Sembolizm

WWW.ASTROSET.COM

TAO ve Yin-Yang Dengesi

  Tao ve Taozim Nedir?
 
Taoizm Çinde M.Ö. 600’lü yıllarda doğmuş olduğu kabul edilen ruhsal bir öğretidir. Lao Tsu tarafından kurulmuş olan bu felsefi-ruhsal öğreti, daha doğru bir deyişle, Taoizm, hem Lao Tsu’nun öğretisine, hem bu öğretiden çıkarılan felsefeye ve ayrıca Çin’de, bu öğretiden yola çıkılarak geliştirilen dine verilen ad olarak karşımıza çıkar.
“Doğa ya da Gökyüzünün Yasası” ve “Bilgelik Yolu” diye yorumlanır.

  Taoyu temele almayı öneren Taoizm, varlık ve ahlâk bakımından mutlak bir doğalcılığın savunucusu olmuştur. Doğal bir yaşamda yapmacık davranışların, kendini beğenmişliğin, kurnazlıkların, düşler, istekler ve kazanç peşinde koşmanın yerinin olmadığını; Tao’ya uyan kimsenin Tao’yla bir olacağını anlatmaya çalışır. En yüce amaca ulaşmayı dileyerek yaşayan kişinin, kendisini tümüyle yola vererek Tao içinde eriyen, çözülmeyi başaran, yani bu dünyadaki kimliğine ve yaşam planına sorumlulukla sahip çıkan, yaşamındaki asli görevlerini sevgiyle yerine getiren kişinin ölümsüzlüğü tanıyacağını ya da en azından hissedeceğini söyler. Ayakları hem yere basan, hem de basmayan en paradoksal öğretilerden biri olarak çözülmeyi, kendi kaderini bilmek ve kabullenmek olarak kabul eder.

  Konfiçyüs ve Lao-Tsu
 
M.Ö. 500’lerde Çin’de doğan Tao Te Ching-Bilgelik Yolu, şimdiye kadarki en kapsamlı ve en yalın ontolojik öğretidir. O kadar ki, felsefi tanımların ötesinde, kendini öğreti olarak tanıtmaktan bile kaçınır.

  Tao Te Ching varlığın ne olduğunu anlamaya yönelik, içe dönük bir düşüncedir ve görünen nesne, olay ve olguların ardındaki Hakikate odaklanır. Bu anlamda, Batı’nın ve oryantalizmin ona giydirmeye çalıştığı mistisizm kalıbına uygun değildir. Mistik ögeleri olmayan Tao Te Ching’in amacı daha yüksek kalitede bir yaşam, kozmosla bütünleşme, kozmik insan olma deneyimi, insanın kendi varlığıyla, varlığının özündeki kozmik ağ ve armoniyle bütünleşmesi, bilgeliğe ulaşma arzusu ve yolu olarak özetlenebilir.

  Hakikatı arayanların yolunun Tao’dan geçmemesi mümkün değildir. Hakikat yolcuları bazen bu yola Tao adını verir, bazen de yol der ama sonuç hiçbir zaman değişmez. Yol her zaman aynı yoldur adı ne olursa olsun, her yolcunun geçeceği aşamalarda kişiden kişiye fark etse de aşağı yukarı bellidir.

  Tao, bilgeliği arar. Tao Te Ching’de kozmik insan Bilge Kral olarak adlandırılır; O, sessizliğiyle bilge, davranışlarıyla kraldır.

  Tao Te Ching’in en iyi bilinen temsilcileri Lao-Tsu ve öğretinin ahlaki yorumuyla Konfiçyüs’tür. Lao Tsu, belirli bir kişinin adı olmaktan çok belirli bir öğretinin en temel kavramı olarak görülmelidir. “İhtiyar” anlamına gelen Lao-Tsu sözcüğüyle yaşlılık kastedilmemekte, “kendi iradesini kullanma yetisine sahip, kendi kendini yönetebilen özgür insan”a atıfta bulunulmaktadır.

