Sembolizm

WWW.ASTROSET.COM

TAO ve Yin-Yang Dengesi - 3

Zıtların Birliğinde Anka Kuşu

  Tinler evreninde bütün güçler eşdenge içindedir. Kwei çokluk şeytan olarak yanlış yorumlanmış; sonraki Taoculukta insanüstü varlıklar anlamında alınmıştır, geri gelen “tin”dir, yaşamı Yang yansıtır.

  Hayvanlar arasında -masal hayvanları ve ötekiler- ejderle kaplan aydınlığın ve karanlığın güçlerini yansıtır; ejder simgesi iki karşıt anlamı içerir. Ejder yaz başlarında ortaya çıkarsa Yang ilkesini, güzün görünürse Yin’i vurgular. Ejder hep kaplanla birlikte gösterilir, kaplan öğelerin karanlık gücünü yansıtır; böylece, ejder göğün tini ve etkinlikleri anlamına gelir. Öte yandan, hayvanlar arasında Ky-lin ve Feng-huang, ya da kuşlar arasında Anka Kuşu Yin-Yang öğretisinde birbirine karşıt iki yaratık olarak gösterilmez, tersine birbiriyle kaynaşmış durumda yansıtılır. Ky-lin, Yang olarak ve lin de Yin olarak, kimi dönemde alnında tek boynuzu olan bir düşsel yaratık kılığında gösterilir, böylece, eksiksiz bir Yin olup dişil özellikler taşır. Bu nedenle dişil görüntü, genellikle, ay biçiminde tek boynuzlu bir masal varlığıyla simgelenir. Bu durumda, hayvan lin’le bağlantı içine sokulur ve iyiliği, arınmışlığı, gönüldeşliği, mutluluğu vurgular. Tek boynuzlu yaratık kılığında gösterilmezse, türü belli olmayan bir biçimde ejder başlı, boynuzlu, aslan yeleli, geyik gövdeli ve küt kuyruklu yapıda yansıtılır. Ky-lin, Ying-Yang bağlantılı kılınmış, ejder ve geyik karışımı bir durumda da gösterilebilir. Onun beş simgesel boylamı vardır: Kızıl, yeşil, vişneçürüğü, sarı ve mavi.

 Gövdesi boynuzuyla dört metre yükseklikte beş öğeyle birlikte, iri yaratık görünümündedir. Hep bağlantılı bulunduğu Feng-huang gibi uğurlu bir varlık sayılır; yalnızca bilge bir yöneticinin yönetimi döneminde ortaya çıkar, ya da bilgenin doğuşunu bildirmede görünür. Böylece, bilge bir kralın ya da büyük devlet adamının simgesi olan bu hayvan gibi, gerçekten anlayışlı bir çocuk, “bir Ky-lin”in oğlu” olarak gösterilir; dahası, yüksek bir aşamaya ulaşmak için “bir Ky-lin’e binmiş gidiyor” diye yorumlanırdı.

  Çin sanatında büyük bilge ve ölümsüz kişiler bir Ky-lin binmiş giderken betimlenir, onların olağanüstü nitelikleri böyle yorumlanır. Ky-lin, Anka Kuşu olarak da görülür, büyük iyiliklerin özgün niteliğini taşır. Ky-lin, kendi ayağıyla canlılar alanına gitmez, boynuzuyla kimseye vurmaz, bu da iyiliksever diye anlaşılması yüzündendir. Bu biricik boynuz, büyük bir yöneticinin egemenliği altındaki dünyanın birliğini yansıtır. Anka Kuşu ise, yalnızca tahıllarla, göksel çiyle geçinir. Başka varlıklara dokunmaz, yıkım getirmez.

