Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

 

İDRAK

İdrak nedir?

  İdrak kavramını, klasik psikolojinin yaptığı gibi bilinmeyen bir kahramana özgülemeyeceğiz. Çünkü biz, insan varlığının değerlerini, sadece maddeler içinde arayan ve böyle hatalı bir yolda rast gelinecek birçok güçlükler yüzünden kaçamaklı ve kararsızlık içeren ifadeler kullanan bazı ekollere uymak istemiyoruz. Gözlemler, kanıtlar ve olgularla, bunlar üzerinde analitik/sentetik akıl yürütmeye uygun zekâların varmış olduğu bilimsel sonuçlara art düşünceler bizi, insan varlığını değerlendirerek maddesel düzenlemelerden daha yüksek yapıcıların varlığını kabul etmeye zorlamaktadır.

  İdrak'in kime ait olduğuna âdemci maddeci görüş sahiplerinden daha açık ve kararlı bir fikir ve duygu berraklığı içinde biliyor ve ona inanıyoruz. O halde “idrak” hakkındaki klasik tanımları, bu inanç içinde tekrar gözden geçirerek; onlara gerçek ve kapsamlı anlamlarını verebilirsek, ileride birçok konuların irdelenmesini kolaylaştıracak yardımcı ayrıntılardan önemli bir tanesini daha kazanmış oluruz.

  İdrak, duyguyu oluşturan herhangi bir şey hakkında ruhun bilgi edinmesidir. Dikkat edilirse, bu ifade ile klasik tanım arasında esaslı ayrılıklar vardır. Maddeci bir yaklaşım ile “idrak”, beyinde olup biter. Bu görüşün etkisi altında bocalayan resmi psikoloji; birçok ruhsal konularda olduğu gibi, bu konuda da içinden çıkılmaz bir düşünce labirentinde yuvarlanıp gitmektedir.

  Bu duruma göre, idrak'in tanımında gerçek yapıcı bedeni tesirliliği altında tutan bir ruh varlığında gören yeni ruhçuluk düşüncesi onun ortaya çıkış şekli hakkında klasik fizyoloji ya da psikolojininkinden farklı ve daha geniş ölçüde yapılmış bir açıklamaya taraftar olacaktır. Çünkü biz tüm ruhsal olgularda olduğu gibi, bunun da âdemci maddeci düşünce ile açıklamaya çalışmak gibi bir zorunluluğumuz olduğunu sanmıyoruz. O halde “idrak” konusunu; önce kendimiz arayıp, kabul edebildiğimiz şekilde açıklamalıyız.

  İdrak, sinir yolları ve cevherleri aracılığıyla merkezlerde oluşan dış etmenlerle ilgili titreşimlerin perispiri aracığıyla ruha geçmesi sonucunda, onda oluşan bilgidir. Bu açıklama birçok gözleme, deneye ve olumu vaka’ya dayanır.

  Demek oluyor ki biz, klasik psikolojinin yaptığı gibi henüz yeterli durumda olmayan bir fizyoloji bilgisine sığınarak, idrakin beyinde olup bittiğine inanarak fizikoşimik bir anlayışa saplanıp kalacak değiliz.(1) Bize göre, beynin burada çok değerli bir rolü vardır. Bunun da fizyoloji bilim dalı, gözlemleriyle ve kanıtlarıyla ortaya koymaktadır. Fakat bu rol, asıl idrak eden taraf olan ruh varlığına bir araç olmaktan öte gidemez ki bu, bu günkü fizyolojinin durduğu ve sustuğu yer de bu noktada başlar.

  İdrakin oluşumuyla ilgili bilgilerimizi, konumuza yarayacak şekilde toplayabilmek için, onu iki bakımdan ele alacağız: Bunlardan birisi, alışılmış durumdaki idrak; ötekisi de, degajman(2) durumunda ortaya çıkan idraktir. Esasları bir olan, yani idrakin ruhta ortaya çıkması bakımından birleşen ama araçları ve yolları başka başka olan bu iki gruptaki olay üzerinde ayrı ayrı durmakla işimizi çok kolaylaştırmış olduğumuzu düşünüyoruz.

