Metafor/Kuantum Evren

WWW.ASTROSET.COM

 

MİKRO KOZMİK KAOSTAN MAKRO KOZMİK KAOSA

  İnsan vücudunun mikro kozmik düzeydeki faaliyetinden, üzerinde yaşadığı dünyanın bir ölçüdeki makro kozmik faaliyetine uzanan kısa bir seyahate çıktığımızda, yaşantımızın nasıl bir kaotik sistem içerisinde oluştuğunu gözlemlememiz mümkündür. Öyle ki; kalp atışlarımızdan düşünce sistemimize, oradan da dünyamızın meteorolojik yapısına uzanan muazzam bir kaos egemenliği ile karşılaşarak şaşırabiliriz. Israrla belirtmekte fayda var ki, burada söz edilen "kaos", düzensizlik ve kargaşa anlamına gelmiyor, sadece bilim dünyasının değişik bir yapıyı açıklamak için kullandığı özel bir terim.
  Bedenimizin iç yapısı ve belli başlı organlarımız üzerine yapılan bilimsel araştırmalar
gösteriyor ki, tıpkı doğanın diğer birçok atom altı sistemlerinde olduğu gibi, insan bedeni de kaotik sistemlerle işlemektedir. Örneğin, insan beyninin çalışma sistemini incelemek için yapılan araştırmalar, düşünce faaliyetinin artışıyla beyin dalgalarının giderek kaotik bir yapıya büründüklerini gösteriyor. Beyin dalgaları, nöronların ateşlenmesi ile ortaya çıkan elektrik sinyalleridir. Beyin dalgaları, deneklerin elektro ansefalografa bağlanması ve bu aletin ekranında çizgilerin belirmesiyle tespit edilmektedir.

  BEYİN KASIRGALAR OKYANUSU
  İnsan beyni adeta bir kasırgalar okyanusu gibidir. Düşünme derecesi arttıkça kasırgaların şiddeti artar ve giderek karmaşık bir görünüm sergilemeye başlarlar. Beyindeki bu kaotik işlemler bütünlüğünü anlamak için yapılan deneylerden biri de şudur:
  Bu çalışmada denekler önce elektro ansefalografa bağlanıyorlar, kendilerinden hiçbir şey düşünmemeleri isteniyor ve beyin dalgaları kaydediliyor. Daha sonra deneklerden 700'den geriye doğru yedişer yedişer saymaları isteniyor ve beyin dalgaları kaydediliyor. Görülüyor ki, geriye sayarak düşünen deneklerin beyin dalgalarının elektro ansefalograf (EEG) çizgileri dinamik artışlar kaydediyor ve giderek önceden tahmin edilmesi imkansız bir akış içine giriyorlar.
   Bunun gibi, bu konuda yapılan başka bir araştırmaların sonuçları da çok ilginçtir. Bu deneyde sara hastalarının kriz durumundaki EEG çizgileri kaydedilmiş ve normal insanların EEG çizgileriyle karşılaştırılmış. Ortaya çıkan sonuç son derece ilginç: Sara krizi sırasında beyin dalgaları daha düzenli ve periyodik bir hal almaktadır.
  Bu tür deneyler bilim adamlarına, beynin asli düzeninin kaotik olduğu ve ancak hastalıklı gibi olağanüstü durumlarda, düşünce akışının düzenli bir hale büründüğünü göstermiş oldu.
 Beyin üzerinde yapılan deneylerin dışında, kalple ilgili olarak yapılan araştırmalarda, sağlıklı bir kalbin vuruş düzensizliğinin, sağlıksız olan bir kalbe göre daha kaotik olduğu gözlemlendi. Bu araştırmalara göre, sağlıklı bir kalp, vuruşlarını belirli bir aralıktaki frekanslar içerisinde devamlı olarak değiştirmektedir. Kalp yaşlanıp, hastalanmaya başladıkça vuruşlar düzensizliğini kaybedip daha periyodik olmaktadır.

  BEDENDEKİ KAOTİK ETKİ
  Bedenimizde varolan kaotik sistemi iyi anlaşılırsa bazı temel bilgiler yerli yerine oturabilir. Peki ama beynimiz ya da kalbimiz neden kaosa gerek duyuyor?
"Sağlıklı olmak için" diye yanıtlıyor, bu konu üzerinde çalışan Ary Goldberger ve ekliyor:
"Çevrenizdeki şartlar sizi değişik hareketler yapmaya zorluyor. Eğer siz periyodik ve monoton bir dinamiğe sahipseniz, çevrenizdeki düzensizliğe uyum sağlayamazsınız. Çevreye uyabilmenin ve gerekli esnekliğe sahip olmanın tek yolu kaostur. Kaos; düzenli, kontrollü bir düzensizlik içerir." ilginç değil mi?
  Her ne kadar burada araştırmacının söyledikleri kendi öznel düşüncelerini yansıtıyorsa da, yine de gelecekte kaos üzerine yapılacak araştırmaların gündelik hayatımıza dek inebilecek etkilerini şimdiden tahmin edebilmemizi kolaylaştırmaktadır. Ünlü düşünür Fritjof Capra ise
"Dönüm Noktası" adlı kitabında bu konuda söylüyor:
 
"Sağlığa sistemler açısından bakış, hayata sistemler açısından bakışa bağlıdır. Gördüğümüz üzere, canlı organizmalar yüksek derecede bir kararlılığa sahip, kendi kendini organize eden sistemlerdir. Söz konusu kararlılık tamamen dinamik olup kesintisiz, birden fazla ve birbirine bağlı dalgalanmalarla ifade edilmiştir. Böyle bir sistemin sağlıklı olabilmesi için çevresiyle etkileşimde bulunması, çok sayıda seçme hakkına sahip ve esnek olması gerekmektedir. Bir sistemin esnekliği, hoşgörü sınırları içinde ne kadar çok değişkenin dalgalanıp durduğuna bağlıdır. Daha dinamik bir organizma grubu, esnekliğinin de artmasını gerektirir. Esnekliğin doğası ne olursa olsun, fiziksel, ruhsal, toplumsal, teknolojik ya da ekonomik o sistemlerin, çevrenin değişmelerine uyarlanma yetenekleri için esastır. Esnekliğin yitirilmesi sağlığın yitirilmesi anlamına gelir."
 
Fritjof Capra'nın görüşlerine katılalım ya da katılmayalım, bu, esneklik ve uyumun gelecekte oldukça ilginç araştırmalara konu olacağı gerçeğini değiştirmiyor.

"Anlaşıldığı kadarıyla doğanın dinamikleri hakkında öğreneceğimiz daha çok şey var."

 
 

© Astroset 2004-2010