlaşılabilir... Ezoterik Felsefenin temel doktrini ayrıcalık olmadığının kabul edilmesidir ya da bir insana özel bir hak verilmediğidir yani kutsal, ilahi ayrıcalık yoktur. Ego kişisel gayreti ve çabasıyla beraber değişimler, dönüşümler yaşayacak, reenkarnasyonlarla deneyim kazanacaktır. Oluşumların yayılımı, en ince atom altı zerreciklerden başlayarak galaksilere ve evrenlere doğrudur. Kozmos zekânın her türü ile doludur, iç içe kat kat var olurlar.

  Yaşayan evren neden ve etki kanunuyla veya karma ile ilk aşamada anlaşılabilir. Doğduğumuzda karma yüküyle beraber geliyor ve geçmişin dışına çıkıyoruz, biz kendimiz karmayız. Geçmiş yaşamlar şu andaki bizi yaparlar, ne biz şimdiki gibiyiz, ne de kendimizi oluşturuyoruz. Gelecekteki enkarnasyonlarda daha çok biz olacağız yani gerçek bize ya da "Ben"e doğru gidiyoruz. Evrendeki her şey, kendine özgün egemenlik veya bilinç alanındadır aralarında karışıklık ve çok özel evrensel nedenler dışında ilişki olmaz çünkü özgünlük geçerlidir. Her bilinç düzeyi kendi türünde ve farkındalık planında var olur.

  İnisiyatik öğretilerde temel olarak üç esas konu vardır: Tanrı, İnsan, Doğa. Diğer tüm konular bunlar arasındaki ilişkilerin derecelerinin ve niteliklerinin araştırılmasıdır. Dünya bilim tarihinde buluş sahiplerinin çoğu ezoterik akımlara dahil insanlardır, çünkü sebepleri araştırırlar. Dolayısıyla modern matematiğin, modern fiziğin arkasında da güçlü bir ezoterizm vardır. Ezoterik bilginin hedefi, kişinin kendi Tanrısallığına kavuşarak zaten bir olduğunu anlaması, bir diğer deyişle özne ve nesne arasındaki uzaklığın geçici bir süre için de olsa ortadan kalkmasıdır. Okült bilgi ise, madde ve dünya olayları üzerinde etkili birtakım güçler elde etmeye ve bunları uygulamaya yöneliktir. Teozofinin temel eserleri halen okumaya değer ve ortaya koyduğu gerçekler zamanının çok ötesindedir. Duyusal dünyanın ötesine uzanan yolları arayanlar gelişigüzel dolanmayacaklardır. Bu yolların yolcuları zaman zaman kaybolsa da olduğundan, göründüğünden fazlası olmayı hissetmiş ve arayışa geçmiş az sayıda kimsedirler.

Büyü, fal ve kehanet çalışmaları haline gelen bir okültizmin sonu her zaman hüsrandır. Simyacı kendi üzerinde çalışır, kendini tanımak için çabalar. Evreni, doğayı, insanı öğrenmek ister. Pek çok farklı kaynağı kullanarak, kendi stilini yaratma sanatının ustasıdır. Eklektik bir bakış açısı ile hakikati ezoterik bakış açısıyla arar. Bilginin saklı olduğu perdeleri teker teker açmak ister. Bilginin on katmanda açılışına Kabala’da Sefirot denmektedir. Teozofi ve okültizm farklı ancak özde birbirine yakın yollardır. Gerçek insan her yolu araştırır. Ruhunun çıktığı bu uzun spiral yolculukta katman katman merkeze doğru ilerleme gayretini gösterirken ihtiyacı olan tamamlanma için her fikre açıktır, ön yargı ile yaklaşmaz. Bir yolun koşulsuz takipçisi olup diğer yolları yok saymaz. Kendi bileşiminde kendi yolunu kendi ihtiyacına göre kendi çizer. Kendine yardımcı olacak avadanlıkları çok geniş olan seçeneklerinden temin eder.

