Makale

WWW.ASTROSET.COM

ASTROLOJİ, DİN VE BİLİM (11)

Dr. Gustav-Adolf Schoener
Çeviren: Işık UÇKUN

Çeşitli Kültürler de Astroloji

  Şimdiye kadar, astrolojiyi sadece Avrupa tarihi çerçevesinde inceledik. Ancak astroloji aynı zamanda diğer birçok kültürde de bulunuyor, tıpkı bütün büyük dinlerde bulunduğu gibi. Avrupa’da Çin Astrolojisi iyi tanınıyor. Kızılderili, Hint ve Kelt Astrolojisi de burada kendine göre bir izleyici kitlesi bulmaktadır.

  Astrolojinin bütün bu formlarının ortak pek çok noktası vardır; göksel cisimler ve dünyanın doğası tanrılarla, şeytanlarla ve ruhlarla doludur. Bir bedensiz varlığı barındıramayacak ya da büyülü güçlerin kendisinden yayılamayacağı bir nesne yoktur. Böylelikle, göksel cisimler güneşten ve aydan da öte; güçlü tanrıların barınaklarıdır.
  Aynı zamanda, dünyadaki her insan göksel cisimlerin hareketlerinin astronomik olarak gözlemlenmesine, özellikle de güneşin ve ayın karakteristik davranışlarına aşinadır. Ayrıca bu gözlemlere dayanarak, bu kişiler kendi takvimlerini ve zamanlarının bölüntülerini geliştirirler. Güneşin yörüngesi, dolunaylar arasındaki zaman zinciri ve aynı zamanda diğer gezegenlerin düzenli hareketleri veya örneğin Kuzey Yıldızı etrafındaki “Büyük Ayı” takım yıldızının dönüşü… Bütün bunların hiçbiri dünya halklarının gözünden kaçmamıştır. Tüm dünya halklarının insanları, bu bilgilerle hayatlarını düzenlemiş, günlük hayatlarının gidişatını, kutlamalarını bu ritimlere göre yönlendirmişlerdir. Tüm halklar içlerinde ruhlarla ve tanrılarla sürekli bir bağlantı ve alışveriş hissetmişler, dolayısıyla da göklerin tanrıları özellikle güçlü sayılmıştır.

  Burada, astrolojik sistemleri ayrı ayrı analiz etmek istemiyoruz. Bununla beraber tek bir şey söylenebilir; astrolojinin tüm çeşitli formları benzer bir ruhsal dünya görüşünü kabul etmektedir. Ayrıca eşzamanlı olarak insanlar gökyüzünü bilimsel olarak gözlemlemekte ve onları tüm kutlamaları ve olaylarıyla birlikte yılın süreçlerini de sınıflandırmaktadır. Astrolojinin tüm formları böylelikle aynı zamanda hem din, hem de bilim olmayı istemektedir, tıpkı Avrupa Astrolojisi’nin başlangıcında söylendiği gibi.

  Ayrıca dikkati çeken başka bir olay da, Çin Astrolojisi’nin Mezopotamya ve Mısır Astrolojisi ile aynı zamanda, yani İ.Ö. 2700’lerde ortaya çıkmış oluşudur. Çin Astrolojisi’nde de Zodyak “hayvanlarla” birlikte onikiye bölünmüştür. Öyleyse Çin ve Mezopotamya Astrolojileri arasında tarihi bir bağlantı olabilir mi? Kesin olarak bilmemekle beraber bir Mezopotamya etkisini göz ardı etmiyoruz da.

  Hint astrolojisinin Mezopotamya astrolojisinden etkilendiği ispat edilmiştir. Bu yalnızca onikiye bölünen zodyakla sınırlı bir etkilenme olmamış, aynı zamanda isimlendirmelerde de ortaya çıkmıştır. Bu durumun, Mezopotamya ile Hindistan arasındaki canlı ticaretin bir sonucu olarak ortaya çıktığı söylenebilir.   Bununla beraber, en şaşırtıcı olan da şu ki, Amerika İnkaları, oniki bölümlü zodyağı Kolomb kıtayı keşfetmeden uzun zaman önce bile biliyorlardı. Orta Amerika’daki Aztekler ve Mayalar da benzer şekilde Mısır Astrolojisi ile çok şaşırtıcı ölçüde benzerlikler taşıyan bir astroloji türü geliştirmişlerdir. [63]
  Peki Mısır Astrolojisi Atlantik Okyanusu’nun ötesinden bunu nasıl gerçekleştirmiş olabilir? Acaba Kızılderili Astrolojisi bu insanı hayrete düşüren benzerliğe tesadüfen mi sahip oldu? Olasılıkla araştırmacı
*Thor Heyerdahl (*Mısır’dan Atlantik Okyanusu’na papirüs bir botla seyahat ederek, Mısır’daki piramitleri inşa edenlerin Amerika’ya Kolomb’dan uzun süre önce geldiklerini ve orada “Hint Kültürü’nü oluşturduklarını ya da en azından bu kültürün etkilerini yaydıklarını ispatlamaya çalışmıştır) haklıydı.

