1.
VARLIĞIN BİR'LİĞİ İLKESİ
Varlik, sonsuz olan Yaradan'in tezahürü
ya da yansimasidir. "Varligin Bir'ligi" Ilkesi'ni
anlamaya çalisirken önce, Yaradan kavramini ele almak gerekir.
Yaradan'in Bir'ligi
Yaradan mutlak ve sonsuzdur. Bundan dolayi
beserî ve göreceli olan isim ve sifatlar O'nu tanimlayamaz. Hiçbir
seyle kiyaslanamayan ve sadece Kendisine benzeyen Yaradan, hiçbir
seyden etkilenmez ve degismez.
Varlik'ta Yaradan'a ait hiçbir zerre
yoktur. Bu cevher farkliligi sebebiyle O'na ulasilamaz. Bununla
beraber Yaradan, Varligi'yla, kanunu vasitasiyla irtibattadir
(Zat'i bakimindan degil).
Sonsuz boyutlarin, mekânin ve zamanin
sahibi olan Yaradan, Varlik tarafindan anlasilamaz. Yaradan'i
Zat'i bakimindan degil, sadece tezahürlerini gözlemekle
anlamaya çalisabiliriz. Var olan her sey O'nu sembolize eder.
Kâinatin düzeni Yaradilis Kanunlari'yla
saglanir. Varlik sonsuzluk içinde bu Kanunlari ögrendikçe
Yaradan hakkinda bazi sezgilere varabilir. Esasen Yaradan
kavrami veya Yaradilis Kanunlari, o Kutsal Tohum, farkinda olsun
ya da olmasin her varliga dagilmis ve onlarin yapilarina nüfuz
etmistir. Merkezi her yerde, dis yüzeyi hiçbir yerde olan küre
sembolizmi de ayni seyi ifade eder.
Mutlak hareketsizlik ve denge hâlinde olan
Yaradan BIR'dir, TEK'tir ve AYNI'dir.
Var Etme Eylemi
Hiçbir varligin asla anlayamayacagi bu
eylem, ancak Yaradan'a ait bir Bilgi'nin sonucudur.
Yaradan'in tek bir eylemi vardir; o da
Varlik meydana getirmektir. Tek olan Yaradan'dan yansiyan yegâne
sey Varlik'tir. Yaradan ve Yansimasi ayni sey degildir. Bu
yansima dalga dalga varlik sistemleri hâlinde, çokluk olarak
tezahür eder.
Yaradan'a ait olan bu Fiil, yoktan var
etmektir. Var olan, yoklugu idrak edemez; yokluk, varlik için
"Hiçlik Sistemi"dir.
Varligin esasi form (sekil) degil, özdür.
Baska bir ifadeyle Yaradan tarafindan var edilen form degil, özdür.
Var etme, zaman ve mekân disi küresel bir
eylemdir (çünki zaman ve mekân da varliktir). Yani bu eylem,
sonsuzlugu kapsayan tek, bütünsel (küllî) ve anî bir Olus
darbesidir.
Yaradan tarafindan meydana getirilen
Varlik, bünyesinde "Varliksal Ilkeler"i ya da
"Tanrilik Bilgi"yi tasiyacak sekilde var edilmistir.
Varlığın Birliği
BIR olan Yaradan'in var ettigi de Bir'dir.
Varligin Bir ve Ayni olusu Yaradan'in BIR'liginden dolayidir.
BIR olandan ancak Bir olan sadir olur.
Yaradan'in Kanunu degismez oldugundan
farkli statüde varoluslar düsünülemez. Olus, tek BIR
Kaynagin, yani Yaradan'a ait tek bir Kanun'un eseridir. Bu
sebeple Yaradan için Varlik Bir'dir.
Tezahürden önceki küresel varolusta tekâmül
ve hiyerarsi söz konusu degildir. Zaman, mekân ve hareket
yoktur. Sadece Bir olan Varlik mevcuttur.
Kâinatlar ve o kâinatlarda tekâmül eden
sonsuz çesitlilikteki varliklar ayri ayri yaratilmamistir.
Farkli olarak gördügümüz sayisiz varlik sistemleri, tek Bir
Varligin çesitli boyutlardaki tezahüründen ibarettir.
Küresel bir bütünlük hâlinde olan
varliklarin tümü, her biri ayri varlik çesidini yansitan
sonsuz yüzeyli tek bir elmas gibidir. Bu bütünlük
"Kozmik Yumurta" seklinde sembolize edilmistir.
Varligin Birligi ve Bütünlügü, bassiz ve sonsuz olmaktir.
Her varlik hem bastir, hem sondur.
Varligin BIR'ligi, görünmeyen bir
BIR'liktir. Bu Bir'lik öz ya da varolus bakimindandir. Yani
farkli farkli gördügümüz tüm varliklar, yapilarinda ayni
mayayi tasirlar.
Varligin BIR'ligi, yaratilisin sonsuzlugunu
ve küreselligini ifade eder.
Yaradan karsisinda varliklar degil, Varlik
vardir. Bu Varlik Bir, Tek ve Ayni'dir.
"Varligin Bir'ligi" Ilkesi'ne
bagli olarak bütün varliklar esittir ve seçme özgürlügüne
sahiptir; ancak varliksal iradeler birbirini çelmez.
Yaratilis ve Tezahür
Yaradan'in tezahürü Varlik'tir. Tezahür
eden Yaradan'in Kendisi degil, O'nun Bilgisi ya da Kanunu'dur. Kâinat
bütünüyle Yaradan'in tezahürü ya da yansimasidir.
Tezahür, mutlak sonsuz olan Yaradan'in
kendisini sinirli olanla ifade etmesi demektir. Yaradan
tarafindan bakildiginda sonsuzlugun sonlu hâle gelmesi söz
konusudur. Ancak bu tezahür, varlik açisindan gene de
sonsuzdur. Bu bakimdan ele alindiginda, varlik, çokluk
demektir.
Yaradan'in Olus (var etmek, varlik meydana
getirmek) Eylemi yaratilis degildir.
Yaratilis; zamana ve mekâna bagli maddî
sistemler içinde, Varligin forma (sekle) bagli olarak tezahür
etmesidir.
Saf maddenin kendisinde herhangi bir form,
herhangi bir ide yoktur. Maddeye sekil veren varliktir. Sekilsiz
(amorf) olan madde, varlik tarafindan sekillendirildikten sonra
bildigimiz evren meydana gelmistir.
Yaratilis ya da imalât (prodüksiyon),
yani mevcut olani sekillendirme Yaradan'a degil, Varliga aittir,
Varlik Yaradan'in var ettigine sekil vererek yaratma fiilini gerçeklestirmistir.
Görülüyor ki, Yaradan'in Kanunu'nu
uygulayan ve en büyük varliksal ilkelerden olan "Seçme
Özgürlügü" Ilkesi'ne bagli olarak Yaratilis
Fonksiyonu'nu yerine getirmeyi seçen "Tanrilar" ya da
"Ilâhlar" vardir.
Küresel Varlik âleminde yaratilis süreklidir,
yani bu faaliyetin basi ve sonu yoktur. Bu Varlik bütünlügünü
hissedebiliriz, ama asla anlayamayiz.
Yaratılanların
Birligi
Yaratilanlar, yani yine Varligin sebep
oldugu ve de sonsuz boyut, mekân ve zamana dagilarak çokluk hâlinde
tezahür eden varliklar (mevcudat), ayni özü tasidiklarindan
ve ayni Yaratilis Kanunu'na tâbi olduklarindan Bir ve
Tek'tirler.
Birlik'ten Çokluga
Yaradan tarafindan meydana getirilen
Varlik'ta, o tüm varolusun Bilgisi saklidir. Bir Merkez'den
itibaren, içten disa genisleyen küreler tarzindaki varlik
sistemleri sonsuzluga uzanir.
Bu yaratilis küresindeki varlik sistemleri
birbirinin tezahür sebebidir. Bir tezahür, kendinden önceki
bir tezahürün sebebidir. Bir önceki bir sonrakini türetir.
Yani varlik, varligi yaratir. "Yaratilan, Rabbine
benzer" ifadesi bu anlama gelir. Yani varlik için Asli'na
uygunluk söz konusudur. Ancak tüm varliklarin mayasi
Yaradan'dan dolayi Bir'dir. Bu sebeple yaratilmis olanlar
Bir'dir.
Günes isiginin bir prizmadan geçerek yedi
renge ayrilmasi gibi Bir olan Varlik, çesitli boyutlarda, o
boyuta has zaman ve mekân sartlarinda farkli form ve yapida
tezahür etmis ve böylece zahirî bir çokluga dönüsmüstür.
