Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

 

Kendini Bilmek

Hazırlayan : Selman Gerçeksever  

Mikrosundan makrosuna kadar yaratılmış olan her şey birer birim düalitedir(*). Birim düaliteler hem tesir alır, hem tesir yayar. Durum böyle olunca, olaylar silsilesinden ibaret olan yaşam içinde ömür boyu, tesir bombardımanı altındayız demektir . Çünkü sadece bizim yaşam ortamımız ve kendimiz değil, tüm evren tesirler ağıyla örülüdür. “Otomatik gelişim düzeyinin yarı idrakli”(**) enkarneleri olarak aldığımız tesirlere göre hareket eden canlı “makineler” gibiyiz sanki...

Bu anlamda “uyur gezer makineler” durumundan kurtulmak, yâni ezoterik anlamda “uyanmak” ve makinelikten kurtulmak için kendini tanıma/bilme duyarlılığı içinde idraklenip şuurlanmak durumundayız. Zâten yaşamın ve var oluşun amacı da bu değil midir? Bunun önündeki en büyük engel kendi nefsaniyetimizdir. Akıl vicdan nefsin egemenliğinden kurtarılmadıkça, insanın kendinin gerçek doğasını tanıma konusundaki başarısı hemen hemen olanaksızdır. Dolayısıyla önce ham yanımız olan nefsaniyetten(onun zaaflarından, özelliklerinden, kabalıklarından vb.) başlamak gerek. Bencilliğin iplerinden kurtulmadıkça, gerçek anlamda özgürlüğe kavuşulamaz.

Gerçek ve kalıcı özgürlük ve hatta mutluluk/iç huzuru, nefsâniyet ve maddecilik bağlarından kurtulmak ile gelir. Bunun anahtarı KENDİNİ BİLMEKTİR. Bilmek ise uygulamakla olur. Kendini bu anlamda bilmeyen, yani kendi gerçek doğasından habersiz birey günlük yaşamda bencilliğini zevkli bir hilekârlıkla kendine ve başka varlıklara yutturmaya çalışır. Nefsaniyet duygusallığın kaynağıdır. Kendini tanıyıp, nefsaniyetini söndürme çabası göstermeyenlerin gelişmekte oldukları kuşkuludur. Daha doğrusu bunlar, maddeye saplanmış ve oldukları yerde patinaj yapma etkinliği içindedir. Ya da buna “alan tarar şekilde gelişmek” de denir. Yâni “dön baba dönelim...”

Nefsinin arzularına bağımlı olan birey kendi gerçeğini unutur. “Kendinden habersizlik, kendini bilmezlik” de denebilecek bu durum bir bakıma “varoluşsal anlam boşluğ”udur. Hangi dinden olursa olsun, bu anlamda kendini bilmeyenin Rabbi, kendisidir; kendine tapar, kendi realitesini putlaştırmıştır. Yukarıda belirttiğimiz anlamda, kişi uyanmadan kendine yönelik putperestlikten kurtulamaz. “Kendini bilmek, sevmeyi öğrenmek ve BİR’in yasalarına göre hareket etmek ruhsallığın özüdür.” (Ergün Arıkdal, RUHSALLIK ÜZERİNE DENEMELER)

Kendini bilmek/tanımak bu kadar önemli ise, neden çoğu insan bu konuda yeterince çaba sarf etmez? Bu soru karşısında ilk akla gelen “yaşam planı” konusudur. Varlık, enkarne olmadan önce hazırladığı yaşam planında, doğrudan kendini tanımak duyarlılığı gibi bir konu yoksa, bu yönde uygulamalar yapması gerekmiyorsa, bu olmaz. Varlık bu noksanını önceki bedenlenmelerinde ya halletmiştir ya da bundan önce yapması gereken başka işleri vardır; o işleri, o alt yapıyı tamamladıktan sonra, sıra kendi gerçek doğasını merak etmeye gelecektir...

Kendini bilmeye/tanımaya yönelik söz konusu kayıtsızlığın daha pratik ve göz önündeki bir nedeni de, küçük
yaşlardan başlayarak ailelerin ve toplumun koşullandırmalarının “tozu toprağı”(“örtüleri”) altında kalan gerçek benliğin, giderek görünmez hale gelmesidir: Bize, kim olmamız gerektiği, nasıl düşüneceğimiz, neye inanacağımız, kimleri dost edinip kimlere düşman olacağımız, hayatta nelere değer vereceğimiz, nasıl bir iş, nasıl bir eş seçebileceğimiz, kimlere, nasıl davranacağımız dikte edilir. Zaman geçtikçe, hem bu koşullanmaların etkisi, hem de çevremizdeki insanlar tarafından onaylanma arzusuyla, kendimiz olmaktan çıkıp bir bukalemuna dönüşür, ortama uyum sağlamak için durmadan renk değiştiririz(“sahte benlikler”)(***).
  Oysa, güçlü insanların ortak özelliklerinin başında, tüm bu karmaşa içinde kulak verdikleri “kalplerinin sesini” akıl süzgecinden geçirmeleri ve kendi değerlerini oluşturabilmeleri gelir. Kişinin, kalbinin/vicdanının sesini dinleyebilmesi, nefsini ne kadar kontrol altına almış olmasıyla doğru orantılıdır. Kaba nefsin hezeyanları, kulak tırmalayıcı parazit gibidir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, vicdanını ve aklını nefsinin egemenliğinden kurtarabilmiş erdemli bilge insanlar duygu ve düşüncelerinin farkındadırlar; neyi, neden istediklerini ya da istemediklerini bilirler. “Uyanmış” ya da uyanma yolunda olanlar da bunlardır.

(*) birim düalite: İLÂHÎ NİZAM ve KÂİNAT, syf. 24,26,41.
(**) yarı idrakli: a.g.e. syf. 3,50,58,60,77,101,135,172,180,197.
(***) sahte benlikler: https://www.facebook.com/events/d41d8cd9/sahte-benliklerimiz-ve-
maskeler/1902609979968539/

 Yayın Tarihi:25 Ocak 2021 

 

© Astroset 2003-2021