Doğal Yaşam

WWW.ASTROSET.COM

ENDİŞEYİ DÖNÜŞTÜRMEK

Tarthang Tulku
Çeviren: Işık UÇKUN
Yayın Tarihi: 15.Ocak.2009

  Doğrudan farkındalığın nüfuz edici özelliğinden yararlanarak duygularımızı, açığa çıkmalarından önce fark edebilir ve alışkanlık modellerimizin yanısıra onlarla olan bağlantımızı kırmaya başlayabiliriz.

  Farkındalık içimizde, kendi enerjimizle her zaman ulaşabileceğimiz bir haldir. Ama dikkatimiz dağıtıldığında veya duygusal karışıklık içine girdiğimizde içimizde gerçekten neler olup bittiğine dair bir fikrimiz olmayabilirde. Her şey tam bir rüya gibi gelebilir bize ve kendimizi bir diyalogdan ya da aktiviteden diğerine koşarken karamsarlık içinde, endişeli ve muhtemelen yanlış bir doğallık veya özgürlük hissi içinde bulabiliriz. Ya da kendimizi eşzamanlı olarak gerçekleşen sorunlar, tereddütler ve kendini aldatma halleri, korkular, çılgınca aşık olma hali ve suçlamalar içinde bulmamız mümkündür; bu durumlarda enerjilerimiz duygusal karmaşalara yakalanmıştır ve kendimizi karışmış, yorulmuş, gergin ve endişeli hissederiz. Bu duygular üzerinde meditasyon yaparken çalışarak kendimizi onların etkisinden kurtarabiliriz.

  Duyguların gözleri, ağızları ya da mideleri olmayabilir ama buna rağmen enerjilerimizi emebilir, bizleri hipnotize edebilir ve doğal dengemizi bozabilirler. Duyguların bizleri pozitif enerjilerimizin kontrolünü ele geçirebilecek yapay bir his realitesine (gerçekliğine) cezbetme gücü vardır. İnsanların duygulara olan ihtiyaçları ise yemekteki tuza olan ihtiyaçları gibidir. Ancak, zevk olarak başlayıp acı olarak biten duygular tehlikeli ve değişkendir. Ayrıca kendimizi duygusal bir olay içinde bulduğumuzda bu durumun dinamikleri algılarımızı ve bakış açımızı körleştirebilir.

  Hakim olması en zor duygulardan biri de endişedir. Yüzeysel olarak bakıldığında endişe büyük bir sorun değilmiş gibi görünebilir ama şuurluluğumuz ele alındığında endişe birbirimizi itmeye ve bölmeye, ayrılıklar yaratmaya, karmaşaya ve tatminsizliğe yol açar. Endişelerimize dikkat etmediğimiz taktirde giderek artarlar ve kontrol etmesi zor birer soruna dönüşürler.

  Bazen ihtiyaç duyma konusunda çok talepkar olabiliriz. Sürekli olarak bizi tatmin edecek olanın ihtiyacı içindeyizdir. Egomuzun, zihnimizin, duygularımızın, duyularımızın isteklerinin peşinden koşarız. Güven eksikliğimiz, arkadaşlarımız tarafından desteklenme ve uyarılma ihtiyacı hissetmemize, zihinsel anlayışlara ve maddesel nesnelere gereksinim duymamıza neden olur. Başkalarından böyle bir desteği göremediğimizde ise kendimizi çok yalnız ve desteksiz hissetmemiz mümkündür, böyle bir durumda hissettiğimiz endişe bedenimizdeki tüm enerjiyi çekip alacaktır. Enerjimiz bir kez tükendiğinde ise kendimizi boş, depresif, hatta umutsuz hissedebiliriz.

  Bize, kendi kendimizi tatmin etmek için bildiğimiz tel yol sınırsızca istemek gibi görünür. Her ne kadar bazen isteklerimizi geçici olarak tatmin edebilir gibi görünsek de bu tatmin oluş hali sadece kısa bir süre devam eder ve bizi daha da endişeli olmaya sürükleyen bir hayal kırıklığı ile baş başa kalırız. Çoğu insan endişesini sürdürmeye devam eder. Şiddetle istemek ve elde etmek mum, endişeyse ateş gibidir. Bu sürekli hayal kırıklığı hali tek kelimeyle ifade edilmek istenirse bu kelime “samsara” olacaktır. Bu, tatminsiz ve mutsuz olduğumuz, çünkü isteklerimizi nadiren elde edebildiğimiz anlamına gelmektedir.
  Bizler sürekli olarak dışımızda olan bir şeylerin arayışı içindeyiz. İçimizde güven eksikliği duyduğumuzda hayatımızı, değerini ve anlamını günden güne yitirerek devam ettirmeye başlarız. Sonunda ise tüm hayatımızın zevk ve acılardan oluşan bir iniş çıkışlar bütünü olmasına dayanamadığımızı fark ederiz ve işte o zaman gerçek tatmin oluş hissini bir şeyleri tutmayı bırakmakla kendi içimizde buluruz.