Sıradan Durumlarda Ortaya Çıkan İdrak

  Önce, sıradan durumda bulunan bir kimsede idrakin nasıl oluştuğuna bakalım. Bir olayın algılanması dünyadaki uygun araçlarla sağlanır. Bu araçlar da beş duyu organı ve onların son bulduğu sinir merkezleridir. Dış etkenlerin etkilerini elinde bulunduran titreşimler, duyu organlarının belirli ve bilinen fizyolojik koşulları içinde ve sinirlerde bulunan sinir uçlarından merkeze uzanan uzantılar yardımı ile merkezlere kadar iletirler. Yani dış uyaranlar sinir uçlarına kendileriyle ilgili bazı titreşimler meydana getirirler.

  Yani dış etmenler sinirsel akışkanlarda, kendileriyle ilgili bir bazı titreşimler oluşturur. Bu titreşimler çevreden merkeze doğru olan sinir merkezlerinden geçerek, kendilerinin bağlı bulundukları belirli merkeze ulaşırlar. Sinir merkezleri, nasıl olduğu henüz açıkça bilinmeyen bir şekilde, taşıdıkları titreşimleri perispiriye aktarır. Perispiri ile sıkı ilişkide bulunan ve ondan ayrılmayan ruh; bu titreşimleri kabiliyeti derecesine göre ve onların işaret ettiği şeyler hakkında bilgi ve duygu edinir.

  Söz konusu titreşimlerin perispriye aktarılması sırasında, her zamanki sıradan şuuruyla beraber dikkat melekesi şeklinde gördüğümüz ve gerçek içeriğini henüz bilimsel olarak bilmediğimiz, bazı ruhsal etkilerle bu titreşimler aynı zamanda beyin cevherinde de bir takım izler ve izlenimler bırakırlar ki bu, üçüncü cildin “unutma” konulu bölümünde üzerinde tekrar duracağımız önemli bir nokta olacaktır. Her zamanki sıradan şuurluluk durumunda idrak olunan şeylerin beyin cevherinde iz bırakması, ruhun dünya yaşamındaki varlığından doğmuş bir zorunluluk ile ortaya çıkar. Bu zorunlulukla ortaya çıkan olaylar ruhun dünyaya âit bilgilerini az çok noksan olarak tekrar dünyada dirilterek / canlandırarak ortaya çıkar ki biz bunları sıradan anımsamalar türünden sayarız. Tüm bunlar onun sıradan şuur alanını çevrelemiş olur.

  Demek ki daha önce de belirttiğimiz gibi, sıradan idrakin oluşumu için duyu organlarının, aktarıcı sinirlerin ve bu sinirlere bağlı, onlarla ayakta duran(ve sürüp giden) sinirsel seyyalelerin(akışkanların) ve sinir merkezlerinin morfolojik ve fizyolojik durumlarında herhangi bir bozukluğun bulunmaması gerekir.

Hipnoz Durumunda İdrak

  Burada bizi en çok ilgilendiren ve yeni ruhçuluğun da birçok inceleme konusunu açıklamada yararı dokunan olgu, kişinin günlük/sıradan yaşamı dışındaki, yani degajman durumundaki idrakidir. Kitabımızın dedubluman konusuyla ilgili bölümündeki örnek olaylar iyice gözden geçirilirse, anlaşılır ki; deduble olmuş bir insanda idrak her zaman olduğu gibi ortay çıkmamaktadır.

