Günün Penceresi

WWW.ASTROSET.COM

 

YAŞAMLA AKMAK  
Biz fırtınalar yaratır,
Koca ateş püskürüklerini oynaştırırız,
Güneşin üstünde.
İnsanın mayasındadır,
Dolayındaki her şeyi yoğurmak.
Yalnız değiliz boşlukta,
Bütün gök varlıkları çeker birbirini,
Ve biliyoruz ki Dünya etkiler,
Güneşlerin ve göklerin yazgısını…
 

 

   Bu yüz ileriye doğru atılıyordu. Yazgısında ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin, ileri doğru baktığı belli oluyordu. “Sen, gezegenlerin yazgısını değiştirebilirsin… Senin gücün yeter…Ben öyle görüyorum seni… Bir insanın varlığında bütün insanlığın sınırsız güçlerini görmek mümkündür. ”

                                                                             Evrenin Türküsü’nden G.Altov-V.Juravleva

  Bir an için gözlerinizi kapatıp, içinize yönelin ve şu soruya yanıt arayın lütfen. ‘Ben kendimin ve diğerlerinin insan olarak gücüne inanıyor muyum? Mayası yıldızlardan olan insanoğlu kendi yazgısını bilinçlenerek değiştirebilir mi? Yazgısını değiştirirken yani bilinçlenirken bir yandan da yaşamla akmayı öğrenebilir mi?’
  Verdiğiniz yanıtlar, ‘evet, tabii ki, neden olmasın, insanın gücü her şeye yeter’ şeklinde ise sizi yürekten kutluyorum. Yaşamla akmak konusunda ilk adımlar çoktan atılmış da anayol yolculuğu başlamış bile…
  Yaşamla birlikte akmak kavramı, ruhsal öğretilerde çok sık kullanılan bir kavram olmasına karşın, günlük yaşam pratikleri arasında bizler uygulama yaparken yanlış anlamalara da neden oluyor…

  Yaşamla akmak ne demektir?
  Yaşamla akmak ne demektir? Uygulaması nasıl yapılmalıdır? Akışla akmak, rasgele bir şekilde yaşamın tüm getirdiklerini hiç irdelemeden olduğu gibi kabul etmek ya da gelene kayıtsız kalmak, olayların bizi rüzgarda savrulan yapraklar gibi istediği yere götürmesine izin vermek midir? Ters giden olaylara karşı, aktif bir şekilde ve sürefor sarf ederek, onların yönünü değiştirmek için çaba harcamamak mıdır?

  Tabii ki, hiç biri değil! Yaşamı, kendisini, çevresini ve karşısına çıkan olayları uyanık bir zihinle, atlamadan bir tür ‘ruhsal farkındalıkla’ gözleyen kişi yaşamla akmayı biliyor demektir. Onun bu dikkatli gözleminde gereken yerde, gereken eylemi, doğru zaman ve mekan içinde yapmak arzusu ve ihtiyacı vardır ki, bu da ruhsal yasaları günlük yaşamda kullanmak yani insana yakışır şekilde yaşamla akmak anlamına gelir.
  Böyle bir insan yaşama karşı durmayan, onunla akandır. Aktiftir, sabırlı olmaya çalışır, hoşgörünün önemini bilir ve karşısındakiyle empati kurmaya, onu anlamaya çalışır. Dirençlerini ve savunma mekanizmalarını minimuma indirmenin hiç olmazsa bilgisine sahiptir, uygulamayı bazen iyi yapar bazen de sahiden çuvallar. Terslik olduğu zaman hep karşısındakini suçlamak ve olaya direnmek yerine tıkanıklığın kendisinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını cesaretle araştırır. Kendisinden değilse; karşı tarafın tıkanıklığını birlikte nasıl aşarız? Onu incitmeden neler yapabiliriz diye derin düşünceye dalandır.