  Hayatımız dışarıdan bakıldığında nasıl görünürse görünsün derinlerimizde, şuurumuzun daha süptil seviyelerinde sorunlarımız her zaman vardır. Bunları yüzeye çıkarmanın çeşitli yöntemleri vardır ama bir sorunu çözdüğümüzü düşündüğümüz anda daha da büyük hayal kırıklıkları ve tatminsizlikler ortaya çıkar. Bu, deniz kenarında kumda çukur açmaya benzer, çukurdan bir avuç su çıkarsanız hemen o anda daha çok suyun dolduğunu görürsünüz. Böylelikle, sonu gelmez bir sorunlar silsilesine takılıp kalmaya devam eder, sürekli geçici çözümler bulup daha büyük problemleri kendimize çekeriz.
  Yüzeydeki gerginliğimizin bir kısmını duygusal patlamalarla rahatlatabiliriz ve bir kez bunlar sona erdiğinde kendimizi daha hafif, hatta daha gevşemiş bile bulabiliriz. Ama bu, ağırlığın sadece yerini değiştirmek gibi olacaktır, çünkü her ne kadar biz öyle olması isteğiyle değişerek daha iyi olduğunu hissetsek de, sorun varolmaya devam etmektedir. Çünkü altta yatan nedenler henüz çözülmemiş, aynı sorunlar ya da örnekler meydana gelmeye devam etmektedir.

  Bu güçlerle savaşmaya karar verebiliriz, ama savaşmak genelde negatif enerjileri sürekli kılar ve devamında da bizleri kendimize karşı yabancılaştırır. Negatiflikle ne kadar savaşırsak o kadar çok güçlenecektir.
  Dolayısıyla sorunlarımızı çözmek adına pozitif bir yaklaşım içinde olmamız gerekir. Ama öncelikle şuurun alışkanlık modellerinden oluştuğunu anlamamız gerekir. Ne kadar sabit veya ısrarcı görünürlerse görünsünler modeller o kadar katı veya dayanıklı değillerdir, onları değiştirebilir veya yeniden düzenleyebiliriz.
Negatif reaksiyonlar, modelleri oluşturan güçleri yaratırlar, ama bu modellerin yıkılabilmesi de mümkündür. Alışkanlık modellerinin zihinde nasıl işlediğini öğrendikten ve uyanma, farkındalık süreci başladıktan sonra farkındalık, sorunlarımıza ve engellerimize nüfuz ederek onları dönüştürmeye başlar. Dikkat etmeye başladığımızda kendimizi çelişkilerde kaybedip sefalete, suçluluk duygusuna veya melankoliye teslim olmak yerine, zorlandığımız sorunları hızlı ve kolayca görebilir ve negatif enerjiyi pozitif enerjiye dönüştürebiliriz. Bunu gerçekleştirebilmek uygulama yapmayı gerektirir ama zarar verici durumları görmek ve hızla değiştirmek için gerçek farkındalığı kullandığımızda sorunlarımız çözülür ve içimizde huzur ve ışık büyümeye başlar.

   Meditasyon sırasında ya da günlük hayatta sorunlar açığa çıktığında, aşırı derecede duygusallığa saplandığımızda ya da acı çekmemize neden olan bir davranış modeline takılıp kaldığımızda, dikkatimizi uyandırabilmek için genişleme ve dengelenme uygulaması yapmamız gerekiyor demektir.
  Örneğin son derece üzgün ya da kızgın hissettiğimizde, eğer bu duygulara gerektiği gibi konsantre olursak, ona yoğun bir konsantrasyonla aşağıdan ve yukarıdan bakabilir ve doğrudan yüzleşebilirsek gerçekten uzaklaştırmayı da başarabiliriz çünkü o zaman onun gerçekte “hiçbirşey” olduğunu görürürüz. Uygulama yaptıkça, zihnimizi geri döndürerek ve ileriye dönük olarak yeniden mutlu olmasını sağlayarak bize basınç uygulayan veya hayal kırıklığına uğramamıza neden olan olayı hızla dengeleyebilir; sonra sürekli olarak içimizde neler olup bittiğini gözleyerek yeniden üzgün halimize gidebilir ve onu mutlu bir ruh haline dönüştürebiliriz.