  Bu durumda ruhun kullandığı iki beden vardır ve ikisi de az çok farklı fizik dünyanın koşulları altında bulunmaktadır. Fakat dedubluman durumundayken ruh, perispiri aracılığıyla bedenden bazı partiküller alarak doğrudan doğruya dış âlemle ilişki kurabilecek bir duruma girmiştir. Bundan dolayı aşağı yukarı kısmen beden dışında yarı maddeselleşmiş perispiri; dış olaylara ait titreşimleri, sinirsel merkezlere gerek kalmadan, doğrudan doğruya kendi canlılığı yoluyla almak kudretine sahip olur. Yalnız ileri derecede maddeselleşmiş dedubluman vak’alarında süje, duygu ve düşüncelerini beden yoluyla ifade eder. Bunu bir araç gibi kullanarak duyan ve düşünen ruhtur. Ancak, dublenin materyalizasyonu ileri düzeye varmış ve perispiriye ait canlılığın kısımları tamamlanabilecek şekilde maddeleşmiş ise, o zaman ruh; dublesiyle dışarıdan tesirleri doğrudan doğruya alabildiği gibi, bedene başvurmadan, bu tesrilere karşı olan tepkisini doğrudan doğruya dublesiyle verebilir: Örneğin, konuşur ve bir insan gibi her türlü maddesel tezahürü gösterebilir.

  Dedubluman konusunda bununla ilgili olarak verdiğimiz örnekler gözden geçirilirse, bu sözümüzün anlamı daha iyi anlaşılır. Bu durumda fizikoşimik beden atıl durumdadır ve dış âlemle ilgili izlenimler hakkında bu bedende hiçbir etkinlik ortaya çıkmaz. Bunun da çok doğal sonucu olarak dışarıdan gelen bu titreşimlerle ilgili hiçbir iz ve izlenim oluşmaz. Böyle olunca, bu durumdaki kimse “uyandıktan” sonra, olup biten şeylerin hiçbirini bilmez. Fakat bunu bilememek, bir olanaksızlık değil, bir zorunluluktur. Çünkü eğer ruh, gerek telkinle, gerek başka bir vesileyle deduble durumunda iken, dikkatini fizik bedenine çevirir ve eşyadan aldığı izlenimleri beyin cevherine, sıradan durumlarda olduğu gibi saptayarak onda uyanık durumda olduğu gibi, sıradan morfolojik oluşumları ortaya çıkarırsa, uyandıktan sonra da onları yeniden anımsamak olasılığına kavuşur. Fakat bunun için süjenin dikkati, herhangi bir nedenle fizik bedeni üzerine çevrilmiş olmalı ve süje ileri derecede degajman durumunda olmalıdır.

  Demek ki, hipnoz durumunda olan idrakte, sıradan/günlük idrake göre beyinde geçen bazı maddesel vetireler bakımından farklar vardır. Birincisinde, beyin idrak olunan şeye ait hiçbir iz ve izlenim yoktur; beyin sanki idraki doğuran olaylar olmamış gibi salim ve dokunulmamış bir durumda kalır. Zâten bundan dolayı uykuda olup biten şeyleri anımsayamaz.

  Oysa ki ikincisinde, idrakin oluşumu için dış etkilerin mutlaka beyinden geçmesi ve dikkat melekesinin yardımıyla beyinde henüz morfolojik ve fizyolojik olarak saptayamadığımız bir takım değişmelerin ortaya çıkması gerekir ki bu değişimler fizikoşimik yasaların gereklerine uygun bir şekilde beyinde az çok sürüp gider ve bu sürede birey o olaylarla ilgili anılarını günlük yaşamında da saklayabilir.

  Degajman durumundaki idrakte, perispiri; beyin ile ne kadar sıkı ilişkide ise, idrak yolları o kadar fazla, beden lehine olmak üzere, perispiri ile beden arasında taksim edilir. Buradan çıkan sonuç, daha önce farklarını belirtmeye çalıştığım hipnoz durumu ile psikolojik infisali çoğu kez perispiri aşağı yukarı saf şekilde degaje olduğundan, sıradan/günlük idrak yolu da açık bulunduğundan; bir yandan “yüksek” âlemlerin titreşimlerini doğrudan doğruya alırken, öte yandan bağlı bulunduğu sinir sistemi ve sinirsel merkezler üzerinde onlara ait izlenimleri oluşturur. Bu durum, daha önce de belirttiğimiz gibi, deneyimden sonra medyomların her şeyi anımsamalarını doğurur. Bir de, gerek infisal durumunda perispiri; dünyamızın maddeleriyle ne kadar “bulaşık” bulunuyorsa, onun dünyamızdaki maddesel titreşimlerle doğruda doğruya bağlantıya geçmesi o kadar olasıdır.

