Nea Diyor ki !

WWW.ASTROSET.COM

Gelecek olan oluşmadı ve geçmiş olan çoktan bitti

  Hepimiz bazen hatalar yaparız. Ve aslında o anda kendimizle barışık olmamamız da çok tuhaf değil. Bu belki de bir yerlerde yanlış bir şeyler olduğunu anlıyor olmamızdandır.
  Ama her zayıflığımız yada zafiyetimiz kendimizi suçlamak yada köşeye sıkıştırmak için bir sebep değildir. Bazen anlayış da gerekir. Bazen olabilir demek de gerekir. Çünkü yanlışlarımızla büyüyoruz. Hatalarımızla öğreniyoruz. Ve işin aslı, bir şeyi en başından en sonuna dosdoğru yapmak fazla mükemmel olurdu.
  Ve aynı zamanda gerçek doğru hangisidir...?

  Her varlığın, kendini geliştirmeye hakkı vardır. Yani kendini tezahür ettirme hakkı vardır. Varlıklar kendilerini geliştirme haklarını kullanırken pek çok oluşum çıkacaktır ortaya. Ve bir kısmı da hata ya da yanlış olacaktır. Ama onları yapmak da bir haktır. Çünkü onlar doğruyu ya da gerçeği bulduracak olanlardır.
  O yüzden doğrularla yanlışları bazen tespit etmek çok zordur. Ne doğru görünen yanlışlar vardır, akıl hayal almaz. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırabilmek gerçekten çok büyük bir incelik, nicelik ister. Bütünün bilgisine vakıf olmayı gerektirir. Gerçek bağlantıları görmeden bu ikisini birbirinden ayırmak çok zordur.
  Hatalar kendimizi geliştirmemizin bir parçasıdır. Tıpkı iyi şeyler yapmak gibidir. Ama elbette içinden dersler alınması gerekir. Hatadan ders almak önemli ama ona takılıp kalmak faydasızdır. Hatta zarar verecektir.
  Çünkü geçmişteki bir noktaya takılı kalmak,
‘an’ı yakalamamıza engel olur. Ve şimdinin içinde olanları görmemizi imkansız hale getirir. Böylece de, bugünün bize getirmekte olduğu deneyimleri kaçırmamıza neden olur.
Geçip gitmiş bir zaman dilimin içinde asılı kalıp yaşamak, pek de yaşamak gibi değildir. Çünkü bugün olanları geçmişin penceresinden değerlendirmek, gerçekte olmakta olanı görememektir.
  Geçmişin penceresinin manzarası hep aynı kalacaktır. Ve en acı karede dondurulmuş bir görüntünün izdüşümüyle, bugünkü olayları değerlendirmemize neden olacaktır.

  Oysaki o manzara çoktan değişmiştir. Zaman-mekan ve onların enerjisi değişmiştir. ‘Şimdi’de başka şeyler cereyan etmektedir. Ve o dondurulmuş en acı kare de çoktan akıp gitmiştir. Sadece bizim belleğimizde saklanmaktadır. Ama biz hala o karenin üzerinden bugünü değerlendirmeye çalışırsak, hiçbir şeyi bir yere oturtamayız.
  Çünkü ne kişiler, ne olaylar, ne zaman, ne de mekan aynıdır artık. Bugünün olaylarını yani ‘şimdi’yi geçmişle ilişkilendirmeye çalışmak, geçmiş üzerinden bugünü ve yarını görmek, şu an olmakta olanı görmemizi engeller.
‘Şimdi’yi hissetmemizi ve onun içindeki bilgileri almamızı zorlaştırır.
  Gelecek olan oluşmadı. Ve geçmiş olan çoktan bitti. Gerçek olan şey ise
‘şimdi’dir. Geçmiş, bugüne kadar biriktirdiğimiz bilgilerin tecrübeyle elde edilmiş halidir. Bilgiler alındı ve bitti. Şu an önemli olan ise, içinde bulunmakta olduğumuz ‘an’ın bize getirdiği bilgilerdir.
  Sadece
‘şimdi’ye dokunabiliriz. Çünkü ne geçmişe ne de geleceğe uzanamıyoruz. Ama ‘şimdi’yi hissedebiliriz. O yüzden yaşamakta olduğumuz ‘an’a şimdinin penceresinden bakmalıyız. Geçmişin gölgesiyle değil.
  Ve onu gerçekten görmeye çalışmalıyız. Çünkü o ‘şimdi’ başka şeyler anlatıyor. Çünkü bir ‘an’ sonrada bambaşka şeyler anlatacak. Güzel olanda bu. Onun herhangi bir anda donup kalması ihtimali bile yok. Biz onu zihnimizde dondurmadığımız sürece.

 

© Astroset 2004-2010