Günün Penceresi

WWW.ASTROSET.COM

SEVGİ
Bir içsel devrim aracı

  Gerçek sevgi nedir dediğimizde bunun tanımı günlük yaşantımızda alışageldiğimizden çok farklıdır. Sevgi çok sık ve gelişi güzel kullanılmasından ötürü tam olarak anlaşılamamakta, gerçekte son derece yüksek düzeyli bir enerji olup her şeyi yeniden yapılandırma gücünü kendinde barındırmaktadır. Sevgiyi metapsişik anlamda şöyle tanımlayabiliriz:

  "Sevgi bir enerjidir, bir güçtür. Tıpkı zaman enerjisi gibi, hayat enerjisi gibi bir enerji türüdür. Sevgi enerjisinin en önemli özellikleri bizlerde bazı ruh halleri meydana getirmesi ve iletişimi sağlamasıdır. Sevgi enerjisi varlıktan varlığa bazı ruh halleri, etkiler ve bilgiler taşır. Varlıklar arasındaki temel bağlantı sevgi enerjisi ile meydana getirilir. Maddi ve manevi tüm iletişimler sevgi enerjisi aracılığıyla olur. Başka bir deyişle sevgi enerjisi ruhsal dünyadaki ve fizik dünyadaki varlıklar arasındaki ilişkiyi sağlarken bu iki dünya arasındaki ilişkiyi de sağlar. Galaksiler arasındaki esiri dediğimiz bağların diğer ismi sevgi bağlarıdır, sevgi enerjisidir."

  Görüldüğü gibi metapsişik tanımlama ile günlük yaşamda kullanılan sevgi arasında oldukça büyük bir fark bulunuyor. Bizler bu çok yüksek seviyeli enerjiyi sıkça kullanırız konuşmalarımızda, örneğin iki gencin birbirine takıntılı bir duygusallık içinde aşırı bağlılığını sevgi olarak niteleyebildiğimiz gibi böyle bir çiftin böyle bir bağımlılık içinde birbirine zarar vermesini bile “sevgi kaynaklı” şeklinde nitelendirebilmekteyiz. Oysa gerçek sevgi zarar verici değil, yapıcıdır; yeşerticidir, temizleyicidir. İçinde bulunduğumuz devre sonunda yapmamız gereken içsel devrimde bizleri hasat noktasına taşıyabilecek bir vasıtadır sevgi.

  Sevgi Yoksunluğu
  Sevgiyi anlayarak ondan faydalanmayı bilmek için sevginin derinlerine eğilmek gerekir. Örneğin sevgiyi bir yeşertici güç olarak zihnimizde canlandırabiliriz; hayatımızda yeni bir başlangıç yapmanın yolu bu yeşertici gücü kullanmak olabilir. Evlerinde bitki yetiştirenler sevginin yeşertici etkisini daha somut olarak görebilirler. Bitkiler sevgi enerjisiyle bakım yapan kişilerin evlerinde çok daha hızlı büyür, çok daha verimli, canlı bir gelişim sürdürebilirler. Örneğin hayvanların da sevgi dolu insanlara daha kolay yaklaştığını ve onlardan ayrılmak istemediklerini biliriz. Sevginin etkilerini insan hayatında ele aldığımızda ilk aklımıza gelen örnekse aile ortamı olur.

  Annelerin sevgiyle büyüttükleri çocuklar daha olumlu, yapıcı, daha sağlıklı, ruh sağlıkları daha yerinde ve daha kolay uyum sağlayabilen insanlar olarak yetişirken sevgi eksikliği içinde büyüyen çocuklar ileride bunu olumsuzluk olarak çevrelerine yansıtır, zorluklara karşı daha dirençsiz olur, umutsuzluk, öfke gibi olumsuzluk hallerine daha kolay yakalanıp bu eksikliği bastırmak için onun yerine uyuşturucu gibi, alkol gibi bağımlılıkları koymaya çalışırlar.

  Pek çoğumuzun en büyük sorunudur sevgisizlik. Ne var ki sevgisizlik sorunu deyince bunun sorumlusu olarak anne babamızın bunu bize göstermediğini söyleyip suçlama tavrıyla bir kenara çekilmek bu eksikliğin telafisi olmayacaktır elbette. Eğer çocukluğumuzda bize sevgi gösterilmediğini düşünüyorsak neden o sevgiyi kendimize biz vermiyoruz? Sevgi ihtiyacımızı gidermek istiyorsak yapmamız gereken içimizdeki o tıkalı kanalı kendi ellerimizle açmaktır. Örneğin hiç kendi kendimize sevgimizi dile getirdik mi? Her gün 15 dakikamızı kendimizi sevmeye ayırsak, kendimize “seni seviyorum” ya da “kendimi seviyorum” cümlesini sürekli tekrar etsek bunun bize olası yararlarının neler olabilir acaba…

 

  Kendini sevememe sorunu sanıldığından da büyük bir kitlenin sorunudur, insanların anlaşmazlıklarının pek çoğunun arkasında kendini sevememe gerçeği ve bunun yarattığı huzursuzluklar vardır. Ama bunun için insanları ya da kendimizi kınamak değil bunu gidermeyi denemek, yolları sevgiye açmanın çaresini aramak gerekir. 

