Metafizik

WWW.ASTROSET.COM

 

UYKU ve RÜYA

Hazirlayan: Selman Gerçeksever

  Öz benliğin bedensel ben ile bağlantısının beyindeki şuur merkezi aracılığıyla olduğunu biliyoruz. Uykuda olmadığımız zamanlarda , şuur(beyin); sadece şuur üstüyle değil, çevre(enkarnasyon ortamı) ile de beş duyu aracılığıyla daha yoğun bir şekilde bağlantılıdır. Farklı bir söylemle, enkarne varlık uyanık durumdayken, bir yandan öz benliğiyle (şuur üstü ile) bir yandan da enkarnasyon alanıyla bağlantı durumundadır(yâni her iki yandan tesirler alır durumdadır) ama daha çok çevreden. Bu şekilde öz benlik, kendi şuur ötesinden gelen gerekliliklere(îcaplara) göre, kendisinin bir tezâhür uzantısı olan fizik bedeni yönetir. 

  Öz benlik, bu yapılanma içinde beyindeki şuuru kullanarak fizik bedeni yönetir ve ondan yararlanır. Bedensel ben(fizik beden) uykuya dalınca, durum biraz değişir: Beyindeki şuur merkezlerinin enkarnasyon ortamı(dış âlem) ile bağlantısı büyük ölçüde kesilmiştir. Bu durumda şuur, şuur dışına daha çok bağlıdır/açıktır ve şuur ötesi ile daha çok ilgilenir durumdadır. Buna “şuurun (ve şuura bağlı merkezlerin/istasyonların) kendi içine dönmesi” deniyor. Uyku durumunda şuur, enkarnasyon ortamına karşı pasif ama şuur ötesine karşı aktif haldedir. Uyku durumunda şuur(ve bağlı merkezler) enkarnasyon ortamının(günlük yaşamın) bağlarından kurtulmuş olduğu için, o günkü kazançlarının sonuçlarını(izlenimleri ile görgü ve deneyim birikimini) şuur dışına aktarmak için, şuur dışını önceki kıyas bilgileriyle ilk/ön muhasebesini rahat rahat yapar. Bu ön muhasebe sonucu, şuur dışına uykuda aktarılan bilgiler bir ömür boyu orada biriktikten sonra, ölüm ötesinde asıl/esas muhasebeden geçirilir ve ondan sonra, önceki(şuur altındaki) öz bilgilere katılır. Görülüyor ki, beyindeki şuur merkezi uyanıkken dışa (dış dünyaya /günlük yaşama) karşı etken iken, uyurken iç dünyaya karşı aktiftir. 

  Şuur merkezinin bu etkinliği, gün boyunca uyanıkken edindiğimiz izlenimler ile, görgü ve deneyim birikimimizin kıyas bilgileriyle ön muhasebesini yaparken bunları şuur dışına aktarmaktan ibarettir. Bu önemli iş için şuurun dış dünya ile olan bağlantısının iyice zayıflaması, yâni bedenin tamâmen, hatâ derin uykuda olması gerekir. 

  RÜYA VE MEKANİZMASI: Uyku ve uyanıklık farklı şuur halleridir. Uyanıkken beynin şuur merkezi dışa yönelik olarak etken iken, uykuda; iç dünyamıza yönelik olarak, günlük birikimimizi şuur dışına aktarmakla meşgûl ve dolayısıyla edilgendir. Bu arada “görülen” rüyaların iki tesir kaynağı vardır: Bunlardan bir yataydan (enkarnasyon ortamından/çevreden), ikincisi de düşeyden(şuur ötesinden) gelen tesirler. 

  Uyku sırasında öz benliğin(dolaylı olarak da beynin) en önemli işi o günkü bedenli uygulamaların muhasebesini/ değerlendirmesini kıyas bilgileriyle yapıp, şuur dışına aktarmaktır. Öz benlik(asıl kendimiz) böyle varlıksal önem taşıyan bir işle meşgûlken; örneğin, komşudan gelen bir gürültü, sokaktan geçen arabanın sesi ya da yağmakta olan yağmurun pencere kenarında çıkardığı tıpırtılar vb.vb. uyuyanı uyandırmayacak şiddette ise, şuur merkezi söz konusu işini kesintisiz sürdürür ama bu yan tesirleri de şuur dışı kanalıyla şuur altına aktarır. Başka türlü bir söylemle, yataydan gelen ama bedeni uyandıracak kadar güçlü olmayan tesirleri de şuur altına aktarır. Ancak, yan/ yatay tesirlerden biri bedeni uyandıracak şiddette olursa, bu etki/uyaran şuur merkezinin dikkatinin içten dışa dönmesine neden olur ki, o zaman birey “uyku şuur hâli”nden “uyanıkık şuur hâli”ne (kısa süreli de olsa) geçer. Şimdi biz, bedenin uyanmadığını varsayarak yazımızı sürdürelim ve uyku sırasında neler olup bittiğini görelim: 

  Varsayalım ki, sağdan sola dönerken ayak baş parmağımız karyolanın soğuk demirine dokundu… Bu dokunuşla ayaktan gelen tesir, saniyenin kesirleri içinde şuurdan şuur dışına geçerek şuur altına yansıyınca, orada kayıtlı bulunan sayısız izlenimlerden kendisine uygun olanlardan birini/birilerini rastgele “yakalar” ve orada bir dalgalanma/hareketlenme oluşur ve böylece şuur altında bir imajinasyon etkinliği kontrolsüz olarak başlar(145). Beyin ötesinde(şuur altında) başlayan bu hareketlenmenin (şuur dışı kanalıyla) şuur merkezine (beyine) yansıması kaçınılmazdır. Şuur merkezine yönelik bu hareketlenme şuuru harekete geçirecek kadar güçlü ise, bu imajları fark eder ve uyanıklık durumuna geçer. O anda “görülmekte” olan rüya da net olarak anımsanır. Ama şuur altından gelen tesir şuur merkezinin moleküllerinde bir hareketlenmeye neden olamayacak kadar zayıfsa, şuur merkezi, kendi günlük izlenimleri şuur dışına aktarma işini sürdürür ve dolayısıyla rüya da “görülmez”. Rüya sırasında şuur altından kaynaklanan ve beyine yönelmiş bulunan imajlar, olabildiğince dünya realitelerinin görünümüne bürünerek şuura yansırlar.

