Metabilim

WWW.ASTROSET.COM

 

BİLİMSEL SPİRİTÜALİZM

Kutsal Geometri-Sicim Teorisi-Ses-Yaşam Çiçeği-DNA’lar Telepati Yapabiliyorlar

Tüm Evrenin Oluşumu Aynı Şekilde Düzenlenmektedir

  Evrendeki her şey temel bir birleştirilmiş kuruluş alanı olan desenlendirme üzerinden ortaya çıkar ve tüm yaşam sistemleri kendi kendine benzer siküler fraktal yapılardır. Nasıl beyindeki nöronların yapısına bakarak, çarpıcı modern şehirler inşa edebiliyorsar, benzer yapıyı da aşağıdaki resimde görüyoruz. Kümeleri galaktik yapıları ile tüm evrenin oluşumu aynı şekilde düzenlenmektedir. - Nassim Haramein

Altın Oran ve Fibonacci Spiralleri

  Altın Oran Spirali eterik ve maddi boyutları birlikte ören bir geçiş kapısıdır. Fibonacci spiraliyse koşulsuz sevginin titreşimindeki bir ses titreşimine sahiptir. Buna güzel bir örnek de Fibonacci Spirali şeklindeki kulak kanalıdır. Duyduğumuz herşeyi sevgi vasıtasıyla algılıyoruz. Bu gerçeği değiştiren tek şey düşüncelerimiz. - The Sacred of Geometry  

DNA Işın Yayınlıyor

  Bildiğimiz gibi DNA ahenkli ışığın bir formunu yayınlar ve bu formun hücrelerle daha büyük organizmalar arasında bile bir iletişim sistemi gibi çalıştığı kanıtlandı. Bu anlayışa göre ışığın sanatı ruhun bir enstrümanıdır. Bu da zihnin evrende varlmasını sağlayan bir sistem, bir mekanizmadır.DNA'nın yaydığı ve aldığı ışığın dili tüm dillerin en orjinali, İnisiyasyonun nihai dili olabilir. - The Sacred of Geometry

DNA’nın  Şaşırtıcı Telepatik Özellikleri

  DNA’nın, uzak mesafelerde bile, kendisini bir araya getirme garip yeteneğine sahip olduğu keşfedildi; bilim henüz bunu açıklayamıyor. Bilim adamları şu andaki mümkün olan şeyler ile ilgili inançlarımızın tersine, sağlam (eksiksiz) çifte – iplikli DNA’nın uzak mesafeden diğer DNA ipliklerindeki benzerlikleri tanıma “şaşırtıcı” yeteneğine sahip olduğunun kanıtlarını bildiriyor. Bir şekilde DNA iplikleri birbirlerini tespit ediyorlar, tanıyorlar. 

  Genetik malzemenin minik parçaları benzer DNA ile bir araya gelmeye eğilimlidir. DNA’nın kimyasal alt birimlerindeki benzer dizilişlerin tanınması bilimin bilmediği bir şekilde gerçekleşiyor. DNA’nın neden bu şekilde birleştiğinin bilinen bir nedeni yok ve şu andaki teorik bakış açısından bu marifetin kimyasal olarak imkansız olması gerekirdi. Buna rağmen, ACS’nin Fiziksel Kimya Dergisinde yayınlanan araştırma yüzlerce nükleotidin dizilişleri arasındaki türdeşliği tanımanın, fiziksel temas veya proteinlerin varlığı olmadan gerçekleştiğini çok açık olarak gösteriyor. DNA’nın çifte sarmalları uyan molekülleri uzak mesafeden tanıyabilir ve sonra bir araya toplanabilir, bunların hepsi görünüşe göre herhangi diğer moleküllerin veya kimyasal sinyallerin yardımı olmaksızın gerçekleşiyor. 

  Araştırmada, bilim adamları deneye müdahale edebilecek proteinler veya diğer malzemeleri içermeyen suya yerleştirilmiş fluoresan ışığı ile işaretlenmiş DNA ipliklerinin davranışını gözlediler. Özdeş nükleotid dizilerine sahip olan iplikler, farklı dizilişlere sahip olan DNA ipliklerine göre yaklaşık iki kat oranda bir araya geldiler. Bireysel DNA ipliklerinin bu şekilde nasıl iletişim kurabildiklerini hiç kimse bilmiyor, ama bir şekilde bunu yapıyorlar. Yazarlar Geoff S. Baldwin, Sergey Leikin, John M. Seddon ve Alexei A. Kornyshev “Şaşırtıcı şekilde, dizileri tanımaktan sorumlu kuvvetler, en yakın komşu DNA’nın yüzeylerini ayıran suyun bir nanometresinden daha uzağa erişebiliyor” dedi. Bu tanıma etkisi DNA tamiri, gelişmesi ve genetik çeşitlilikten sorumlu genlerin türdeş yeniden kombinasyonunun doğruluğunu ve etkililiğini artırmaya yardımcı olabilir. 

