Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

 

Evrensel Yasalar

İNSAN EVRENDEKİ YASALARI BİLİP UYGULADIKÇA TEKAMÜL EDER !

Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık. Ve bizim buyruğumuz tektir, göz açıp kapayıncaya kadar olup biter.  Kamer Suresi 49-50 Ayet

Evrenin en önemli problemi, onun içindeki uyumu anlamak, yasalarını bulmak ve aynı nefesi aynı zamanda alıp vermektir. Bu çok ileri bir evrenin realitesini oluştursa da, dünya insanının giderek bu uyuma yaklaştığı da bir gerçektir. Şunu iyi biliniz ki, vicdanınızın ve idrakinizin kademe kademe mükemmelleşmesi, ancak evrendeki yasaların bilinmesiyle mümkündür. Sadıklar Plânı-Celse: 152

Günümüz insanı ciddi bir kaotik etki ve kargaşa içinde yaşamakta, neyin ne olduğu, kimin doğruyu söylediği hakkında şüphe ve şaşkınlık içinde yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Bu kargaşa, karmaşa ve kaos bir devrenin kapanıp yenisinin başlayacağının işaretidir. Kaos arttıkça problemleri çözmek için kullanılan eski yöntemler işe yaramaz hale gelir ki, şimdi tam da bunu yaşamaktayız.
Gerçekliğin kumaşı değişiyor ve biz hangisi kumaşın önü, hangisi arkası ayıramaz hale geldik. Artık eskisi gibi, bu olayın ardından şu gelir diyemez olduk. Dünya tarihimizin satranç tahtasında büyük bir değişim var, piyonları eskisi gibi istediğimiz yere yerleştiremiyoruz.

İşte tam da şimdi zaman ve mekanın dünyasal baskısından kurtularak içe dönmek, kim olduğumuza ve gerçekten ne istediğimize bakmak ihtiyacı içindeyiz… Bu durum bize, iç gücümüzü harekete geçirmek için yeni bir fırsat sunuyor. Hep yaşamın kendisine değer vermeye alıştık oysa artık önemli olan yaşamın kendisi değil, yaşamı nasıl yaşadığımız…
Çok yoğun bir baskı altındayız, doğru! Baskı giderek de artıyor… Baskıların artışı, neler olup bittiğini anlayabilmek için bizim hem mücadelemiz hem de fırsatımız… Çok yoğun görünen baskılar aslında bizi yüksek ruhsal kimliğimize, öz varlığımıza yönelten dönüştürücüler…

Artık bizi şekillendiren şey hayatımızdaki olaylar değil, onlarla ilgilenme biçimimiz olmaya başlıyor, yasalara uyum ve yasaları tanımak konusu da tam bu noktada devreye girecek. Zaman içinde anlayacağız ki, ne kadar yasayı iyi tanır ve uygulama gayreti içinde olursak, yaşam bizim için o kadar kolaylaşır ve rahat akar…

