Nea Diyor ki !

WWW.ASTROSET.COM

Biz neysek O'yuz !

  Bazen hepimizin, kendi hayat hikayesini bir başkasınınmış gibi dinlediği anlar vardır. Kendimize yabancılaştığımız anlar. Belki de çoğunlukla kendimizden mutlu olmadığımız yada tatsız bir olayla karşılaştığımız zamanlar daha çok ortaya çıkıyorlar. Oysa aksine, kendimizden başarıyla, övgüyle söz ettiğimiz her an da o anıların gerçek sahibi oluveririz.
  Sevmediğimiz yada takdir etmediğimiz ama başımıza gelmiş her olaya da aslında bize ait değilmiş gibi davranırız. Hep başka bir yerlerde, bir başka zamanda, başka bir hayat varmış ve bize aitmiş gibi bir his gelip içimize giriverir. “Aslında ben bunu hak etmedim” yada “benim gibi birine bu olur mu?” diye dürter durmadan. Ve bizde, gelip bizi kurtaracak kişiyi beklemeye başlarız.

 
Zaman ve olaylar geçtikçe de bu haksızlık duygusu, yaşamak zorunda olduğumuz ve varlığını çoktan kabullendiğimiz bir “şey” olarak bizimle bütünleşir.
 
Bunun sonucu ise beklendiği gibi, isyan bayrağını çoktan göndere çekmiş, bir kırık, bir buruk küskün kalp. Yıllarca süren bir savaş... “Bu yaşam benim değil, ben bunları hak etmedim...!” Yıllarca süren bir arayış... “Bir yerlerde, bana ait, hak ettiğim bir başka yaşam olmalı...!”

  Hayır, yok... Bu ne çok katı, nede hayalleri alt üst eden bir şey. Bu gerçek.  Görmemiz gereken gerçeğin ta kendisinden başka hiçbir şey.  Çünkü biz ne dün yaşadığımızdan, ne bugün olduğumuzdan nede yarın göreceğimizden başka bir şeyiz.
  Hayal kurmaksa; gerçeklerden uzaklaşırken, yinede onları reddetmediği sürece anlamlı. Yani kendimizi olduğumuzdan farklı biri gibi görmeye yada oldurmaya çalıştığımız müddetçe gerçek mutsuzluk o kapının önünde bekliyor olacak.
 Çünkü hiçbir zaman, bir diğerininki gibi gözlerimiz, bir diğerininki gibi bedenimiz, bir diğerininki gibi eşimiz yada bir diğerininki gibi hayatımız olamaz.

 “Biz neysek O’yuz!”

  Evet, kabul etmek çok zor. Ama öyleyiz. Biz neysek oyuz ve bu yaşadığımız bizim hayatımız. Bu bizim gerçek hayatımız. İçine hayallerimizi, beklentilerimizi, isteklerimizi karıştırmadığımızda yada kendimizi bir başkası gibi yapmaya çalışmadığımızda, elimizde kalan neyse oyuz.
  Hep birilerine özenir, onlar gibi olmak isteriz. Hani o en güzel olanlar yada hani o en başarılı olanlar gibi. Onlara biraz olsun benzeyebilirsek, onlardan biraz olsun o sihir bizimde üzerimize bulaşırsa her şeyin değişeceğini, düzeleceğini hayal ederiz. Olması gerektiği gibi olacağını ve bize hak ettiğimiz hayatı vereceğini...
  Hayır, bütün bunlar hiçbir şey vermez! Çünkü zaten her şey olması gerektiği gibi olmaktadır. Bir hata yoktur. Kimse daha az şanslı yada şanssızda değildir, yaşam kimseye daha iyi de davranmamıştır. Çünkü, bunları bu şekilde düşünmemizin bize bir faydası olmaz. Sadece o isyan bayrağını biraz daha yukarı çeker o kadar. 
  Bazen sadece “işte böyle” demek gerek. Herkesin bir hayatı var ona verilmiş ve onu yaşıyor. Ve bu da benimki. Bu şartlarda, bu insanlarla, bu hayata sahibim. Bunu gerçekten anlamak ve kabul etmek gerekiyor. İşte bu, benim...!
  Ne bir başkasının işine, ne eşine, nede hayatına sahibim. Ve ne yaparsam yapayımda sahibi olamayacağım, çünkü zaten onun bir sahibi var.
 O zaman neden bu telaş? Neden bu savaş?
 Yıllarca süren bir inkar ve ardından gelen bir arayış...Ve sonunda varacağımız yer yine kendimiz. Bulacağımız şey, kendimizden, aslımızdan başka bir şey değil.
  İçinde bulunduğumuz şartları inkar etmek yada bize ait değilmiş gibi davranmak, gerçeklerden kaçmaktır. Ve aslında acı veren şeyde budur. Kendimizi bir başkası, hayatımızı bir diğeri gibi yapmaya çalıştıkça ve olmadıkça acı çekeriz. Belki de koyduğumuz yanlış hedefler bu kadar çok acıya sebep olmaktadır. Belki de hiç gerçek olmayacak, gerçekle ilgisi olmayan hayallerin peşinden kendimizi sürüklediğimiz için ıstırap içindeyizdir. Kaybettiğimiz zaman yıllarda olsa, sonunda dönüp dolaşıp geleceğimiz yer aynıdır.
  Kendimizi, yaşantımızı kabul etmek, başımıza gelenlerle barışmak ve gerçekleri görmek.

  Biz neysek O’yuz. Gerçek mutluluk bunu kabul ettiğiniz noktada başlar. Çünkü kendinizi bir başkası gibi oldurmaya çalışmadığınız da, kendi iç değerlerinizi ve gücünüzü keşfetmeye başlarsınız.
  Bunu keşfetmeye başladığınız anla beraber, içinize dolan özgüven ve kendi değerlerinize duyduğunuz saygı, size mutluluğun kapılarını aralar.
  Nihayet, kendinizden memnun olduğunuz o kısacık anları, bir ömre yayarsınız. Çünkü bu hayat sizin. Ve onun içinde her gün büyüyerek yürüyen sizsiniz. Kendinizi, kendinizle kıyaslarsanız belki de ne kadar takdire değer işler başardığınızı görebilirsiniz. Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin ve sevin.

Çünkü siz, “siz” olduğunuz için çok kıymetlisiniz.

 

© Astroset 2004-2010