  Tao, “yol”, “akan nehir” anlamına gelir. Evrenin izlediği, sürekli değişen ama aynı zamanda değişmeden kalan yol /süreç anlamındadır. Evrenin düzeni kozmostaki harmoni ve kaosun yani sürekli değişimin birleşiminden oluşur. Bu paradoksal ilişkilere Tao’da sıkça rastlanır. Tao Te Ching simgesel ve sezgisel paradokslar yoluyla, kozmostaki harmoniyi algılamaya engel olan kategorik düşünce tarzı yerine (ya...ya mantığı), karşıtlıkları aynı anda kabul edebilecek bir sezgiyi ve bütünleştirici olan (entegre /hem...hem) mantığı koyar. Hem o, hem bu paradoksal mantığı nedeniyle günümüz modern fiziğinin kuantum teorisiyle birebir örtüşür.(1) Kuantum fiziğinin ilk derin etkilerine kadim Tao bilgeliğinde rastlamak mümkündür. Tao Te Ching’in simgelediği değişim ve akıştan doğan dinamik niteliği onu değişmezliği ön plana çıkaran Brahman (Hint) kavramından ayırmaktadır. Daha sonra Çin ve Hint felsefelerinin etkileşimiyle ortaya yeni sentezler çıkacaktır. Shiva-hareketlilik gibi.

  Tao’daki akış süreci simgeler. Te Ching ise temel ve saltık varlıktır ve tao Te Ching’in öznesidir. Yani süreç, varoluşsal görünüşlerin öznesidir.

 Tao Te Ching, akan, değişen, devirlere bağlı gerçekler arasında harmoniyi sağlamayı ve altın orta yolu bulmayı amaçlar. Bunun için her türlü aşırılık, ego, tutkular, sapkınlıklar yok edilmelidir. Tao öğretisinin sunduğu doğallık sık sık yanlış anlaşılmakta ve insanın içgüdülerini sonuna kadar yaşayabilmesi özgürlüğünü savunduğu sanılmaktadır. Oysa her bilgelik yolu gibi Tao Te Ching’te de özgürlük içsel bir kavramdır, dışta aranmamalıdır, arınma her ruh için gereklidir. İnsan inandığı gibi yaşamalıdır yani Mevlana’nın söylediği gibi, “Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün” derin felsefesi Tao’nun da özünü oluşturur.

Lao Tsu’nin “Tao Te Çhing”inde şöyle denilmektedir:

Tao Bir’i üretti.

Bir İki’yi üretti.

İki Üç’ü üretti.

Üç tüm varlığı üretti.

  Bir Tai Chi, iki Yang ve Yin, ana baba , pozitif negatif gibi, Üç, üç Saf Bir, üç elemental kuvvettir. Bu üç elemental kuvvet, Kozmik Plan Enerjisi ve Yeryüzü Enerjisi de denilen Göksel ya da Evrensel Enerji ve Beşeri Plan Enerjisi olmuştur. Bunu eski şamanlar Üst Dünya, Orta Dünya ve Alt Dünya olarak adlandırırlar ve amaç kaynağa dönüştür. Lao Tsu’nun Tao Te Çhing adlı eserindeki şu ifade de dikkat çekicidir:

Formu olmayan ama eksiksiz bir şeyler var,

Cennetten ve dünyadan önce var olmuş.

Ses olmadan, madde olmadan,

Hiçbir şeye bağlı olmayan, değişmeyen,

Her şeyi kaplayan, her zaman var olan.

Tao dokunulmaz, ölçülmez bir şeydir.

Ölçülemez, dokunulamaz.

Fakat onda saklı olan formlardır.

  Meditasyon, Tao Te Ching’in temel noktasını oluşturur. Yalnız bu öğretideki meditasyon uygulaması, Buda anlayışındaki meditasyondan biraz farklıdır. Tao meditasyonu yaşamın içinde bir deneyim olarak görür ve sürekli olduğunu söyler. Budizm meditasyonu odaklanmaya dayalı, bir nesneye, sese veya mantraya-iç sese odaklanan, belli bir içe dönüşü olan bir deneyim olarak yorumlamaktadır. Bu tip meditasyonlarda önce belli bir odağa konsantrasyon sağlanır, sonra meditasyon durumuna geçilir. Geçici farkındalıklar mantra tekrarı ile sürekli farkındalık haline gelir.

