Doğal Yaşam

WWW.ASTROSET.COM

HASTALIK SEBEPLERİ TEORİSİ

Edgar Cayce Encyclopedia of Healing
Çeviren: Hamide Gökpınar (ARAD)

  CAYCE'nin hastalıklarla ilgili okumalarının hepsinde önemle üzerinde durulan nokta, her bir hastalığın ana sebebini tayin etmektir.

  Onun izahları, yalnızca semptomları(hastalık belirtilerini) hafifletmek değil, bunun yerine yeni ve daha yapıcı alışkanlıklar ve tutumlar edinmemiz üzerinde odaklanmaktadır.

  Okumaların çoğunda verilen tedaviler ya da ilaçlar kişilere özgü olduğundan, elde edilen sonuçlar, Cayce terapilerini tecrübe etmeye gönüllü olan doktorların gözetimi altında çalışılmış ve değerlendirilmiş olmalıdır. ARE Kliniğinin Müdürü olan Doktor William A.Mc.Garey, okumaları çalışmakta ve kendine özgü bazı tedaviler uygulamaktadır.

  Okumaları analiz etmenin zorluğu, onların karmaşık niteliğinden kaynaklanmaktadır. Hatta bu okumaların, daha önce sözü edildiği gibi farklı rahatsızlıkları olan kişilere verilmiş olduğu apaçıktır. Bu çok karmaşıklık, yorum yapamama problemimize daha da katkıda bulunuyor ve farklı, özel bir rahatsızlığı olan kişilere tavsiye edilmiş birçok tedaviyle birleştirememe, ortak özellik bulamama zorluğu yaratıyor.

  Okuyucular Cayce'nin, hastalık sebepleri için açıkça öne sürdüğü şu ortak paydaları fark edeceklerdir; yetersiz özümleme ve yetersiz boşaltım, yetersiz diyet, normal olmayan asit alkalik dengesi, belkemiğinde bulunan sublüksasyon [1] ve lezyonlar [2], sinir sisteminin dengesizliği-düzensizliği, bezsel bozukluk, stres, aşırı iş yükleme ve aşırı çaba, karma, vücut şekli ve enfeksiyon.

  Sebeplerin benzerliğine rağmen tedaviler, bu rahatsızlıkların kendine, her bir kişiye ve tabi ki onların şikayetlerine göre ayrı ayrı düzenlenmiştir. Aşağıda, okumalarda sözü edilen bu sebeplerin kısa açıklamaları ile kıyaslamalarını bulacaksınız;

  Yetersiz Özümleme
  Normal bir özümleme, yeni hücre ve dokuların sürekli olarak yapılanması için gerekli enerjilere ve yapı materyallerine, tam ve devamlı bir kaynak teşkil eder. Yeniden yapılanma için gerekli olan kimyasal elementlerden biri dahi, sindirim ve diyet ile ya da farklı her bir cins hücre için gereken, belirli besinlere yeteri kadar dönüştürülmemiş ya da kullanılmamış olmasından dolayı vücuda sağlanamadığı zaman, yetersiz özümleme meydana gelir. Yetersiz özümlemeden dolayı oluşan hastalık, besin eksikliğinden kaynaklanır ve hücresel bozulmayla sonuçlanır.

  Yetersiz Boşaltım
 
Şu bir gerçek ki, fiziksel denge ve sağlığın temelinde, normal boşaltımın esas öneme sahip olduğuna işaret eden Cayce okumalarında en çok sözü geçen hastalık sebebi, yetersiz boşaltımdır.

  Boşaltım süreci bazı sebeplerle sekteye uğradığında, hastalık belirtilerinin pek çoğu ortaya çıkabilir. Okumalar, tüm istenmeyen maddelerin yeteri kadarının, tamamen vücuttan atılması işleminin, birçok boşaltım sisteminin denge ve koordinasyonu için çok önemli olduğunu açıklayan tıp bilimiyle aynı fikirdedir. Bunlar; bağırsak sistemi, böbrekler, idrar torbası (mesane), cilt yüzeyleri ve akciğerlerdir. Bu sistemlerden herhangi birinde bir dengesizlik oluştuğu zaman, boşaltım süreci yavaşlar ve sonuçta, en altta bulunan hücresel seviyede yeniden yapılanmayı engelleyerek vücudun tüm sistem ve bölümlerini tehlikeye atacak zehirli artıkların( toksinlerin) birikmesine sebep olur.

