Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

MUTLULUĞUN ANLAMI YAŞAMA TÜMDEN EVET DEYİŞTİR

  En yüce mutluluk bu dünyadaki her türlü tekniğin ötesindedir. Mutluluk, salt duygusal, zihinsel bir rahatlık ya da esenlik anlamına gelmez. Dahası mutluluk; en derin acılarla da mücadele edebilen ruhun yaşadığı içsel bir duyumdur. Doğu Felsefeleri en yüce mutluluğa, “Tao’yla Uyum, Mokşa, Nirvana” adı verirler. Yani varlığınızın evrenle daha doğrusu önce kendinizle bütünleştiği hissini yaşamak… İnsanın mutsuzluğu, bir bütün olarak, ‘yaşam’ veya ‘gerçeklikten’ ayrı olarak, yalıtılmış bir birey olma duyumundan gelen endişe duygusundan kaynaklanır.

  Mutluluk 

   Mutluluk; bütünlük, uyum ve birlik duyumu, en büyük gerçek olarak; yalıtılmış, bütünden koparılmış her tür yalnızlık duygusunun bir yanılsama olduğunun anlaşılmasıyla ortaya çıkar. Esas olarak kendini ayrı olmakla duyuran bizim şimdiki bireysel bilincimiz, tüm şeylerin birlikte görünüp ayırt edildiği Evrensel ve Bölünmez gerçeklikle özdeştir.

  Yaşamı Onaylamak

   Mutluluğun anlamı yaşama tümden evet deyiştir. Başka bir deyişle; Biz her an yaşadığımız biziz ve bundan öte bir gerçeklik ya da olasılık yoktur. Kusursuz insan zihnini bir ayna gibi kullanır. Bilgelik, boşu boşuna başka bir şey olmaya çalışmaktansa ne olduğumuzu kabullenmek demektir; insan kendi ayaklarından kaçamaz. Kabulleniş, insanın kendini kristal küreye benzetmesi ya da iç varlığının aynasında seyir haline geçmesidir de diyebiliriz.
  Kendi ayaklarınızdan kaçamıyorsanız, onların ardından koşamazsınız. Kendi yanaklarınızı öpemezseniz; kendi gölgenizi de yakalayamazsınız. Yaşamı her haliyle sevgi dolu bir anlayışla, masamıza bırakılan bir sepet çiçek, bir ödül ve değerli ama çok uzun da olmayan bir zaman aralığı gibi görebilirsek, ya da bakışımızı değiştirmek, hep şikayet etmek yerine biraz da olayların bize gönderdiği armağanları, çiçek buketlerini görmeye çalışırsak, bir de fark ederiz ki; hiçbir şey de sandığımız kadar zor değilmiş.  Evetin anlamı hayırın varoluşuyla göreceli olarak vardır. Bizim anlayacağımız, tüm evren yaşam doludur ve gerçekliktir. Her şey şimdide yaşanır, andadır ve tümden farkındalıktır. Allan Watts, ‘bu öyle bir gerçeklik ki, satır aralarında gizli. Satır arasında boşluk, hiçlik var’ diyor.

  Kökendeki yönlendirici güçler

  Yirmi birinci yüzyıl insanı kendi sınırlı bilinciyle öylesine bütünleşmiş ki, kökeninin altında yatan yönlendirici güçlerin ayrımında değil… Ego kendi içine bakabilse, gerçek doğasının kendisinden daha derin olduğunu, yetilerinin ve bilinçliliğinin bireysel kişilikten daha öte bir kaynaktan türediğini görecektir.
  Ego gerçekte bütünden tam anlamıyla ayrı bir benlik değildir; sade bir anlatımla,
“Ego içsel evrenin bir işleyişidir.” Zihinlerimizi gerçek yalınlığa ayarlayabilirsek, egoyu daha değişik tanımlayabilir, hatta ondan yardım bile alabiliriz. Bazı olaylarda, o konunun his ve istekle ele alınmasında egonun rolü ve faydası büyüktür. Yeter ki, arzumuz, şiddetli isteğimiz bir başka insana zarar vermesin. Kendisi ve toplumunun yararı için büyük işler yapan insanlar, egolarını erdemli kullanan, çok da faydalı insanlardır..