  Yeni bulgular ayrıca kanser, yaşlanma ve diğer sağlık sorunlarındaki faktörler olan yeniden kombinasyon hatalarından kaçınmanın yollarına ışık tutabilir. Sıradışı bir zamanda yaşıyoruz. Hem kişisel hem de gezegensel düzeylerde frekanslar değişiyor. Kendi titreşim örüntülerimizi şuurlu olarak etkilemek için kendi seslerimizi kullanmayı öğrenebilir, sağlık ve dönüşümümüz için bu enerjilere uyumlanabiliriz. - The Sacred of Geometry  

Elektromanyetik Frekanslarda DNA Faktörü

  Yeni fikirler (yüksek fikirler, yüksek enerjiler) gerçekte elektromanyetik frekanslardır ve bu yüksek frekanslar büyüklükçe artığında dünyanın etrafındaki enerji alanını güçlendiriyor. Yeni enerjetik fikirler seviyesine uyum sağlayabilmek için hücrelerinizde atomaltı düzeyde bir değişim gerçekleşiyor ve bu, protein moleküllerinin süptil bir etkileşimi yoluyla oluyor. Bu moleküller saklanan algı kodlarını açığa çıkatıyorlar. Protein ve amino asitler arasındaki kompleks bir kimyasal işlem DNA’yı çok derin bir seviyede etkiliyor ve bu da sizin gerçekliği algılayış biçiminizi değiştiriyor. - The Sacred of Geometry

Yeniden Bağlantı Şifası

  Yeniden Bağlantı Şifasının frekanslarını kendimize çağırdığımızda tam olarak kaslarımızın, organlarımızın ve potansiyel olarak DNA'mızın yapısını değiştirmeye yardımcı olacak bir frekansta titreşmeye başlarız ve bu bizi hücresel düzeyde dönüştürecektir. Genellikle zeki frekanslar bedenin ihtiyaçlarına katılımcının şuurlu isteklerinin haricinde olarak yanıt verecektir. Biz devam eden bu güçlü işlemin farkına varmasak bile bedenin zekası bizi şifalandırmak için Evren zekasıyla birlikte, yani daha yüksek bir seviyeden çalışmayı sürdürür.- Dr. Eric Pearl

DMT NEDİR?

  DMT veya Dimethyltryptamine insan beyninde doğal olarak oluşan bir kimyasal bileşimdir. Epifiz bezimiz ya da üçüncü gözümüz tarafından beden uykudayken üretilir ve rüya görmemizin temel nedeni olarak gösterilir (Bu henüz kanıtlanmış değildir, ama buna yönelik tüm göstergelere göre çok yüksek bir olasılığa sahip görünüyor). Bileşim birkaç istisna haricinde hemen her bitkide ve memelide bulunuyor (bitkilerde bile!). Yaşamın büyük çoğunluğu temel amino asit 'tryptophan'ı içeriyor ve onu DMT'ye dönüştüren enzimse INMT olarak biliniyor. Bu şeffaf bileşik dünya üzerinde yaşamla birlikte ortaya çıktığı süreç boyunca temel fonksiyonu tespit edilememiştir. Pekçok bitkiden elde edilmesi ve sentezlenmesi mümkün ve farklı şuur durumları yaratan, bununla beraber son derece illegal kabul edilen bir ilaçtır aynı zamanda. Buysa oldukça ilginç bir durumu ortaya çıkarıyor çünkü insanlar her gece derin REM uykuları sırasında bu maddeyi üretiyor; dolayısıyla aslında hepimiz birer suçluyuz! 

  Nefesle içeri çekildiğinde veya 'ayahuasca' olarak tüketildiğinde diğer tüm şuur değiştirme etkili maddelerden daha derin bir etki yaratabilir ve görünüşte kullanan kişiyi başka bir boyuta göndererek onun yüksek boyutlardaki varlıklarla bağlantı kurmasını sağlıyor ve böylelikle daha tam bir gerçeklik algısına sahip olmasını sağlıyor. Sanki üzerinde çalıştığımız birşeye benziyor öyle değil mi? Aklımızda tutacağımız birşey de bedenlerimiz ölümcül olabilecek bir stres içine girdiğinde epifiz bezimiz beynimize DMT pompalıyor! Bu da ölüme yakın deneyim yaşadığımızda nedne paranormal olaylar yaşadığımızı ya da astral seyahat deneyimlediğimizi veua doğaüstü ışıklar gördüğümüzü açıklıyor. Bu durumda insan şunu merak ediyor:Öldüğümüz zaman astral projeksiyon mu yapıyoruz? - Alıntı: http://thespiritscience.net/2012/03/21/astral-101-dmt-sleep-paralysis/  

DMT Gezileri Teleportasyona mı Neden Oluyor?