  Diyet
 
Cayce'nin dokuz bin fiziksel okumasının neredeyse tümü, diyet tavsiyelerini içerir. Bu bilgi çokluğu şu mesajı açıkça dile getiriyor: Yeme alışkanlıkları, ya sağlığın kaynağı ya da bedensel dengesizliklerin ve hastalığın kaçınılmaz sebebidir. "Aşırıcı (müfrit)" veya "bir diyet kölesi" şeklindeki ifadelerle engellenmesine rağmen çoğu zaman Cayce, diyet üzerindeki değişmeyen önerilerini büyük bir özen ve titizlikle sürdürdü. Vücudun ihtiyacı karbonhidratlar, proteinler, minareler ve vitaminler formundaki besinlerle büyük ölçüde karşılanır ve bunlar kolayca sindirilir ve özümlenir, boşaltıma yeterince yardım eder, sistemik dengeyi sürdürür ve hücresel yenilenme (yapılanma) için gerekli materyali sağlarlar. Cayce, tüm bu gereksinimleri sağladıkları için özellikle sebze ve meyveleri övmekte; bunun yanı sıra sindirimi zor olan, boşaltımı yavaşlatıp metabolizmanın dengesini bozan, aralarına bonbon şekeri ve keki de kattığı, gıdadan yoksun yiyecekleri "vücuda engel olan şeyler" olarak nitelendirmektedir.

[1] Tam olmayan çıkık
[2] Sakatlık, maraz, bozukluk; bir dokunun yapı veya vazifesinin patolojik bir sebeple arızaya uğraması


HASTALIK SEBEPLERİ TEORİSİ
2.Bölüm

  Normal Olmayan Asit-Alkalik Dengesi
 
Sağlam bir bünye, biyokimyasal asit-alkalik dengesini sürdürmek için sürekli bir çaba sarf eder. Bir düzen içerisinde sağlığını ve yaşamını sürdürmesi için her bir hücre, kendi bileşiminde bulunan asitlik ve alkanite arasındaki ilişkiyi, bir düzen içerisinde muhafaza etmek zorundadır. İki hücre arasında bir sıvı ile oluşan bu ikili kompozisyon, hücreden hücreye pozitif ve negatif elektriksel impulsların iletimi için gerekli, temel bir maddedir; tıpkı sinir impulsları ile beyin ve beden arasındaki iletişimde olduğu gibi. Elektriksel enerji, hücre içinde etkileşimde bulunur ve hem besleyici hem de oksit (zehirli) sıvıların oksidasyonu ile açığa çıkar.

  Bir asitlik ya da alkanite fazlalığı, bu süreci engellemekte ve toksinitenin yüksek seviyede olması hastalıklara karşı daha fazla hassasiyet kazanılması (hastalığa müsait hale gelmesine)ve tüm beden üzerindeki enerji seviyelerinin düşmesi ile sonuçlanmaktadır.

  Belkemiği Sublüksasyonları ve Lezyonları
 
Belkemiğinde bulunan bir sublüksasyon, omurganın bir ya da daha çok sayıda omurunun kısmi ya da tam olmayan bir çıkığıdır. Belkemiğine ait lezyon, dokulara zarar veren, omurgaya ait bir zarardır ve genellikle bir sublüksasyonla birlikte anılır.

  Sublüksasyon ve lezyonlar, benzer şekilde zararlı etkilere sahip olabilirler. Omur yuvası sinir hücreleri, vücudun hemen hemen her yerinde olduğundan her iki türden herhangi bir mekanik travma, ya da otonom sinir sistemi ya da ekstremitelerden (eller ve ayaklardan) dönerek direkt olarak sinir sistemi üzerinde basınç yapmaktadır. Bu ise bu sinirlerle beslenen, vücudun belirli bölgelerine giden sinir impulslarını bloke edecektir. Bunun sonuçları arasında sıvıların normal boşalmasını (akmasını) önleme, dolaşımın tedrici yavaşlaması ve hem yerel hem de sempatik ya da uyaranın tatbik edildiği yerden başka bir yerde meydana gelen ağrı da yer alır. Bu sebeple sublüksasyon ve lezyonlar, fıziksel stres yüzünden bir "sonuç" olabileceği gibi, "sebep" de olabilirler. Okumalarda verilen tipik sebepler, hasar ve burkulmalardır.

