Metafizik

WWW.ASTROSET.COM

 

İlâhi Nizam ve Kâinat Kitabında
Tesirlerin Maddeler Arası Akışlarındaki Düzen

Hazırlayan: Selman GERÇEKSEVER

  Her maddesel formun bir birim düalite olduğunu biliyoruz. “Bir birim düaliteden başka bir birim düaliteye tesir gelmesi/gönderilmesi” demek; o tesiri verici birim düalitenin (maddesel formun) manyetik alanından hedef/alıcı birim düalitenin manyetik alanına çok ince bazı partiküllerin (yâni “pek yüksel hareketli değerler”in) aktarılması demektir(80). 

  Bu mekanizmanın işleyişi şöyledir: Tesir kaynağının / verici varlığın/birim düalitenin) manyetik alanından bir tesir kalkar. Buna karşılık alıcı varlık(birim düalite) kendisine ulaşan bu tesiri (sanki onu buyur edercesine) kendi manyetik alanından bir parçasını uzatır(81) ki, buna “öncü tesir” denir. “Alıcı”nın manyetik alanından uzanan bu talepkâr öncü tesire; beşerî dualar, cehitler, ihtiyaçlar, arzular/istekler örnek olarak gösterilebilir. Söz konusu öncü tesir türlerinden dualar hakkında, yeri gelmişken, şunları söylemek olasıdır: Dualar, bireyin gücüne ve samimiyetine göre belirli bir “uzaklığa” kadar “yukarılara” ulaşabilir. Bu “uzaklık”ın kapsamı da, o duayı edenin, duasını ederkenki “yukarı”ya yönelik içtenliğine, nefsaniyetten arınmışlığına, doğruluğuna ve talebinin şiddetinin derecesine, hattâ yaşap planına uygun olup olmadığına baplıdır. Bâzı dualar “uzun yollar” kat edemez, zayıftırlar ve bu yüzden de , öz benliğe kadar ulaşamazlar. Esâsen öz benlik, bedensel benin gerçekten ne gibi ihtiyaçlar içinde olduğunun çok farkındadır. Gerçek gelişim ihtiyaçlarının gerekleri zâten öz benlik tarafından çeşitli vesîle ve bahânelerle karşılanır(81). Öncü tesir türlerinden biri olan dua örneğinde olduğu gibi, “alıcı”dan yayılan öncü tesirler, gelmekte olan tesiri karşılamak üzere harekete geçerken, kendisine gelen ilk tâli(yan) tesir de; idrakli, yarı idrakli ve hattâ bazen da otomatik olarak kendi kaynağından çıkıp, ulaşacağı birim düaliteye(madde formuna, kişiye vb.) doğru ilerlemeye başlar. Ancak, daha önce de yer yer belirttiğimiz gibi, bu ilk tesir başıboş değildir, ona; ulaşacağı hedefin yönünü göstermek için, daha “üst” ilâhi  bir kaynaktan gelen  başka bir tâli tesir de eşlik eder ki buna da “güdücü tesir” denir. Bu güdücü tesir ilk tesire sempatize olmuştur. Bu güdücü tesir görece olarak “kaba”dır (titreşimi düşük) ve çıktığı kaynağın şuur ve idraki her ne kadar ilk tesirinkinden üstün de olsa, gene sinyal vererek kendisini bekleyen birim düalitenin(kişinin, madde formunun vb.) manyetik alanına onu tam isabetle ulaştırabilecek kudrette değildir. Bununla beraber, ilk tesirle doğrudan doğruya sempatize olabilecek âyarda bulunması, kendisinin ona eşlik etmesini olanaklı duruma getirmiştir. Ama iş bu kadarla kalırsa, bunlar gene hedefe ulaşamayabilirler.

  Bunun iki nedeni vardır: 1- Öncü tesir her şeyi kapsayan bir idrak genişliğine sahip olmadığından, yolunu şaşırabilir. Yâni ilk tesirin sempatize olabileceği daha başka bazı manyetik alanlar vardır ki, onlar da ihtiyaçları dolayısıyla bu tür tesirlere sinyal verebilirler. Oysa bu ilk tesirin oralara gitmemesi gerekir(81). İşte güdücü tesirin, başka alanların vermekte oldukları sinyallere(sanki aldanıp kapılırcasına) ilk tesirin yönünü onlardan birine doğru yöneltmesi de olasıdır. 2- İlk tesirin hedefe ulaşmasını engelleyen başka bir olasılık da, hedefi yönünde giden bu ilk tesire; müdâhele edip, onun içeriğini ya da yolunu çevirmek, hatta onu yok edercesine etkisiz hâle getirmek kudretinde olan başka parazit tesirlerle de(ilk tesirin) karşılaşmasıdır(82). 

  Görünen o ki, güdücü tesirler bazen bu istenmeyen müdahelelere karşı koyabilecek becerikliliği gösteremez. Böyle durumlarda ilk tesir yarı yolda dejenere olup, işlevini yitirmese bile, başka bir yere savrulabilir. Bununla da kalmaz, dağılıp gidebilir. Oysa ilâhî düzende herhangi bir işin; şu ya da bu nedenle aksaması, hedefinden şaşması, istenmeyen sonuçlara neden olması söz konusu değildir. Bu nedenle, ilâhî düzenin bu gibi olası aksaklıklara karşı önlemleri de vardır(82). İşte bu bağlamda ilk tesirle beraber gelen güdücü tesirden başka, daha yüksek idrakli rehber/vazifeli kaynaklardan, daha süptil yantesirler çıkıp, ilk tesire eşlik der ki, bunlara da “dirijan(sevk edici) tesirler” denir. Böyle bir “dirijan tesir”, ilk tesire onun yolundaki tecâvüz edici ya da parazit tesirlere karşı sanki koruyuculuk yapan ve hattâ gerekirse o tehditkâr tesirlerden onu koruyan ve gerekirse o bozucu tesirleri yok  eden kudretli süptil tesirlerdir(82). Burada, güdücü ve dirijan tesirlere “refakatci tesirler” de denebilir. Bu konudaki “katar benzetmesi” için bkz. syf.82. Böylece ilk tesir, alıcının manyetik alanına gelince, refakatçı tesirlerin(güdücü, dirijan) görevleri o alanın eşiğinde biter. Böylece, bir birim düaliteye(madde formuna) ulaşan ilk tesir o birim düalitede gerekli(amaçlanan) değişimleri(hareket, deformasyon, formasyon vb.) yapar. 

  Tüm bu olup bitenler her zaman “yüksek tesirler mekanizması”nın kontrolu altındadır(82+83).

  Rakamlar İLÂHÎ NİZAM ’dan alıntılamaların sayfa numaralarıdır.

 Yayın Tarihi:28 Kasım 2018 

<<  ÖNCEKİ BÖLÜM

 SONRAKİ BÖLÜM >>

 

© Astroset 2003-2018