Felsefe

WWW.ASTROSET.COM

İLK ÇAĞ FELSEFESİ VE DOĞU BİLGELİĞİ

   İlkçağda Felsefe, insanın içinde yaşadığı dünya üstüne edindiği bütünsel bilgiyi dile getiriyordu. Bugün de çok daha geniş kapsamlı bir şekilde aynı anlamı içeriyor. Bugün bildiğimiz anlamdaki Felsefeyi ilk olarak ortaya koyanlar eski Yunanlılar olarak biliniyorsa da, antikçağ Yunanlılarından çok önce eski Mısır, Mezopotamya, İran, Çin ve Hint uygarlıklarında felsefenin temelini oluşturan düşünceler ileri sürülmüştür. Her ne kadar Felsefe tarihçileri ilk filozof olarak, dünyanın sudan yapılmış olduğu varsayımını ileri süren Thales’i gösteriyorlarsa da gerçek felsefe tarihi İ.Ö 15.YY.’da İran’a kadar uzanır. Antikçağ Yunan ve Roma kültürlerini içine alan, İ.Ö 8.YY. başlayıp, İ.S 5.YY.’da sona eren aşağı yukarı bin yıldan biraz daha fazla süren bir tarih aralığının ürünüdür.
  Oysa Mısır, Mezopotamya, İran, Çin ve Hint kültürleri tarih olarak çok daha eskidir. Şunu kabul etmek gerekir ki, Doğu da Felsefe, antikçağdan çok önceleri başlamıştır. Felsefeyi Doğu ve Batı Felsefesi olarak ikiye ayırırsak, Doğudaki Hint, Çin, ve İran felsefeleri tüm felsefe tarihinin beşiğini oluşturur.
  Antikçağ Felsefesi sadece İ.Ö 8.YY.’da başlayıp, İ.S 5.YY.’da sona eren Yunan ve Roma kültürlerini kapsar. Mısır felsefesi tarih olarak 3.YY’a kadar, Çin felsefesi İ.Ö 4. YY’a kadar uzandığı halde Hint ve İran felsefeleri İ.Ö.15.YY’a kadar uzanabilmektedir. Bu da gösteriyor ki, felsefe tarihi insanlık kadar eskidir. Felsefe insanın düşünmeye başladığı tarihe kadar uzanır.

  Antikçağ Yunan ve Roma Felsefelerine, Klasik İlkçağ da denir. Antikçağ Felsefesinin ayırıcı niteliği, düşünce tarihinde ilk kez “Bilmek İçin Bilmek” amacının  güdülmüş olmasıdır. Eski Mısır, Çin Hint gibi felsefelerdeyse “Uygulamak İçin Bilmek” amacı güdülmüştür ki aslında çok daha yararlı ve günlük yaşam pratiklerine uygundur.

  Doğulu Felsefeciler günümüz modern bilim adamlarının dikkatini çektiği gibi, bilgiyi eylemsel yararlılık için aramışlardır. Bu yüzden hala Kadim Doğu Bilgelik Okullarının temel bilgilerine ihtiyaç duymaktayız ve yeni fiziğin kuantum anlayışı düzeyindeki modern fizikçileri fizikte yaptıkları her modern devrimin, kadim bilgelik okullarının Batılı okulların bilgileriyle örtüştüklerini söylemekteler… Felsefeciler bilmek için bilmenin insan düşünce sistemine daha yararlı olduğunu düşünerek iki felsefe anlayışı arasında bir paradoks yaratıp, günümüz insanının zihinsel gelişimine yararlı oldular. 
  Çağdaş düşüncenin en geçerli felsefe soruları antikçağda ortaya atıldı. Antik felsefede;
Anaximenes,Pythagoras, Empedokles, Heraklaitos, Sokrates, Platon, Aristoteles gibi spiritüel felsefeleri ele almış filozoflar vardır. Sıra ile bu filozofların felsefelerini gözden geçirerek günümüz sorularının yalnız bize ait olmadığını tarihin küçük bir aralığından yeniden gözlemleyebiliriz. Tıpkı bir atom fizikçisinin Cern Laboratuarında atom altı parçacıkları gözlemleyerek onların dalga veya parçacık haline geçmelerine neden olan gözlemci gibi… Sevinçle ve isteyerek!

  Noetıc Scıence Instıtute tarafından yayımlanan Modern Bilimin Yeni Metafiziksel Temelleri (New Metaphysical Foundations of Modern Science) adlı kitap bilimin geleceğini tartışmak açısından önemli ölçüde yardımcı olmaktadır. Kitap, birçok bilim dalından bilim adamlarının ve filozofların deneme yazılarını içermektedir. Bu kişilerin tümü, bilimin gerçekliğinin doğası hakkındaki kesin tavırlarını, insan deneyiminin, ihmal edilmiş veya reddedilmiş önemli alanlarına, özellikle de şuurla ilgili fenomenlere götürdüğünden yeniden gözden geçirilmesinin acilen gerekliliği konusunda aynı inancı paylaşmaktadır. Bu kitabın 392.inci sayfasında Willis Harman diyor ki: ”Modern bilimsel dünya görüşü, doğal olarak çatlamıştır. Bireylerin ve toplumların refahı için hayati olan yolda yanlış yöne sevk edilmektedir ve beşeri medeniyetin gelecekteki yaşamı için yeterli değildir.”

  Felsefe ve felsefenin tüm kolları da işte bu noktada önem kazanır. Bilim felsefesi adını verdiğimiz branşın ne tür bir yeni görüş sunduğunu doğru anlayabilmek için eski (kadim) ve klasik felsefenin ne söylediğini kısaca bilmenin çok yararı vardır. Bu temel üzerine kurulan ve bugünkü batı düşüncesi adıyla adlandırılan çağdaş düşünceyi doğuran düşünce sistemi doğu ve batı bilgeliği arasındaki iki ayrı uçtan oluştu. İncelendiğinde göreceğiz ki ilkçağdan bu yana bütün felsefelerde aranan tamlık yok. Hepsi bir bütünün ayrı bir bölümünü olağanüstü bir güzellik ve incelikte anlatmışlar. Bir halk deyimi ile, ‘karanlıkta bir fil tanımlamışlar; herkes filin bir yanını tutup, ‘işte işte bu fil!’ demiş.

  Ama artık çağımızda bu türlü ağdalı, karışık kavramlar içeren öğretiler pek rağbet bulmuyor. Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı misali, çağımız insanı özellikle gençlerinin pek kaybedecek zamanları yok. Sade, anlaşılır, doğal ve uygulanabilir bilgilerle donatılmak istiyorlar.
  ’Geçmişten Günümüze Felsefe
sayfamızda Astroset olarak amacımız, çeşitli tarihsel süreçlere sadece bir göz atmak ama hızla her gün yeniye ve daha yeniye yönelmek…

 

© Astroset 2004-2010