  Sinir Sisteminin Dengesizliği-Düzensizliği
 
Vücudumuz, şuurlu mekanizma ile şuurdışı fonksiyonlarımızı kontrol eden enerjiler ve impulsları pürüzsüzce çalıştıran sinir sistemine güvenmektedir. Bu fonksiyonlar arasında nefes alma, kalp atışı, kan dolaşımı ve lenf ile bezlerin düzenli çalışması, sindirim, besinlerin özümlenmesi ve artık maddelerin boşaltımı yer alır ki tüm bunlar, her yaşayan hücrenin gereksinimi olan, yeniden yapılanma gereçleridir. Sinir hücrelerinin sırayla kendi fonksiyonlarını yerine getirmeleri, bu sürece bağlıdır. Sinir sisteminin sağlıklı bir sürekliliği için, vücudun bütün hücrelerinin sinir hücreleri de buna dahildir yeniden yapılanması için gerekli olan ve özlerin bezleriyle salgıladıkları belli başlı bazı besinlerin özümlenmesine ihtiyaç duyulur. Sinir sistemini bir bütün olarak ele alırsak, üç ana alt bölüme ayrılır: Serebrospinal (beyincik ve omurilikle ilgili), otonom ve duyumsal sistemler.

Serebrospinal sistem; bilinçli hareketler ile ses telleri gibi bilinçli olarak kontrol edilen bazı organlar, omurilik ve beynin uyum içinde çalışmasını kontrol eder. Belkemiği (omurga) baştan sona; yedi tane boyun omuru, on iki tane göğse ve sırta ait omur, beş tane bele ait omur ile kuyruksokumu kemiğine ait, erimiş segmentleri içerir. Her bir omur; sinir veya lenf düğümüne ait bölümün sinir hücrelerinden, vücudun belirli bölgelerine kadar idare ettiği yerdir.

Otonom sistem, bedenin bilinçli kontrolü olmayan fonksiyonlarına ait organları "otomatik olarak" düzenler. Cayce bunu, "sempatik" sistem olarak adlandırırken Dr. Mc Garey, "bilinçsiz zekanın sinir sistemi" demektedir. Tıp bilimi bu sistemi iki alt bölüme daha ayırmaktadır: sempatik ve parasempatik. İkisi birlikte bedenin, içimizden ve dışarıdan gelen çok şiddetli arzuları dengelemek üzere tepki vermesinde yardımcı bir kontrol ve dengeleme sistemi görevi yaparlar. Sistemin sempatik kısmı, bir uyarıcı etkiye sahiptir (Örneğin, adrenal bezlerini harekete geçirir); parasempatik sistem, vücudun aşırılıkları ivmelendirmesine engel olur.

Duyumsal sistem, görme, koklama, duyma, dokunma ve tad alma işlevi gören duyumsal organlar da içinde bulunmak üzere vücudun tüm bölümlerinden bilgi alır ve beyne bu mesajları iletir. Ayrıca beyinden, kasları yöneten motor (hareket ettirici) sinirlere mesaj iletir. Bir motor siniri ve onun alt lifleri, binlerce kas lifi üzerinde kontrol sahibi olabilir. Kısaca, üç sinir sisteminin uyum halinde fonksiyon görmesi, fiziksel ve psikolojik sağlığın asıl temelini oluşturur.