Yasalar biz istesek de, istemesek de var ve onlara uyumlu olmak gerekiyor yani olup biten her şeyin esası yasalara uyulması fakat uyulmuyor. Uyulmayınca zorlayıcı tekamül süreçleri devreye giriyor. Tekamül sürecinin insanı oradan oraya sürükleyen dalgaları arasında da yasalara uymak öğreniliyor. Biz ancak yasalara uyduğumuz ölçüde tekamül etmiş oluyoruz. Ne oranda uyarsak, o oranda gelişmiş biriyiz demektir yani şimdilerde moda olan sahte özgürlük anlayışları, evrensel yasaların işleyişi açısından geçerli değil… İnsanlar tarafından çıkarılmış, yasayı uygulamamak için, canının istediğini yapmak için uydurulmuş bilgilerdir… İşin aslının böyle olmadığı bu uyanış günlerinin hayli ilginç, şaşırtıcı ve biraz da ürkütücü olayları ile oldukça geniş bir kitle tarafından anlaşılır durumda olacağı günler içindeyiz… Tekamül süreçlerimiz biz tam uyum sağlayana kadar devam ediyor. Burada ana hedef nedir derseniz? “Ana Hedef Yasaya Uymaktır.” Yasalarla uyum bir yaşam biçimi olana dek çeşit çeşit sahne ile karşılaşıyoruz. Yaşanan sahne, bizi yasaya uyumlu hale getirmek için vazife organizasyonları ve rehberlik sistemleri tarafından hazırlanan bir mizansen sadece… Yasaya bir anda tamamen uymak mümkün olmadığı için her yeni yaşamda, o yasalara biraz daha uyumlu hale geliyoruz.. Semavi Yönetim Sistemleri ve onun yüce vazifelileri adeta minik bir vahşiyi eğitir gibi bizi eğitiyor... O nedenle de, tekamül ağır ağır oluyor. Çok yaşam ve çok sahne var ama hepsinin tek bir hedefi var o da yasalara uymak… Aslında hiç de bizim sandığımız gibi değil olaylar, hepsi illüzyon, o yüzden de tüm ruhsal öğretiler, her şey gelip geçicidir der. Sen yasaya uyuyor musun? Onu soruyor çünkü tek konu bu… Herkesin yasaları öğrenmesi gerekiyor. Onları öğrenme aşaması uzun sürebiliyor. Bu çok ilkel ırklar için ağır ağır ilerleyen bir terbiye süreci.
Bizim hayat dediğimiz şey aslında yasalara entegrasyondan başka bir şey değil, bu olaylar yok sadece mizansenler ama öylesine gerçek mizansenler ki, içinde yaşarken tekamül edebiliyoruz. Gerçek, yasaları öğrenmek. Bu mizansenler ise işin illüzyon kısmı. Çünkü bu mizansenler aracılığı ile halet yaşıyoruz. Acı çekip dayak yiyoruz. Dayak yiye yiye yasalara uymayı öğreniyoruz.

Konuya biraz da astronomik açıdan bakacak olursak, gezegenimiz aslında yuvarlak bir ateş topu. İçinde sürekli kaynayan sıvı halde ateş tabakası var, üstelik sürekli dönüyor. Ama öyle bir ahenk içinde dönüyor ki, binalar ayakta kalıyor ve biz her tarafı düzlük halinde görüyoruz, oysa güneşin etrafında dönüp duruyoruz. Ateş ile bizi ayıran toprak tabakası hiç de sandığımız kadar kalın değil ve o sıvı ateşin üzerinde yüzüyor adeta. Eğer o yasaları düzenleyenlerin koruması ve takibi olmasa, yer kabuğundaki veya mağma tabakasındaki değişiklikler bizi yutar, un ufak eder. Var olmamız gibi gezegen üzerinde varlığımızı sürdürebilmemiz bile bir mucize … Tekamül edebilmek için Evrensel Yasalar ve işleyişine şöyle bir göz atacak olursak, belli başlı birkaç temel yasayı saymadan geçemeyeceğimizi görürüz…

Yasa Nedir? Yasalar, tüm evreni kapsayan, işleyişi evrenin her köşesini etkileyen yaratılış sistemleridir. Yasalar Kadir-i Mutlak Yaradan Allah’ın “Ol Emri” ile oluşmuşlardır. Yasalar Yaratan Yaratıcı Gücün Asli Prensibin aracılığıyla önce Varlıksal İlkeleri var etmesiyle; belli bir hiyerarşik düzenin harikulade ahengi içinde ilkelerin kademe kademe yasa olarak madde evrenine girmesi ile gerçekleşirler.

Bilebildiğimiz Genel Yasalar Nelerdir?

Bir ve Birlik Yasası: Bir ve Tek Olan Bütünsel Varlık, mutlak anlamda sonsuz ve anlaşılmaz olan ve kendi kendinin sebebi olan Kadir-i Mutlak Yaratıcının bilgisinin tezahürüdür. Tüm evrenlerde var olmuş ve var olmakta olan her şey O’nun bilgisinin tezahürüdür. Bildiğimiz/bilemediğimiz tüm tezahürat bu bilgi enerjisinin çokluk ve çeşitlilik halindeki görünümüdür. Bütünsel Varlık, bünyesinde Varlıksal İlkeleri de taşıyacak şekilde var edilmiştir.

