Metafor/Kuantum Evren

WWW.ASTROSET.COM

MODERN ARAŞTIRMALARDA ZİHİN VE BEYİN

  Dünya üzerindeki bütün modern araştırmalar zihne yeni bir görünüm kazandırıyor. Bu çalışmalar bir gün zihinsel güç fenomenini ve insan beyninin olağanüstü bir program olduğunu daha kesin delillerle açıklayabilir. Aslında incelenirse yeterince araştırma da var ama günlük yaşama indirgenmesi ve günlük yaşamdaki kabulleri zaman alabiliyor. Bu konularla ilgilenen ciddi araştırmacılara da bir görev düşüyor. Bazı bilimsel araştırmalarla günlük yaşamın kullanım alanlarında köprü olmak ve bu bilgileri herkesin anlayabileceği bir dille anlatabilmek yani topluma mal edebilmek.
 İnsan beyni öyle olağanüstü ki, bizim bilgisayarlarda oluşturduğumuz ağ sistemlerini hafife alacak bir gelişmişliğe sahip. Beynin ve zihnin sırlarını çözebildik diyebilir miyiz ne mümkün? Ama günümüz modern araştırmaları bu konuda sınırları zorlayan araştırmalar içindeler… Bu araştırmaların yararı nedir derseniz? İnsanın günlük yaşamda kullanım alanlarının artışı ve bu verilerinin doğru kullanımı diyebiliriz.
Telkin-bilimin insan zihni ve beyni üzerindeki yararları bilimsel verilerle ispatlandı.. Ayrıca ciddiyetle ele alındığında iş ve kariyer dünyasının kullandığı NLP seminerlerini ve uygulamalarının başarılarını da göz ardı etmek mümkün değil. NLP uygulayıcıları da beynin ve insan zihninin olumlu telkine yatkınlığından yararlanarak onları kariyerleri konusundaki başarılara daha rahat motive edebiliyorlar.

  Bilimsel açıdan Rölativite teorisi ve kuantum mekaniği, bilimin, evrenin ve insan zihninin yapısına bakışını değiştiriyor, esnetiyor ve genişletiyor ve bu genişleme bizlere yeni kullanım alanları açıyor. Astrolojinin doğum haritaları aracılığıyla yaptığı Astro Terapi de bu temel ilkelere ve olumlu telkinlere dayanıyor.

  Beyin ve zihinle ilgili araştırmalardan söz ederken David Bohm’u anmamak mümkün değil.  Einstein’in meslektaşlarından biri olan David Bohm rölativite sonrası, kuantum sonrası evrenin parçalara ayrılmayan “Bölünmez, parçalanmaz” bir bütün olduğuna işaret ediyor.
“Evreni gezegenler, organizmalar, hücreler, moleküller ve atomlar şeklinde algıladığımız zaman realitenin tam bir resmini görmüyoruz. Fizikçilerin “sınırlı vakıa” dedikleri şeyi, bir yakın olma, yaklaşma olarak görüyoruz. Bu yaklaşma beynimiz tarafından bir araya getirilen bir resimdir” diyor.

  Atom altı fiziği evren resmimize ilişkin temel bir belirsizliği ortaya koymaktadır. Bir elektronun birbirini tamamlayan özelliklerini konum ve moment olarak tam bilemiyoruz. Bu kuantum alanında, bir özellik hakkında ne kadar çok şey bilirsek, zorunlu olarak diğer özellik hakkında daha az şey biliyoruz. Bu olayın kendi içinde mevcut olan belirsizlik, eşyanın doğası hakkındaki doğru bilgimizin sınırını gösteren bir örnektir. Kuantum mekaniğinin bize anlattığına göre bilgi sübjektiftir; “Bilinen şey, bilenin zihninden ayrı değildir”.
 
Bununla beraber, kuantum belirsizliği mekanik, lineer bir limittir. Beynin mantıksal sol ve sembolik sağ yarı kürelerini hatırlayacak olursak, başka “öğrenme” yollarının olduğunu anlarız.

  Fizikçi Bohm, beynin kendisinin, bütünün ayrılmaz bir parçası olmasından dolayı, insan zihninin bölünmez, bütüncül evreni bilmeye muktedir olduğuna inanmaktadır. Bohm’a göre: evrene, gördüğümüz maddesel evrene, gördüğümüz maddesel dünyanın tezahürüne sebep olan bir ‘düzen’ sinmiştir; evren bu iç içe düzen’i emmiş, doygunlaşmış haldedir. Boş mekan olarak düşündüğümüz şey, enerjiyle sature haldedir, doygunlaşmıştır. Canlı ve cansız alem arasındaki sınır, zihnin bir yaklaşımıdır; bu mutlak bir bölünme değildir. Ve zihin maddeden ayrı değildir.
  Evrene bu açıdan bakılırsa, kendi kendine gevşeme, telkin bilim, psikokinezi ve diğer psişik olaylar, zihin ve madde ayrı olmadığından, zihnin madde üzerindeki egemenliği gibi bir soruna da yeni bir açıklama getirmektedir. Evren ve evreni bilen zihin bir ve aynıdır tek birleşmiş bir bütündür.