Bununla beraber özde Birlik oldugu için, "Yukaridaki
asagidakine, asagidaki yukaridakine benzer." denmistir.
Çokluktan Birlige
Yaratilis Yaradan'dan itibaren açilmaya
baslar. Merkez'de ve her seyin basinda O vardir; her sey O'na
dogrudur.
Tekâmül, zaman ve mekân içerisinde
bulunan bir degisme olup Merkez'e yaklasmanin bir ölçüsüdür.
Ancak bu asla ulasilamayacak bir Merkez'dir.
Varlik, yaratilis küresinin Merkezi'ne
yaklastikça ayrintilar ortadan kalkar. Tâbi olunan kanun
sayisi azalir, ama bu kanunlarin kapsami genisler. Her sey
Bir'lesir ve ayniyet kazanir. Bu nokta Birlik (Teklik, Vahdet)
Suuru'nun Merkezi'dir. Hakikî Birlik oradadir.
O Merkez'den sonsuzluga yayilan Suur alani
içerisine giren varliklar, Birlik fikrine, yani Merkez'e dogru
çekilirler. Orada "sen-ben" yok, "biz"
vardir. Varliklarin tekâmül seyri, sonsuza dek o Birlik
Merkezi'ne dogrudur.
"Varlığın
Bir'liği İlkesi"nin Etik Sonuçları
"Varligin Bir'ligi Ilkesi"nin
fizik plândaki tezahürü olarak, bedenli hâlimizle, kozmik
bir bedenin hücreleri gibi birbirimize bagli durumdayiz. Mekânda
isgal ettigimiz konuma bakarak bedenler arasinda gördügümüz
bosluklar bizi yaniltmaktadir. Bu yanilginin sonucu olarak
kendimizi baskalarindan ayri gibi, bireysellik varmis gibi düsünerek
"sen-ben" davasi güderiz. Oysa insanlik Tek Bir
Seydir. Bütünsel bir Akil (Zekâ ya da Suur) fizik kâinatta
ancak böyle görünmektedir.
Insan varliginin bireysel tekâmülü, tüm
insanligin kolektif tekâmülüne baglidir. Bu sebeple insan,
toplum içinde "Yardimlasma ve Dayanisma Kanunu"nu
bilerek uygulamalidir. Görülüyor ki, "her koyun kendi
bacagindan asilmamaktadir".
Tekâmül seyri Birlik fikrine, yani Birlik
Suur Alani'nin Merkezi'ne dogrudur. Ne yaparsak yapalim, o
Merkez'e dogru hareket ederiz.
Aslinda hepimiz Bir'iz. Bu nedenle
"Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" ifadesi
kullanilmistir.
2.
VARLIKSAL EŞİTLİK İLKESİ
Tüm varliklar varoluslari bakimindan
Yaradan karsisinda mutlak olarak esittirler. Varliksal Esitlik
Ilkesi, Varligin Bir'ligi Ilkesi'nin dogal bir sonucudur. Bir
olan Varlik, farkli ve esit olmayan formlar içinde olmakla
beraber, ayni parlaklikta tezahür etmistir.
Varligin Bir'ligi
Ilkesi'nden Varliksal Esitlik Ilkesi'ne
Varliklar ayri ayri degil, tek bir Kanun'a
bagli olarak ve ayni Varliksal Ilkeleri bünyelerinde
tasiyabilecek sekilde yaratilmislardir. Bu sebeple Bir olan
Varlik, Tanri karsisinda oldugu gibi birbirleri karsisinda da
esittir.
Bir olan Varligin tezahür âleminde çokluk
arz etmesi, varliklarin Seçme Özgürlügü Ilkesi'ne göre
hareket etmelerinden kaynaklanir. Varliklar sonsuz maddî
sistemlerde görünürken kendi iradelerine göre bir vazife
alirlar. Özde Bir ve Esit olan varliklar, özgür iradeleriyle
kozmik bir plânin belli bölümlerini isgal ederek hizmet ve
vazifelerini yürütürler.
Esitlik Varoluştadır; Cisimde ve
Şekilde Değil
Varliksal Esitlik Ilkesi görünen degil, görünmeyen
bir temele dayanir. Bu, cismanî ve sekilsel degil, varolustaki
esitliktir. Yani varliklar ayri ayri degil, tek bir yaradilis
darbesiyle (OL! ya da FIAT!) meydana gelmistir. Tüm varliklar
tek bir Merkez'in Kanunlari'na bagli olarak tezahür etmistir.
Varliklarin en derin ve temel ortakligi,
"olus"laridir. Varolus bakimindan bütün varliklar
esittir.
Bu esitlik, varliklarin öz ya da maya
birliginden kaynaklanir. Varliklar cisim ve sekilleri bakimindan
farkli ve çesitli olsa da, Yaradilis Birligi ve Kanunlari
bakimindan evrensel bir esitlige sahiptirler. Bu öyle bir
esitliktir ki, görünümle, yani çesitli zaman, mekân ve
boyutlarda tezahür eden maddesel formlarla zedelenmez.
Varliksal Esitlik Ilkesi'ni tasidigindan
dolayi tüm varliklar, Yaradan karsisinda oldugu gibi birbirleri
karsisinda da esittirler. Bu Ilke'nin sonucu olarak bir boyutta
atom olan varlik, baska bir boyutta galaksidir veya bir boyutta
insan olan varlik, baska bir boyutta bir ilâhtir.
Esitlik varolustadir; cisimde ve sekilde,
yani tezahürde degil.
Görünüşteki
Eşitsizlik Aldaticidir
Esitlik Ilkesi'ni mayalarinda tasiyan
varliklarin, tezahürat âleminde maddesel formlar hâlinde çesitlilik,
farklilik ve çokluk, yani esitsizlik sergilemeleri, gene özlerinde
tasidiklari Seçme Özgürlügü Ilkesi'nden kaynaklanir.
Görünmeyen görünenin içinden geçerek
tezahür ettigi zaman, özdeki bu Birlik, her varlikta kendi seçimine
bagli olarak çesitli sekillere bürünür. Madde âleminde gördügümüz
esitsizlik ve çesitlilikler, isigin prizmadan geçip yedi renge
ayrilmasi gibidir. Prizma ortadan kalkinca yedi renk kaybolur,
ortada sadece isik kalir.
Seçme Özgürlügü Ilkesi'ne bagli olarak
varlik, yolunu kendisi seçer ve içinde bulundugu hâli kendisi
hazirlar. Bize esitsizlik varmis gibi gelse de, varlik kozmik
vazifesini, ancak o hâl içerisinde en mükemmel sekilde yerine
getirebilir. O kadar ki, görünen esitsizligi teorik olarak
esitlige çevirmek mümkün olsa, kâinatin düzeni bozulurdu.
O hâlde görünen esitsizlikler varligin
seçimine bagli oldugundan dogaldir. Ayrica tüm esitsizlikler rölatif
olup geçicidir. Oysa Varliksal Esitlik Ilkesi varolustaki
esitlik olup ebedîdir ve hiç bozulmaz.
Tekâmül ya da gelisme, varliklar arasinda
esitligin bozulmasi ya da bozulan bir esitligin dengelenmesi
anlamina gelmez. Tekâmül, varligin Seçme Özgürlügü
Ilkesi'ne bagli olarak kendi üslûbuna göre ilerledigi kozmik
bir hizmet sürecidir.
Varliklar tekâmül farkliliklarindan
dolayi farkli sorumluluklar tasirlar. Buna bagli olarak sonsuz
boyutlar içinde, sonsuz bir sekilde esitsizlikler, kademeleºmeler
ve hiyerarºiler görülür.
Varliklar farklilik, çesitlilik ve
esitsizlik hâlinde bir Bütünlük olustururlar. Hiçbir varlik
digerinden bagimsiz degildir. Her sey her seyin içindedir.
Birindeki degisiklik hepsini etkiler. Her varlik, islemekte olan
kozmik mekanizmanin esit derecede degerli ve vazgeçilmez birer
unsurunu teskil eder. Varliklar bir agacin kökü, gövdesi,
dallari, yapraklari, çiçekleri ve meyveleri gibidir; agaç
ancak bu bütünlük içerisinde hayatiyetini ve fonksiyonunu sürdürebilir.
Her varlik, kâinat düzeni içerisinde üzerine aldigi vazifeyi
esit olmayan formlar altinda gönüllü olarak yerine getirir.