 

 Günlük konuşmalarımızda/yazılarımızda rüya için “görmek” sözcüğünü kullanırız ama o, görülen bir şey değil; daha çok, imajinasyondur. Şuur altındaki imajinatif hareketlenmenin şuura yansımasıdır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, söz konusu hareketlilik, şuura yansıyacak ve şuuru harekete geçirecek şiddette olmayabilir. O zaman rüya “görülmez”, daha doğrusu rüya oluşmaz/ortaya çıkmaz. Uyuyan kişi yukarıda belirtilen yatay kaynaklı tesirlerle rüya görebildiği gibi, düşeyden kaynaklanan tesirler nedeniyle de rüya görebilir. Örneğin, vazifeli/rehber bir varlık kişiye rüya göstermek isteyebilir. Böyle bir gereklilik otaya çıktığı zaman, o kimsenin öz benliğinin  şuur üstüne(öz benliğin onayı ile) göstereceği rüyayla ilgili tesirler gönderir. Şuur üstüne gönderilen bu tesir şuur dışı kanalıyla şuura yansır ve oradaki moleküllerin titreşimini artırır. Şuura yansıyan bu tesirler gösterilecek rüyanın konusuna ve amacına göre şuur dışının malzemesine bürünmüştür. Bu malzeme günlük yaşamın izlerinden/izlenimlerinden oluşmuş birikimdir. Başka türlü bir söylemle, şuur üstünden çıkıp gelen tesirler; kişinin o geceye kadarki yaşamının kendisine kazandırdığı dünyasal görgü ve deneyim birikimini oluşturan malzeme yığını içinden, gösterilecek rüyanın konusuna uygun olanlarına bürünerek şuura yansır. Uyku sırasında şuur, büyük ölçüde şuur dışına yönelik durumdadır ve şuur üstünden gelen ve belli bir rüyayı “gördürmeye” yönelik tesirler, şuur dışında zâten var olan malzeme birikimi içinden belli izlenimleri uyandıracak olanlar seçilmiştir(146).  

  Görülüyor ki, belli bir rüyayı “göstermek” isteyen varlık şuur dışında zâten çokluk ve çeşitlilik hâlinde bulunan malzemenin(yâni dünyasal birikimin)içinden, uyuyan kişiye göstermek istediği rüyanın konusuna/amacına uygun olanlarını şuura yansıtacak şekilde tesir gönderir. Yataydan kaynaklı tesirlerle “görülen” rüyalar daha dağınık, belirsiz ve sönük iken, düşeyden(şuur üstünden) kaynaklı tesirlerle “görülen” rüyalar daha belirgin, canlı ve derin izlenimlidir(146). Düşeyden gelen tesirlerle kişiye gördürülen rüyalar genellikle özel(kişiye özel) öğeler ve amaçlar içeren rüyalardır. Bu amaçlar/öğeler şunlar olabilir: Gelecekle ilgili olayları(ya da bunlardan kesitler) bildirmek, herhangi bir duruma/tehlikeye karşı uyarılarda bulunmak, bâzı bilgilerin sezgilerini vermek vb.vb. olabilir. Evrende olup biten her şeyin olduğu gibi enkarne varlıklara yönelik şuur üstünden gelen  tesirlerle “gördürülen” rüyalar da Ünite’nin(**) kontrolu(ve dolayısıyla Aslî İlke’nin gerekleri)(**) dışında değildir. Yataydan kaynaklanan tesirlerle görülen rüyalar da bu evrensel kuralın kapsamındadır. Kişi, gördüğü rüyayı rastgele, bağlantısız ve “anlamsız” denebilecek sözcüklerle dillendirip, “Rüya bu işte…” deyip geçebilir ama hiçbir rüya, özü ve amacı bakımından rastgele, anlamsız ve tesâdüfen görülmüş/gösterilmiş değildir. Evrende; gereksiz, anlamsız, abes ve yersiz hiçbir oluş/olgu yoktur.  

  Özetle belirtmek gerekirse, şuur üstü kaynaklı tesirlerle görülen rüyalar şuur dışındaki birikimlere bürünerek şuura yansır. Yataydan gelen tesirlerin neden olduğu rüyalarda ise, bâzen şuur altından alınmış materyallere bürünerek rüya öğeleri olarak şuura yansır. Bununla beraber, belli bir rüyayı göstermek isteyen vazifeli/rehber varlık, amacının gerçekleşmesi için eğer gerek görürse, sâdece şuur dışındaki bilgilerden değil; aynı zamanda, şuur altındaki(geçmiş yaşamlarla ilgili) bilgilerden de yararlanır.

(**) “ünite” ve “aslî ilke” kavramları için bkz. www.astroset.com   

(http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/newage/ink2.htm)  

(http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/newage/ink1.htm)  

  Rakamlar İLÂHÎ NİZAM ’dan alıntılamaların sayfa numaralarıdır.

 Yayın Tarihi:01 Mayıs 2018 

 

© Astroset 2003-2018