  Yin-Yang simgesi, Feng-huang içinde anlatılabilir. Genelde Feng’e bağlanır, bu eril bir öğe olması nedeniyledir, civa-kuş ya da ateş-kuş atıyla bilinir. Bu niteliğiyle güneşi yansıtır, ejderle birlikte gündeme getirildiğinde imparatorun bir simgesi olarak huang’la ilişkili anlaşılır. Bunların ikisi de, genelde, imparatorla ilgili süslemeler, elişlerinde kullanılır. Anka Kuşu ise, Ky-lin ile birlikte gelinlik çağa gelmiş kızı yansıtır, onun simgesidir, “ayrılmaz gönüldeşlik” anlamında yorumlanır, yalnızca evlilikteki mutluluğu değil ayrılmazlığı ve Yin-Yang’ın karşılıklı bağımlılığını da dile getirir. Bu bağlaşım içinde ilginç bir saptama vardır, o da, yalnız kaldığında Ky-lin’de bulunan imparator-ejder-erkek simgesinin yin adını lin’in taşımasıdır. Öte yandan, bu durumda imparatoriçe-anka kuşu feng-Yang bağlamını içeren bu kavram, yalnız başına düşünüldüğünde, iki gücün karşılıklı bağlantısını dile getirir.

Tao sevgi, yumuşaklık ve zarafetin simgesi

  Çin’in birbiriyle bağlantılı bu iki dini, halkın yaşamında Yin-Yang güçleriyle yansıtılır, uyumu sürdürmede yararlı olur. Konfüçyusçuluğun toplumsal düzeni sağlama, din törenlerini yönlendirme, uyumlu kılma işlerinden sorumlu bulunduğu çağda Taoculuk; uyuma, üretken akıma, doğal olana, engin gönüllülüğe, dünya varlıkları arasında özgürlüksever bir bağımsızlığa dayanır; onun ürünleri ozandır, ressamdır, metafizikçidir, gizemcidir; sözün kısası, gülmeyi seven, yumuşak yürekli ne varsa hepsi Taoculukla özdeşleşir. Konfüçyusçuluk sağlam düzene, belli kurallara, uyumlara, uzlaşmalara, dünyaya özgü olanakların güncel yaşama uygulanmasına dayanır. Bunların biri ülküsel, öteki gerçekçi bir görüşü yansıtır; ancak, ikisi de yetkin bir bağlantı içindedir, birbirini düzenler, birbirinin eksiğini giderir, biri ötekinin uyuşukluğunu, gevşekliğini kaldırır, öte yandan kuru ve katı bir gelenekçiliği engeller.

  Bilge İnsan
  Taocuların ve Konfüçyusçuların yazılarında anılan yetkin insan ya da bilge, kendiliğinden Yin-Yang ile eksiksiz uyum içindedir. “Dinginlikte Yin’in edilgenliğine, etkinlikte Yang’ın erkine katılır”. Başka bir anlatımla  gönül, tinle duygu, anlayış gücüyle içgüdü arasında denge sağlar. O, ne olumlu, ne de olumsuzdur; tersine, mutluluk veren orta durum, odak eksen ve uçtur.

  Eleştirel us ilkelerine dayalı, çözümleyici tin suça yöneltir. O adlandırır, adları da tanımlar, sınırlandırır, yanıltıcı biçimde saklar, bir nesneye, nesnenin kendiliğinden anlaşılması için ad verir; kendini hep güçlü, hep bilen diye görür. Tinin denetimi altında bulunmayan duygular dağılmaya, yıpranmaya yüz tutar, duyguların etkisi altında kalmayan tin de katılaşmaya, taşlamaya yönelir.

  Bugünkü durumda elimizde tinle duygu arasında beliren köklü ayrılığı gösteren örnekler vardır; bir yanda bu anın getirdikleri, öte yanda da sağlıksız bir tutkuyla aşırılığa, dejenerasyona, cinsel saplantılara eğilim duyma söz konusudur. An’ı yaşamak adına içgüdüleriyle tini yani ruhu, öz benliği ile bağlantıyı koparan kişiyi bekleyen şey yozlaşma ve kendinden uzaklaşmadır yani Bilgeliğe gidiyorum özgürüm derken tamamen yoldan çıkmak da mümkündür.