Varlik tekâmül seyri içinde Merkez'e
yaklastikça maddesel sistemin çoklugu, çesitliligi ve
farkliligi kaybolmaya baslar. Varlik ayrintilardan kurtulur. Her
sey birlesir ve ayniyet kazanir. Yani özde mevcut olan
Varliksal Esitlik Ilkesi daha çok tezahür eder.
Yaradan Karsisinda
Varliklarin Durumu
Varligin Birligi Ilkesi'ne göre Yaradan için
Varlik Bir'dir. Yani O'nun nezdinde varliklar degil, tek Bir
Varlik mevcuttur. Bir olan Yaradan'in Bir yansimasi vardir; o da
Varlik'tir. Tezahür öncesi tek ve Bir olan Varligin, tezahür
ettikten sonra çokluga bürünmesi Varligin Birligi Ilkesi'ne
halel getirmez. çünki tezahür eden Varligin durumu, sonsuz yüzeyli
bir elmasin durumu gibidir. O yüzeylerin her biri nasil tek
olan elmasin bir görünümü ise, sayisiz varlik sistemleri de
Bir Olan'in sonsuz derecede farkli zaman, mekân ve boyutlardaki
görünümünden ibaret bir Bütünlük'tür. Varoluslariyla
beraber tüm varliklara nüfuz etmis olan Nur (öz, maya ya da
Tanrilik Bilgi), her varlikta ayni derecede yayinlanmaktadir.
Yaradan açisindan bakildiginda çokluk, çesitlilik
ya da ayrilik degil; Birlik ve Esitlik görülür. Baska bir
deyisle tüm varliklar ayni Ruhsal ve Maddesel Yasalar'a tâbidirler.
O yasalar insandan insana degismez. Ates, ayrim gözetmeksizin
herkesin elini yakar.
Sonsuz
O hâlde sonsuz çesitlilik gösteren tüm
varliklar Yaradan karsisinda esittir. Bu, bir kürenin yüzeyindeki
bütün noktalarin Merkez'e esit uzaklikta olmasina benzer.
Dolayisiyla Yaradan'a göre hiçbir varligin digerine nazaran üstünlügüüstünlgü
ya da seçilmisligi söz konusu degildir. Bu gerçegin aksini
savunan her türlü ögreti geçersizdir. Çünkiçünki
Varliksal Esitlik Ilkesi'nden yoksun olduklari için çeliski ve
adaletsizliklerle doludurlar.
Esitlik Ilkesi'nin
Etik Sonuçlari
Bu Ilke'ye göre bilgisi ve inanci ne
olursa olsun, bütün varliklar Yaradan karsisinda esittir. O'na
nazaran hiç kimse daha ileride ya da daha geride degildir.
Kimse kimseye üstün kilinmamistir; efendi-köle ayrimi yoktur.
Bu ilke geregi kimseye iltimas geçilmez ve kimse haksizliga
ugramaz. Tanri Yasalari, hükmünü her varlik üzerinde esit
sekilde icra eder.
Iyi ya da kötü diye nitelendirdigimiz düsünce
ve davranislar bu esitligi bozamaz. Herhangi bir insanin erdemli
tutumu onu Tanri nazarinda daha seçkin bir hâle getirmedigi
gibi, isledigi fiillerin kötülügünden dolayi kimse Tanri'nin
gözünden düsmez. Tanri nezdinde bütün varliklar mutlak
olarak esittirler.
Varliksal Esitlik Ilkesi geregi Tanri,
insani ne ödüllendirir, ne de cezalandirir. Aksi bir uygulama
çeliski olurdu. Dolayisiyla basimiza gelen olaylar Sebep-Sonuç
Yasasi geregi, daha önceki fiillerimizin sonucudur. Yani insan
kaderini kendisi belirler. Görülüyor ki, fiillerimizden
dolayi Tanri'ya degil, kendi varligimiza karsi sorumluyuz. çünki
ruh bu yetkiyle yaratilmistir. O hâlde Tanri'dan korkmak
yerine, anlayisimiz ölçüsünde O'nu sevmek ve saygi duymak
gerekir.
Tanri nezdinde esit olan varliklar, dogal
olarak birbirlerine göre de esittirler. Ne var ki, bencilligi
ve kibri nedeniyle insan bu gerçegi görememekte ve yeryüzünde
bunun tersini uygulamaktadir. Bu Ilke geregi bütün insanlar
ruh kardesidir.
Yeryüzünde yarattigimiz siniflar ve
kastlar Varliksal Esitik Ilkesi'ne aykiridir. Insanlari iyi-kötü,
inanan-inanmayan, zengin-fakir, güzel-çirkin diye ayirarak bir
kismini bas taci ederken, digerlerini hakir görmek bir
yanilgidan ibarettir. Karsi cephe yoktur; herkes ayni
taraftandir. Yukarida ya da asagida olan yoktur; tüm varliklar
ayni seviyede olup herkes vazifesini yapmaktadir. Her varlik tek
bir kozmik tablonun kendi seçtigi bölümünü islemektedir.
Kim ne yaparsa yapsin ya da ne olursa
olsun, kendi tekâmül küresinin merkezine dogru ilerlemekte ve
merkeze yaklastikça tezahür âleminin zahirî esitsizligi
giderek kaybolmakta ve Birlik Ruhu hâkim olmaktadir.
Varliksal Esitlik; cismanî esitlik, firsat
esitligi ya da anlayis gelisimi esitligi degildir. Bunlar ayni
Ilke'nin tezahür âlemindeki basit görünümleridir.
Varligin görevi, madde âleminin her türlü
yanilticiligina ragmen bu esitsizligi fark ederek Varliksal
Esitlik Ilkesi'ni yasamak ve yasatmaktir. Gerçek sevgi ancak bu
anlayisa ulastiktan sonra dogar ve insanlar hiçbir adaletsizlik
yapmadan, herkesi esit görerek "Yardimlasma ve
Dayanisma" içinde suurlu yasarlar. Suurlu bir insan,
Ruhsal ve Maddesel Kanunlari esit sekilde kullanarak dengeli bir
hayat sürdürür.
Hiçbir varlik ne yaparsa yapsin bu
esitligi bozamayacagina göre, ayrica da varlik disi bir sistem
tarafindan yargilanmayacagina göre, bütün sorumluluk tümüyle
varligin kendisine ait olacaktir. Bu durumda bize düsen, insan
kardeslerimizle, karsilik beklemeksizin evrensel bir
"Yardimlasma ve Dayanisma" içinde olmaktir.
Bir olan Varligin çesitli sekillerde tezahür
etmesiyle geçici ve yaniltici bir esitsizlik dogmustur. Ancak
her varlik farkli görünürse de özde Bir'dir. Yeryüzünde
yarattigimiz "ben-sen" ayrimi kesin bir yanilgidan
ibarettir. Varlik, maddeden siyrildigi zaman egoistik kökenli
"ben ve sen" ayriminin olmadigini anlar. Ne var ki,
maharet, bu gerçegi bedenli hâldeyken anlamaktir.
Bedenli yasamimizda dis realiteyi çokluk,
çesitlilik ve esitsizlik olarak algilayisimizin sebebi, sinirli
duyularimiz ve suurumuzdur. Bundan dolayi Varligin Birligi ve
Varliksal Esitlik gibi Temel Ruhsal Ilkeler'i kavramak için
duyularin ve suurun askinlasip, küreselleºmesi gerekir ki, bu
da özel bir Bilgi'yle olur.
3.
SEÇME ÖZGÜRLÜGÜ İLKESİ
Tezahür âlemindeki çoklugun ve çesitliligin
sebebi olan Seçme Özgürlügü, kâinattaki tüm varliklarin
özünde mevcut olan temel ilkelerden biridir. Bu ilke, yine her
varligin özünde mevcut olan Varliksal Esitlik Ilkesi'nin dogal
bir sonucudur.
Seçme Özgürlügü
Varliksal Esitlik Ilkesi'nden Kaynaklanir
BIR olan Yaradan tek bir eylemle Varligin
özünü var etmistir. Bu eylem, formlara bürünerek tezahür
edecek olan Varligin yapisini Tanrisal Ilkeler'le donatmistir.
Ayni varliklar bir seferde yaratildiklari için özde BIR'dirler
ve özlerinde ayni Varliksal Ilkeler'i tasidiklari için de
Tanri karsisinda ve bunun dogal sonucu olarak birbirleri
karsisinda da kayitsiz sartsiz esittirler. Iste, bu Esitlik
Ilkesi'dir ki varliklara sinirsiz bir Seçme Özgürlügü
saglar.