Eşitlik Yasası: Yaradan tarafından var edilen; form değil, özdür. Tezahürat âlemini oluşturan formlar bu “öz” den oluşmuştur. O halde, tüm tezahürat birimleri “Öz” itibariyle “BİR” ve aynıdır. Bundan dolayı da, her şey özü itibariyle Yaradan karşısında eşittir. Her insan var oluş itibariyle bir ve eşittir. Hepsi aynı Tanrısal öze ve güce sahiptir. Fakat dış bir gözle bakıldığında dünyada eşitsizlikler görülmektedir. Neden bir insan Afrika da fakirlik çekerken bir diğer insan zengin bir ailede doğmaktadır? Bu görünürdeki eşitsizlik sadece bir aldanmadır. Aslında her insan bu oyun sahnesinde alması gereken rolleri bürünmektedirler. Ve tekamüllerinin gerektirdiği yaşamda ve var oluşta meydana gelmektedirler. Ama içsel olarak hepsinin özünde aynı Tanrısallık ve kutsallık yatmaktadır. Her insan bu dünyaya bazı dersleri deneyimlemeye ve bu deneyimlerle daha iyi bir seviyeye tekamül etmeye gelmektedir. Bu yüzden tüm öğretiler burasının bir ders yeri, gerçek olmayan bir oyun sahnesi olduğunu vurgulamaktadırlar. Haliyle bu dünyada dışarıdan bakıldığında yoğun acılar, eşitsizlikler ve dengesizlikler gözükmektedir. Ama altta yatan şey herkesin alması gereken dersler olduğudur. Kimisi açgözlülükle, kimisi parayla, kimisi sağlıkla kimisi eğitimle sınanmaktadır. Herkesin sınandığı konu ve yaşam tarzı ayrıdır. Bazen bu sınamalar ortak olur bazen ayrı ayrı. Ama herkesin amacı tektir, daha iyi bir frekansa yükselmek üzere tekamül etmek. Bu yüzden herkese eşit fırsat verilmiştir. Bedensel olarak eşitsizlikler gözükse de ruhsal potansiyellerde tam bir eşitlik vardır. Özellikle dinler ve diğer öğretilerde bu eşitliğe parmak basmıştır. Bu yüzden aslında kişileri sorgulamak ve onları yadırgayıp dışlamak doğru değildir. Herkesin yaşadığı deneyime saygı duymak ve onun da içindeki potansiyelden dolayı anlayışla karşılamak gerekir. Yani tasavvuf deyimiyle Yaratılanı Yaratan’dan ötürü hoş görmemiz gerekmektedir.

Seçme Özgürlüğü Yasası: Seçme Özgürlüğü Varlıksal Eşitlik İlkesi'nden Kaynaklanır BİR olan Yaradan tek bir eylemle Varlığın özünü var etmiştir. Bu eylem, formlara bürünerek tezahür edecek olan Varlığın yapısını Tanrısal İlkeler'le donatmıştır. Aynı varlıklar bir seferde yaratıldıkları için özde BİR'dirler ve özlerinde aynı Varlıksal İlkeler'i taşıdıkları için de Tanrı karşısında ve bunun doğal sonucu olarak birbirleri karşısında da kayıtsız şartsız eşittirler. İşte, bu Eşitlik İlkesi'dir ki varlıklara sınırsız bir Seçme Özgürlüğü sağlar. Her Varlık Sınırsız Ölçüde Seçme Özgürlüğüne Sahiptir. Yaradan Sonsuzdur; Yaradan'ın yarattığı da sonsuzdur. Sonsuz Olan'dan sonlu bir varlığın sadir olması abestir. İşte, aynı mantığa göre Varlık, sınırsız bir seçme özgürlüğüne sahiptir. Buradaki özgürlük zıddı olmayan bir kavramdır. Yani karşıtı tutsaklık olan bir özgürlükten söz edilmemektedir. Bu, tezahür öncesi mevcut olan ve dolayısıyla zıddı olmayan ve de zaman ve mekânla sınırlı olmayan bir özgürlüktür. Başka bir ifadeyle bu, Varlığın tezahür etme özgürlüğüdür.

Teksir ve Çalışma Yasası: Teksir, kelime bakımından çoğalma demektir. Bu yasa var oluşun sürekliliğini sağlayan yasadır. Canlıların çoğalması, soylarının devamı, türlerin çeşitliği bu yasanın bir tezahürüdür. Tüm varlıkları faaliyet içinde tutar ve var oluşu her an sürekli kılar.

