Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

 

Tekrar Doğuş VI

Bedri RUHSELMAN

Hazırlayan: Selman GERÇEKSEVER

Tekrardoğuş fikrine uygun durumlar

  Doğru fikrin yaptırımları çoktur. Aldatıcı tesirler üzerine kurulmuş fikirleri doğrulayacak kanıtlar bulmak zordur. Zengin tezahürleriyle kendini gösteren tekrardoğuş vak’alarıyla ilgili kanıtlar ise o kadar çoktur ki, insan elini nereye atsa, orada bu olgunun lehine bir örnek yakalayabilir.

  Tekrardoğuş fikrini güçlendiren bazı vak’aların incelemeye değmeyecek kadar “bayağı” ya da açıklaması ucuz şeyler olduklarını öne sürerek onları değersizleştirme çabasını gösterenler vardır. Aslında gerçekten kendileri bayağı olan bu düşünceler bu vak’aların değerini düşürmez. Yüksek, karmaşık ve anlaşılması zor birçok gerçeğin anahtarları çoğu zaman basittir. Ayrıca, bunlar çoğu kez insanlar tarafından görmemezlikten gelinirler ve kullanılmaz bir durumda paslanıp giderler.

  Doğada “bayağı” denecek hiçbir olay yoktur. Ama bayağı düşünce çoktur. Bu düşünceler bazı olayların gerçek anlamlarına nüfuz edilememiş olmaktan ileri gelir. Örneğin, bir elmanın ağaçtan yere düşmesi, gözlem beceresi noksan kimseler için sıradan ve değersiz bir olay olabilir ve hatta böyle küçük olaylar üzerinde fikir yormağa kalkışanlar, bu yüzeysel düşünceli kimselerin gözünde “çürük akıllı” bile sayılırlar. Fakat Newton gibi bir dahinin kafasında bu “sıradan olay” üç buutlu alemimizin en büyük yasalarından birinin belirlemeye yarayan bir değer kazanır: Yerçekimi…

  Bir kilisenin tavanında asılı duran bir kandilin sallanması her gün olup biten sıradan olaylardandır. Birçok ciddi insan bununla uğraşmaya gerek görmez. Fakat aklı doğada olup bitenlere eren bir gözlemci bu olay ile fiziğin önemli konularından birinin ortaya çıkarmıştır: Sarkaç…

  Pankreası alınmış bir köpeğin rastgele her yere sık sık işemesi kadar sıradan bir olay tasavvur edilemez. Bu durum olsa olsa, bir laboratuar kademesinin dikkatini çekmeğe değer. Fakat aynı zamanda Minkowski gibi büyük bir gözlemcinin olayın başka bir anlamı belirginleşir ve bu anlam ona, tıpta şeker hastalığının patolojisinde ve hatta tedavisinde daha sonra büyük keşiflere yol açan fikirleri ilham eder. İlim tarihinde böyle örnekler pek çoktur.

  Bir elmanın ağaçtan düşmesi, asılı bir kandilin sallanması, bir köpeğin sık sık işemesi acaba bu koca koca alimleri neden bu kadar meşgul etmiştir ve neden bu büyük adamlar, ilme ve beşeriyete hizmet eden bu araştırmalar bu olayları “bayağı” görmemiştir? Bereket versin ki, herkesin her gün bakıp bakıp göremediği olaylara pek çok değerlerini verebilen böyle insanlar vardır. dahası en büyük keşifler bu insanlar sayesinde olmuştur.

  Doğada gördükleri tüm olayların nedenlerini araştırmaya kendilerini alıştırmış olanlar, halkın / başkalarının önem vermediği olayların büyük nedenlere doğru uzanan yollarını bulmakta gecikmezler. Bu yolları bulmanın birinci koşulu, belirttiğimiz gibi; evrende hiçbir tesadüfün ve nedensiz bir sonucun söz konusu olmayacağını bilerek hiçbir olguyu küçümsemeyerek ve bir takım önsel (apriyori) hükümlerle tek yanlı hareket etmektedir. Örneğin, hastalıkları öğrenmek için, hastalığın tanısına yarayacak en küçük ve önemsiz görünen belirtilerini gözden kaçırmamak gerekir. Fakat bir tek mikrobu görmekle de, “hastalığın gerçek nedeni bulduk” diye iddiaya kalkışmak doğru olmaz. “Bazı hastalıklar mikropların etkisiyle olu. Çünkü bu hastalıklarda özel bazı mikropların var olduğunu görüyoruz” dediğimiz zaman, ilimde yeni ufukların açılmasına engel olmayan ve belki de yeni araştırmalara yol açan bir söylemde bulunmuş oluruz. Bununla birlikte, birisi çıkıp ta “hastalık yalnız mikroptan olur. Çünkü biz, mikrobun hastalık yaptığını bilimsel olarak kanıtladık” derse, bu da iddiacı ve şaşırtıcı bir söz olur. Ayrıca bu söz bayağı görünen, hastalıklarla ilgili birçok olaya önem vermemek gafletinden ileri gelir. Buradaki birinci sözün arkasında bilimsel gerçeklere doğru açılmış çeşitli yollar vardır. İkincisinde ise bu yolların hepsi tıkanmıştır.

  Bundan dolayı, herhangi bir olayın nedeni hakkında verilen hükümlerin isabetsizliği; o nedenlerin yolunu gösteren kanıtların yeterli sayıda toplanmamış olmasından dolayı, yanlış ya da eksik görüşlerde aramak gerekir. Bundan çekinmek için, olayları incelerken, bir tek kanıt üzerinde durmamak , onların nedenlerine doğru değişik yollardan yürüyen başka kanıtları da bir araya getirmek ve bu konuda hiçbir olayı gözlem alanından uzak tutmamak en garantili bir tutum olur. İşte dünyaya tekrar tekrar gelişlerin gerçeğini gösteren kanıtlar da böylece toplanmış olur.