  Dolaşım Sisteminin Dengesizliği - Düzensizliği
 
Kanın bu organizma içinde akması, doku ve organlara besin sağlama fonksiyonu ile atık maddeleri boşaltmayı düzenler. Düzensiz bir boşaltım sistemi, kan vücudun tüm bölümlerine serbestçe akmadığı zaman bundan etkilenmiş bölgelerin özel fonksiyonunu gerçekleştirmesine engel olma şeklinde ortaya çıkar. Bir bütün olarak dolaşım sisteminin kontrolü, sempatik ya da otonom sinir sistemi tarafından yürütülür. Fonksiyonları arasında, çok aşağı ya da yüksek seviyeler arasındaki dolaşımı koordine etmek ve düzenlemek; pıhtılaşmayı düzenleyen trombositlerin kontrolü ve sürekliliğini temin etmek; toplardamarlar ve arter duvarlarının entegrasyonunu kontrol eden özlerin üretimi de bulunmaktadır.

  Cayce, dolaşım dengesizlikleri oluşumunda esas olan bir dizi faktör buldu. Bunlar arasında karaciğer, dalak ve kan dolaşımı içinde bazı özlerin yeniden absorbe edilmesinin (emilmesinin) ve sonucunda toksinite ile sonuçlanan bu olayın sürmesini temin eden pankreas içinde bulunan atık madde ve toksinleri biriktirmek; hepatik (karaciğere ait) dolaşımın kendisinden kaynaklanan ya da birbiriyle bağlantılı diğer çok sayıda sebebin oluşabileceği böbrekler ve karaciğerin birlikte etkileşimi sonucunda ortaya çıkan rahatsızlıklar; hem gerekli besinleri sağlamakta başarısızlığa sebep olduğu, hem de boşaltım sisteminin fonksiyonlarına engel olabildiği için yetersiz bir diyet; dolaşımın engellenmesi ya da kişinin uyuşukluğuyla sonuçlanan fiziksel ya da mantal (düşünsel) aşırı yüklenme; yaralanma, stres ve baskı yapan diğer faktörlerden dolayı omurga içindeki omurların düzenlenmiş olması ile sublüksasyonlar ya da omurganın herhangi bir bölgesindeki lezyonlar, hem sinir impulslarını hem de vücudun dolaşıma ait bazı bölümlerini engelleyen diğer faktörler de yer alır.

  Bezsel Bozukluk, Dengesizlik ve Düzensizlik
 
Bir bez, kandaki belli bazı elementleri ayıran ve adrenalin gibi vücudun kullanımı için artık işe yaramayan madde formunda salgılar üreten bir organdır. Bazı bezlerin kanalı (borusu) vardır ve bir organa boşalırlar; diğerleri ise kanalsızdır, endokrin bezidir ya da kanalıdırlar ve salgılarını direkt olarak kan dolaşımına akıtırlar. Cayce, hepsinin içinde yedi endokrin (iç salgı) bezini bir tutmaktadır; yumurtalık ve testis gibi tohum hücresi meydana getiren bezlerden bazıları, leydig hücreleri ile timus ve beyin epifizi bezleri.

  Ezoterik yönden bakarsak Cayce, birçokları arasında endokrin bezlerini ayırarak onları ruhun hafıza merkezi (mekanı), karmanın taşıyıcıları ve ruhun gelişimi için gerekli dersler olarak nitelemektedir. Buna uygun şekilde bu bezleri, enerji kuşakları merkezleri olarak göz önünde tutulmakta ve hem spiritüel uyumlanma hem de fiziksel dengeyi kontrol etmektedir. Böylece onların büyük rolü, çeşitli seviyelerde denge ve sağlık içindir

  Bezlerin diğer bir hayati fonksiyonu da, hücrelerin kendini yenilemesi için gereken özleri salgılamaktır. Bu fonksiyonun engellenmesi, pek çok sebepten dolayı ortaya çıkar ki, her biri dengesizliğin belli türlerine eğilimi olanların civarında oluşur. Cayce'ye göre bezsel dengesizlik, bedendeki minareller ve besinlerin yokluğu ya da azlığına dayandırılabilir.
  Bunlar arasında iyot desteğinin yetersizliği, tiroid bezine özel bir ihtiyacı olan mineral ve sinirlerin normal fonksiyonunu yerine getirebilmesi için gerekli bir hormonun eksikliğinin temel sebebi olan altın eksikliği(ya da yokluğu), bezsel dokular üzerinde harekete geçirici etkiye sahip vitaminlerin eksikliği yer alıyor.


