Metafor / Kuantum Evren

WWW.ASTROSET.COM

 

ORTAK ALANLAR KURMAK

  Alan ve ilişki kavramını asıl konumuz olan kuantum fiziği açısından incelediğimizde; insanlar arasındaki ilişkilerin ve alansal iletişimin sandığımızdan ne kadar daha kapsamlı ve iç içe olduğunu çok daha rahat kavrayabiliriz. Ortak alan kavramının fiziksel açıklaması, kuantum mekaniksel kavramı teorisinde; dalga/parçacık ikiliğinin bütün uzay ve zamana yayılmış gibi davranan madde dalgası ya da olasılık dalgası teorisiyle yapılmaktadır.

  Ruhsal öğretilerde büyük bir önem taşıyan insanlar arası maddi ve manevi her türlü iletişimin ve paylaşımın en iyi açıklama biçimi olan, "ortak alan kurma, diğerleriyle içsel ilişkiye girme" kavramı böylelikle yeni bir boyut kazanıyor. Daha doğrusu Ortak Alanların atom altı parçacıklar düzeyinde nasıl akışkan ve birbirleriyle ilişkili olduğunu kavrıyoruz. Eğer tüm parçacıklar tüm yönlere doğru uzanıyorsa bunlar arasındaki uzaklıktan ya da oluşan ayrılıktan söz edilebilir mi ? Diğer bir deyişle böyle bir anlayışta insanı insandan ayıran tüm duygular reelliğini yitirmektedir yani fizikle-metafizik yeni bir ortak alanda moral açıdan da içsel ilişkide holizm, yani bütünlük kurmaktadır.

  Belli bir uzaklıkta eylem-Yersizlik
  Bütün şeyler ve bütün anlar her noktada birbirleriyle temas halindeler; tüm sistemin bu"bir"liği onu mükemmel kılmaktadır. Bundan çıkan sonuç, bir cismin diğerini ne güç ne de enerji alışverişi olmadan anında etkilediği "belli bir uzaklıkta eylem"in yani yerel neden olmadan etkilenmenin kuantum fizikçisi için günlük yaşamın bir gerçeği olmasıdır. Bu gerçek, bildiğimizi sandığımız sınırlı uzay ve zaman bilgilerinin tüm yapısına çok yabancıdır ve kuantum kuramından kaynaklanan en büyük kavramsal meydan okumadır. Fizikteki bu yersizlik kuramı günlük yaşamda da-ilişkisel holizm-ilişkilerde bütünsellik adını alır. Yani istesek de istemesek de, beğensek de beğenmesek de, küçük veya büyük görsek de diğer insanlarla, hatta yıldızlar ve gezegenlerle bir tür bağlantı içindeyiz ve bunu egomuzla durdurmamız mümkün değil yani en kibirli insanın atomaltı parçacıkları da ondan izin almadan oraya buraya yayılmakta, düşünce enerjisi de aynı yayılımla holistik şekilde pozitif veya negatif enerji formlarına doğru akmaya devam etmektedir.

  Belli bir uzaklıkta eylemle, ya da daha doğru bir deyişle yersizlikle yani bir şeyin yerel neden olmadan etkilenme prensibiyle değiş tokuş edilebilen gerçeklik görüşü bazı anlamlı mistik ve metafizik imalara sahiptir. Aslında, bu doğrudan doğruya hem sağduyuyu hem de klasik fiziği etkiler. İkisi de gerçekliğin bir ölçüde temel ve çözümlenemez bölümlerden oluştuğu, bu bölümlerin doğal olarak ayrı olduğu ve bir bölümün diğer bir bölüm üzerine yaptığı kanıtlanabilir etkinin diğer bölüm üzerinde buna bağlı bir neden oluşturduğu şeklindeki ilkeye dayanır. Gerçeklik görüşündeki bu mistik ve metafizik imalara bazı bilimsel teorilerde rastlamak mümkün değildir ki bu da bilimsel anlayışın doğal bir gelişme biçimidir, her görüş saygı değerdir ama herkesi etkilemesi de gerekmez.

