Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

 

BİRLEŞİK BİLGİ ALANLARI

  Enerjetik Alanlarımız (Eterik, Astral, Mantal, Kozal Bedenler)
  Bu gezegende varolmaya başladığımız andan itibaren her birimizin kendi enerjetik alanları vardır. Bu enerjetik alanlar, fizik bedene bağlanmadan önce, büyük enerji sahibi ruhumuzun, beden içinde yapacağı deneyim ve çalışma için gerekli olan bütün imkanları, donanımı kendi içinde muhafaza eder. Bu alanlar bazen oldukça geniş, bazen de küçük olabilir. Bunlara bir tür çekim ya da anafor alanı demek mümkündür.

  Bir alan birçok şeyi üzerine alır. Eğer bu tarzda alanlarımız olmazsa, yeryüzünde bu bedenle hiçbir şey yapamayız. O alanlar bizim için, bizim adımıza ve bizim gerçek vazife planımızla ilişkili tüm hareketlerimize rehberlik eder, yol gösterir. Diyebiliriz ki, bu alanlar aynı zamanda bizim rehberlerimiz, hami varlıklarımızdır. Onları ne kadar güçlü olarak yaratabilmişsek, bedenli faaliyetlerimizde o derecede başarılı oluruz.

  Bu güçlü alanlar öncelikle ruhsal planımızla irtibatımızı sağlar. Planımızla irtibatımız zayıfsa, dünya üzerinde vazife adına pek bir şey yapamayız. Hangi yönde ilerlememiz gerek? Fizik olaylar nasıl gelişmeli ki bizler o yöne doğru gidebilelim? Planımız onu devamlı olarak yansıtır. Yansıttığı şeyler ise bizim enerji alanımızın içine doğrudur. Dünya üzerinde bu alanımızla dolaşabiliriz; her yerde olabiliriz. Eterik, astral, mantal, kozal bedenler hepsi ayrı ayrı enerjetik alanlarımızdır.

  Deneyim Alanlarımız (Ben kimim?)
  Her varlık, doğuşuyla birlikte yeryüzünde kendini garantiye alır. Bir kontrol mekanizmasıyla birlikte doğar. Bu kontrol mekanizması bir çeşit jiroskop gibidir. Jiroskobik bir tesir alanıyla birlikte geliriz. Ne tarafa saparsak sapalım, jiroskop hep aynı yönü gösterecektir. O bizim gerçek rehberimizdir ve onu kendimiz yaratırız. Deneyimler ve olaylar demek, bizim alanlarımızın işlevleri demektir. Dünyaya rasgele bedenlenilmez. Her türlü programımızı, hesabımızı daha önceden yaparız. Bir yolculuğa çıkmadan önce otomobilin bile, hazırlıkları yapılır.

  İşte bizim de teçhizatımız, donanımımız; kendi bilgilerimizle meydana getirmiş olduğumuz çevremizdeki alanımızdır. Burada deneyimi hazırlayan ve yapan kim? Varlığın kendisidir. Bizler kendimizin deneyimini yaparız. Bu yüzden başımıza gelen olaylardan dolayı, hiçbir zaman başkalarını sorumlu tutmaya hakkımız yoktur. Çünkü o olayların ardında, olgunlaşmadan başka bir amaç yoktur. "Ne ekersek onu biçeriz", deyiminin en sade anlamı şudur: Senaryosunu kendimizin yazdığı yaşam oyunumuzda yerli yerine yerleştirdiğimiz oyuncuların bize ne anlatmaya çalıştığını görmek ve ben kimim sorusuna sahici bir yanıt aramak. Şöyle düşünün; yaşam adını verdiğiniz  bu oyun sizin oyununuz... Senaryoyu siz yazdınız oyuncuları siz yerleştirdiniz. Onlarda size hizmet ediyor, bunun amacı yaşamda hangi noktada olduğunuzu görmek, ben kimim sorusunun cevabını bulmak değimliydi?... Yaşadığınız her olay iç dünyanızın bir yansıması olarak yaşamınızda oynanmaya başlıyor, yani dış dünyanız iç dünyanızın bir yansıması...
  Başkalarına kızdığınızı onları suçladığınızı sanıyorsunuz ama bir tek kendinize kızıyor ve kendinizi suçluyorsunuz, burada tek yapılması gereken bir şey var o da
Yüksek Farkındalık oluşturmaya çalışmak, An’ın getirdiklerini hissetmek ve suçlamaktan vazgeçmek. Ne kendimizi de ne da başkalarını suçlamaya gerek yok. FARKINDA olarak yaşamak halinde suçlama değil eylem ve kendimize ait enerjetik alanları kadim doğu bilgeliği metodları ile canlandırmak, aktif hale getirmek, günlük yaşamda kullanmak var. Nefes, yoga, meditasyon, yüksek farkındalık uygulamaları teorik ya da sözel olarak yararlı olacak uygulamalar değil !... Ancak yaşanarak ve uygulanarak yararlı oluyorlar…

  Yaşadığımız Şeylerin Sorumlusu Kim?
 