“Rönesans sonrası bütün buluşlar, bilim denen şey, aslında ezoterizmin bulduğu fakat tadında bıraktığı şeylerdir.” Rene Guenon

  Modern Okültizmde Öncü Akımlar

  Gurdjieff ancak sonradan anlayabildiğim bazı şeyler anlattı: 'Hindistan'da sadece "Felsefi", Mısır'da sadece "Teorik" ve İran, Mezopotamya ve Türkistan'da sadece "Pratik" okullar vardır. Çok eski bir zamanda bunlar bu şekilde bölündü... Ancak "felsefe", "teori" ve "pratik" ile ne kastettiğimi bilmiyorsun. Bu kelimeler genel bilinen anlamlardan farklı bir şekilde algılanmalıdır'. P.D. Ouspensky 

  Modern okültizm, on dokuzuncu yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın başlarında bazı iddialı ve kapsamlı akımların sonucunda ortaya çıkmıştı. Bir yandan H.P. Blavatsky önderliğinde Teosofi taraftarları Hint ve Tibet ezoterizmi öneriyordu, diğer taraftan bazı okültistler bu görüşe tepki olarak Batı Ezoterik Tradisyonundan söz ediyorlardı ve alternatif sistemlere gerek olmadığını iddia ediyorlardı. Bu mücadele devam ederken, inisiyasyonunu Bektaşi, Nakşibendi gibi Sufi tekkelerinde, şaman çadırlarında alan G.I. Gurdjieff sessizce kendi sistemini ortaya koyuyordu ve tamamen farklı bir akımdan söz ediyordu. "Farkındalık", "kendini bilme", "kendin üzerinde çalışma", "enneagram" gibi birçok kavramlar bu yine sistem çerçevesinde alışagelmemiş görüşleri ön plana çıkarıyordu. 