HASTALIK SEBEPLERİ TEORİSİ
3.Bölüm

  Stres, Aşırı İş Yüklenme ve Aşırı Çaba
  Cayce vücuda aşırı yüklenme hakkında, birçok düşünsel ve fiziksel rahatsızlığın "başlangıç ya da buna iştirak eden sebebi" olarak söz etti.
  Genel olarak fiziksel aşırı yüklenme, aşırı çalışmaktan ve dolaysıyla aşırı çaba, rahatlama için elverişli zaman ve uykunun yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bundan anlaşılabileceği gibi organizma, yetersiz diyetten ya da halen mevcut olan bazı fiziksel dengesizlikten dolayı zaten tükenmişse, aşırı yüklenme kolayca oluşur. Eğer stres mantal kaynaklı ise, üzüntü, endişe, panik gibi heyecanlar ve öfkenin sıkça yaşanmakta olduğundan rahatlıkla söz edilebilir. Negatif heyecanlar ise aşırı yorgunluk, gerilmiş kaslar ile özümleme ve boşaltım süreci problemlerini başlatabilir.
  Bunu takiben vücut güçsüzleşmiş ve tükenmiş hale gelebilir; sonuçta, bezsel sistem tarafından oluşturulmuş toksinler, lenf dolaşımına karışarak kan basıncının yoğunlaşması ile asitlik oranının daha yükselmesine ve kanalları elimine etme işleminde kilitlenmeye neden olur. Bu durumda vücudun direnci düşer ve "rahatsızlık", ortaya çıkmak üzere eli kulağında bekler.

  Karma, Düşünceler ve Hisler
 
Edgar Cayce okumaları, hastalık sebepleri ile sağlığın kökeni hakkında; kişiliğimizin fizikselden mantal ve spiritüele uzanan etkileri hakkında açık bir mesaj veriyor. "Mantal durum, hisler ve karma kanunu; düşünce, beden ve ruha etki eder."
  Okumalardaki diğer bir temel kavram ise birer birer her insanın, bütün hayatını ve sağlığını
Kaynak'ının bir parçası olan bir canı ya da ruhu bedenlendirmekte olduğudur. Okumalar, bu Kaynağı tanımlamak için şu birkaç terimi kullanmıştır: Yaratıcı Güç, Evrensel Güç (ler), Tanrı
  Okuması yapılan her bir birey zihin, beden ve ruhun üçlemi içinde olan bir "varlık"olarak tanımlanmıştır. Okumalar, vücudun öğelerinin aralarında tam uyum ve dengeli işbirliği (çalışma) içinde çalışması için gerekli fiziksel sağlığı tanımlamakta; böylece önce sağlığımızı korumak, sonra da rahatsızlıkları hafifletmek (dindirmek) için bu üç yönümüz arasında ikili uyum içinde olmamız gerektiğini vurgulamaktadır.

  Beden, zihin ve ruh fiziksel güçler arasında birdir; beden gerçekten, (içimizde) yaşayan Tanrı 'nın tapınağıdır. Her bir varlıkta, bu evrensel Güç'ün parçası olan bir bölüm mevcuttur. Her şey (herkes) birlikte çalışmalı ve düzeni sağlamalıdır. (15931)

  Her mesajın içerdiği, dikkati çeken anlamlardan biri, ruhun vücudun maddesel organları olarak fiziksel varlığın bir parçasının tamamlayıcısı olduğudur. Her bir parçamızın tüm hayatı yaratan, sonsuz ve İlahi Evrensel Güç'ün bir parçası olduğu da aynı derecede önemli bir kavramdır.

  Madde içine inmek, ruhta en başta tasarlanmış olan şeydir. (33952)

  Cayce ruhun, kendini ortaya koymak amacıyla madde alemine inip beden ve zihin olarak görünür hale geldiğini ortaya koyuyor; bu sadece bir kez değil, birbiri ardına devam eden yaşamlar boyunca sürüyor. Farklı zihinler ve bedenlerin deneyimi, (bireysel) ruhun Spiritüel Kaynak'la gittikçe daha çok uyumlanarak akort olmasını kolaylaştırır.
 