  Buna karşılık Tao, merkezsizliği öne çıkarır ve haklı olarak aydınlamanın başka, yaşamın başka bir şey olmadığını savunur. Farkındalığı bir bütün olarak yorumlar. Konsantrasyon ve meditasyon iç içedir; birbirinden farklı değildir. Sezginin gücüyle parçalı değil, akıcı ve birbirine geçen zihne ve zihin hallerine bağlıdır.

  Kuantum Düşünce
 
Bu da son günlerde sık sık adı geçen ‘Kuantum Düşünce’ olarak adlandırılan ama bilen için günlük yaşamdaki her olayı ve her düşünceyi kapsayan tekniklerin tümünün doğu bilgeliğindeki tanımıdır. Kuantum teorisine göre de günlük yaşamı tek tek resimler halinde görür ve yaşarız ama ardı ardına geliş nedeniyle bu bizim için yine de bir süreklilik sayılır. Çeşitli bireysel çalışmalarla günlük olayları An’da bırakmayı öğrenen kişi, hem Tao’nun yoluna daha yakındır hem de Kuantum Bilgeliğe…

  Ne yazık ki, Batı’nın bilimsel yöntemleri ve nesnel gerçeklik anlayışı, doğallığı ve sezgisel olguları kavramakta yetersiz kalmakta; onları “dışarıdan” bir bakışla görmekte ve “içindelik” olgusunu anlamamaktadır. Bu nedenle özellikle batı ve materyalistik mantalitedeki insanlar için yeni fizik ve kuantum teorisi bir ispat sayılmaktadır.

  Bilgelik yolunun çeşitli Üstadları insanların bu doğasını iyi tanıdıklarından, kişiyi hiç olmazsa belli sürelerde dışrak halden içsel hale dönüştürmek için mantraya bağlı, kalıpsal meditasyonlar önermektedirler ki haklıdırlar da; belli bir süre kendi üzerinde çalışmamış hiçbir insan birdenbire süresiz farkındalığa geçemez. Zen Budizm’in ilginç öykülerindeki  Koanlarında(2) da anlatılmak istendiği gibi asıl amaç bu şuurlu, konsantrasyonu bir hedefe bağlanmış (örneğin bu hedef bilgeliğe ulaşmak, kendini geliştirmek de olabilir) yüksek farkındalıklı ruh halini yaşamın tümüne yayabilmektir.

  Evrenin varoluşu hakkında bir soru ile karşılaşan genç zen rahibi haftalarca, aylarca bu çok önemli soru hakkında tefekkür ettikten ve meditasyona daldıktan sonra Üstad’ına gidip buldum der: Üstad ne bulduğunu bile sormadan sessiz bir ağırbaşlılıkla ona bakar, gülümser ve öyleyse git mutfaktaki bulaşıkları yıka der.

  Bu koan genç rahibi çok şaşırtır ama yol arkadaşları yani daha önce bu tip koanlarla karşılaşan diğer rahipler ona destek verirler. İnsan kendi çapında varoluşun sırrını bile çözse, günlük yaşamın gerekliliklerinden ve sadeliğinden kurtulamaz, yemek, içmek, çalışmak, uyumak zorundadır. Zihin bu sadelikten kurtulursa çeşitli hezeyanlı ve vesvese dolu ruh halleri yaşar ki, kadim bilgelikte böylesine zorlu bir yolculuğa çıkanların yanına her zaman bir yol arkadaşı verilmesinin sırrı da budur.
  Meditasyonda yaşadığı derin bir vecd hali ile, ‘oldum, vardım, aştım’ deme çılgınlık noktasına çok kolay gelindiğinden diğerleri arkadaşlarını hep kontrol altında tutarlar. Bu zorlu yollarda tek başına yürümek hayli ürkütücüdür, kibri ve kendini beğenmişliği bırakıp, bir rehber ya da yol arkadaşı istemekte yarar vardır. Hiç bilmediğiniz bir ülkede eğer o dili de bilmiyorsanız elinizdeki harita ile ne kadar yol bulabilirsiniz ki, her konuda olduğu gibi Bilgelik gibi hassas ve iddialı bir konuda da aklı, mantığı, yüreği, sezgiyi, ilhamı ve sevgiyi bir arada harmanlamak gerekir. Aksi takdirde bazı patika yollarda kaybolmak içten bile değildir, üstelik yolda olduğunu sanarak kaybolan o kadar çok insan vardır ki…