  Gurdjieff'in yukarıdaki bu sözleri ise Mısır kökenli Majiyi, Hermetizmi ve simya üzerinde kurulu Batı Ezoterizmini ve Hint kökenli Yoga, Vedanta vs. üzerine kurulu Doğu Ezoterizmini karşı karşıya koyuyordu ve bunların dışında farklı bir Tradisyonun da bulunduğunu iddia ediyordu… Bir şeyi, hatta çok basit bir şeyi bile anlamadığımızda o bizim için örtülüdür, okülttür. Sezgi ve idraklerimiz berraklaştıkça okült bilgilere, okült şeylere ulaşırız, o kadar basit. Yine de bazı bilgi ve uygulamalara hazır olmadığımız için, onlara hazır olacağımız zamana dek elimizden uzak tutulur. Asırlardır belirli okullarda bazı öğretiler gizli tutulmuştur. Bu okulların bazıları halen mevcuttur. Ancak bunların varlığını bilmek, nerede olduklarını ve ne öğrettiklerini öğrenmek için onlara inisiye olmak gerekir. Zamanımızda asırlardır gizli tutulan bazı öğretileri bir şekilde açığa çıkarmaya yönelik çabalar olmuştur. HPB'nin yakınları, örneğin Albay Olcott, eserlerini yazarken boşluğa baktığını ve sanki bir televizyon ekranına bakarak yanında olmayan kitapların sayfalarına girip alıntı alabildiğini, Mahatmalardan telepatik bilgi ve destek aldığını aktarmışlardır. Bazı ender kitaplar, örneğin sadece Vatikan'da bulunan el yazmalarını dahi bu yolla aktardığı söylenir. Teosofik harekatı kısa sürede 100 bine yakın taraftar toplamıştı. Daha sonra Blavatsky Teosofik Cemiyetin merkezini Hindistan'da Adyar'a taşımıştı ve Batılılar yanında kendisine Hint taraftar da toplamaya başladı. Daha da fazla taraftar toplama çabasında HPB mucizeler yaratıyordu. Bir el hareketiyle elinde kelebek uçuşuyor, zil sesleri duyuluyor, Mahatmalardan mektuplar tavandan düşüyordu vs.. Zaman zaman hile yaptığı fikri Londra bazlı Psişik Araştırma Cemiyetinin (S.R.R - Society of Psychical Research) menfi raporundan sonra Teosofiye büyük bir darbe olmuştur. Ama harekatı yavaşlatsa da durduramamıştır. HPB'nin ölümünden sonra Teosofi Cemiyetinin gelişmesi olaylı olarak devam etmiştir. Judge ve Olcott-Besant altında iki fraksiyona ayrıldı. Olcottt'un ölümünden sonra, bir Anglikan rahipken Teosofiye geçiş yapan Charles Webster Leadbeater ve önceden bir sosyal reformcu olan Annie Besant, düşünce formları, çakralar, avra, astral plan gibi ilginç bazı konular üzerinde eserler yayınladılar. Bu arada Co-masonluk ve Liberal Katolik kilise gibi örgütleri heteredoks şemsiyeleri altına aldılar. Bir durugörür olarak ün salmış Leadbeater, Krishnamurti adında bir genci keşfederek gelecekteki Dünya Öğretmeni olacağını beyan etmişti. Teosofik Cemiyetinin himayesinde yetişen Krishnamurti vakti gelince, Teosofi ile bütün bağlarını kopararak bağımsız bir düşünür olarak yola koyulmuştu. Tabii ki bu Teosofi için büyük bir fiyasko olmuştu. Bu arada Krishnamurti dünyaca ün kazanır ve eserleri Türkçe dahil birçok dile çevrilir. Belki de durum biraz farklı olsaydı, Krishnamurti gerçekten Teosofiyi dirilten güç olurdu. Ancak Teosofi giderek kurumsallaştı, öğretileri çağa uyum sağlayamadı ve HPB sayesinde Viktorya devrinin değerlerini yansıtıyordu, pratik çalışmalar yerine felsefi tartışmalar ön planda tutuluyordu. Bu durum Krishnamurti'yi isyana zorladı. Krishnamurti felsefesini Gurdjieff gibi farkındalık üzerine kurmuştu. Bu farkındalık anlayışı ile Teosofinin okült bilgeleri bir araya gelseydi günümüzün insanına hitap eden dinamik bir sistem oluşabilirdi.

  Bütün bu pürüzlerine rağmen, Teosofinin modern okültizme büyük katkıları olmuştur. İdealist bir yaklaşımla bir dünya kardeşliğini kurmak için büyük çaba harcamıştır. Özellikle New Age harekatı bütün o parlak fikirlerini Teosofiye borçludur. Hatta, Teosofik edebiyatı karıştırırsanız göreceksiniz ki, Teosofistler yüz küsur yıl önce aynı konularda köklü bilgilere danışmayan New Age yazarlarından çok daha kapsamlı ve aydınlatıcı bilgiler aktarmışlardır. Teosofinin temel eserleri halen okumaya değer ve ortaya koyduğu gerçekler zamanının çok ötesindeydi. Kendini bilme konusunda kısaca durum şöyledir: "Yapabilmek için bilmen gerekir. Ancak bilmek için önceden nasıl bilindiğini öğrenmen gerekir. Bunu da tek başımıza öğrenemeyiz." G. I. Gurdjieff

Konuyla ilgili diğer yazılarımız;

  http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/ezoterizm/ezoterizm17.htm
http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/ezoterizm/okult.htm
 

Kaynakça:

“Okültizm”; Ege Meta Yayınları
“Sessizliğin Sesi”; H.P. Blavatsky,
“Okültizm - Tarih Boyunca Gizli Bilimler”; M. Reşat Güner
“Teozofi Nedir?”; Helena Petrovna Blavatsky
“Teozofi”; Rudolf Steiner,
“Ezoterizm Kavramına İlişkin Değerlendirmeler; Ezoterizme Genel Bir Giriş”; Refik Algan  

Yayın Tarihi: 21 Şubat 2014

 

© Astroset 2003-2014