  Bununla birlikte biraz önceki açıklamamızdan da anlaşılacağı gibi; şuura ulaşmadan, yani beyinde değişmelere neden olmadan oluşan idrak, yalnız hipnoz ve dedubluman durumlarında olmaz, sıradan/günlük şuurun zayıflamasıyla bir arada bulunan her degajman durumunda ortaya çıkar.

  Biliyoruz ki degajmanın basit bir gelip geçici dalgınlık durumundan en belirgin ve dedubluman durumlarına ya da ölüm durumuna kadar çeşitli düzeyleri vardır. Bundan dolayı, basit bir dalgınlık sırasında bile, yukarıda değindiğimiz yoldan, yani beyin cevherine uğramadan doğrudan doğruya perispiriye geçen dış etmenlere ait titreşimler vardır.

  Kitabımızın bir yerinde yazmış olduğumuz gibi, bir üniversite öğrencisinin dalgınken duyduğu metronom sesini normal durumda bilmediği halde; hipnoz durumuna getirilince, belirli zamanda metronomun kaç kez vurduğunu söyleyebildiğini anımsarsak, bu sözümüzde haklı çıkarız. Benzer şekilde, başka bir örnekte de buna benzer bir duruma tanık oluyoruz: Bay x… dosyalarının ortasında bir kitaba dalmış olduğu zaman, çevresinde konuşulan şeylerden hiç birini duymamıştı. Kendi adının arkadaşları tarafından seslendirildiğini işitince, ilgisi uyandı ve onlara ne konuşulduğunu, kendisi hakkında neler konuşulduğunu sordu. Demek ki o, kitabıyla meşgulken bir izolman durumundaydı ve dışarıda olup bitenleri günlük idrak yoluyla almamıştı. Kendisine açıklama yapılmadan hipnotizma yapıldı. Fakat hipnoz haline girince, uyanık iken bilmediği çevresinde konuşulanları hepsini yineledi. Bu da yukarıda söylediğimize hak verdirecek bir örnektir.

  Fakat idrak konusunda ilgili bir noktayı burada kısaca değinmeden geçemeyeceğim, Degajmanın tüm modaliteleri bazı nedenlerden dolayı birbirine dönüşebilir. Örneğin, hipnoz durumu, dedublumana, psikolojik infisal, hipnoza dönüşebilir. Bunların aralarında birbirine çok yakın ve tam olmayan şekillerin de bulunabileceği hesaba katılırsa, idrakin her degajman modalitesine ait oluşum şekillerindeki çeşitliliğin nedeni kolaylıkla anlaşılır.

  Bazı durum ve koşullarda degajman durumundaki süjeler kendilerine sorulmuş olan; ne soruları, ne de yanıtları her zamanki durumlarında anımsayamazlar. Bazen her ikisini de anımsayabilirler. Fakat bazen de soruları anımsarlar ama doğrudan doğruya kendileri verdikleri yanıtları anımsayamazlar. Tüm bu durumlar süjelerin şu ya da bu şekilde bir degajman durumuna düşmüş bulunmaları sonucu olarak idrak yollarında ortaya çıkan değişmelere bağlıdır. Onların bu durumlardan birine düşmesi de deney yapan operatörün kullandığı yöntemle olası ve böylece ortay çıkabileceği gibi, doğa yasaları gereği kendiliğinden de olabilir. Buna örnek olmak üzere, değerli bir medyomla yaptığımız deneylerin tutanaklarından küçük bir metni okuyucularıma sunuyorum(3).

