Nea Diyor ki !

WWW.ASTROSET.COM

Mutluluk hep bir adım önde

  Hani olur ya, içimizden hep bir şeyler geçiririz. Hayaller kurarız, mutluluğa dair. Birbirinden renkli düşlerle süsleriz düşüncelerimizi. Bizi aradığımız huzura nihayet kavuşturacak, en çok istediklerimize sahip yapacak, mutluluğa götürecek o şeyler, öylece sırayla zihnimizden akıp gider.
  Onlara ulaştığımız gün, gerçek mutluluğun sahibi olacağımızı düşünürüz. Ama ne kadar enteresandır ki; ona ulaşınca, bu gerçek mutluluk sandığımız şey, çoğu zaman düşündüğümüzden kısa sürer. Çünkü ona alışırız...!
Belki de sahip olmak için yıllarca uğraşmış olduğumuz o hedefe nihayet ulaştıktan bir süre sonra, yavaş yavaş o ilk heyecan yok olmaya başlar. Ona verdiğimiz değer sıradanlaşmaya başlar. Ve biz, tam mutlu olmaya başladığımızı düşünmeye başlamışken, bu alışılagelmeye başlayan durum ile yeni bir arayışın içinde buluruz kendimizi.

  İnsanın doymak bilmez iştahı ve tatmin olmaz egolarının hakimiyeti ile mutluluğun hep bir adım önde gidiyor olması oldukça olağan belki de. Ve aynı zamanda, mutluluk denen şeyi bir takım gerekçelere bağlamak, ona ulaşmayı imkansızlaştırıyor adeta. Çünkü, bu ‘mutluluğun gerekçeleri’  hiç bitmiyor aslında. Biri gerçekleşince, bir diğerinin eksikliğini hissetmeye başlıyoruz. Elde etmiş olduklarımızın anlamını kaybederek, hızla bir yenisine yöneliyoruz. Adeta dipsiz bir kuyu gibi...

  Mutluluk önde, biz arkada onu kovalarken; olurda elimizdekilerden bazılarını kaybedersek, elbette korkunç bir hayal kırıklığı ve hüsran yanı başımızda dikiliveriyor. Çünkü zaten mutluluğumuzun temelini onlara bağlamıştık. Onlar varsa mutluyduk, yoksa değildik. Yani, sahip olduklarımız, bizim mutluluğumuzun ölçüsünü belirliyor bir anlamda.
  İşte mutluluk bu yüzden hep bir adım önde. Çünkü bizim sahip olmak isteyebileceklerimizin sonu yok ve sahip olmadan da mutlu olacağımız yok. Oysa o mutluluğa hedefler tayin etmezden evvel, belki de mutluluğun ne olduğunu anlamak lazım. Mutluluk bizim için ne?

  Bu, sanılacağı gibi, kolayca cevaplanabilecek bir şey değildir aslında. Çünkü, ‘benim için mutluluk nedir’ demeden önce, ‘ben kimim’ sorusunun yanıtını vermek gereklidir. ‘Ben gerçekte kimim? Gerçek arayışım nedir? Beni mutluluğa götürecek sandığım şeyler, benim gerçek ihtiyaçlarım mıdır?’ Gerçekte kim olduğumuzu bilmeden, gerçek mutluluğumuzu yakalamak çok zordur. Çünkü gerçekte kim olduğumuzu bilmemek, gerçek ihtiyaçlarımızı bilmemek demektir. Onları bilmemekse, onlara varamamak demektir. Ve onlara varamamak, mutlu olamamak demektir.
  Gerçek şudur ki; bir insanı gerçekten mutlu edebilecek şey, gerçekten ihtiyacı olan şeye sahip olmasıdır. Çünkü asıl ihtiyacı ile karşılaşmak, onun ruhunda gerçek bir doygunluk duygusu yaratır.Ama onu bilebilmek için, ilk önce kendisini tanıması gerekmektedir. Şartlandırılmış bir bilinç ile herkesin peşinden koştuğu mutluluk hedefleri; eğer gerçek mutluluğu verebilselerdi zaten hepimizin bir mutluluk bahçesinde yaşıyor olması gerekirdi. Gidişat bunu göstermediğine göre; belki de mutluluğu yanlış yerde arıyoruz. Belki de, yanlış hedefler tayin ediyoruz kendimize...
  Kendimizi tanımadan, gerçekliğimizi bilmeden peşine düştüğümüz mutluluk, bizden hep bir adım önde olacaktır. Ta ki, biz gerçek ihtiyaçlarımızı fark edene kadar...

  Çünkü sahte ihtiyaçlar, sahte mutluluklar getirecektir. Ve bu da, asla ruhumuzu tatmin etmeyecektir. Kim olduğunu bilmek, nasıl mutlu olacağını bilmektir. Belki de o yüzden, mutluluktan önce kendimizin peşine düşmek, bize gerçek mutluluğu getirecek olan şeydir. 

 

© Astroset 2004-2010