İnsan yüce bir varlıktır. Otonom bir sisteme sahiptir ve kendisini mükemmel bir şekilde yönetmektedir. Ayrıca bizlerin deneyimlerimizi başarıyla yapabilmemiz için başka deneyim alanları ve rehberlikler de bize yardım eder. İnsanın insanla dayanışması evrensel bir yasadır. Yeryüzünde birbirimizi cesaretlendirip işin sonunda ölüm yok demez miyiz? Eprövlerden kaçmamak gerekir. Eprövler bizlere yeni deneyim alanları sunar. Bu gezegenin titreşimlerini yükseltmek ve pozitifleştirmek amacıyla buradayız ve deneyimlerimiz çok kıymetli, yalnız bizi değil bağlı olduğumuz ruhsal aileyi de çok yakından ilgilendiriyor. Varlıklar öncelikle kendilerine karşı sorumludurlar. Sorumluluğun temeli, bağlı olduğu ruhsal planın, ruhsal ailenin organizasyonudur. Oradan kendine düşen payı alır, onu uygular ve sonra yeniden planına döner.

  Fizik planın realitesiyle yukarıdaki esas olan enerji arasında çok fark vardır. O farklardan dolayı da çok büyük, değişik olaylar oluşur. Meydana getirmiş olduğumuz o enerji alanı bizi bağlı şuur içinde bulunduğumuz sürece korur. Ayrıca bu fizik planın süptil bir uzantısı olan ahirete (öte aleme) geçtiğimiz zaman da, yine aynı şekilde bizi korumaya devam eder.

  Bilgiden Oluşmuş Enerji Alanı
 
Bedeni bırakıp öte aleme geçtiğimiz zaman, maddenin etkisinden hemen kurtulduğumuzu sanmamak gerekir. Öte alemdeki maddenin etkisine gireriz. Fizik dünyada var olan kaba etkilerin çok daha süptil olanına geçeriz. Vaktiyle yaratmış olduğumuz o etki alanı bizi yine birçok şeyden korur ve yönlendirir. Oradaki şaşkınlığımızın, bağlı şuurumuzun derecesine göre hareket ettirir. Verilen bilgi tamamen ruhsal varlığın safiyetine göredir. Ve o "bilgiden oluşmuş bir enerji alanıdır. Dolayısıyla maddenin hangi safhasına geçersek geçelim, o alan bizi her yerde korur."

  Eterik, astral, mantal, kozal bedenler hepsi ayrı ayrı enerjetik alanlarımızdır. Hami varlıklar da bizler tarafından genellikle eli asalı, sakallı, uzun beyaz elbiseler giyinmiş tarzda görülür, çünkü biz onları o şekillerde tanımlarız. İhtiyaç duyduğumuz şekli verenler bizleriz. Alanlar her türlü şekle girer. Bizler neden hoşlanıyorsak, bizleri ürkütmeden o imajlarla besleniriz. Rehberliğin gönderdiği alansal etki bizden geçerken çeşitli formlar alabilir, bu alanın etkisini veya tesirini asla azaltmaz, sadece imaj açısından bizi rahatlatıp o tesiri daha rahat almamızı sağlar…

  Birleşik Bilgi Alanları
 
Şans ve kaderi insanın bizzat kendisi yaratır. Herkesin kendisine göre oluşturduğu bir alanı vardır. Bizler kendimizi bu alanlar aracılığıyla yönetiriz. Bunun için sonsuz derecede özgürlüğümüz vardır. Herkes kendi korumasını yapmaktadır. Bu yolda nelerle karşılaşacağımızı önceden biliyorduk, kendimizi bu programa ayarlamıştık. Dünyaya bedenlenirken tam bir program söz konusudur. Dünyadaki maddeyle bağlantıya geçtiğimizde de her şeyi unutuyor, neden, niçin, nasıl sorularıyla çıkış ve şans arıyoruz. Oysa insan şansını kendisi belirler. Şans dediğimiz şeyler bizim meydana getirdiğimiz alanlardır. Olayların hesabını daha önce yapmışızdır. Bütün olasılıklar önceden hesaplanır ama rastgele değil. Birçok şey bedenlenmeden önce hazırlanmış durumdadır. Çok çeşitli tesir ve ihtiyaç alanlarının araya girme imkanı vardır. Mümkündür ki, başkasının ihtiyacı bizden daha güçlü çıkar ve baskın gelir. Baskın çıkan alanın beklentileri gerçekleşirken, bizimkiler gerçekleşmeyebilir. Ama biz bunun farkında değilizdir. O kişinin de seçme hakkı vardır, ona göre seçmiştir. Ve çabasını da ona göre harcıyordur. Biz bir çaba düşüklüğü göstermişizdir, seçimlerimiz etkilenir. Sonra bunun tersi de olabilir. "Şansım döndü". deriz. Yani meydana getirmiş olduğumuz yüksek etki alanının enerjisini artırmışızdır. Örneğin işlerinin istediği gibi açık olmadığını düşünen biri daha yüksek bir etki alanı yaratıp yaratmadığını gözlerse, pek çok sorusunun yanıtının kendi eylem ve çabasında saklı olduğunu görecektir. Çabamızla, düşüncelerimizle, yardımlar alarak, üreterek, çalışarak, çabalayarak kendi yolumuzu açmak, kendi şansımızı üretmek ya da o şansı kendimize çekmek mümkündür. Yeter ki ne istediğimizi bilelim ve gerekli çabayı gösterelim… O halde insan şansını da şanssızlığını da kendisi yaratır. Her yerde olduğu gibi burada da tek sebep varlığın kendisidir.