  Amaç aşarak akmak
  Eğer her şeye rağmen başarılı olamıyorsa asla umudunu yitirmez, o zamanda olması gerekene saygı duyar, yaratıcı yönünü harekete geçirir ve olmayan şeydeki eksikliğini bulmaya çalışmaktan vazgeçmez. Amacı aşmaktır, akmaktır, takılıp kalmak değil, hep şikayet edip başını duvarlara vurmaksa hiç değil!..
  Farkındalığını yükseltemeye çalışır, sorar, araştırır, destek alır, hiç durmaz; içsel aktivitesi hep yüksektir ve hep çalışkandır, şartlara teslim olmaktansa daha iyisini nasıl yaparım diye didinir, durur… Yanlış anlamalar varsa düzeltir, aklını kullanır, soruna açık seçik net bakar, kendisi bakamıyorsa sorunlara net bakan güvenilir birini veya birilerini bulur, danışmanlık alır. Her sorunun yanıtının içinde saklı olduğu bilgisini bir gün bir yerlerden duymuş da anlamış biri gibi davranır, anlamasa bile vazgeçmez ve nihayet sonunda yaşamla rahat akmanın mutlaka ama mutlaka bir yolunu bulur… Ve o dileğini gerçek kılar…
  Yaşamla akmak, günlük yaşamımızda hiç terslik olmayacak ya da terslikler ve zorluklar karşısında ilgisiz kalınacak anlamına gelmiyor. Keşişvari bir tarzda, “ne olursa olsun hiç önemli değil, nasıl olsa hiçbir şeyi değiştiremem, yaşamla akıyorum ya işte, ne oluyorsa gerektiği için oluyordur” diyene kadar test edilecek o kadar çok soru, bulunacak o kadar çok yanıt vardır ki, bu çabalama sırasında da bir bakarsınız olay zaten çoktan değişmiş… Neden olmasın? Hiçbir şey sonsuza kadar sürmüyor, hepsi bir süreç ve sürece tabi; süreç bitince olayın yarattığı baskı da bitiyor. Bir bakıyorsunuz sahil değişmiş, başka bir sahile çıkıvermişsiniz dur boğulmayayım, kıyıya çıkayım derken, eski tanıdık sahil gitmiş yerine yenisi gelmiş! Hoppala! Bu da nereden çıktı demeyin! Bu da yaşamın komik yanı… Uğraş, didin, tam yaptım derken, bir de bak gör ki sahne çoooktan değişmiş, hadi baştan!…

  Bilgin-filozof
  Çaba ve sürefor'la insan isterse, yaşam nehrinde tersine doğru akmaya başlayan salını, dalgalardan ve akıntılardan kurtararak, istediği yöne çevirebilir. Bu güç onda potansiyel olarak doğuştan saklı olarak vardır, hem de bu evrensel temel bilgi doğum haritasına bakmayı bile gerektirmez. Ama ben yine de siz işinizi sağlam kazığa bağlayın, önce bir yol haritası bulun, sonra açık denize açılın ya da yolculuğa çıkın derim…
  Yarının insanı filozof ve bilgin olacak ve bilgeliğe yürüyecek yüreğindeki bilgin- filozofla adım adım ve  iç içe … Bilecek ki, ancak bilgeler özgürlüğe hak kazanır ve bu dünyadan özgürleşerek sessizce çıkıp gitmek de olasıdır. Yaşam boyu bilgelik, yaşamla akmak adı altında her gün yeniden ele geçirilebilir ve yürek, bilgiyle kol kola girerek evrene minik bir pencere açılabilir. Evrene açılmak sadece teknolojik bir yaklaşımla anlaşılacak bir kavram değil ki!...

  Dünyaya egemen olan kötülüğü, aldatmacayı; önce kendi benliğimizde, kendi nefsimizde bir kere ve tam olarak yenip yok etmedikçe, düşünebilen ve hep sözü edilen diğerleriyle ilişki kurmak, onların uygarlıklarını anlamak ve tanımak olanaksız ya da anlamsız gibi gözükmüyor mu size de?

     
 

Dünya’ya bir tanrı mı gerek,
Yalnızca çalışmaktır mucizeleri yaratan,
Çalışma hayvanı insan eyledi.
Bulanık içgüdüyü ‘usa’ dönderdi
Doruktan doruğa tarihi güdüp
Yoksulluğun yok edildiği bir toplumun
Ulu kapısına getirdi…

                             J. Jelvinski

 
 

© Astroset 2004-2010