  Değişim fiziksel değil ruhsaldır

  Bizi diri ayakta tutan, anlayışımızı yükselten toleransı arttıran sevgiyi tattıran unsur, ıstırapla mutluluğun bir aradalığıdır. Daha mükemmel olmak isteyen insan ıstıraptan kaçmamalıdır. Istırap aynı zamanda, insan varlığının olayları sentezleme gücünü ifade eder. Eğer mutlu olmayı hak ettiğimizi düşünüyorsak bizi zorlayan, takatimizi en üst limit sınıra getiren olaylardan kaçmamalıyız. Değişim asla fizik başkalaşım değil önce ruhsal başkalaşımdır. Istırap veren olayların üzerinden ıstırap zarını çıkarırsanız altından olgun mutluluk ve gelişim meyvesi çıkar.

  Hazla mutluluğu karıştırmamak

  Tüm hazlar geçicidir. Hazların tadını çıkarmanın sırrı, her zaman nerede durmak gerektiğini bilmede yatıyor. Bu dünyada yaşarken, zevke ve acıya karşı eşit şekilde olumlu ve yapıcı bir tutum almak, mutluluğu ve özgürlüğü öğrenme yetimizi arttıran en önemli yöntemdir. Sorunun çekirdeği yaşamın karanlık yüzünün kabullenilmesinde, ama pasif değil yaratıcı bir kabulleniş. Çünkü yaşamın kendini dışa vurum biçimlerinde; hastalık, acı, ölüm, çılgınlık ve insanın bilerek ya da bilmeyerek yapabileceği her şey ve korkularımız var.
  Nasreddin Hoca’nın Paradoksu
  Paradoks sadece dikkat çekmek için baş aşağı duran gerçektir. Kimi gerçekler farkına varılmadan önce baş aşağı durmak zorundaydılar. Gündelik akışı içinde öyle yalındırlar bir türlü onları algılayamayız. Aynadaki yüzümüz bir örnektir. Gözlerimiz kendi gözlerini göremezse, gözlerin yardımıyla bakan bir şey de kendini o denli gözlerini göremezse, gözlerin yardımıyla bakan bir şey de kendini o denli az görebilir.  Bir gün köylüler, kasabanın üzerindeki siyah kaya yığınını sormuşlar Nasreddin Hoca’ya, ‘şu siyah kaya yığını nedir,’ demişler. O da, ‘bostan kuyusudur’ demiş. Köylüler, ‘aaaHoca olur mu öyle şey, bizim bildiğimiz kuyular yerin içine doğrudur, dışa doğru kuyu olur mu?’ demişler. Hoca’da, ‘içini temizleyip kurusun diye, böyle, onların içini dışına  çevirmişler, arada bir herkesin tersini çevirmede yarar vardır’ demiş…Tersine çevrili kuyu insanın bilinmeyen iç dünyasından başka nedir ki?

  En yüce mutluluk tinsel (ruhsal) yaşantıdır
  En yüce mutluluk ruhsal yani tinsel yaşantıdır. Kişinin kendi benliğinin eksiksiz bir Birlikle; yaşamla, evrenin benliğiyle ya da adlandırılabilecek her türlü ilkeyle uyum içinde olduğunu fark fark etmesini sağlayan derin bir iç özgürlük duyumudur. Bu tip bir iç özgürlük “farkındalıkla” başlar. Önce kendimiz, çevre, dünya, evren diye mikrodan makro ya uzanan, bir yolculuktur bu…
  Evrenin bütün gücü, ne denli küçük ve önemsiz olsa da, insanın her düşüncesinde ve eyleminde kendini gösterir. Aslında tüm insanlar bu gerçeği yaşar. Ama yalnızca ruhsallığı yaşayan insan; onu tanır ve anlayışıyla yaşamına bir nitelik kazandırır. Yaptığı her şey tuhaf bir canlılık taşır. Dış görünüşüyle hep aynı şeyi yapıyor gözükse bile yapıla her seferinde yeni bir anlam taşır. Yeni bir anlama bürünür.

  Vedalar Diyor ki;
   “Brahman Sonsuz olan ’dır. Ruh, Bilinç ve Zihin’dir. Yaşam ve düşlerden oluşmuştur. Yeryüzü ve sulardır. Işık ve karanlıktır, arzu ve huzurdur, öfke ve sevgidir. Erdem ve zaaftır. Tüm bunlara yakın şeylerdir. Tüm bunlardan uzak şeylerdir. Bunların tümüdür.”

 

© Astroset 2004-2010