  Bütünsel evren anlayışına göre uygulama yapmak isteyenler "Birleşik Bilgi Alanları" hakkında daha fazla bilgi sahibi olurlarsa, bu "Bilgi Bankasından" hem kendileri hem diğer varlıkların gelişimi için yararlanabilir, evrenle olan ahenklerini, esneklik ve uyumlarını kısacası pozitifliklerini arttırabilirler. Artan pozitiflik huzur, neşe, sevinç, sağlık ve insanlığın ortak enerji alanından daha fazla yararlanmak, yaşamla daha kolay akmak demektir. Kendini diğer insanlardan ısrarla ayırmak isteyenlerin bu konuda şanslarını azalttıklarını belirtmekte yarar vardır. Bütünsellik ve birlik içinde diğerleriyle rahat aktıkça şans faktörünün de arttığı görülür…

  Birleşik Alanlar ve Bedenle Bağlantı
 
Spiritüel ve ezoterik bilgilere göre bu dünyada yaşarken bir ruh varlığı, bedenine %100 olarak bağlı değildir. Bağlılığımızın oranı, aşağı yukarı % 20-25 oranındadır. Ruh varlığının enerjetik olarak bütün gücüyle bedeni etkisi allında tutması mümkün değildir. Beden böyle bir enerjiyi taşıyamaz. Ancak %25'lik bir oranla beden, can halinde bulunur. Ama aşağı yukarı % 75'lik olan diğer kısım tamamen serbesttir ve kozmik ilişkiler içerisindedir.
  Carl Gustave Jung, serbest halde ruh varlığının mevcut olduğunu ve ruhun kozmik ilişkilerini fark etmiş olan bir psikologdur. Özellikle arşetip teorisinde bunu anlatmak istemiştir. Arşetip teorisi ile Arkaik denen en eski, yani insanın yeryüzünde meydana gelişi ile beraber oluşmaya başlayan ortak imajlar mevcuttur, diyor. Nitekim insana görmediği, deneyimini yapmadığı imajlar gelebilmektedir. Bundan 2000-5000 yıl önceki insanların tasavvurları ile aynı olabilen bu imajlar nereden kaynaklanıyor?

  İşte bunlar, insan ruhunun kozmik ilişkiler halinde olduğunu gösterir. Bizler her ne kadar çeşitli engeller yaratmak suretiyle birbirimizden sevgimizi ve dostluğumuzu esirgesek de, ruh varlıkları bu tip engelleri aşıp geçen bir kimliktedir. Astral seyahat yapan birisi için ne duvar, ne kale, ne de dünyanın kendisi hiçbir şey ifade etmez. O her türlü aralıktan geçer gider. Ruhlar arasındaki irtibat da aşağı yukarı buna benzer. Aslında bütün ruh varlıkları birbirleriyle dosttur. Ruh varlıkları %75'lik kısmı ile kozmik bir alan içinde birbirleriyle her türlü bilgi alışverişini yaparlar.
  Dünyanın bütün kısırlığına rağmen yine de belli bir yaşa geldikten sonra bayağı olgunlaşmış insanlarla karşılaşıyoruz. Ruhların birleşik bilgi alanlarında herkes birbirinin deneyiminden yararlanır; çünkü herkes otomatik olarak yayın yapar, yani zorla birbirinden bilgi alınmaz. Herkes bu otomatik yayınlar nedeniyle birbirinin istasyonunu dinleyerek bilgi ve deneyim sahibi olur. Bu bakımdan toplu yaşayışın tekamülü hızlandırdığı bilgisi kesin doğru bir bilgidir. Şimdiki farkındalığımız içinde bu bilgi alışverişini bilerek ve isteyerek yaparsak yani ‘Ben’ imizi diğerlerine de açarsak, pek çok şeyin hızlandığını ve kolayca aktığını biz de görürüz. Boşuna dememişler: Bir elin nesi var, iki elin sesi var!...

  Mistisizm'in, Sufizm'in, Budizm'in, Zen'in, Taoizm'in temeli, bu birleşik bilgi alanından özel olarak istifade edebilme araştırmasıdır. Birleşik bilgi alanından özel olarak yararlanmak için, bütün okültistler özel çalışmalar yapmışlardır. Kimi bedenini denetlemiş, kimi şuuraltını düzene sokmuş, kimi şuurunu temizlemeye çalışarak mümkün olduğu kadar bu alandan fazlasıyla yararlanmanın yollarını aramışlardır. Buna, sırrın sırrına, bilginin bilgisine, realitenin Hakikatine kavuşmak denir. Bir reel olan görünen, bir de bunun arkasında sebep olan vardır. Bu da sırrın sırrıdır.

Yayın Tarihi:12.09.2008

 

© Astroset 2004-2010