  DMT gezileri sadece halüsinasyonlar inancının aksine, Dr Rick Strassman'ın iddisına göre o DMT aslında teleportasyon gerçekliğini bize verir. Diğer boyutlara bizim bilincimizin erişmesi için görünmeyen krallıklar yaratır. Başka bir deyişle, diğer evrenlere erişmek için akıl sağlar! - Spirit Science-Ruhsal Bilim  

Sudaki Saklı Mesaj

  Masaru Emoto’nun dünya çapındaki deneyleri gösteriyor ki su molekülleri insan düşünce ve duygularına, sözlerine ve hatta müziğe göre pekçok farklı form alabiliyor… Bu konudaki deneylerini ve fotoğraflarını “Sudaki saklı Mesajlar” isimli kitabında rapor ediyor. Eğer bizden çıkan sözler ve düşünceler su kristalleri üzerinde bu etkiyi yapıyorsa yaşamlarımıza giren insanlar ve olaylar üzerinde nasıl bir etki yaptıklarını bir düşünün… - The Sacred of Geometry

  "Kutsal geometri ve meditasyon sizin uzay ve zaman bütünlüğünün bir bölümünü yaşamanızı sağlar.Tüm yaratılışın yaşam enerjisi olan birleştirilmiş alanda dolaşabileceğiniz bir kapı oluşturur. Açın gözlerinizi, insan ruhunun sınırsız potansiyeli olarak hayatınızı derinden değiştirebilirsiniz... - The Sacred of Geometry

  Evrende herşey dönüyor: atomlar, insan bedeninin enerji alanı, gezegenler, yıldızlar, galaksiler ve hatta Evrenin kendisi bile. Evrende tüm ölçeklerdeki tüm yapıların tüm zaman boyunca bu dönüşü için gereken onca enerji nereden geliyor? Bu iyi bir soru. Ona ne isterseniz o adı verin, Evrendeki "şeyler" adını verdiğimiz herşeyin enerjisi yani kütlesi olan madde, uzayda maddeyi tanımlayan enerjiden gelir. Uzay=vakum, bir madde ile dolu olan yer, eter, sıfır noktası alanı, kuantum köpüğü, kaynak alanı, Tanrı. Zaman ve mekanın kumaşındaki Torque, kendini kıvrımlar halinde açığa çıkarıyor, tıpkı bir kanaldan sadeliğe doğru gidişi gibi ve o, tüm ölçeklerde tüm dönüşün kaynağı. - The Resonance Project  

Sicim Teorisi her parçacığın titreşimlerden oluştuğunu tanımlıyor

  Sesin varoluşun temel elementi olduğu söylenir. Herşey sesten/titreşimden meydana gelmiştir. Fizikte “Sicim Teorisi” her parçacığın titreşimlerden oluştuğunu tanımlar. Sübjektif gerçekliğe baktığımızda düşüncelerimiz de birer titreşimdir, duygularımız birer titreşimdir ve işte bu yüzden düşüncelerin yaratma, değiştirme ve etkileme gücünün olduğu söylenir. - Esoteric Science

  Sicim Teorisi’nden hareketle “zar” yani “paralel” evrenler, bizimkinin hemen üzerinde yer alır. İlk olarak Princeton Üniversitesi’nden Paul Steinhardt ve Ontario Perimeter Enstitüsü’ünde Neil Turok’un önerdiği bu modelde, bizim bildiğimiz 3 uzay ve 1 zaman boyutu dışında farklı boyutlar da mümkündür. Bizim 3-boyutlu “zar” uzayımıza ek olarak daha yüksek-boyutlu evrenlerde başka 3-boyutlu zarlar bulunabilir. Columbia Üniversitesi’nden fizikçi Brian Greene bu teoriyi şu sözlerle açıklıyor: “Evrenimiz yüksek-boyutlu uzaydaki sayısız ‘dilimden’ biridir. Tıpkı büyük kozmik bir ekmeğin dilimleri gibidir”. - Alıntı: www.timeturk.com