Tedriç Yasası: Tedriç yasası her şeyin kademeli bir süreçten geçtiğini ifade eder. Yani her şey derece derece ilerlemektedir. Hayatımıza baktığımızda hiçbir şey aniden olmaz. Her şeyin bir basamağı vardır. Önce başlangıç sonra ara basamaklar ve nihayetinde sonuç olacaktır. En basitinden bir iş yerinde terfi etmek istiyorsak, kademe kademe ilerlemeli ve yavaş yavaş yöneticilik basamağına yükselmemiz gerekir. Ya da hamile kalma sürecinde aylık aşamalar vardır. Embriyo yavaş yavaş (kademe kademe) aşamalardan geçerek bir birey olmaya başlar.

Tekamül Yasası: Tedriç yasası aynı zamanda tekamül yasasının işlerliği için de geçerlidir. Tekamül yolunda adım adım ilerlemekte ve bazı basamaklardan geçmekteyiz. Çizdiğimiz yol ve seçimlerimizi bu basamakları geçmek üzerine kurarız.. Tekamül yasa gereği en sağlıklı ilerleme aşama aşama olandır. Bir anda tekamül edilemez, arada yaşanması gerekenler vardır. Bu da sebep-sonuç yasasına bağlıdır.

Sebep-Sonuç Yasası: Evrende her şeyin birbiri ile bağlı olmasını açıklayan bir yasadır. Tesadüf olayını ortadan kaldırır. Her şeyin bir nedeni vardır. Bu nedenler, sebepler bizim gördüğümüz bir zincirleme olaylar dizisi ile daha üst yönetici bir ruhsal iradenin madde evreninde mekan tutması ile gerçekleşir. Sebep-Sonuç Yasası tüm yasaların özüdür. Bu yasayı anlamadan bilinçli tekamül zordur. Tüm evreni kaplayan bir ağ ve görünmeyen düzen gibi düşünülebilir. Etkinin nereden geldiği görülmese de bir sebebi olduğu aşikardır. Hayatımıza odaklandığımızda başımıza gelen her şeyin bir sebebi olduğunu ve bu sebeplerin bir sonuca ulaştırdığını keşfederiz. Genelde bu olan olaylar sınavlardır ve almamız gereken dersler vardır. Hayatta başımıza gelen her şeye bu yüzden, “Neden ben? Niçin?” demek yerine; “Bunun sebebi nedir? Benim buradan almam gereken ders ne olabilir?” Şeklinde bir yaklaşım sergilememiz gerekir. Çünkü yatan sebepleri idrak ettiğimizde sonucu tahmin edebilir ve ona göre almamız gerekeni alıp hayatımıza devam edebiliriz. Yoksa benzer sınavlar tekrar tekrar gelebilir. Bu açıdan aslında tesadüf diye bir şey söz konusu olamaz. Çünkü evrende tesadüf olsaydı beraberinde bir kaosu getirirdi ve kaosta yıkımı, yok oluşu sağlardı. Baktığımızda bir yok oluş ve yıkılım yoktur. Düzen kendi akışında devam etmektedir. Haliyle tesadüfler aslında “anlamlı rastlantılardır”. Bunun parapsikolojideki diğer bir incelemesi de eşzamanlılıktır.

Düalite Yasası: Maddenin halden hâle ve şekilden şekle girmesinin ve hareketlenmesinin, düalite yasası ve değer farklanması mekanizmasıyla olduğunu; ruh ve madde birlikteliğinin evrendeki asli görünümünün düalite olduğunu anlatır. Evrende her şeyin bir zıddı olduğunu, zıt olan her şeyin aslında aynı şeyler olduğunu, sadece derecelerinin farklı olduğunu söyler. Bu yasayı anlamak bir duygu ile savaşmak yerine onu ölçeğin diğer ucundaki zıt duyguya yönlendirebileceğinizi bilmenize yardım eder.