  Eğer bir teori hakkında görünen lehte / aleyhte kanıtlar birbirini çürütürse, o teorinin doğruluğundan kuşkulanmak yerinde olur. Kuvvetli bir kanıt, zayıf bir kanıta dayanan bir teorinin aleyhinde olursa, o teori bilimsel değerini yitirir. Fakat eğer tüm kanıtlar teorinin doğruluğu lehinde ortaya çıkarsa, o teoriyi; bu kanıtlardan daha güçlü çürütücü bir kanıt ortaya çıkıncaya kadar gerçek olarak kabul etmek zorunlu olur ve ilim de bu şekilde gelişir. Bu gerçeği görmek istemeyenlerin; bilimsel terbiyelerinden değilse bile, içtenlikli olduklarından kuşkulanırız. Her iki durumda da bu gibilerin ayaklarını gerçeklere giden yollarda kösteklenmiş sayarız.

  Biz gerek kendi araştırmalarımızla elde etmiş olduğumuz gözlemlerde, gerek başka araştırmacılardan aldığımız bilgilerde tekrardoğuş fikrini çürütücü hiçbir kanıta rastlamadık. Fakat tekrardoğuş vetiresinin açık – seçik bir şekilde güçlendirici birçok vak’a ve örnek işitmekle / okumakla kalmadık, gördük de… Doğanın bu yüksek vetiresine görünüşte aykırı gibi görünen, önceki konularda kısmen irdelediğimiz bazı olayları da; dünyaya tekrar tekrar geliş fikrini çürütmeleri şöyle dursun, tam tersine onu destekleyici içerikte olduklarını gördük.

  Bu ve bundan sonraki kısımlarda ele alacağımız konular tekrardoğuş fikrini bize sanki zorla kabul ettirici içerikte bir takım gözlemlere deneylere ayrılmıştır. Yüzeysel bir görüşle ve ayrı ayrı gözden geçirildiği takdirde, belki bunların bilinen / sıradan yollarla açıklanabilen önemsiz olaylar olduğu iddiası öne sürülebilir. Fakat bunların her birinin üzerinde iyice durulur ve özellikle hepsi birden irdelenirse, bunların sanki sıkı altında yaptırılan bir yürüyüşle tekrardoğuş bilgisine doğru yönlendirdiği anlaşılır. Çünkü bunların ayrı ayrı ve zoraki öteki yollardaki açıklamaları, geneliyle değerlendirildiğinde tüm değerlerini yitirir. Yalnız tekrardoğuş fikirleridir ki, onlar, anlamlarını ve gerçekten ne anlama geldiklerini korurlar.

Antipati ve Sempati 

  Psikolojide iyi açıklanamamış olan konulardan biri de sempati / antipatidir. İlk gördüğümüz bir insana karşı duyduğumuz yakınlık ya da sevimsizlik / iticilik duyguları acaba sürekli bir tek yaşamın gerekleriyle açıklanabilir mi? Bu konuyu açıklamaya çalışan klasik yaklaşımları burada yinelemeye gerek görmüyorum. Bunlardan hiçbirini tekrardoğuş kavramını açık seçik açıkladığını sanmıyorum. Gerçi bazı klasik yaklaşımların da akla uygun yanları yok değildir. örneğin, sempatiyi doğuran nedenlerden birini duygu, düşünce ve eğilimler arasındaki benzeşimlerde arayan düşünceler bu aralıktadır. Yalnız herhangi bir konu hakkında kesin hüküm vermezden önce, o hükmün yaptırımlarını iyice belirlemiş olmak gerek. Çünkü çoğu zaman, bir olayın açıklanmasında kuvvetli etmen gibi görünen yaptırımlar gerçekte birer sonuçtan ibaret kalır. Dahası, aceleci bir kararla insan bunların ne olduklarını belirlemede yanılgıya düşebilir. İşte yukarıda söz konusu olan teori hakkında da aynı durum söz konusudur: İyi araştırılırsa görülür ki, birbirine sempatik olan iki şahıs arasındaki benzerlik ya da antipatik olanlar arasındaki aykırılık bu duyguların nedeni değil sonucudur. Bu bakış açısını kabul etmek kolaydır. Çünkü düşünülürse, antipati ve sempati duygularının nedenleri gibi gösterilen bu benzerliklerin / aykırılıkların nedenlerinin de belirsiz ve açıklamaya muhtaç oldukları görülür. Bir belirsizliği / bilinmeyeni, anlaşılması ve kavranması güç başka bilinmeyenlerle açıklamak zorunluluğuna ancak elimizde pozitif ve açıklanmış kanıtlara dayanan akla uygun teoriler bulunmadığı zaman katlanabiliriz. Eğer sempati ve antipatiyi başka pozitif kanıtlarla ortaya çıkmış tekrardoğuş fikri açıklamış olmasaydı, o zaman bunları başka yollarda aramak zorunda kalırdık. Kaldı ki, bu başka yollardaki “açıklamaların” açıklamaları da gene tekrardoğuş fikrine dayanan teorilerle olasıdır. (Konuyla ilgili örnek için bkz. RUH ve KAİNAT, Cilt 3, Sayfa 832 ve devamı)

 Yayın Tarihi:22 Ekim 2014 

<< ÖNCEKİ BÖLÜM
 

© Astroset 2003-2014