  Sevgi Uygulamaları
 
Sevgi vasıtasını kullanarak tıkanıklıkları açmak ve hatta yepyeni bir hayatı sıfırdan yaratmak için sevgi uygulamalarını hayata indirmek zorundayız. Sevgi uygulaması kendi kendimize vereceğimiz sevgi dolu telkinlere her gün belli bir zamanı ayırmak şeklinde yapılabileceği gibi, dış ortamdaki çeşitli problemlere karşı bir yaklaşım tarzı olarak da yapılabilir.
  Sevgi, “yargılam
ak yerine anlamak” demektir. Hissettiği eksikliği dışarıya uyumsuzluk olarak yansıtan birine karşı bir değişiklik yapıp öfke yerine beklenmedik bir sevgi tavrıyla yanıt versek neler olabilir bir düşünelim… İçimizde bunu zayıflık olarak görenler olabilecektir oysa sevgi göstermek zayıflığın değil güçlülüğün göstergesidir. Örneğin diyelim ki işyerimizdeki her gün karşı karşıya olduğumuz, birlikte çalıştığımız bir arkadaşımız var ve kendini bazı konularda eksik hissettiği için mütemadiyen açık bir şekilde sorun çıkarıcı, engelleyici bir tavır içine giriyor… Böyle kişilere karşı genelde ilk tavrımız suçlamak olur. Bize karşı şöyle ya da böyle davrandıkları için hiç düşünmeden yargılamaya yöneliriz ve sonuç giderek artan sorunlar, aksayan işler, giderek daha çok tıkanan ilişkiler olur. Hiçbirimiz kişisel olarak böyle yargılayıcı bir tavırdan fayda göremeyeceğimiz gibi bu durumda kollektif şuura da eklediğimiz yegane enerji öfke, suçlama, nefret gibi negatif enerjiler olacak ve elbette bunun “Sebep-Sonuç Yasası” gereği bize geri yansımaları da olacaktır. Oysa içinde bulunduğumuz gezegen yeterince negatif enerjiyi zaten barındırıyor, bunu artırmak yerine pozitifle dengeleme yoluna gitmek daha olumlu bir tavır olmaz mı? İşte bunu yapmak adına kullanabileceğimiz en değerli araçlardan biri de “sevgi vasıtasıdır”.

  Bir Enerji Deneyi
  Hayatımıza sevgiyle yön vermenin önemini açıklamak için Japon araştırmacı Masaru Emoto’nun su molekülleri üzerine olan çalışması örnek gösterilebilir. Emoto, insan bedeninin ve dünyamızın yüzde yetmişten fazlasının sudan oluştuğunu belirterek su moleküllerinin insanlardan yayılan titreşimsel enerjiyle, düşünceleriyle, sözleriyle ve müzikle nasıl şekil değiştirdiğini gösteren bir çalışma yaptı. Emoto’ya göre insan bir süngere benzer ve suyu tutan trilyonlarca hücreyi barındırır. Dolayısıyla da hayatımızın kaliteli oluşu suyun kaliteli oluşuyla doğrudan orantılıdır. Su oldukça kolay şekil alabilen bir maddedir. Şekli, içinde bunduğu ortama göre kolaylıkla uyumlandığı gibi moleküler yapısı da bulunduğu ortamın enerjisine veya titreşim seviyesine göre değişim gösterir. Dolayısıyla su içinde bulunduğu ortamı hem görsel olarak hem de molekül yapısıyla gösterecektir. Araştırmacı Emoto, sudaki bu değişimleri fotografik bazı tekniklerle görüntülemeyi başararak, farklı enerjiler taşıyan sözleri bir banda kaydedip tüm gece boyunca birer şişe suya bunları dinletmiş. 

Su Moleküllerinin Kendisine Yüklenen Enerjiye Göre Aldığı Biçim

 

Adolph Hitler isminin tekrarlandığı şişedeki su moleküllerinin aldığı biçim

 

“Beni hasta ediyorsun, seni öldüreceğim” sözlerinin dinletildiği şişedeki su moleküllerinin aldığı biçim

 

“Teşekkür ederim” sözlerini dinleyen moleküllerin aldığı form

 

 

“Sevgi ve takdir” kelimelerinin dinletildiği şişelerdeki suların aldığı form.

 

                            

Fujiwara Barajı-Duadan Önce                        Fujiwara Barajı-Duadan Sonra

 

  Bu fotoğraflar suyun ya da maddenin duygu ve düşüncelerimize aslında ne kadar duyarlı olduğunun, aynı zamanda tavırlarımızla ve duygularımızla kendimizi ve dünyamızı da nasıl şekillendirdiğimizin de kanıtı. Sevgi dolu yönelimler, sevgi enerjisi her şeyi güzelleştirirken nefret ve yıkım içeren duygu ve sözler çirkinleşmeye ve muhtemelen devamında da hastalıklara yol açabiliyor. Bizler de kendi hayatlarımızda bu deneyin olumlu yanını uygulamakla herhangi bir kayıp yaşamayız. İsterseniz bir deney yapalım ve sevgi enerjisinin etrafımızı ve kendimizi nasıl etkilediğini ölçelim. Her gün kendimize “seni seviyorum” diyelim, ağrıyan kolumuza, midemize düzenli olarak “seni seviyorum” diyelim. Etrafımızdaki insanlara “seni anlıyorum” “sen güzelsin” diyelim. Bir süre bunu durmaksızın tekrarlayalım. Sonuçları bizi ve çevremizdekileri nasıl şekillendiriyor birlikte inceleyelim ne dersiniz?

Kaynak:

Arıkdal, Ergün; Evrensel İnsan; RM Yayınları

http://www.wellnessgoods.com/messages.asp

Yayın Tarihi: 29.Eylül.2010

 
 

© Astroset 2004-2010