Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

RUHSAL GELİŞİM

Steve Schlarb
Çeviren: Işık UÇKUN

  Her ruhsal yolun nihai hedefi egoya hakim olmak olduğuna göre, kişi bireysel olarak yola çıkana kadar ruhsal farkındalığa adım atamaz. Bu da organize dinlerin, mezheplerin, toplumsal olarak kabul görmüş inançların taleplerinden, herhangi bir peygamberin dikte ettiklerinden ayrı olarak çalışmak demektir. Dini katılımlarla  grup kimliği oluşturulur, benzer görüşte bir insanlar topluluğu meydana getirilir. İnsanlar başkalarının öğretilerini ve inançlarını izlemek için bir ömür tüketebilir ve buna rağmen kendileri için doğru olan yolu asla bulamayabilirler.

  Bu demek değildir ki kişi hiçbir dini organizasyona katılmamalıdır. Bu organizasyonların da ortak inançları paylaşma, topluluk aktivitelerine katılım sağlama gibi yararları vardır. Ancak kişi, tüm dinlerin kaynağıyla daha derin ve daha tatmin edici bir bağlantı sağlayabilmek için kendini  ruhsal arayışlara açık tutmalıdır. Grup ibadetinin dışsal ifadeleri olan rituel ve dua, ilahi olanla kişisel ilişkimizi yükseltmez. Kişi bir din adamına danıştığında veya bir dinin peygamberinin vahiylerini okuduğunda da bu yükselme gerçekleşmez. Haftada bir kez bir dinin temel ilkelerini tekrarlamak kişiyi ilahi varoluşa yönlendirmez.

  Çoğu grup dinlerinin odağı, ilahi olanın dışsal karakterleri olmaktadır. Tanrı genelde dışarıda bir yerde farzedilir ama kendi ruhumuzun ilahi olana olan bağlantısını bulmak için kendi içimize bakmamız gerekir. Bu da, korunaklı grubun güvenliğini ve onun kabul edilen inanç ve ritüellerini en azından kendi zihnimizde terk etmek demektir.

  Gerçek içimizdedir. Kadim geçmişin tüm bilgeleri bunu söylemişlerdir. Karşılaşmamız gereken ve varlığımızın bütününe katarak ardından dış dünyaya yansıtabileceğimiz tüm sorunlar ve sözler içimizdedir. İçimizde, şuurdışı/şuurötesi zihnimizde olan Tanrı ruhu, bizimle sürekli olarak iletişim kuran ruhsal özümüzdür. Keşke şuurlu zihnimizin bize empoze ettiği rijid düşünme modelinden kendimizi kurtarabilsek.

  Ölüm Gölgesi Vadisi’ne Yolculuk
  Herkes kendisi için doğru olan yolu ancak kendisi bulabilir. Bu, o mitolojik kahramanın yolculuğunu grubun (dinsel) güvenlik alanından çıkarıp programlanmamış bir ruhsal alanda tek başına yürümesi anlamına gelmektedir. Aynı zamanda, endişelerle, tuzaklarla, kaybolmuşluk duygusuyla ve bazen de hayatınızın en büyük macerasının size getirdiği üzüntülerle tek başına karşılaşmak anlamına gelir. Bu macera ruhunuzun, “
Kutsal Kasesi” için, ilahi kaynakla karşılaşması ve nihai birleşmesi içindir.

  Yalnızken kişi doğal olarak içe dönmektedir. Dinlerle ilgili çalışmalarda genel bir öğrenme safhası vardır, ama gerçek öğrenme sadece bilgiden ibaret değil, kişinin kendi kendine öğrendiklerinin anlamının içselleştirilmesidir. İçsel arayışta, kişi şuursuz zihninin melekleriyle ve şeytanlarıyla karşılaşmalıdır. Bilinmeyen bir zihinsel manzaranın korkutucu yanlarıyla, yüksek ruhsal zeminin sembolik ve soyut rehberiyle karşılaşmamız gerekiyor.

  Bu arayış, bir yolcunun ailesinin, arkadaşlarının ve kabul ettiği toplumun bildik formlarıyla dolu olan dağdaki kalesinin güvenliğini bırakmasına benzetilebilir. Yolcu, dağın eteklerinden karanlık ve ıssız vadiye doğru, yalnızlık ve belirsizlik içinde yürür. Yol uzundur, şuurdışı/şuurötesi zihnin eterik formlarıyla doludur; bunlar bazen tuhaf varlıklara ait görüntüler de olabilmekte, bazen tamamen veya kısmen insan, bazen de hayvan olabilmektedir. Burada, bu görünüşte çıldırtıcı olan ıssızlıkta yolun nereye götüreceğinin belli olmayışıyla birlikte bilinen ve güvenli olandan ayrılmanın yarattığı korku vardır.