Cayce'ye göre Karma Kanunu; düşünceler, hisler ve hareketler ile özellikle bir hayattan ötekine taşıdığımız etki ve sebepleri öne sürüyor:
  Taşınan karma, sebep ve sonuç olarak sadece bir maddesel deneyimde de var olabilir.
(298121)

  Bir varlık, Tanrı'yla tam bir uyum haline erişene kadar andan ana, saatten saate ve bir yaşam sürecinden diğerine kadar Karma Yasası işler. Maddesel yaşam içerisindeki her tecrübe karma oluşturur ki Cayce bunu, "Kendimizle sürekli olarak karşı karşıya olma" şeklinde niteliyor. Karmayla ilgili daha fazla açıklama için Cayce sık sık, İncil'deki Pavlus pasajında geçen şu bölümden söz ederdi: "Bir insan, ne ekerse, onu biçer."

  Psikosomatik Hastalıklar
 
Kendimizle sürekli olarak karşı karşıya olduğumuz ve ektiklerimizi biçtiğimizden dolayı; davranışlarımız, zihinsel ve ruhsal karşılıklar fiziksel rahatsızlıklarımızı oluşturur. Tutumların etkisi ve bedensel heyecanlar çok sık ortaya çıkar. Öfke, baş ağrısı ya da hazımsızlık yapar; depresyon, genel bir çöküntüyle sonuçlanır; heyecansal karışıklık ise nefes darlığına ilişkin koşulların patlak vermesine sebep olur. Cayce, beden üzerinde direkt etkiye sahip olan tutum ve hislerin pek çok örneğini verdi:

  Emin olun ki tutumlar vücudun fiziksel kondisyonunu sık sık etkiler. Kimse, mide ya da karaciğer rahatsızlığı çekmeksizin komşusundan nefret edemez. Kimse sindirim ve kalp rahatsızlığı ile perişan olmaksızın başka birini kıskanamaz ve ona kızamaz. (40211)

  Geçen yüzyıl içinde, bedensel rahatsızlıklar ile düşünsel tutum ve heyecanların ilişkisi, tıp bilimi tarafından tedricen tanınmış ve üzerinde çalışılmıştır. Bilim bu ilişkiyi, Yunancada zihin (akıl) anlamına gelen "soma" kelimelerinden türeyen "psikosomatik" terimi ile adlandırmaktadır.
 
Cayce okumaları bezlerin, duyusal ve sinir sistemlerinden gelen impulslarla salgılar ürettiği üzerine kuruludur. Öfke, kin, kavga, nefret, kendi kendini yerine, düşmanlık ve bununla bağlantılı sinir (zihin) gerginlikleri; bezsel sistemden boşalma zehirli atıkların boşalmasına, bedensel enerjilerin tükenerek boşaltımın tıkanması ve sistemin genel olarak hastalığa hazır hale gelmesine neden olmaktadır. Bu açıdan bakılırsa maddesel olmayan düşünce ve hisler, fiziksel beden ile onun fiziksel olmayan yönü arasında organik bir bağ şeklinde maddesel bir "kılavuz" olarak sinir ve bezleri yönlendirmektedir. Okumalar hisleri zihin, beden ve ruh arasındaki ikili vibrasyonel iletişimi sağlama eylemini gerçekleştiren ve sinir sisteminde hayatın "sağlıklı ışıltısı" olarak tanımlamaktadır.

  Duyumsal güçler ve sinir merkezleri, sonu olan ile sonsuz olan arasında bir geçiş iken, insan neden sonsuzluğun güzelliğine kendi bedensel güçlerini katmaz ve kendini Tanrı 'ya kabul ettirmeye çalışmaz; görevi bu iken, neden bundan utanır? (36971)

  Her hastalık, "kendimizle karşı karşıya olma" hali içinde, bir varlığın ayrılmaz üçlemi olan beden, zihin ve ruhun etkileşimi altında ortaya çıkar. En yaygın ve genel hastalık olan nezle bile, düşünsel ve duygusal değişim ile birlikte şu spritüel dersin öğrenilmesini gerektirir.