  Tao-Yol/Süreç
  Tao demek yol demektir, ‘Yolda da en önemli şey eylemin kendisidir’. Tao bu nedenle eylemin kendisiyle yani yaşamla ve yaşamın her hali ile bütünleşmeyi savunur; O’nun hakkındaki düşüncelerle O’nu görmeyi değil, Tao’ya yani “yol”a girmeyi ; bilgi, birikim ve beceri yanında SEZGİ yi doğru kullanmayı önerir. Ne iş yaparsan yap yaptığın işle bir olmak, ona sezgisel yaklaşmak gerekir. Tao, aydınlanmayı “kendini bilme”, bilgeliği ise “başkalarını bilme” olarak tanımlar. Varlıksal, bilgece sezgi kişiyi kendini bilmeye, sanatsal sezgi de üretime götürür.

  Gerçeklik, “şey” ve “şeyler”in bilgisidir. Gerçek tek değildir ve tek olamaz. Bilimsel disiplinlerin saptadıkları “gerçekler” vardır ve her yöntem kendi gerçeğinin aynasıdır. Evrensel anlamda gerçekliğe ise sufi bir bakışla, “Hakikat” denir. Hakikat değişmez, evrensel ilke prensip ve yasaların insanın günlük yaşamındaki görüntüsüdür.

  Ünlü fizikçi Heizenberg, “Doğa’yı deneyimlemiyoruz; doğaya sorduğumuz sorulara doğanın verdiği yanıtları inceliyoruz. Doğa, uyguladığımız bilme yöntemlerine o yönteme açtığı yer kadar yanıt veriyor” demiştir. Öyleyse bir Doğru vardır, ardından Çeşitlilik ve Gerçekler gelir. Tao’da Bu tek Hakikat (doğru); sonsuz gerçekliği yansıtır; ilkesel, somutlanamaz değişimin ve dönüşümün prensibidir. Gerçekler zamanla ilgilidir; oysa “Hakikat” zamanüstü  bir kavramdır.

  Antik Yunan’da zaman Kronos ve Kalyos’la ifade edilir. Kronos, adından da anlaşılacağı gibi tarihsel, yatay zamandır. Kalyos ise arketiplerin zamandır; tarihsel değildir. Aşkın, transandantal bir zamana işaret eder. Kalyos ise evrensel ilkelerin, arkelerin dünyasıdır. Kronos yoluyla içkinleşir ve bu sayede açılımlarını bize gösterir.

  Bu öğretinin önemli temsilcilerinden Krishnamurti, insanın düşünmenin kendisini doğrudan doğruya izleyerek, düşüncenin doğasını takip ederek farkındalığın duyarlılığına ulaşabileceğini söyler. Batı’nın “kozmik ağ” adını verdiği bu örgünlük, çeşitliliğin içindeki birlik, gözlemciyi de kapsar. Son yıllarda hızla gelişen kuantum fiziği, gözlemciliği değil katılımcılığı, evrenimizin katılımcı bir evren olduğu kavrayışını geliştirmektedir.