  İlk olarak pozitif, sonra negatif bir eylem yapabiliriz; örneğin bir defalığına zihninizi, üzerinizde baskı yaratan olaya döndürüp gerçekten ağlayın. Sonra birden kahkaha atmaya başlayın. Bu duygular gerçekten nedir? Bu duyguları neden kontrol etmeliyim? Bu değişken ruh hallerini neden kontrol etmeliyim? Bu çalışma size şizofrence bile gelebilir ama bunun üzerinde çalıştıkça, kendimize ve dünyaya bakışımızla ilgili şuurumuzda önemli bir değişimin gerçekleştiğini görürüz. Üzüntünün aslında o kadar da ciddi olmadığını, mutluluğun da aslında o kadar önemsiz olmadığını fark ederiz.

  Hayat birkaç sene önceden bile çok daha hızlı hareket ediyor ve değişiyor. Her gün pek çok heyecan verici ve etkileyici olay meydana geliyor. Bu her şeyiyle çok güzel bir dans. Her olay, her eylem, her düşünce çalışmamızda yerini alıyor. Her deneyim bize fazla dramatik ve ciddi olmanın ne kadar aptalca olduğunu öğretebilir, hatta yaşadığımız zorlukların bile üzerine çıkabiliriz çünkü aslında hiçbirşey kalıcı değildir.

  Yine de, aynı zamanda bu farkındalık hali uygulaması kolay bir çalışma değildir. Bizler, negatif modellere o kadar bağlanmışızdır ki negatif duygularımızı farkına bile varmadan güçlendiriyor olabiliriz. Farkındalığımızın olmadığı ve üzgün, depresif veya mutsuz olduğumuz zamanlarda bir kavanoza kapatılmış, oradan oraya uçuşup kaçacak yer bulamadan vızıldayıp duran arılara benzeriz. Aslında yine de tamamen kapatılmış değilizdir. Duygusal sorunlar ve negatif tutumlar bir yerde bizlerin öğrenme sürecinin bir bölümüdürler.

  Farkındalık yoluyla duygularımız yükseldikleri anda onlara karşı duyarlı olabilir ve böylelikle duygusal modellerimizi ve onlarla olan bağlantılarımızı kırabiliriz. Farkındalığımız ne kadar yükselirse pozitif eylemde bulunmak için o kadar zamanımız olur, farkındalığı olan bir insanda üç hafta olan süreç, farkındalığı olmayanda üç ay sürebilir. Kendimize bedenlerimizi ve zihinlerimizi farkındalığımızla uyum halinde tutmayı hatırlattığımızda, düşüncelerimizdeki ve ruh hallerimizdeki her değişime alışmamız da mümkün olur, böylece farkındalığımızı dengemizi bozabilecek her olaya anında getirmemiz mümkün olur. Bu uygulama yüzme öğrenmeye benzer, ilk kulaçları atmayı öğrendikten sonra, çalıştıkça yavaş yavaş, yalnızca beş ya da on dakika değil, istediğimiz kadar uzun süre yüzebilir hale geliriz. Benzer şekilde geniş bir tutum içinde olabilirsek, içinde bulunduğumuz eylem ne olursa olsun sürekli bir meditasyon halini geliştirebilmemiz mümkün.

  Endişe hali ister şuurlu ister şuursuz olsun sorunlarımızın çoğunun sebebi olduğundan, ortaya çıktığı anda üzerinde çalışmak önemlidir. Endişe için en iyi panzehir meditasyondur. Meditasyonla duygularımızı kontrol etmeyi öğrendiğimizde sorunlarımızdan duyduğumuz sıkıntı da azalacak, beden ve zihinlerimiz daha sakinleşecek, endişe ise gevşeme halimiz içinde erimeye başlayacak ve susacaktır. İşte o zaman doğrudan sorunlarımız üzerinde çalışmaya başlayabiliriz, çünkü artık onlardan kaçma ihtiyacı duymuyoruzdur. Gerginliğimiz ve blokajlarımız doğal olarak hafiflemeye başlar. Böylelikle artık “çok isteme” ve “endişe duyma” döngüsüne yakalanmayız ve bedenimizde, zihnimizde olmaktan zevk almaya başlayabiliriz. Bu, meditasyonun ilk aşamasıdır.

 

© Astroset 2004-2010