  "Degajman durumunda bulunan bir kimse, daha önce de belirttiğimiz gibi, yüksek kozmik titreşimlerle(tesirlerle) ilgisi oranında değişik tekâmül düzeylerindeki ruh varlıklarınla bağlantı kurabilir ve onlardan bazı bilgiler de alabilir. Bunlar, İlahi İrade Yasaları gereğince, bizlere aktarılmasında sakınca olmayan bilgilerdir. Bizim, mukadderatımızla ilgili her şeyi bilmemiz/öğrenmemiz yararlı olmadığı gibi, zararlı da olabilir. Bu durum, uzun uzadıya üçüncü kitabımızda yazılacağı gibi, dünyada yaşarken elde edeceğimiz başarılar üzerinde çok olumsuz etki yapar. Örneğin, bir kimse öleceği zamanı bilmemelidir. Bunu gibi, gerekli bazı istisnalar dışında, geleceğimiz ve mukadderatımızla ilgili birçok konunun da bizler tarafından bilinmemesinde yarar vardır.

  Medyomlar ruh varlıklarından tebliğ alırken, ciddi ve doğru sözlü varlıklar ancak bize verilmesinde sakınca olmayan bilgiyi aktarırlar. Bizim irademizin üstünde İlahi İrade Yasaları’nı uygulamaya memur yüksek varlıklar bu gereklilikten dolayı degajman durumunu sevk ve idare ederler. Bu durum süjenin psikolojik infisal ile başlayan ve degajmanın yarı yarıya hipnotik degajman durumuna geçişini o denememizde görmüştük(kaynak eser, belirtilen sayfalarda). Gerçektende medyom o sırada hemen hemen bir somnambülizm durumu gösteriyordu.

  Özet olarak diyebiliriz ki, idrakin çeşitli yolları olduğu gibi, idrak olunan şeylerin açıklamasında ve ortaya çıkmasında da bir takım kayıtlar ve koşullar vardır; bunlar İlahi İrade Yasaları’yla belirlenmiş durumlardır. Bu konu çok kapsamlı olup, tüm bilgilerimizi, tasavvurlarımızı ve hatalarımızı yakından ilgilendirir.

  Dalgın bir zamanda çevremizdeki şeyleri, olup bitenleri günlük/sıradan ve her zamanki şuurumuzla bilmeyebiliriz. Fakat onlar ruh tarafından idrak edilmiş ve orada yerleştirilmiştir. Beyinle ilgili olmayan bu izlenimler, beyin baskısından ruhun kurtulduğu zamanlarda tüm canlılığı ile ortaya çıkabilir. Birçok durumda; çocuklarda, uyuyanlarda, bazı akıl hastalarında ve bayılanlarda durum böyledir. Her zaman ortaya çıkmayan bu idrakten dolayı; bilgiler zamanı gelince, bir takım belli belirsiz duygular, iç tepkiler, dürtüler ve hatta kırıntı fikirler şeklinde ortaya çıkabilir ve daha da ileri derecelerde rüya şekline girer ve hatta uyanıkken bazı vizyonlara bile neden olabilir."

(1) İdrak konusunda daha kapsamlı bir açıklama için bkz. İLAHİ NİZAM VE KÂİNAT, Bedri RUHSELMAN

(2) DEGAJMAN: Deneysel ruhçulukta medyomun, transa geçmeden önce, kendini çevreden, bir konsantrasyonla soyutlaması ve ruh-beden bağını gevşetmesi durumudur. Manyetik uyku, ipnoz ve ruhsal ayrışım sırasında ruh, bedenden kısmen “degaje” olmuş durumdadır. Degajman durumunun en son aşaması ölüm dediğimiz geçiştir ki bu durumda ruh-beden bağı tamamen kesilmiştir.(Kaynak: METAPSİŞİK TERİMLER SÖZLÜĞÜ, Ergün ARIKDAL)

(3) Konunun deneysel yanı RUH ve KÂİNAT, cilt2, sayfa 652+653’te bulunabilinir.

 Yayın Tarihi: 26.07.2013

 

© Astroset 2003-2013