Her Varlik Sinirsiz
Ölçüde Seçme Özgürlügüne Sahiptir
Yaradan Sonsuzdur; Yaradan'in yarattigi da
sonsuzdur. Sonsuz Olan'dan sonlu bir varligin sadir olmasi
abestir. Iste, ayni mantiga göre Varlik, sinirsiz bir seçme özgürlügüne
sahiptir. Buradaki özgürlük ziddi olmayan bir kavramdir. Yani
karsiti tutsaklik olan bir özgürlükten söz edilmemektedir.
Bu, tezahür öncesi mevcut olan ve dolayisiyla ziddi olmayan ve
de zaman ve mekânla sinirli olmayan bir özgürlüktür. Baska
bir ifadeyle bu, Varligin tezahür etme özgürlügüdür.
Varlik kendi iradesiyle diledigi yönü seçip,
ilerler ve karsisina çikan sartlara uyum saglar. Varlik bu seçimiyle
herhangi bir sey kazanmayacagi gibi, herhangi bir sey de
kaybetmez.
Varligin özgür seçimi, mevcut olan imkânlardan
birini kullanmasi ve geri kalan imkânlarin da diger varliklara
kalmasi seklinde degildir. Varligin disinda imkân diye bir sey
yoktur; seçtigi anda o sey varlik için imkân olmaktadir.
Bu durumda her varlik esit sekilde, sonsuz
derecede seçme hakkina sahiptir; kaldi ki, varligin disinda
sonsuz sayida imkân olsa bile, seçilen herhangi bir imkân, o
imkânlarin sonsuzlugunu eksiltmez ve geri kalan varliklara da
sonsuz derecede seçme imkâni kalir.
Tezahür Âlemindeki
Farkliligin Sebebi: Seçme Özgürlügü
Tasidiklari öz bakimindan esit olan
varliklarin tezahür âleminde farkli görünümleri, varlik
disi bir sistemin keyfî iradesinden degil, varligin bizzat
kendi iradesinden kaynaklanir.
Varligin sinirsiz seçme özgürlügünün
sonucu olarak, tezahür âleminde çesitli hiyerarsiler dogar.
Özde bir ve ayni olan varliklarin kendi iradelerine bagli zahirî
kademelesmeleri Varliksal Esitlik Ilkesi'ni ihlâl etmez. Ayni
varlik Seçme Özgürlügü Ilkesi'ni kullanarak bir atomu yönetebilecegi
gibi, bir Günes Sistemi'ni de yönetebilir.
Tezahür âlemindeki basamaklasma ve
esitsizlik, varligin yaratilisiyla beraber özünde tasidigi Seçme
Özgürlügü'nün sinirsizligini gösterir.
Öz Bakimindan Esit
Olan Varliklarin Seçimleri Neden Ayni Degil de Farkli Sonuçlar
Veriyor?
Lineer bir düsünce sistemi içerisinde,
yani belirli sebeplerin belirli sonuçlari meydana getirdigi
deterministik bir yaklasimla su soru sorulabilir: "Bütün
varliklar yaratilis itibariyla esitse, varliklarin seçimlerinin
de ayni sonuçlari vermesi gerekmez mi? Hiyerarsinin sebebi
nedir?"
Bu sorunun cevabi, sonsuz boyutlari ihtiva
eden küresel mahiyetteki zaman ve mekân sartlarinda
yatmaktadir. Tüm varliklarin, yaratilis küresinin merkezinden
itibaren, ayni anda ve ayni haklara sahip olarak, tezahür âlemini
olusturmak üzere civara dagildiklarini farz edelim. Varliklar
360 derece içerisinde nereden baslarlarsa baslasinlar, seçtikleri
kozmik yönde ilerlerler ve mutlak olarak esit olmalarina
ragmen, farkli sekilde tezahür ederek, farkli sonuçlar elde
ederler. Iste bunun sebebi, varliklarin farkli zaman ve mekân
yogunluklariyla karsilasmis olmalaridir.
Zaman ve mekân birer varliktir, yani onlar
da yaratilmistir. Zaman ve mekân da diger varliklar gibi Tanri
karsisinda esittir ve seçme özgürlügüne sahiptir. Yani
onlar da kozmik yaratilis küresinin merkezinden itibaren ayni
haklarla civara yayilmaya baslamislardir. Zaman ve mekân,
yaratilis küresinin içinde seçme özgürlüklerine bagli
olarak farkli yogunluklarda tezahür etmislerdir.
Iste varliklar, seçme özgürlüklerini
kullanarak ilerledikleri kozmik yönde, az yogun (seyreltik, süptil)
ya da çok yogun (kesif) zaman ve mekânlarla karsilasarak çokluk,
çesitlilik ve eºitsizlik arz ederler.
Varlik, az yogun olan zaman ve mekân
sartlarinda hizla ilerlerken, çok yogun zaman ve mekân
sartlarinda yavaslar. Bunun sonucu olarak da, özde esit ve ayni
derecede özgür olan varliklar, farkli sonuçlar alirlar ve
farkli hâller içerisinde, farkli görünürler.
O hâlde tezahür âlemindeki farkliliklar
ve esitsizlikler, tezahür sürecinin kendisinden kaynaklanan
bir sonuçtur.
Her Varlik Seçtigi
Yönde, Payina Düsen Vazifeyi Yapar
Varliklarin sinirsiz bir özgürlük içinde
seçtikleri kozmik yönde ilerlemeleri, Bütün'ün disinda,
bagimsiz, yani keyfî ve amaçsiz degildir. Tam tersine varlik,
tezahür âleminde farkli formlara bürünerek bütünsel bir düzen
içinde tezahürün sürekliligine katilimdan ibaret olan Kozmik
bir Hizmet ve Vazife'yi yerine getirir. Seçilen hiçbir yön,
Vazife kapsaminin disinda olamaz. Varlik hangi yönü seçerse
seçsin, Vazifesi'ni yapar.
Kâinattaki Uyum ve
Dengenin Sebebi Seçme Özgürlügü Ilkesi'dir
Varligin Birligi ve Varliksal Esitlik
Ilkeleri göz önüne alinmadigi takdirde, Seçme Özgürlügü
Ilkesi'ne göre hareket eden varliklarin keyfî seçimlerinin
zitliklara, karmasaya ve dengesizliklere sebep olacagi; buradan
ise uyum ve düzen bir yana, kâinatin daha dogmadan kaosa sürüklenip,
yok olacagi akla gelebilir.
Oysa daha önce de belirtildigi gibi, tüm
varliklar yaratilislari bakimindan ayni özü tasirlar ve özlerinde
ayni Varliksal Ilkeler saklidir. Baska bir deyisle, ayni uyum ve
düzen her varligin özünde ayri ayri kayitlidir. Holografik
bir sistemle isleyen kâinatta bir varligin bildigini, geri
kalan bütün varliklar da bilir; ama bu bilis, varligin seçme
özgürlügüne asla halel getirmez. Varliklar, Bütün'ün uyum
ve dengesini bozmayacak iradelere sahiptirler ve birbirlerini çelmeyecek
sekilde özgürce seçim yapabilecek yetkinliktedirler.
Seçme Özgürlügü
Ilkesi'nin Etik Sonuçlari
Bütün insanlar; özlerinde tasidiklari Seçme
Özgürlügü Ilkesi'nin sonucu olarak yeryüzünde tezahürün
sürekliligine katilma Hizmet ve Vazifelerini yerine
getirmektedirler. Her varlik seçtigi kozmik yönde ilerlerken
farkli zaman ve mekân yogunluklarini asip geldigi için, tekâmül
seviyeleri ve içinde bulundugu sartlar bakimindan farklidir.
Ama hepsinin özünde tasidigi Nur (Varliksal Ilkeler, Tanrilik
Bilgi) daima ayni parlaklikta isimayi sürdürür. Bu nedenle görünürdeki
esitsizlige bakarak kimseye ululuk payesi verilemeyecegi gibi,
kimse de hor görülemez. çünki varlik, kozmik tekâmül
(Hizmet ve Vazife süreci) sahnesinde kral rolünü de, dilenci
rolünü de ayni basariyla oynayabilecek kudrettedir.
Görülüyor ki, herhangi bir insanin
toplum içinde yer aldigi sinif ya da kazandigi rütbe ile o
insanin gerçek varligi arasinda hiçbir baginti yoktur. Bir
insana beserî ölçülere dayanarak verilen deger, o insanin, o
zaman ve mekân içerisinde yüklendigi hizmet ve vazifenin
seviyesini göstermez.