  Yin-Yang varlığın var olma hali ve düşünce de tinle ilgili duygu gibidir. Dişil, içgüdüsel, sezgisel ve duygusal olan derindir; eril olan bir anlayış gücü, us ilkelerine uyan da yüksek akıldır. Bunlardan biri ötekinin özüne girme, onunla uyum içinde bulunma gereğindedir. Yin ilkesi dinginlikten, Yang ise devinimden doğar. Chuang-tzu Yin’in devinimsiz büyüklüğü’nden, Yang’ın “azgın,yalımlı dirimliliği”nden söz eder. bunlardan biri öteki olmadan varlık ve etkinlik gücünden yoksundur, yetersizdir. Onlar edilginliğin ve etkinliğin, üşengenliğin ve atılganlığın, yaratmadaki temel gücün değişken, ayrılmaz öğelerididr, süreklidir; bu yaratma da, varlık alanında sonsuzdur. Bu iki karşıt durum Yin ve Yang kavramı kapsamında açıklanmasına karşın, kendi yapısına göre yaratıcı sürecin ve bütün nesnelerde bulunan ikililiğin bir simgesidir. O yetkinliğin ve kökensel dengenin bütünlüğünün, Tao’nun örneğidir. René Guénon’un dediği gibi: “Ortaya konan tüm nesnelerde iki ilke vardır... ancalar değişir oranlardadır, hep birinin ya da ötekinin ağırlığıyla bağımlıdır. Bu iki ilkenin, eksiksiz karşılaştırmalı bağlamı, ancak kökendeki ‘Bir’ lik ile açıklanabilir ve gerçek haline gelir.” Bu durumda bilge kazanmıştır. Simge bu kökensel uyuma ulaşabilen, onu ayakta tutabilen insanda bir uyarıdır, bu uyumun sağlanması yaşamın en önemli ereğidir.

  Tao’da Yaşamın Uyumu
 
Başka bir ad altında, Yin-Yang “iki öz”dür. Bu özler, tüm durumlarda, tüm nesnelerle etkisini sürdüren ve değişme, biçimlendirme, dönüşme gibi konularda sorumluluk taşıyan, özgün kaynak niteliğinde bulunan Tao’dan doğmuştur, yükselmiştir. Tao, gerçekte, yaşamın uyumuyla eyleme geçer. Tao, “yetkin ve ölçülü bağlaşım”dır; bu bağlaşım insanda ve evren bütününde içsel uyumu etkiler, böylece insan bir yandan kendi kendine, bir yandan da dünyayla içte ve dışta, barış içinde yaşayabilir. Bu bağlaşımın amacı kişinin kendi kendine ve başkalarına kötülük etmemesidir, kaygısı budur. Bu bağlaşım Konfüçyusçuluğun yetkin insanlarına ve Taoculuğun bilgelerine olanak sağlar, değer kazandırır.

   Yaşamın uyumunda Yin ve Yang’tan gelen karşılıklı etkinliğin rolü çok büyüktür. Dinginlikte, tedirginlikte, dünyaya dönmede ve dünyanın içine atılmada; etkinliği dünyada yaşayan kişi ile, toplumdan uzaklaşarak dağlarda içekapalı kalmayı seven kişilerin yaşamında sorumluluğu vardır. Bir devlet adamı ve bilge olan, son imparator Sung’a bağlılığından dolayı Kubilay Han’ın buyruğuyla öldürülen Wen T’ien-siang, Yin-Yang için şöyle dedi:

Gök ve yer
Tüm varlıklarla birlikte bulunan
Ve onlarla çağlayıp akan.

  Bu iki öz varlık, “iyi” ya da “kötü” olarak aydınlık ve karanlık bağlamı içinde değerlendirilemez. Özsel olguları iyi veya kötü diye adlandırmak bizlerin bilinçsizliğidir. Bunların biri ötekiyle bağlantısız sayılamaz, varolamaz. “Olumlu kişiler, bu bütünleyici olumsuzluğu gözardı ederek... ne evrenin büyük ilkelerini, ne de tüm yaratma eyleminin bağlı olduğu koşulları kavrayabilirler. Yeryüzü olmadan göğün varlığından söz edilemez; dahası, açıkça saçma da olsa, olumlu ilkeler gözardı edilerek olumsuz ilkeler üzerinde konuşulamaz... biz bir nesneyi iyi, ya da kötü dersek, onun gözlerimize ya iyi, ya da kötü görünmesindendir; doğrusu iyi olmayan, ya da kötü olmayan bir nesne yoktur”.
  Bu bağlamda, bir bütün yarısını ötekinden daha önemli gösteren ilgi bakımından, batı düşüncesinin tutarsızlığı konusunda bir belirti vardır. Bir “olumlu” tutumdan, bir “olumlu” iyiden söz edilir; bu övmek içindir. Öte yandan, karşıt durumdan söz edilir, ya da birisi suçlanır, o da “olumsuz” kapsamına girer, kınama anlamında alınır. Bu, yalnızca artı elektrikle yüklü bir telin işlevini gösteren bir örnek olabilir.