  Ayrılıkların ve görünümlerin bir ve bütün olduğunu kavramak için aklın dinginliğe ihtiyacı vardır. Batı’da hareketsizlik olarak yorumlanan dinginliğin Tao düşüncesindeki eş anlamlısı “samadhi”dir ve “aklın ruhla dengede olması” anlamına gelir. Günümüz ayakları yere basmayan spiritüalistlerinin Tao Öğretisini incelemelerinde yarar vardır. Birkaç kitap okuyup, birkaç sohbete katıldıktan sonra kendilerini aştıklarını ve  her şeyi anladıklarını zannedenler büyük bir aldatmaca içindedirler, buna Budizm’de maya denir yani kendi yarattıkları sahte bir realite ve illüzyon içindedirler, gerçek olmayan bilgi ve düşüncelerle beslenirler ama birgün gelip bu gereksiz yere şişen balon patladığında gerçekle karşılaşmak hayli üzücü ve şaşırtıcı olabilir. O nedenle her konuda olduğu gibi özellikle bu tip spiritüel konularda, dingin, sakin, ağırbaşlı, akıllı, mantıklı ve objektif olmakta ve sürekli kendini tanımaya, duygularını kontrol etmeye çalışmakta yarar vardır.

  Samadhi, hareketlerin uyumu, özdeşleşme veya ayrışma değil harmonik duruma gelme, çelişik birlik olarak yorumlanır. Bir nesneyle/eylemle özdeşleşme veya ayrışma yerine o nesnede/eylemde yok olma ve onunla bütünleşme anlamındadır ve bu da bir meditasyondur. Tao Te Ching, zihnin yanılsamalarına karşı Sezgi’yi kullanır. Özgür insan, eylemle bütünleşen, dikkatleri değil sezgiyi kullanan, yaşamın doğrudan kendisini meydana getirerek deneyimleyen insandır.

  Samadhi, evrenin bütünselliğini deneyimlemek için sakin ve dingin bir zihnin gerekliliğine dikkat çeker. Hareketliğin birliğini sezmek ve algılamak ve “bir”deki birliğin farkındalığına ulaşmak için gereklidir bu. Zihni düşünce ve imgelerden boşaltarak Tao’ya –yaşam yoluna ulaşılır. İslam tasavvufunda (sufizmde) terk ve feragat kavramlarına karşılık gelen bu anlayış Antik Yunan’da da görülür.

  Tao Te Ching, zıtlıkların aslında “Bir”in yansımaları olduğunu vurgulayarak anlatımında zıt öğelerin yarattığı paradokslara başvurur. Buna göre Tao; hem hareketli hem değil, hem uzakta hem yakında, hem içte hem de dıştadır. Olumsuzlama ile gerçek nitelikler daha belirgin gözükür; bu yolla nesnelerin ve eylemlerin ardındaki bilgeliğe ulaşırız.

  “O asla suyu çekilmeyen derin bir kaynaktır. Sonsuz olanakların hazinesidir. O aktıkça tüm varolanlar ortaya çıkar.” Tao, uzakta değildir; şimdi ve buradadır, içimizdedir ve bizler de onun içindeyiz."

  Tohum, ağacın meyvesinin içindedir. Aynı zamanda tohum ağacı oluşturur, yani ağaç tohumun içindedir. Tohum, ağaca dönüştüğünde ise ağacın her yerindedir. Tohumu görmek için evriminin son basamağına, meyvesine bakmak yeterlidir.

  Kendiliğinden değişip başkalaşan ama yine kendinde kalabilen Tao’dur. Tao’nun yaşam ilkesi doğaya uygun, doğanın akışına uygun hareket etmek ve doğanın görünüşleriyle değil yasalarıyla özdeş olmaktır.

“Irmak akarken akışına direnirseniz ırmak sizi ezer geçer;
kendinizi onun akışına bıraktığınızda ise okyanusa ulaşırsınız.”

  Tao’da Hiçlik
  Tüm varoluş hiçlikten çıkmıştır. Taocular buna nihai kaynak Wu Chi (Çhi’nin Yokluğu) adını vermişlerdir. Kabalacılar ona Ayn hiçbir şey ya da ein soph-sınırsız/sonsuz derler. O bilinmeyendir.

  Başlangıçta hiçbir şey yoktu. Zaman yoktu, mekan yoktu. Yukarı ve aşağı, doğu ve batı yoktu. İyi ya da kötü, yaşam ya da ölüm yoktu. Erkek ya da kadın, pozitif ya da negatif yoktu. Yüksek ya da alçak yoktu, gökyüzü ya da yeryüzü yoktu. O Tao’nun ötesindedir çünkü Tao söylenebilen bir sözcüktür. O, Wu Chi ve Kabala’daki Aein’de ötesindedir. Ama eğer bu sözcükler olmasaydı ondan hiç söz edemezdik. Onun büyük gizemi ve paradoksu burada yatmaktadır.