Insan Seçme Özgürlügü Ilkesi'ne bagli
olarak ilerledigi yönde sadece kendisine karsi sorumludur. Seçtiklerinden
dolayi kimse ona hesap sormaz. çünki varlik, fiillerinin
sorumlulugunu tasiyabilecek kudrettedir. Seçme Ilkesi'ne sahip
Varliga seçimlerinden dolayi hesap sorulmasi gibi bir çeliskiye
düsülemez.
Uygulamada yeryüzü, insanin
deneme-yanilma yoluyla tekâmül ettigi bir ortamdir. Bu nedenle
insanligin gelisimini yöneten ve kontrol eden Ruhsal Idare
Mekanizmasi, yanilan ve bu yanilgidan kurtulmak isteyen insana
daima seçebilecegi baska imkânlar bahseder.
Benzer ilkeyi toplum içinde kullanan bir
insan, baskalarina seçtikleri yolda yardimci olur ve onlara
hosgörüyle bakar.
Insan, Seçme Özgürlügü Ilkesi'ne göre
düsünce ve davranislarinda, içinde bulundugu zaman ve mekân
sartlarinin elverdigi ölçüde özgürdür ve diledigini
yapabilir. Bununla beraber yaptigi her seyden gene insan
sorumludur. Sebep-Sonuç Kanunu geregi, müspet ya da menfi
hareketlerinin sonuçlariyla mutlaka karsilasacaktir.
Seçiminden ötürü insani yargilayacak
bir makam mevcut degildir ve buna gerek de yoktur. çünki insan
kendi hesabini görecek yetkinliktedir. Kaldi ki, Tanri'nin
sadece Kendisinin seçtigi yolda ilerlemeye mahkûm ettigi ve bu
yoldan saptigi zaman cezalandiracagi köleler yaratip tatmin
olmaya ihtiyaci da yoktur.
Varligin içinde bulundugu durum, kendi seçiminin
sonucu oldugu için, seçimine en uygun durumdur.
4.
VARLIKSAL İRADE UYGUNLUĞU İLKESİ
Her varlik özünde tasidigi Seçme Özgürlügü
Ilkesi'ne göre iradesini diledigi yönde kullanarak, diledigi
sekilde tezahür eder. Hiç kuskusuz bu tezahür, varliklarin öz
birliginden ya da ayni ilke ve kanunlara göre hareket
etmelerinden dolayi essiz bir ahenkle gerçeklesir. Bütün
iradeler birbirine uygundur; hiçbir irade digerini
engelleyemez, ona zit olamaz ve onu yok edemez. Her zaman ve mekânda
geçerli olan Varliksal Irade Uygunlugu Ilkesi, yaratilisin,
Tezahür Kanunlari'yla beraber sürekli olusunu gösterir. Yani
her varlik Merkez'deki Nur'u sonsuzluga iletir. Varlik istese de
bunun aksini yapamaz. Seçme Özgürlügüne sahip olan Varlik,
Yaratilis Isini'ni, bir zaman ve mekândan diger bir zaman ve
mekâna nakletmekle vazifelidir.
Varlik Varsa Yokluk
Yoktur
Varliksal Iradelerin zitlasarak
birbirlerini yok etmeleri imkânsizdir. "Yokluk"
kavrami varlik için hiçbir anlam tasimaz, çünki varligin özünde
böyle bir ilke mevcut degildir. Varlik yok olmak ya da yok
etmek için degil, var olmak ve var etmek için tezahür
etmistir. Kaldi ki, varligin karsisinda, kendisinin disinda, yok
edebilecegi baska bir varlik da mevcut degildir. çünki Varlik
Bir'dir.
Bir Olan Varligin
Bir Iradesi Vardir
Temel ilke olarak Varlik Bir'dir. Tek bir
Varlik varsa, tek Bir Irade vardir. Birbirleriyle zitlasacak,
birbirlerini yok edebilecek rakip iradeler mevcut degildir. Tüm
varolus tek Bir Irade'yle hareket eden sonsuz bir Bütün'dür.
Tek olan Irade, tezahür edince çokluk
olarak algilanir. Ancak bu çokluk, sayisiz kilcal uzantilariyla
topragin derinliklerine uzanan bir agacin kökü gibi, bir Bütünlük
arz eder. Tek bir gövdeye bagli olan o sayisiz köklerde ayni
özsu dolasir ve her kilcal kök Bir ve ayni agaca hayat verir.
Benzer sekilde ayni öze sahip varliklarin iradeleri de mükemmel
bir uyum içinde Bütün'e hizmet ederler.
Varliksal Iradeler
Neden Farklidir?
Varliklarin farkli oluslari, iradelerini
farkli yönlerde, farkli üslûp ve dozda kullanmalari, varlik
disi bir sistemin karsi konulamaz buyrugunun ya da kaçinilmaz
bir yazginin zorunlu bir sonucu degildir. çünki Varligin
kendisinin disinda, Varliga yön çizecek herhangi bir sistem
mevcut degildir. Varligin iradesi kendindendir ve onu diledigi
sekilde kullanmakta mutlak olarak hürdür.
Varligin ilk hareketinden itibaren kendi seçimiyle,
kendine özgü bir yol sahibi oldugunu belirtmistik. Ancak bu seçme,
öze ait bir seçmedir. Varlik orada dis etmenlerle, yani kendi
özünün disindaki bazi etkilerle hareket etmemistir. Bu, özün
kendi içindeki seçmesidir ve bu seçme, yalniz Varliga ait bir
bilginin sonucunda gerçeklesmistir. Tezahür etmis olan varlik,
kendi varlik küresinin merkezinde, tohumunun tohumuna, o iç
tohuma, yani o hareketsiz noktaya ulasip da, sirf hareket oldugu
zaman, orijindeki seçiminin yeniden farkina varacaktir.
Her varlik seçtigi kozmik yönde
ilerlerken, farkli zaman ve mekân yogunluklariyla karsilasir.
Bu nedenle varliklarin iradeleri, içinde bulunduklari zaman ve
mekân sartlarina bagli olarak farkli farklidirlar. çok yogun
zaman ve mekân ortaminda daralan iradeler, az yogun zaman ve
mekân sartlarinda dilediklerince gerçeklesme imkânina sahip
olurlar.
Iradelerin
Farkliligi Hiyerarsiyi Yaratir
Tezahür âleminde her varlik, içinde
bulundugu zaman ve mekân yogunluklarina bagli olarak, farkli
iradelere sahiptir. Bazi varliklarin iradesi dar, bazilarininki
genis kapsamlidir. Bununla beraber, bu farkli iradeler tezahür
sürecine ayni derecede degerli katkilarda bulunurlar.
Bu irade hiyerarsisinde üstteki varlik,
alttakine baski yapmaz, onun iradesi üzerinde bir otorite
kurmaya kalkismaz. Bundan dolayi irade hiyerarsisinin alt
basamaklarindaki varliklar kendi iradeleriyle, daha kapsamli bir
iradenin semsiyesi altina girerek tekâmüllerini hizla sürdürürler.
Kapsam bakimindan ne kadar farkli olursa
olsun, her irade Kozmik Vazife Plâni'nin vazgeçilmez birer
unsurudur. Bir basamaklasma hâlinde dizilen bu farkli iradeler,
kendi fonksiyonlarini eksiksiz yerine getirerek Bütünsel
Varligin yayginlasmasina ve mükemmellesmesine hizmet etmis
olurlar.
Varliksal Iradeler
Birbirlerini Yok Edemezler
Özde bir ve esit olan varliklar, Seçme Özgürlügüne
sahip olduklarindan, bir Merkez'den civara dogru farkli kozmik yönlerde,
farkli sekillerde tezahür ederler. Seçme Özgürlüklerinden
dolayi her varligin Kozmik Merkez'e olan uzakligi farkli
farklidir. Baska bir ifadeyle hiçbir varlik, diger bir varligin
aynisi degildir. Varliklar, içinde bulunduklari Kozmik Küre'de
isgal ettikleri seviyeye göre bir irade sahibidirler. Bu
nedenle nicelik ve nitelik bakimindan tamamen farkli olan bu
iradelerin birbirlerini ortadan kaldirmalari imkânsizdir.
Bütün varliklar özlerinde ayni Temel
Ilkeler'i tasidiklari için kozmik yolculuklarini mutlak bir
denge ve uyum içinde sürdürürler. Iradelerin birbirlerine
zit olmasi, birbirleriyle çarpismasi ya da birbirlerini nötralize
etmesi asla mümkün degildir. Ayrica varliklar isteseler de
bunu basaramazlar.