  İçlerinde olumlu, salt aşırı, istenmeyen bir tutum bulunan durumlar ortaya çıkabilir, bunlar yalnızca sevindirici olmayan bir sonuç verir; öte yandan, durumun gereksinimlerine uygun olarak, olumlu sayılan bir olumsuz davranış da yerinde görülebilir. Dengeliliğin istediğiyse, bu iki gücün birden yerinde ve zamanında, esneklikle uygulanabilmesidir. Göreliliğin egemen olduğu yerde en önemlisi de budur. Bir kimseye iyi gelen, başkalarına büsbütün kötü görünebilir. Bu konuda Chuan-tzu’nun çizimli, çok ilginç bir yorumu vardır: “Maymunlar maymunlarla eşleşirler; erkek keçi de, dişi keçiyle. Mao Ch’iang ve Li chi, tüm erkeklerce bütün kadınlardan daha güzel görülmüşlerdi; oysa, balık onları görünce suyun dibine daldı, kuş olarak göklere yükseldi,karaca kaçtı. İmdi, bu dört örnekten birinin, güzelliğin doğru ölçüsü olduğunu kim söyleyebilir?”.

  Taoculuk, yalnızca iyinin görünüşüne dayanarak, bütün ilgisini onun üzerinde yoğunlaştırarak ruhbilimsel yanılgılara düşmez, bu karanlık görüntüyü gözartı etmek anlamına gelir, insanı savunmasız bir durumda doğanın ve kendi varlığının karanlık alanına bırakır. Taoculuk bu iki gücü anlamak, benimsemek, bütünleştirmek gereğindedir. A.K. Comaraswamy’nin dediği gibi: “Kökensel varlık ölümden, karanlık da yaşam ve aydınlıktan önemsiz değildir”. Bütün seçenekler kaynaklarını kendi içlerinde taşır, karşılıklı olarak birini ötekinden üretir, var eder; karşıtların ve özdeştürden olanın giz dolu yasası içinde etkisini sürdürür; bu özdeştürden olan ikililiğin tüm alanıyla bağlantılıdır. Erdem, karşıtı olan erdemsizlikle, alçaklıkla kavranır; nitekim, gece olmasa günü gün olarak algılama da olmazdı. Tüm görünüşler yalnızca bütünleyici değildir, gereklidir de. Olumsuzun benimsenip onaylanması karşıtı olumlunun kanıtlamasına yarar.
  Açıklanan, anlatılan ve vurgulanan bir nitelik karşıtını da, kendiliğinden, yaşama çağırmış demektir; ardından da ikililik ortaya çıkar. Geleneksel Çin simgeciliğinde tüm aydınlık ve karanlık simgeleri birbirini bütünler ve hepsi eşit düzeydedir.

<< Önceki Bölüm

Sonraki Bölüm >>

Kaynakça

· Erdemin Işığı Taoculuk-Tao'nun yolu - eski Çin'de bilgelik öğretisine giriş-J.C.Cooper, 1. Basım, Aralık 1994.
·
 Tao ve Hayat Ağacı Eric Steven Yudelove -Dharma Yayınları-Dünya Dinleri ve Kültürleri Serisi-2001.
·
  Kuantum Bilgeliği ve Tasavvuf- Doç. Dr. Haluk Berkmen-Sistem Yayıncılık-2009.

Yayına Hazırlayan: Astroset Semboller Araştırma Grubu

Yayın Tarihi: 20.Aralık.2010
 
 

© Astroset 2004-2010