Çekim ve Benzeşim Yasası: Bu yasa evrendeki galaksileri, güneş sistemlerini ve gezegenleri bir arada tutan külli çekimin dışında benzer şeyin benzeri çekmesini de sağlayan yasadır. Bakıldığında gezegensel çekim ile metafiziksel çekim yasası arasında bazı farklar vardır gibi gözükse de özünde yoktur. Çekim Yasası aslında evrensel sevgi enerjisinin her şeyi özden harekete geçirmesi ve birbirine doğru çekmesini de anlatır. Çekim Yasasının bir diğer dalı ve yardımcı yasası da benzeşim yasasıdır. Külli çekim yasası bir yandan da insanlar ve canlılar arasındaki duygusal anlamda sempatizasyonu da sağlayarak, insanları bir arada tutan sevgi bağı tarzında da tezahür eder. Bu konuda birçok bilgi olduğu için analoji yani benzeşim yasası ile birlikte ele almak gerekir. Çünkü çekim yasasını harekete geçiren benzeşim yasası ve kişinin istekleridir. Analoji yani Benzeşim Yasası gereği, kişisel istekler kuantum düşünce etkisinin yayılımı ile bazı şeyleri müspet ya da menfi bize çekilmesinde rol oynarlar.

Yardımlaşma ve Dayanışma Yasası: Yaşam ve ilerleme serüveninde insanlar arasındaki yardımlaşma ve dayanışmadır. Atalarımızın tabiriyle “Bir elin nesi var iki elin sesi var.” fikridir. Hepimizin kendimize has özellikleri ve yetenekleri vardır. Kimimiz iyi bir müzisyenken kimimiz iyi resim yaparız yada kimimiz sağlık konusunda iyiyizdir. Bu yönelimler ve yetenekler bizleri farklı alanlara ve meslek gruplarına iter. Böylelikle toplumu oluşturan yani bütünü oluşturan bir yapı ortaya çıkar. Bu yapıda her insan üstlendiği meslek ve yetenek dahilinde insanlara yardımcı olur. Psikolog, psikolojik sorunlarda, doktorlar fiziki sorunlarda, bir çöpçü temizlik konusunda, bir mühendis hayatı kolaylaştırmayla ilgili konularda, öğretmen hayatı öğretmek konusuyla emeğini ifade eder. Ve bu şekilde herkes üstüne aldığı görevle bir dayanışma meydana getirir.
İşte bu yardımlaşma, dayanışma yasasının tezahürüdür. Dayanışmanın olmadığı bir toplum, aile ve arkadaşlık yıkılmaya, dağılmaya mahkumdur. Hiç kimse kusursuz değildir ve bir kişinin kusuru başka bir kişinin yetisi ve karakteriyle tamamlanabilir. Bu şekilde kişi başkalarına yardım ederken, kendi kusurunu da başkalarından yardım alarak tamamlar. Ve bir dayanışma birliği oluşur. Bu bizim tamamlanmamız ve tekamül yolunda ilerlememiz için şarttır.

Aslında hayatımıza iyi kötü giren herkes bizim tekamül yolumuzda bize bir şeyler katmak için girmiştir. Hepsi özdeki anlaşmada bizim seçtiğimiz yolda, ilerlemek için ihtiyaç duyduğumuz insanlardır. Haliyle bizlerde başkalarının tekamül yolunda hizmet eden insanlarızdır. Dayanışma ile birlik oluşur ve birlik ile ancak tekamülü tamamlarız. Tek başına, başkalarıyla bir dayanışma içinde olmadan tekamülün olması söz konusu olamaz. Mutlaka hayatımızın devrelerinde girmesi gerekenler girerek ve çıkması gerekenler çıkarak bizim ilerlememize yardımda bulunacaktır. Bu yüzden dayanışma yasası hayatın devamı, birleşip, bütünleşmek ve tamamlanarak tekamül yolunda ilerlemek için olmazsa olmazdır. Bu yasa gereği insanlarla dayanışma içinde olmalı ve bu şekilde sağlıklı olarak hayatımıza devam etmemiz gerekir. Hayatımıza giren her insan aslında bir yandan bize hizmet etmektedir. Ve tabi ki bizde ona bir şeyler katmaktayızdır. Bu yüzden çevreyle uyum, ahenk ve yardımlaşma insanlığı, toplumu ve bireyi sağlıklı olarak ilerleten temel şartlardan biridir.

 
Kaynak: Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği-Varlıksal İlkeler | Ruh ve Madde Ciltleri

 Yayın Tarihi:15 Kasım 2020 

 

© Astroset 2003-2020