Varliksal iradeler birbirlerinden ve Bütün'den
ayri ve bagimsiz degildirler. çünki varolus birliginden
dolayi, bir varligin bildigini diger varliklar da bilir, yani
her varlik Bütün'ün Bilgisi'ne sahiptir. Bu durumda tezahür
sürecine katilmak gibi müsterek bir amaç tasiyan varliksal
iradelerin birbirleriyle çelismeleri kesinlikle söz konusu
degildir.
Bizler, iradelerimiz birbirlerini ortadan
kaldiriyormus gibi bir izlenim edinebilir, birinin yaptigini
digerlerinin bozdugunu zannedebiliriz. Oysa iradelerin
birbirlerini yok etmeleri için birbirlerine zit olmalari
gerekir ki, bu da imkânsizdir. Yani varlik kendi iradesiyle bir
harekette bulunmussa, o irade geri çevrilemeyecek bir sekilde
gerçeklesmis demektir. Baska bir irade yapsa yapsa, o iradenin
hayata geçirilen sonuçlari üzerinde bazi degisiklikler
yapabilir, ama o iradeyi yok etmesi asla mümkün degildir.
Herhangi bir iradenin bir digerini ortadan
kaldirdigini farz edersek, tezahür âlemi o anda tümüyle yok
olurdu. çünki Varlik Bir'dir ve Bütün'dür; birinin
yokolusu, Bütün'ün yokolusudur.
Varliksal Iradeler
çelismez; Karsilikli Etkilesimde Bulunur
Varliklar, Seçme Özgürlügüne sahip
olduklarindan farkli sekillerde tezahür ederek farkli yönlerde
yol alirlar ve böylece tezahürün sürekliligi görevini yürütürler.
Tezahür âlemi varliklarin birarada faaliyet gösterdikleri bir
is yeri gibidir. Her varlik Bütün içerisinde, kendisine düsen
Hizmet ve Vazife'yi yerine getirir. Bu Kozmik Faaliyet'in
basariyla yürütülmesi, varliklar arasinda kendiliginden
mevcut olan mükemmel bir iletisim ve etkilesimle gerçeklesir.
Varliksal Iradeler her an tesir alis verisi içerisinde
bulunurlar. Varlik bu sayede kendi ve kendi disindaki
varliklarin mahiyeti hakkinda bilgi sahibi olur. Böylelikle Bütün'ü,
yani kendisini taniyacaktir.
Görülüyor ki, kendi disindaki iradeler,
varliklarin kendilerini bilmelerini saglayan çok degerli birer
imkân olmaktadir. Varliksal Iradelerin kendilerini
birbirleriyle denemeleri, mukayese etmeleri ya da boy ölçüsmeleri,
bu iradelerin çarpismalari ya da birbirlerini yok etmeleri
anlamina gelmez. Varlik, kendi disindaki varliklarin mahiyeti
hakkinda bilgi sahibi oldukça, sonsuzluga yayilmakta olan Bütün
hakkinda ve ayrica Bütün'le kendisi arasindaki birlik hakkinda
o ölçüde genis bilgiye sahip olur. Temel Ilkeler'i ögrendikten
sonra varlik için bu tanima devresi sona erer ve uygulama süreci
baslar.
Varliksal Iradeler
Tek ve Ayni Merkez'e Yöneliktir
Her varligin iradesi tek ve ayni hedefe yöneliktir;
bu hedef Bütünsel Varlik Küresi'nin Merkezi'dir. Varliklar kürenin
yüzeyinden Merkez'e dogru zit yönlerde ilerleseler bile,
karsit gibi görünen bu iradeler, degil birbirini çelmek,
aksine varliklari Merkez'e, yani Birlik Suuru'na daha çok
yaklastirir.
Her ne yaparsak yapalim, neyi istersek
isteyelim, aslinda hepimiz ayni seyi isteriz. Varlik Seçme Özgürlügüne
sahip oldugu için çesitli sekillerde istekte bulunabilir; ama
meseleyi evrensel açidan ele alip Küresel bir Irade düsünecek
olursak, tüm iradelerin daima Merkez'e, yani gerçek Irade'ye,
baska bir ifadeyle ilke ve kanunlara yönelik oldugunu görürüz.
Varlik Kozmik çember'in hangi noktasinda bulunursa bulunsun,
yaptigi bütün eylemler sonunda Merkez'e ulasir.
Bazi durumlarda bir irade, baska bir
iradeyi ortadan kaldiriyormus gibi görünse de, aslinda
iradeler kesinlikle birbirini çelemez,birbirine zit olamaz. Tüm
varliklar Küresel bir Irade içerisinde ayni Merkez'e dogru
hareket ederler.
Merkez'e yaklastikça ayrintilar ortadan
kalkar, her sey Bir'lesir ve varliklar ayniyet kazanir. Böylece
varliklar, Esitlik Ilkesi'nin sonucu olarak özgürce yaptiklari
seçimlerin ya da irade beyanlarinin birbirlerini çelmedigini,
tam tersine kâinat ahengini sagladigini fark ederler.
Bu Ilke'nin suurlu bir uygulamasini, Ruhsal
Plânlar'in isleyisinde görebiliriz. Bir ruhsal plâna dahil
olan varliklar iradelerini Seçme Özgürlügü Ilkesi'ne göre
kullanmakla beraber, plân olarak sonuçta tek bir hareket
vardir. Bir plâni olusturan varliklar, tek bir bedenin
organlari gibidir; onlarin bireysel faaliyetleri, bütünsel
faaliyeti meydana getirir. çünki o plândaki varliklardan
birinin bildigini hepsi bilir.
Varliklar tezahür âlemi içinde seçtikleri
Kozmik Yönde ilerleyip Merkez'den uzaklastikça, aslinda o
Merkez'e daha çok yaklasirlar. Varliklari Merkez'e yaklastiran
onlarin özgürce yaptiklari irade beyanlaridir.
Varliklarin Kozmik Yolculuklari tek bir
Merkez'e yönelik oldugu için varliksal iradeler birbirini çelemez.
Sayet birden fazla Merkez olup, varliklar diledikleri merkeze yönelmis
olsalardi, farkli ve belki de zit ilkelere göre hareket
edeceklerinden, tüm iradeler birbirini çeler ve tezahür süreci
sona ererdi.
Farkli Iradeler Kâinatin
Uyum ve Denge Unsurudurlar
Bir olan Varlik, çokluk hâlinde tezahür
eder. Bu çokluk; bölünmüslük, bagimsizlik ve zitlik degil,
farkli ve çesitli görünümler altinda öz bakimindan Bir ve
esit olan sonsuz varlik sistemlerinin olusturdugu ahenkli bir Bütünlük
arz eder.
Tezahür âlemindeki varliklarin,
dolayisiyla varliksal iradelerin farkli olmasi, bu iradelerin
birbirlerini ortadan kaldirabilecek sekilde zit olmalari
anlamina gelmez. çünki varliklarin amaci tezahür sürecini kösteklemek
degil, tam tersine ona katilarak varolusu desteklemek ve
zenginlestirmektir.
Varliksal iradeler birbirinin denge
unsurudur; öyle ki Kozmik bir Vazife gerçeklestirilirken bir
varligin yapmadigi ya da yarim biraktigi bir isi baska bir
varlik üzerine alir ve yapar. Bir varligin yarattigi negatif
bir etki, öbürünün yarattigi pozitif bir etki tarafindan
dengeye getirilir. Iste, dengeyi muhafaza etmek için bir
iradenin arkasinda daima yedek baska iradeler mevcut oldugu için
tezahür süreklidir.
Esasen varlik herhangi bir yönde iradesini
kullaniyorsa, yani bir hareket hâlinde ise, mutlaka baska bir
varlik da buna zit yönde bir irade beyaninda bulunur. Ancak bu
zitlik, iradelerin birbirini yok etmesi anlamina gelmez; tam
tersine bu varliklar zit yöndeki iradeleriyle Kozmik Denge'yi
saglarlar.
Farkli tini, farkli görünüs ve farkli
yapidaki çalgilardan olusan orkestranin seslendirdigi bir
beste, nasil kulaga hos gelen bir armoni olusturuyorsa,
varliklar da farkli irade beyanlarinda bulunarak, kâinat içerisinde
bozulmasi asla mümkün olmayan bir uyum ve denge yaratirlar.
Irade Vazifeye
Uygundur
Tezahür âleminde iradelerin farkliligi,
varligin "Vazife Yapma Hakki"na dayanir. Kâinatta her
varlik kendisine en uygun vazifeyle ilgilenmektedir. Varligin
Vazife Hakki, vazifeyi isteme, alma, engellere karsi koyma ve
vazifeyi yerine getirme hakkidir. Eger varlik bir mikrobu canli
tutuyorsa, iradesini de o vazifeye uydurur. Ayni varlik baska
bir zaman ve mekân ortaminda baska bir vazife yapacaktir. Özünde
herhangi bir degisiklik olmaksizin, vazifesine bagli olarak
varligin tezahürü ve irade beyani degisiklikler gösterir.
