Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

İÇSEL İNSAN

Zeta
Çeviren: Işık UÇKUN
Yayın Tarihi: 25.Şubat.2009

  İçsel insandaki eyleme neden olan merkezler, pek çok öğrenci için hep derin bir gizem olmuştur. Bir yanıyla insanın içsel yanı olarak da tanımlanabilen bu merkezlere zihnin bedeni de denilebilir. Bunlar, zihnin fiziksel sinir sistemi üzerinde doğrudan etkili olduğu düşüncesine karşıt unsurlardır. Bir eylem aracı, maddenin ince bir düzenine ait kaba bedeni etkileyebilecek ve aynı zamanda da zihnin ya da egonun güçlerinden de etkilenecek birer eterik beden oldukları söylenebilir.
  Bununla beraber, “
The Ocean of Theosophy, Septenary Man” ve benzer çalışmaları referans vererek bu içsel insanın varolup olmadığına, doğasına dair tartışmalar ve kanıtlar için onun varolduğunu ve aynı zamanda bu içsel insanın iyi tanımlanmış birer eylem merkezi olduğunu da göstermek durumundayım.
  Bu eylem merkezleri
*Tattva’larla (*Tattva, Sanskritçe bir sözcük olup ilke, gerçeklik ya da gerçek gibi anlamları ifade eder) yakından ilişkilidir, Tattvalar bazen “süptil (ince, yüksek seviyeli) unsurlar” olarak tanımlanırlar ve bu güçlerle ilişkilendirilmek için ego tarafından meydana getirilirler. Bu güçlerin tamamı ise tezahür etmiş kozmosu meydana getirir. Bunlar, egonun belirli bazı etkileri ondan ya da onun dışından çekip aldığı ve kendisini o doğrultuda yönlendirdiği telgraf istasyonları olarak düşünülebilirler. Gelen bu etkiler bize, alışkın olduğumuz duyular vasıtasıyla ulaşmamaktadır. İçimizden gelen bu etkiler “doğanın ince güçleridir” ve bu güçler öyle önemlidir ki öğrenci bunların farkına varmalı ve kontrol etmelidir.

  Örneğin bize fiziksel olarak kuyruksokumu bölgesinden sunulan ve buradan bedenin tüm bölümlerine yayılan ve en çok mide ve böbrekleri etkilediği istekler merkezini ele alalım. İsteklerin fiziksel temsilini, fonksiyonunu ve görevini bedende bulması gerçektir. Bu istekler, doğada İstek Prensibi’yle ilişki kurarlar veya onu tüm istek duyan varlıklarla uyumlu, onlarla gerçek bir ilişki içine yerleştirirler. Bu evrensel isteğin büyük bir bölümü kendi organizması vasıtasıyla ifade bulduğu için onun içinde gelişecek ve onun tarafından tezahür ettirilecektir. Bu, bahsettiğimiz merkezin eylemlerine karşı yükselen tamamen otomatik bir etkidir. Tıpkı bir elektrik akımının elektrik devresini tamamlaması gibi gerçekleşir. Bu merkezi tetikleyen kişi, istekleri kendisininkiyle aynı düzlemde olan ve istek duyan tüm varlıklardan akan güçleri alır.

  Bu, doğanın süptil güçlerinden birini meydana getirir ve onun eylem biçimini gösterir. Ayrıca bu güçler etkileri bakımından olağanüstüdürler. Örneğin, bir başkasıyla küçük bir tartışma yaşayan bir adamı ele alalım. Adamın kendini beğenmiş hali diğer kişinin çıkışıyla bozuluyor, bunun üzerine kızıyor ve bu davranışıyla bağlantı kurmuş olduğu tüm varlıkların yıkıcı etkilerine kendini açmış oluyor. Normalde böyle bir eylemi gerçekleştirmesi imkansız olsa bile, bu güç onu etkisi altına almakta ve sonuçta ona suç işleterek ruhunu lekeletmektedir.

  Hiçbirşey sebepsiz değildir. Böyle bir insanın istek merkezi kanalıyla fonksiyon gören güçler bir dinamitin patlayışıyla açığa çıkan enerjiden daha güçlü ve en az onun kadar gerçektir. Bu güçler bir süreliğine tüm diğer merkezlere hakim olmuş ve diğer merkezlerin çalışmalarını bir süreliğine durdurmuşlardır. İstek merkezinin bu şekilde tetiklenmesinden ego tek başına sorumlu olmasa da yapılan eylemlerin kaçınılmaz sonuçlarına tabi olacaktır. Egonun bu eylemle olan bağlantısı, olumsuz çağrının merkezin eylemlerine akışını önlenmekte başarısız oluşuyla gerçekleşir.