  Böylece delice bir öfkeden dolayı kötü bir nezleye yakalanabilirsiniz. Başka birini azarlarsanız; bu kişi karınız bile olsa, nezle olabilirsiniz. Nezle iken akan burnunuzu tıkamayın ve akmasına izin verin! Küsmek yerine, sevin! (28844)

  Karmaya ait olan şeyler belki, doğuştan gelen arızalar için de bir referans noktası oluşturabilir. Okumalara göre pek çok rahatsızlık (en azından bir bölümü), doğuştan ya da vücudun zayıflığından kaynaklanır. Bu durumların çoğunda Cayce, ya gebelik süresince ya da doğum sancıları ile doğum esnasında, yanlışlıkla zedelenme olabileceğine dayandırıyordu. Okumaların küçük bir kısmı ise, annenin beslenmeye yeterince dikkat etmeyişi ve gebelik boyunca, olması gereken tutumları edinmeyişinin sonuçları olduğuna işaret ediyor.

  Diğer durumlarda, "doğuştan gelen arızalar" ve "karma" terimleri birbirinin yerine kullanılmıştır ki doğuştan gelen problemler, yaklaşım ve tedavi açısından karmik olarak değerlendiriliyor. Bu görünüm içinde suçlu anne-babanın özgürleşmesi, genellikle doğum arazlarıyla doğan bir çocuğu çağrıştırıyor. Bu, şu demek oluyor: özel bir maksatla bu durumu seçer ki bu her zaman sevgi, sabır ile çocuğun "istisnai (ender)" biri olmasına sebep olan ve taşınmakta olduğu, kendinde eksik olan ihtiyaçlarını geliştirmek istemesindendir.

  Enfeksiyon
  Bu kısaca, bir beden içinde mantar, bakteri ya da tek hücreli mikro organizmaların parazit olarak barındırılması veya bir organizmadan diğerine hastalığın bulaşması olarak açıklanmıştır. Zayıflamış halde iken bir kere yakalandığı zaman, enfeksiyon kontrol edilmezse hızla yayılır. Yaygın hastalık olan nezleye nasıl yakalanıldığı örneğin; Cayce'nin "enfeksiyonal güçler" diye adlandırdığı şeylere karşı dayanma gücünün nasıl düşürülmüş olabileceği ve bedenin nasıl çabuk etkilenir olduğunu gösteriyor.

  Nezle olmaya sebep olan faktörler, çoğunlukla gerginlik ve aşırı iş yüklenmeyle beraber yetersiz beslenme olmaktadır ki bu; bünyenin, yorgunluk ve hastalıkla mücadele edebilecek seviyeye çıkamamasından dolayıdır. Negatif tavır ve düşünceler bu durumda, hayati enerjilerin daha fazla tükenmesine yol açar. Sistemin asit-alkalik dengesi bozulmuşsa beden, aşırı asit üretmeye başlar ve nezle ortaya çıkar.
  Cayce'ye göre benzer sebep ve sonuç zinciri, vücudu diğer problemlere de hazırlayabilir. Bir keresinde Cayce, lenfatik rahatsızlık ile sonuçlanan hastalıkların sırayla; kolitten
[3] nezleye, su tutma ve bağırsak gribine doğru nasıl seyrettiğini söylemişti. Frengi, bir spiril [4] organizmasına; irinli dişeti hastalığı, özel bir mikroba ve medura, bir mantar enfeksiyonuna atfedilir. Cilt enfeksiyonu da skleroderminin [5] ana sebeplerden biri olarak göz önünde bulundurulmuştur.

  Bir yerde bir enfeksiyon oluştuğu zaman Cayce sık sık, hastalık sonrası rahatsızlıkların yenildiğini ve bunun çoğunlukla daha önceden var olmayan bazı hassasiyetler şeklinde oluştuğunu özellikle söyledi. Ve zayıflık (güçsüzlük) hastalığa karşı hassasiyeti arttırdığı için okumalar, bir enfeksiyonun etkilerini organizmadan tamamen temizlemenin önemini vurgulamıştır.

[3] Kolit: Kalın bağırsak iltihabı
[4] Spiril: Helezon şeklinde gram-negatif hareketli bir bakteri cinsi
[5] Sklerodermi: Yaşlılarda derinin kalınlaşması

Yayın Tarihi: 20.Kasım.2008

Edgar Cayce Kimdir?

 

© Astroset 2004-2010