Varlik Kendi
Iradesiyle Tezahür Sürecine Katilir
Bütün varliklar sonsuz boyutlardaki zaman
ve mekân sartlari içinde kendi iradelerine göre, Tezahür
Kanunlari'nin belli uygulamalarini yaparlar. Baska bir ifadeyle
her varlik kendi özünün bir yorumunu yapar. Varlik, kendi
yorumunu Tanri emrettigi için degil, kendi iradesi
dogrultusunda yapar. Tezahür sürecine katilim üslûbundan
dolayi hiçbir varlik kinanmaz ve azarlanmaz. Kaldi ki, Varlik,
Tanri'nin tezahürü oldugundan, Varligin disinda emretme,
kinama ya da azarlama görevini yürüten bir sistem de mevcut
degildir.
Varliksal Irade
Uygunlugu Ilkesi'nin Etik Sonuçlari
Temel ilke olarak varliksal iradeler
birbirlerini çelemezler ve yok edemezler. Hiçbir varlik, her
mekân ve zamanda geçerli olan bu ilkenin disinda hareket
edemez.
Oysa dünya yasamina baktigimizda
insanlarin birbirlerine zarar verdiklerini, pek çok
adaletsizligin yapildigini ve isteklerimizin çogu kez
engellendigini görüyoruz. Kuskusuz bu degerlendirme, olaylara
egoistik açidan bakan dar suurlu beserin görüsüdür ve içinde
bulundugu yogun zaman ve mekân sartlarindan dolayi, gerçekligi
böylesine sinirli ve dar bir sekilde algilamaktadir. Yasaminin
amaci hakkinda bilgi sahibi olmayan, haz ve elem ikilemi içerisinde
hareket eden beser, realiteyi kendi zanlarina göre yorumlayarak
hatadan hataya yuvarlanmaktadir.
Dogmadan önce hayat plânini Varliksal
Ilkeler çerçevesinde tanzim eden varlik, bedene baglaninca
suuru daraldigindan Kozmik Vazifesi'ni uygulamakta güçlüklerle
karsilasmaktadir. Bununla beraber insanin yasam amaci, beden içerisinde
dahi Ruhsal Kanunlari tanimak ve onlari uygulamaktir.
Esasen bize haksizlikmis gibi gelen ve
isteklerimize ket vuran olaylar, Varliksal Ilkeler'i ögrenmemiz
için semsiyesi altina girdigimiz Yüksek Iradeler'in hazirlamis
oldugu mizansenlerden baska bir sey degildir.
Hiçbir insan aslinda ne yaparsa yapsin,
baska bir insana zarar veremez. Biz baskasina ancak zarar
verdigimizi zannederiz. Oysa cana ya da mala verilecek herhangi
bir zarar, o varligin özünde hiçbir degisiklik meydana
getirmez. Varlik maddî bir zarar görse de, görmese de,
bugulanan bir cami siler gibi, öz hep ayni kalir. Ama insan
kendisinin ruh oldugunu bilmeyip, beden oldugunu zannettigi için
olaylara bedensel ve bireysel çikarci bir gözle bakmakta,
hayati sen-ben ayrimi içinde geçmektedir.
Oysa insanlarin yaptiklari her sey,
farkinda olsalar da, olmasalar da, birbirlerine yardimdan baska
bir sonuç veremez. O hâlde bu gidisi suurlu bir hâle getirmek
ve birbirimizle Yardimlasma ve Dayanisma içinde olmak, bilgece
bir tutum olacaktir.
Insan olarak hepimiz öz bakimindan bir
oldugumuzdan ve tek Bir Iradesi olan Kozmik bir bedenin hücreleri
gibi oldugumuzdan, baskalarinin iradesine ket vurmak ve onlara
zarar vermek, aslinda kendimize de zarar vermek olacaktir. Insan
insanin kardesi oldugu için, hepimiz birbirimizden sorumluyuz.
Varliksal Irade Uygunlugu Ilkesi'ne göre
insan irade beyanlarindan dolayi sadece kendisine karsi
sorumludur. Yani insan düsünce ve davranislarindan dolayi
sadece kendisine hesap verir. Insani fiillerinden dolayi ödüllendirecek
ya da cezalandiracak herhangi bir sistem kesinlikle mevcut
degildir. çünki varlik hareketlerinin sorumlulugunu yüklenebilecek
kudrettedir.
5.
VARLIK BİLDİĞİNDEN SORUMLUDUR
Kâinatin bütün sorumlulugu tek bir
varligin üzerine yüklenmemistir; her varlik omuz vermis ve bu
Kozmik Sorumluluk paylasilmistir.
Varlik tezahür âleminin derinliklerine
daldikça zorlanir ve yüklendigi sorumlulugun kapsami daralir.
Dönüsünde ise, Tezahür Merkezi'ne yaklastikça artan
bilgisine paralel olarak sorumlulugunun kapsami genisler.
Aslinda bir noktadan sonra sorumluluk da ortadan kalkar, çünki
bundan böyle varlik sadece gerekeni yapmaktadir.
Sorumluluğun Olmadiği Hâl
Önce Varlik vardi; henüz tezahür etmemis
tek Bir Varlik, tek Bir Irade, tek Bir Bilgi. Kendi içine
kapanmis mutlak hareketsizlik ve sükûnet hâlinde tek Bir
nokta. Öz'ünde tasidigi Varliksal Ilkeler'i yorumlamaya hazir
bir Kutsal Tohum, tezahür etmeye razi bir Kurban.
Ancak Varlik henüz Iradesini kullanmamis,
ilk sebebi yaratmamistir. Baska bir ifadeyle, ortada hiçbir
etki olmadigi için, hiçbir tepki de yoktur, yani Nedensellik
henüz baslamamistir. Kuskusuz bu durumda sorumluluk da mevcut
degildir. Var Olma ve Var Etme Bilgisi'ne sahip olan bu Kozmik
Tohum, tüm varolusun sorumlulugunu yüklenmeye hazirdir.
Sorumluluk Basliyor
Sonra Varlik "Olmayi" diledi.
Kozmik Yumurta çatliyor… Ve Isik Oldu! Görünmeyen Isik, görülür
hâle geldi. Merkez'deki Nur zerrelere ayrildi ve kivilcim
kivilcim sonsuzluga dagildi. Ve bir nabiz gibi atan isil isil kâinat
dogdu.
Tezahür öncesi Bir olan Varlik, tezahür
sonrasi, çokluk görünümündeki varliga dönüstü. Böylece
statik bir durumda sakli olan sonsuz bir potansiyel enerji,
sonsuz varyasyonlar hâlinde dinamizmini ifade eden sonsuz bir
kinetik enerji hâline geldi.
Varliklar özlerinde Seçme Özgürlügü
Ilkesi'ne sahip olduklarindan, Tezahür Merkezi'nden itibaren
diledikleri yönde yola koyuldular. Varliklarin kendi
iradeleriyle attiklari ilk adim, ayni zamanda onlarin sorumluluk
yüklendikleri ilk an oldu.
Varligin Özündeki
Bilgi Tezahür Âleminde Örtülür
Tüm varliklar özlerinde Tanrilik Bilgi'yi
tasirlar. Ne var ki, bu Bilgi, varliklar tezahür edince örtülür;
sonsuz parlakliktaki Nur, tezahür âleminde perde perde
gizlenir. Ancak bu, tezahür sürecinin bir geregidir. çünki
varliklar seçtikleri Kozmik Yön'de ilerlerken, farkli
yogunluklarda tezahür eden zaman ve mekân sartlariyla
karsilasirlar. Zaman ve mekân da varliktir; onlar da Seçme Özgürlüklerine
bagli olarak tezahür âlemine yayilmis olup, diger varliklarla
karsilasmalari kaçinilmazdir.
Varligin özünde tasidigi Tanrilik Bilgi,
çok yogun zaman ve mekân ortamlarinda, çok sisli bir havada
isigin yolu aydinlatamamasi gibi, iyice örtülür, varligin
hareketi yavaslar ve üzerine düsen sorumluluklar azalir. Buna
karsilik az yogun zaman ve mekân sartlarinda varligin özündeki
Tanrilik Bilgi, yani Varliksal Ilkeler bütün görkemiyle
isildamaya baslar, varlik hizlanir ve büyük sorumluluklar yüklenir.
