Metafor / Kuantum Evren

WWW.ASTROSET.COM

KUANTUM ve SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİ

                             Lineer Sebep-Sonuç İlişkisi Kuantum Fiziğinde Kaotik İşliyor
 Atomaltı dünyanın ilginç yapısını, "kuantum mekaniği" ile açıklamaya çalışan bilim adamları; araştırmalarını geliştirirken, bu düzeydeki tüm belirsizlik yetmiyormuş gibi tüm inceleme metotlarını temelinden sarsacak bir yapıyla karşılaştılar. Atomaltı dünyada doğrusal (lineer) sebep-sonuç ilişkisi geçerliliğini yitiriyor; doğa, kaotik olarak tanımlanan başka bir düzeni tercih ediyordu. İşte bu noktadan sonra kuantum-kaos ikilisi devreye girdi. 

  Araştırmacıların bu yapıyı anlamak için yaptıkları binlerce deneyden biri, California Üniversitesi'nden, fizikçi John Clauser'e ait. Deney, Clauser tarafından dile getirildiği şekliyle, 'doğanın kuantum mekaniği ve kaos sistemini mi yoksa bildiğimiz anlamıyla gerçekliği mi seçtiğini anlamak için’ yapılmış. Buna göre, farklı yönlere hareket eden fotonların kutupları değiştirilmiş ve söz konusu işlemin ardından bunların kutupları tekrar kontrol edilmiş, sonuçta bir fotondaki değişimin diğerinin de kutbunu değiştirdiği anlaşılmış. Basit gibi görünen bu sonuç, bir prensibin ortaya çıkmasına yardımcı oldu. Buna göre; birbiriyle ilintili durumda olan herhangi iki foton, birleşik bir durumda olmasalar bile, birbirlerine nitelikleri henüz bilinmeyen gizemli bağlarla bağlıdırlar ve birinin diğerinden kopuk olarak algılanması ve incelenmesi, yanlış ve eksik sonuçlara ulaşılmasına neden olur. Böylece doğanın bir şekilde kuantum mekaniğini ve dolaylı olarak da kaotik bir sistemi seçtiği ortaya çıkmış oldu, böylesi bir bulguyu doğrusal sebep-sonuç ilişkisi içerisinde açıklamaya çalışmak imkansızdır.

  Clauser'in çalışmaları, atomaltı parçacıkların hareketlerini anlamak için yapılan deneylerden çıkan sonuçlara göre, kuantum mekaniğinin kendine has prensiplerinin Newton ve Einstein gibi bilim insanlarının ortaya koydukları modelleri de ne kadar aştığını göstermiş oldu. Bu tür çalışmaların ardından ortaya çıkan bir başka sonuca göre; klasik fizik kanunları, görünen evreni yeterli biçimde açıklamamıza yardımcı oluyorken, kuantumun prensipleri de, göremediğimiz yani algılama sınırlarımızın ötesine taşan evreni açıklamamıza yardımcı olmaktadırlar. Örneğin, bir gezegenin hareketini, klasik fiziğin prensipleriyle açıklayabilirken; bir elektronun hareketlerini ancak kuantum mekaniği ile açıklayabiliyoruz.

  Devasa maddi sistemlerin temellerinde böylesine sonsuz olasılık zincirleri varken, gayet belirgin bir mekaniğe sahip olan doğrusal bir yapının oluşabilmesi oldukça şaşırtıcıdır. Adeta, düşsel bir özellik gösteren sonsuz madde/enerji birleşimlerinin belirli bir noktada sıkışıp katı ve gerçek bir makro evreni oluşturabilmeleri üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olmalıdır.

  Bilim ve Kaos Teorisi
 
Kaos teorisi; kuarklar, leptonlar ve buna benzer atomaltı parçacıkların hareketlerini tahmin etmek için kullanıldığında çok yararlı olduğu gibi, imkansız olarak kabul edilen çeşitli türde olgularda kullanıldığında ise, ortak bilimsel anlaşma ortamını sarsmakta... Örneğin, belirli şartlar altında bir objede meydana getirilen herhangi bir değişim, onunla herhangi bir şekilde aynı evrende olmak gibi ilintili durumda olan başka bir objenin de yaklaşık olarak aynı anda değişmesine sebep oluyor. Hatta bu obje evrenin öteki ucunda olsa bile! İşte, bu değişimleri içinde barındıran yapılara ve bunları açıklamaya çalışan bilimsel sistemlere "kaotik sistemler" adı verilmektedir. Bu prensiplerin bilim dünyasının gündemine getirdiği başlıca zorluk, bilimsel anlamda 'objektif gözlemlerle kontrol edilebilmelerinin neredeyse imkansız oluşudur. Bu gelişmeler, bilim dünyasında zaman zaman oldukça etkili olmuş, tutuculuğu etkileyerek bu anlamda yeni ve kaygan bir zemin doğmasına sebep olmuştur.

  Az önce, kaotik sistemlerin ve atomaltı yapıların objektif bir gözlemle incelenemeyeceğini belirttik. Atomaltı yapılar düzeyinde şartları kontrol etmek çok zordur. Çünkü bu yapılanı gözlemlemeye çalışacak herhangi bir gözlemci, ne zaman bir elektronun hareketlerini izlemek istese, elektronun kutupları, gözlemcinin bedeninin veya devreye soktuğu herhangi bir aletin polarizasyonundan etkilenmekte, yani gözlemci gözlemini yaparken izlediği objeyi etkilemektedir. Bu yüzden de bilimsel deneylerin temel şartlarından olan tekrar edilebilirlik olayı gerçekleştirilememektedir. Bunun da ötesinde sadece gözlemcinin yaratabileceği şartlar değil, hesaplanabilmesi ve kontrolü çok zor olan birçok ek faktör de elektronu devamlı etkiler, polarizasyonunu değiştirir; ayrıca şartların ne zaman değişeceğini de tahmin etmek çok zordur.

  Atomaltı incelemeler bilim insanları için giderek, alıştıkları pozitif bilim düzeni doğrultusunda açıklanması zor olgular haline geldiler. Bu yüzden, atomaltı düzeyde keşfedilen bu yeni sistemi tanımlamak için "kaos" terimi kullanılmaktadır. Her ne kadar "kaos" terimi sözlük anlamıyla "karışıklık" olarak biliniyorsa da, bilim dünyasında, "birbirini izleyen belirli, doğrusal bir düzen içermeyen sistemleri" tanımlamak amacıyla kullanılmaktadır. Kaotik sistemler, bilim dünyasının tanıdığı pozitif düzen fikriyle uyuşmadıklarından, kaosa "düzensizliğin düzeni" de denilmektedir.

Yayın Tarihi: 24.Ekim.2008

 

© Astroset 2004-2010