 California Üniversitesi’nden Charles Tart, bir odada elektrik şoku verilen birinin ayrı bir odadaki eşinin, diğer odadaki olayların farkında değilken biyoelektrik tepkiler kaydettiğini gösteren deneyler yapmıştır.
Benliğimizin, derimizin içindeki bir şey olduğunu, benliğin bedenin cidarlarında sona erdiğini düşünürüz. Oysa modern bilim durumun böyle olmadığını ortaya koyuyor.

  Biz
“deriyle kaplanmış bir ego” değiliz. Gerçi göbek bağımız doğumda kesilir, ama biz yine kopmaz bir bağla evrene bağlıyız. Zihin, beden ve evren bir sürekliliktir. “Düşünce asla başlamaz ve son bulmaz”, diyor Bohm. Çünkü o bilgi alma, işleme tabi tutma, geri besleme (feedback) ve gönderme sürekliliğidir. Beynimiz bedene bir mesaj gönderdiği zaman, evrenden öğrenmiş olduğu alışkanlıklara ve programlara göre evrenle bir ilişkiye geçmektedir.

 HOLO HAREKET
  Bu yeni beyin teorisi ilhamlar, psişik güçler, olumlu telkinlerle tedavi, şifacılık, psikokinezi, mistik teklik, evrenle birlik duygusu gibi önceki birçok gizemli fenomene mümkün açıklamalar sağlamaktadır.

  Bohm, pek çok şekilde yorumlanabilen ama asla bölünemeyen tek bir ünite olarak işleyen tüm sistemi evren, organizmalar, beyinler, moleküller olarak  tanımlamak için holo hareket kelimesini kullanıyor.
“Mistik bir deneyim yaşamanın ve kendimizi tüm evrenle bir hissetmemizin sebebi, zaten tüm evrenle bir oluşumuzdur. Holo hareket içindeki her şey kendi içine katlanmıştır. Bir insan beyni evreni gözlemlemek için dışarıda kalmaz. Beyin bütünün parçası olarak onun içindedir. Tüm eşyalar, tüm madde, tüm olaylar, tüm zaman, her ana, her olaya katlanır. Evrenin her parçası bütünün bilgisini taşır.”

Dr. Harold Burr
,  bu tip konularla ilgili çalışmalarının sonucunda her canlının “L-alanları”  dediği bir elektriksel alana sahip olduğunu keşfetti.

Sheldrake’in hipotezi Pribham ve Bohm’un çalışmasındaki kavramları kullanarak şunu ileri sürer;
“Her organizmanın morfogenetik alanı (M-Alanı) hem bedenden, hem de zihinden öncedir ve de zaman ve mekana göre belli bir yeri yoktur. Başka bir ifadeyle bir organizmanın M- alanı, evrendeki temel kuvvetlere, çevrenin etkilerine ve organizmanın kendisinden gelen geri beslemeye cevap erir, yani onlardan etki alır ve tepki verir. Böylece alan durmadan değişir ve beden-zihin organik varlığımızla doğal evrenin diğer kuvvetleri arasında bir bağ olabilir.”

Eski dönemlerde Şamanik şifa metotlarıyla yapılan iyileştirmelerle bugünün Telkin ya da  Sofroloji  adı altında yaptığı çalışmalar da bu bağlamda  alansal iyileştirmeler olarak ele alındığında hayli önemli bir araştırma ve uygulama alanı bizlere açılıyormuş gibi gözüküyor.

  Yeni Şuur
  Bu bir Yeni Şuur Anlayışıdır. Dünya üzerinde hali hazırda bu konular üzerinde çalışan oldukça ciddi araştırıcılar vardır. Ve yeni açılacak yolların taşlarını hazırlayanlarda yine onlardır. Geleceğin bilim adamları insan-ruh-beden sağlığı için tüm bu verileri bilen, değerlendiren ve uygulayan kişiler olacak. Bu kaçınılmaz bir yazgı çünkü evren sürekli genişliyor, bilgi alıyor, bilgi veriyor. Mikro ünite olan insan da istese de bu büyümenin dışında kalamaz!…

 

© Astroset 2004-2010