  Bu merkezlerin otomatik aksiyonu bir kez tamamen fark edildiğinde ve insan o ana kadar “kendini bilmeyi” öğrenebildiğinde sorumluluğu yüz kat artar. Öğrenci bedenine karşı en küçük bir dikkatsizliğinin kendisini tehlikelere maruz bırakacağı, kontrol altında tutulması gereken ve kısmen evcilleştirilmiş bir hayvan gözüyle bakmalıdır. Kızgınlığın yaklaştığını hissettiğimizde sabırlı düşüncelerin zihnimize hakim olmasını sağlamalıyız çünkü aksi takdirde fiziksel mekanizmanın mekanik bir kısmı yersiz bir eylem olarak açığa çıkacaktır ve kişi bu yersiz eylemden kendini sabırsız bir atın aniden korkup fırlamasını engellercesine telaşsız ve planlı bir biçimde ayırmalıdır.

  Bu merkezler, benzer şekilde Egoyu tüm Kozmosla ilişkilendirir. Kurulan iletişimse doğada en yüksek prensiplerle olabildiği gibi, isteklerle yüklü varlıklar ile de gerçekleşmiş olabilir. Ego, kendi kompleks makinesinden hangi oranlarda yararlanacağını seçme hakkına sahiptir. Düşünme merkezi bir kez eylem halinde ortaya çıktıktan sonra otomatik olarak hareket etmeye başlar. Beyin en az kalp kadar belirli bir eyleme yönelik olarak mekanik hareket eden bir mekanizmadır. Beyin Zihni, egonun kullandığı daha güçlü bir araçtır ve sempati duyduğu daha ince güçler bu zihne hakim olabilir, aynı tavırla olmasa da tıpkı suç işlendiğinde istek merkezinin tamamen hakim duruma geçmesi gibi. 

  Düşünce, istekten daha da güçlü bir biçimde kontrol edilmelidir, düşüncenin gücü isteğe göre daha da süptildir ve kötü etkileri o kadar çabuk ortaya çıkmaz. Sıradan rüyalarımızda onun otomatik etkisinin tamamen açığa çıktığını görürüz. Öyleyse her öğrenci düşünce merkezinin benzer merkezlerden akan tesirlerle nasıl ilişkilendiğine dikkat etmelidir. Hayatın pek çok dürüst öğrencisi materyalizmin batağına düşmüştür çünkü kendi çağının tüm materyalistik zihinlerinin birleşmiş güçlerini davet etmiştir. Aynı şekilde uyandırılan yüksek seviyeli, süptil güçler ise güçlü bir etkiye sahiptir ve bir dinamit kadar gerçektir.

  Her bir öğrencinin alışıldığı şekliyle kendini bu merkezlerden ayrı düşündüğünü farzedelim. Kendini bu ilahi bir biçimde bedenini oluşturan bu karmaşık merkezler vasıtasıyla kendi kozmosuyla bağlantıya sokan gizemli ego, sonsuz olanın bir ışınıdır. Bu merkezlerin hepsi hizmetkarlardır, hiçbirisi onun kendisi değildir. Bunların hepsi kullanılmalı ama aynı zamanda da kontrol edilmelidir.

  Bunlar kişiye hizmet etme konumunda olmalı ama bir Üstat fonksiyonunu ele geçirmelerine izin verilmemelidir. İstek merkezi olmadan Ego kendinde ve diğerlerinde bulunan tüm istek bilgisinden koparılmış olur, peki bu durumda nasıl olup da içindeki şefkati geliştirebilecektir? Bu, bütün merkezler için geçerlidir. Bu merkezler ilkel içgüdüler tarafından veya yararsız oldukları halde meydana getirilmemişlerdir. Hepsi ilahidir ve hepsi de mükemmelleşmiş varlığın ahengini tamamlamak için gereklidir.
  Onlar üzerinde çalışılması sağlanmalı, öğrencinin onları ve onların eylem şekillerini fark etmeyi, merkezler olarak yerlerini, otomatik doğalarını öğrenmelerine izin verilmelidir; öğrenciler böylelikle onları Varlığın Gizemlerinin harekete geçirildiği mabedin eşiğindeki açık kapı olarak bulacaklardır.

 

© Astroset 2004-2010