  Bu nihai, sınırsız hiçlik kavramını tanımlamak için sözcüklere gereksinimimiz vardır. Ama kavramın kendisi sınırsız olan bir şeyin sınırlanmasıdır. Kabalacılar bu sınırsız hiçliğe çoğunlukla Ein Soph demişlerdir.

 

  Wu Chi deneyimlenebilir ama tanımlanamaz.  Bunun yolu derin konsantrasyondur. Taocu için konsantrasyon (tefekkür) her zaman bildiğimiz anlamı ifade etmez. Taocu tüm yaşamı bir meditasyon ve konsantrasyon alanı kabul eder ve yüksek farkındalık içinde her olayın ve olgunun şuurlu bir şekilde izlenmesini ve insana bir şeyler katmasını arzu eder yani onun için tüm yaşam bir konsantrasyon ve meditasyon aracı olmalı, bilgelik yolunda yürümeye çalışan kişi bu içsel hali kaybetmemek için düşüncelerini ve ruh hallerini sürekli izlemelidir. Kendini evrenle ve bütünle akış içinde hissedebilmek ve hiçbir şeye direnmeme hali bir tür hiçlik halidir ve Taocu için bu hiçliği deneyimlemek derin bir mistik deneyimdir. Hem Taocular hem de Kabalacılar ona ulaşmaya çalışmışlardır. Şaman için o her üç dünyanın kaynağıdır. Üst dünyanın en yükseklerine ya da alt dünyanın en derinliklerinde her birinin içindedir.

  Taocular bu berrak içsel durumu anlatmak için “hiçbir şeyliğin ülkesi gerçek evdir” gibi anlamlı şiirsel tümceler kullanırlar. Buna Bilgelik bilinci denir. Her iki durumda da, sessizliğe ulaşmakla Wu Çhi’ye ya da Ein Soph’a ulaşmak arasında uzun bir yol vardır.

Sonraki Bölüm >>

Dipnotlar

1- Kuantum fiziğinde Tao:Kuantum Bilgeliği ve Tasavvuf- Doç. Dr. Haluk Berkmen-Sistem Yayıncılık-2009.

2- Koan: Zen (Chan) Budizminde mantıklı düşünceyle cevaplanması mümkün olmaya, yalnız sezgilerle anlaşılabilen hikâye, diyalog ya da sorulara verilen addır. Koan Çince "gōng'àn" (公案) kelimesinin Japonca okunuşudur. Kelime anlamı olarak kamu davası ya da halka açık olay diye çevrilebilir. Koan'ların ortaya çıkışı Zen Ustaları ve öğrencileri arasında geçen diyalogların kaydedilmesine dayanır. Bu diyalogları kayda değer yapan ise, o anda ya da konu üzerinde çok uzun süre kafa yorma sonucunda öğrenciye bir uyanış ya da bir aydınlanma deneyimi yaşatmış olmasıdır. Daha sonra Song Hanedanlığı döneminden itibaren bu kayıtlar Zen Ustaları tarafından öğrencilerine meditasyon konusu olarak verilmeye başlanmıştır.

Kaynakça

· Erdemin Işığı Taoculuk-Tao'nun yolu - eski Çin'de bilgelik öğretisine giriş-J.C.Cooper, 1. Basım, Aralık 1994.
· Tao ve Hayat Ağacı
· Eric Steven Yudelove -Dharma Yayınları-Dünya Dinleri ve Kültürleri Serisi-2001.
· Kuantum Bilgeliği ve Tasavvuf- Doç. Dr. Haluk Berkmen-Sistem Yayıncılık-2009.
· Yin ve Yang-Martin Palmer- Dharma Yayınları-2000

Yayına Hazırlayan: Astroset Semboller Araştırma Grubu

Yayın Tarihi: 03.Aralık.2010
 
 

© Astroset 2004-2010