Varliklarin Bilgi
ve Sorumluluk Farkliliklari Esitlik Ilkesi'ni Bozmaz
Varliklarin tezahür âleminde, farkli
zaman ve mekân sartlari içerisinde, bilgilerini farkli
seviyelerde kullanabilmeleri ve buna bagli olarak farkli
kapsamda sorumluluklar yüklenmeleri, yani böylelikle ortaya çikan
hiyerarsi, Varliksal Esitlik Ilkesi'ni ihlâl etmez. çünki özleri
bakimindan mutlak sekilde esit olan ve seçtikleri yönde tezahür
eden varliklarin, farkli zaman ve mekân ortamlariyla
karsilasmalari onlarin eksikliginden degil, tezahür sürecinin
kendisinden kaynaklanir. Ayrica karsilasma bütün varliklar için
geçerlidir.
Varlik, içinde bulundugu her türlü
ortamin sartlarina mükemmelen uyabilecek kabiliyette bir yapiya
sahiptir. O, bilgisini daraltarak sadece bir atomun
sorumlulugunu tasirken, dilerse bilgi seviyesini yükselterek
bir gezegeni yönetme sorumlulugunu da yüklenebilir.
Varlik Sadece
Kendisine Karsi Sorumludur
Varlik Tezahür Merkezi'nden kendi
iradesiyle ayrilmis ve kendi seçtigi bir yönde Kozmik
Yolculugu'na baslamistir. Kâinatta ilk hareketi baslatan
Varlik, kuskusuz bunun sorumlulugunu da yüklenmistir.
Tezahür etmesi için Varliga disaridan hiçbir
zorlama yapilmamistir; varlik disi hiçbir sistem ona belli bir
yönü seçmesini emretmemistir. Tezahür sürecine katilim
kapsamindan ya da özgünlügünden dolayi hiçbir güç ona
hesap sormayacak ve yargilamayacaktir. çok yogun zaman ve mekân
sartlarinda bilgi seviyesini düsürerek küçük sorumluluklar
aldigi için varligi cezalandiracak ya da az yogun zaman ve mekân
ortamlarinda bilgi seviyesini yükselterek büyük sorumluluklar
yüklendigi için de varligi ödüllendirecek bir sistem
kesinlikle mevcut degildir.
Varlik kâinat içerisindeki
hareketlerinden dolayi mutlak olarak sadece kendisine karsi
sorumludur, zaten kendi disinda herhangi bir varlik da yoktur.
Varlik Bildiginden
Sorumludur
Kâinat bir Hizmet ve Vazife ortamidir. Her
varlik tezahür ederek bu Kozmik Vazife'nin kendisine düsen
payiyla mesgul olur. Vazifesini kendi seçen varlik, bilgisini
de vazifesine uyacak seviyeye ayarlar. Bu durumda varlik, Kozmik
Vazife'nin sadece kendi bilgisine göre yürüttügü kismindan
sorumludur; kendi bilgisinin disinda kalan kisimlar varligin
sorumlulugunda degildir. Baska bir ifadeyle, varlik, tezahür sürecine
bilgisi oraninda katilir.
Bütün'ün denge ve uyumu, ancak her
varligin bilgisinin sorumlulugunu yerine getirmesiyle saglanir.
Bilginin sorumlulugunu yerine getirmek demek, varligin, Kozmik
Ilke ve Kanunlar'dan kendi seçtiklerini en mükemmel sekilde
uygulamasi demektir.
"Varlik
Bildiginden Sorumludur" İlkesi'nin Etik Sonuçlari
Insana sorumluluk yükleyen bilgi, kitabî
bilgi degil, bizzat uygulanarak ya da derin bir sezgiyle gerçekligi
varlik tarafindan idrak edilmis ve hazmedilmis olan bilgidir. Böyle
bir bilgi, hangi kaynaktan gelmis olursa olsun, artik o insanin
öz mali hâline gelmis ve bir yasam düsturu olmustur. Yeri ve
zamani geldiginde insanin o bilgiyi kullanmasi gerekir;
kullanmadigi takdirde hesap sorulmayi hak eder. çünki insan
bildiginden sorumludur.
Hiç kuskusuz insan bilmedigi için
yapmadigi ya da bilmeyerek yaptigi hareketlerden dolayi sorumlu
tutulamaz.
Insan, kendisinden daha güçlü bir
iradenin tehditleri ya da vaatleriyle yaptigi hareketlerden
dolayi da sorumlu degildir. çünki insan kendi bildigine göre
degil, o üstün gücün iradesine göre davranmistir. Bu
durumda hesap sorulmasi gereken taraf, insan degil, insan üzerinde
hegemonya kurarak, hareketlerini kendine has metotlarla yönlendiren
o zorba iradedir. Insanin hareketlerinden sorumlu tutulabilmesi
için, bilerek davranmis olmasi gerekir.
Evrensel Yardimlasma ve Dayanisma Kanunu'na
dayanarak, varlik, tekâmül etmek için çok gelismis bir ögretici
sistemin semsiyesi altina girebilir. Bu durumda o üstün güce
yakisan; varliga karisik, eksik ve hatta yanlis bilgiler vererek
saskina çevirmek, sert emirleriyle varligin kendine güvenini
kaybettirmek, her davranisini bir kurala baglayarak sinirlamak,
dedigini yaptirmak için korkutmak ya da ödül vaadiyle
oyalayarak insani iki yüzlü yapmak degil; apaçik bilgi
verdikten sonra varligi vicdanen özgür birakmak, ona bilgisini
uygulayabilecegi bir ortam hazirlamak ve hareketlerinin
sorumlulugunu yüklenebilecek sekilde onu güçlendirmektir.
Bilen insan kasten hata yapmaz; sayet hata
yapiyorsa, bu, bilmediginden ya da sartlarin
elverissizligindendir. Yani insan dünya hayatinda sürekli sürçüyor
ve pek çok hata yapiyorsa, bunun sorumlulugunu tümüyle insana
yüklemek insafsizlik olur. Her seyden önce insan çok yogun
bir zaman ve mekân ortami içerisindedir. Kaba bir fizik
bedendeki dar suuruyla, dünyanin agir maddî titresimleri
karsisinda büyük bir savas vermektedir. Içinde bulundugu
sartlar, özündeki Tanrilik Bilgi'yi disariya yansitmasina
engeldir. Kisitli sartlari ölçüsünde varliksal tezahüre
katilimda bulunan insana hesap sormak degil, onu kutlamak ve
kutsamak gerekir.
Insanin sorumlu tutulabilmesi için iyinin
ve kötünün, dogrunun ve yanlisin ne oldugunu bilmesi sarttir.
Bu Bilgi ona açikça verilmedigi takdirde, hatalarindan dolayi
insana hesap sorulamaz. Yapilmasi ve yapilmamasi gereken islerin
upuzun siralandigi çesit çesit listeler vermekle insan
gelismez. Insan, kendisine Varliksal Ilkeler ve Tekâmül
Kanunlari açiklanip, yaptiklarindan tamamen kendisinin sorumlu
oldugu ögretilince hizla yükselebilir.
Insan bilerek yaptigi islerden dolayi
sadece kendisine karsi sorumludur. Bilmeden yaptigi ya da
yaptirildigi islerden dolayi ise hiç kimseye karsi sorumlu
degildir. Ayrica, insanin disinda onu yargilayacak hiçbir
sistem de yoktur. Varlik, hareketlerinden dolayi sürekli olarak
elestirilecek, kinanacak ya da yargilanacak bir tutsak degil,
kendi iradesiyle tezahüre katilimda bulunan bir kâinat
mimaridir.
Insan hür bir varliktir. Kendi iradesiyle
tezahür ederek, kendi bilgisi oraninda Kozmik bir Vazife'de rol
almistir ve bu vazifesinde sadece kendisine karsi sorumludur.
Yaptigi hatalar vazifesini yavaslatsa da engellemez, ama bu
durum o insana istirap verir. Oysa Kozmik Vazife hepimize ait
oldugundan, herhangi bir varligin vazifesini aksatmasi, hepimizi
etkiler. O hâlde varlik olarak ayni öze sahip oldugumuz o
kisinin vazifesini aksatip istirap çekmemesi, bundan dolayi
kendimizin ve diger insanlarin olumsuz yönde etkilenmemesi ve
en önemlisi Vazife'nin sekteye ugramamasi için Yardimlasma ve
Dayanisma içinde yasamamiz gerekir.
Bilen insan bilmeyen insandan da
sorumludur.
|