  Karşıt görüşteki bilim insanlarına göre, "Görelilik kuramına göre hiçbir neden ya da işaret, bir gerçeklikten diğerine ışık hızından daha hızlı gidemez. Bu yüzden, tüm anlık etki kavramları tartışma dışı olmalıdır" denmektedir ama yine bazı bilim insanlarına klasik fiziğin sınırları içinde elektronun yerinin tespit edilememe sorunu öyle zorluklar yaşatıyor ki kuantum kuramının adından uzun yıllar söz bile edilmemesine hiç şaşırmamak gerek. Bu klasik görüşü paylaşanlar, kuantum kuramının sadece atomaltı parçaçık düzeyinde işlerliği olduğu konusundaki iddialarını sürdürmeye azami gayret sarfediyorlar. Ancak son yıllarda cesur yeni fizikçiler bu kavramlarla yüzleşmeyi göze almaya başladılar çünkü biliyorlar ki yeni fizikteki bu akışkan ve adeta ruhsal gelişmeler klasik fiziğin taşlarını yerinden oynatacak ve onu bir tür, görünenin ardındaki görünmeyene taşıyacak…

  Fizikçilerin yeni yüzleşme cesareti gösterdikleri gerçek, "Ruh'un Gerçeğidir". Zaman ve Mekanla sınırlanamayan, sonsuzluğa ait olan ruh, yerel bir neden olmadan etkileme, maddeye form verme, şekil değiştirme, etkilenme gücüne sahiptir. Gerçekliğin çözümlenemez bölümü adını verdikleri bölüm, "Görünenin Ardındaki Görünmeyeni yani Ruh'u" işaret etmektedir. Fizikçiler evrenin bu "Yüce Gerçeğiyle" karşılaşmaya hazır olmalılar.

  Artık günümüzde, atomaltı seviyede birbiriyle ilişkili foton çiftleriyle benzer karşılıklı ilişki deneyleri yapıldığından yaşam biçimlerini bağlayan yerleri tespit edilemeyen etkilerin varlığı birçok kez kanıtlanmıştır. Fotonların, ister birkaç santimetre uzaklıkta, ister evrenin bir başından diğerine olan uzaklıkta düştükleri uzamsal ayrılıkta gösterdikleri davranış biçimleri şaşırtıcı bir benzerlik gösterir; öyle ki sanki aralarında hiç uzaklık yokmuş gibidir. Benzer şaşırtıcılıktaki ilişki etkilerini zaman içinde göstermek için de benzer deneyler yapılmıştır. Farklı zamanlarda olan iki olay sanki aynı anda olmuşçasına birbirini etkiler. Hatta, bir tür eşzamanlı dans gibi, zamanın bir ucundan diğerine ulaşmayı becerip, sağduyu merkezli tüm hayal gücümüze meydan okur.

  Karşılıklı ilişkiler için söylenebilecek en önemli şey, iki olayın aralarında zaman olmasına rağmen her zaman bir uyum içinde olacağıdır; bu yüzden bunlar arasında neden-sonuç ilişkisi oluşturmaya çalışmak çok yararsızdır. Böyle eşzamanlı davranış biçimi kuantumun tüm mekaniksel ilişkilerinin temelini oluşturur. Bu da Yunan felsefesinin, Kadim Bilgelik Okullarının ve tüm ruhsal öğretilerin özündeki "Varlığın Birliği", ilkesini çok modern bir yoldan destekler.

  Karşılıklı ilişkide olup yerleri tespit edilmeyen etkilerin ayrı birimler ya da olaylar arasında var olma derecesi sistemin "parçacık" ya da "dalga" olma durumuna bağlıdır. Parçacıklar daha ayrık olup daha az ilişki halinde olurlar; oysa dalgalar gruplar halinde daha güçlü ilişkiler kurdukları bir davranış biçimi sergilerler.

  Bu fiziksel tanım tıpkı daha önce o yolda yürüyen birinin ayak izlerini takip etmek gibi kadim bilgelik okullarının ruhsal bilgileriyle bütünleşerek, ortak alan kuramama nedenlerimizi açık ve net bir şekilde ifade ediyor. Günlük yaşamda da ruhsal yasalara uygun davranmayan yani sevmeyen, hoş görmeyen, yardımlaşmayan, affetmeyen bireyler ayrık kalan parçacıklar gibi ortak alan kurmada çok zayıf ve genellikle yalnızdırlar. Bilgi ve enerji alışverişleri azdır. Yasayı yanlış kullandıkları içinde genellikle depresif, saldırgan ve öfkelidirler. Kişilikleri gelişmemiştir ve çevrelerindeki insanlara ve olaylara uyum sağlamakta yani yeni ortak alanlar kurmakta çok zorlanırlar. Atomaltı düzeyde dalgaların gruplar halinde güçlü ilişkiler kurmalarıyla fiziksel olarak kendini kanıtlayan bu gerçeklik, bizlere adeta ruhsal bir mesaj veriyor.

  "Düşüncelerinle, eylemlerinle hatta atom altı parçacıklarınla bile Ruhsal Yasalara uygun davran."

  "İnsanı sev, onu anlamaya çalış, şefkatli ol, yardımlaşma ve dayanışmadan vazgeçme."

 

Yayın Tarihi: 14.Ekim.2008

 

© Astroset 2004-2010