  Bu ıssız ve belirsiz vadide ruhsal arayışçı, tüm zihnine ait ipuçlarıyla ve derin anlayışlarıyla karşılaşır. Şuurlu zihin yalnızca bilinenle, tanımlanabilen görüntülerle uğraşabilir ve bilinen modellerden mantıklı düşünce sistemleri oluşturabilir. Arayışçının şuurdışı/şuurötesi zihninden şuurlu zihnine kişinin önceki, henüz olgunlaşmadığı safhada oluşan mantıklı sistemlerini zorlayan garip imajlar ve gölgeler akın edecektir. Bu imajlar ve duygular güzel, tuhaf, tehdit edici ve şaşırtıcı olarak karşımıza çıkabilir. Bunlar, uyurken ortaya çıkan korku, ölüm veya diriliş rüyaları olabileceği gibi uyanıkken ve günlük olaylar sırasında açığa çıkan endişe de olabilir ve bunlar kişi şuurdışı/şuurötesi zihninden gelenleri, başka bir deyişle görüntünün ona anlatmak istediğini anlayana kadar devam edebilir. İşte o zaman, şuurötesi olanın büyük çoğunluğu şuur tarafından kabul edilir ve şuurla karışır, böylelikle olağan yaşama geri dönülmüş olur.

  Yaşanan deneyim, korku ve umutsuzluk olabilir, ama bu sadece gerekli ve geçici bir safhadır ve eski kişiliğin, bilinen, rahatı yerinde olan egonun ölümü anlamına gelir. Ardından o insan için geçerli olan içsel gerçeklik açığa çıkar. Ortaya çıkan yeni kişilik artık egoya bağımlı değildir ve artık yalnız da değildir. Tıpkı bir ilahide söylendiği gibi; “ölüm vadisinde yürüsem de korkmuyorum artık, çünkü sen benimlesin.

  Kendini Keşfetmek
  Gerçek ruhsal yalnızlığın karanlığında ego ölür. Ama ruh asla ölmez. Ürküten vadiden gelen ve kişinin arayışına başladığı noktadan uzaklarda tırmanışına başlayan, kendi ruhudur. Bu, kişinin gerçekten kim olduğunun keşfi, dünyevi kimliklerle yüzeysel bağlantılarının olmadığı, gerçek benliğidir. Bu vadide olanlar özeldir ve her arayışçı için kişiseldir. Zihne gelen rüyalar ve vizyonlar, mevcut halini sürdürme ve bilinene takılma alışkanlıklarından kurtulduktan sonra artık yenidir ve kişiyi mücadeleye davet etmektedir. Bunlar aynı zamanda arayışta olan ruhu kendi kaderine, ruhsal olarak kendisi için doğru olana çağırmaktadır. Bu bir yerde, kişinin kendi mitolojisi demektir, ama gerçeğin daha sağlam bir özünde böyledir. Kişi kendine ait görüntüsünü bulduğunda artık şüphe, özlem ve endişe yoktur. Bu kişisel görüntünün kucaklayışı içinde ruh kendi kaynağında kabul ve sevgiyi bulur.

  Bu yolculuk seçimle olur, çünkü şuurdışı/şuurötesi itilim gelip insanları ruhsal mutluluklarına çağırdığında herkes bu yalnız yolda yürümeyi seçmemektedir. Çoğu insan vadinin üzerindeki dağda, güvenli kalelerinde kalmayı tercih etmektedir. Çünkü eski grupları içerisinde güvendedirler. Kendilerine geçici bir avuntu sağlayan kutsal metinleri, ritüelleri ya da duaları her zaman onlarladır ve güven kalelerini tehdit eden bu tetikleyiciler ve düşünceler için her zaman için açıklamaları vardır.

  Ne var ki, kendi ruhunun çağrısını izlemeyi seçen için yolculuk, görüntülerde saflaşmaya ve sonunda da İlahi olana karışmaya varacaktır. İnsanın gerçek varlığı artık bunun ne olduğunu ya da neye inanması gerektiğini anlatacak bir insan grubuna ihtiyaç duymamaktadır çünkü bu noktada varlık kendi kaynağından ayrı değildir. "Artık evine gelmiştir."

Yayın Tarihi: 18.Haziran.2008

 

© Astroset 2004-2010