  Sicim teorisi tüm evrenin şeklinin ve içeriğinin her bir atomun kalbindeki titreşimsel frekanslar tarafından belirlendiğini öne sürer. Bu kavram madde ve enerji arasında fark olmadığı önermesini doğruluyor. Herşey birdir ve herşey bir tür müziktir. Size tanıdık geliyor mu? Bu kavram mistikler ve diğer bireyler arasında yüzyıllar boyunca anlaşılmıştır. Bizim yaptığımızsa sicimleri yeniden bağlamak. - Eric Pearl

 

Hepimiz kozmik bir ışık ve rezonans senfonisi içindeyiz

  Hepimiz tek bir şarkıyız kozmik bir ışık ve rezonans senfonisi içindeyiz... Herşey uzayın kumaşını temel alan desenlendirme ile bağlantılıdır..(Yaşam Çiçeği) Beyinlerimiz yaşam çiçeği adı verilen desenle rezonans için programlanmıştır... Beynin sağ ve sol lobu bu rezonansı kurduğunda dengeleniyor ve çok güçlü bir enerji yaymaya başlıyor kişi. Ben o canlı örgünün bir parçasıyım o dokuyla akılla mistik sezgisel bilimsel bir bağlantı kurabilirim... Herşey uzayın kumaşındaki temel desenlendirmenin içinde herşey var... Bilincimin yükselmesiyle farkındalık haliyle evrensel enerjinin alanına girmiş oluyorum... - Fulya Aykaç / Semboller Çalışmasından

Biyolojide Çift Torus Yapısı

  Biyoloji alt yapısını kendiliğinden organize eden uzay-zaman dinamiklerinin tüm ölçeklerinden oluşuyor. Aşağıda resimlerini gördüğümüz geometrik nispeten büyük biyolojik oluşumlar(starlings) desenler, çok sayıda olmakla birlikte, sanki bir biyolojik bir organizma gibi, birleştirilmiş bir hareket olarak ortaya çıkan görüntülerden oluşuyor ve her biri çift Torus yapısı olarak bilinen özellik taşıyor. Belki de kuşlar ve sürüler halinde balıklar bir kolektif "ortak manyetik alan bilinci" ile hareket ediyorlar, burada hepimiz zihin gözümüzün gördüğünden daha fazla tutarlılık ve bir rezonans ile birlikte uçmakta oldukları hakkında bilgilenme zamanındayız… - Rezonans projesi

DNA’mız Yenileniyor

  Artık biliyoruz ki tıpkı internette olduğu gibi, DNA'mız kendi bilgisiyle bir şuur network'ünü besleyebiliyor, network'ten bilgi çağırabiliyor, ve network'ün diğer katılımcılarıyla bağlantı kurabiliyor. İlave olarak tamamen yeni bir tıp türü de var ki DNA sözcüklerle ve frekanslarla etkilenebiliyor ve yenidene programlanabiliyor. Ayrıca bunun için genleri tek tek kesmek ve yerlerini değiştirmek de gerekmiyor. Yüksek boyutların frekanslarından binlerce yıl kopuk kaldıktan sonra DNA'mız en nihayet evrensel zaman matriksi içine taklı kalmış olan eski modellerden sıyrılıyor. Bununla beraber, insanlar yakında neden DNA'mızın 97'sinin yüksek bir amacı olduğunu ve onun dönüşümünün nasıl olup da bizi asla hayal edemeyeceğimiz bir uyanışa götürdüğünü anlayacaklar. - Cosmic Energy

Galaksinin Yapısı ve Temel Desen

  Kendi kendine benzer örgütsel sistem desenlendirme, frekans, titreşim, ses ve geometri: siyamatik, antik kehanet sistemleri, DNA molekülleri, DNA sıralama, renkli cam pencere tasarımları, eşleme Phi, girdap matematik, oktahedron torus ,küp ve Güneş sistemi … Sistemin girdabı ve galaksinin yapısı... herşey uzayın kumaşını temel alan desenlendirme ile bağlantılıdır. Beyinlerimiz vakumun temel frekanslarıyla ve enerjileriyle mükemmel bir şekilde rezonansa girebilmek için tasarlanmış ikili birer torus yapısıdır ve bu da zaman ve mekanın yapısından sinyalleri alabilmemizi ve gönderebilmemizi sağlar. Bu yapı aynı zamanda, bizim "şuur"  (bilinç) adını verdiğimiz ve uzayda heryerde varolan sonsuz evrensel  enerji alanına girebilmemizi sağlar. - Alıntı: http://cosmometry.net/ The Resonance Project

Yayın Tarihi: 01 Haziran 2014

 

© Astroset 2003-2014