  Hıristiyanlık'ta Astroloji
  Şimdi de Avrupa Astrolojisi’ne dönelim. Avrupa Astrolojisi, Hıristiyanlıkla ikibin yıl boyunca yakın bir ilişki içinde olmuştur. Peki, tüm dünyayı gök cisimleri de dahil olmak üzere yaratan tek bir Tanrı’nın varlığını kabul eden Hıristiyanlık, gök cisimlerini ve doğayı sihirli tanrılarla ve güçlerle dolu olarak gören astroloji ile birbirlerine karşı nasıl bir tavır içindedir?

  İncil astrolojiden bazı bölümlerinde dolaylı olarak bahseder, bununla beraber detaylı olarak açıklamaktan kaçınır. Bahsedildiği metinlerin çoğu Matta İncili’nde açıklanan “*Bethlehem Yıldızı” (*Hz. İsa doğarken Bethlehem kasabası üzerinde görüldüğü rivayet edilen parlak yıldız ya da gök cismi) ile ilgilidir. Buradaki hikaye, “Doğu’dan gelen üç Magi”den bahseder; bu kişiler özel bir yıldız görmüş, bunun üzerine gelmişlerdir. Magiler, bu yıldızı “Yahudilerin yeni kralı”nın doğumunu müjdeleyen bir işaret olarak yorumlamışlardır. Bu yeni doğacak kralı Kudüs’te aramış ve en sonunda da onu “Bebek İsa’da” bulmuşlardır. Eğer bu hikaye tarihi açıdan doğruysa Magiler olasılıkla Pers Bölgesi’nden gelen ve astrolojiyle ilgilenen rahiplerdi. Bütün bunlar İsa’nın yaşadığı dönemde Roma İmparatorluğu’nda iyi biliniyordu. Ama hikaye doğru olmasa bile, İncil’i Matta’ya göre yazanlar “Doğu’dan gelen Magileri” biliyorlardı ve İsa’nın doğuşunu yazarken bunu da eklemişlerdi.

  Hıristiyan teolog Tertullian (İ.S. 160-220) bu geleneksel hikayeden dolayı, astroloji ve majinin İsa’nın Bethlehem’de doğumuna kadar kabul gördüğünü savunmuştur. Bununla birlikte, artık Tanrı kendini İsa’nın kimliğinde göstermiş ve astrolojiye gerek kalmamıştır. Burada üç Magi’nin bebek İsa’ya sadakat yemini etmeleri nedeniyle Tertullian’a göre artık göksel cisimlerin tanrılarına danışmaya veya tapınmaya gerek yoktur. [64]

  Astrolojiye, Hıristiyanlığın başlangıcında genel olarak çokça karşı çıkılmıştır. İlk Hıristiyanlar’dan çok sayıda kişi astrolojiyi reddetmiştir. Justinus gibi pek çokları (İ.S. 100-165) örneğin göksel cisimlerde yabancı tanrıları veya Tanrı’dan düşen melekleri görmüştür. [65] Diğerleri ise son derece güvenilmez buldukları horoskop yorumunu  eleştirmişlerdir. Bununla beraber, astroloji çoğunlukla reddedilmiştir çünkü Hıristiyan olmayan, putperest dinlerle uygulamaları arasında sayılan astrolojiye artık Hıristiyanlığın ihtiyacı yoktu.

  Bütün bunların yanında, astrolojiye karşı tamamen pozitif bir tutum da mevcuttu. Bu pozitif tutum horoskop yorumundan çok astrolojinin sembolizm ve imajlar dünyasından kaynaklanıyordu. Pek çok astrolojik sembol Yahudiliğin bazı akımlarında zaten yaygındı ve bunlar oldukça doğal bir biçimde de Hıristiyanlığa da akmıştır. Astrolojik sembollerin en çok sayıda olanı Yuhanna İncili’nde görülmektedir. Dolayısıyla, astrolojik açıdan önemli olan dört, yedi ve oniki sayıları ortalardaki bölümlerde bulunmaktadır. İlk bölümde, yedi yıldız yedi melek olarak sembolize edilmektedir. (1:20) Yıldızların bu yedili grubu, kadim dünyada bilinen yedi gezegeni ima etmektedir: Güneş, ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn.
  12. bölümde gökyüzünde beliren, güneşin örttüğü, ayakların önünde ay ve başında oniki yıldızdan tacı olan bir kadından bahsedilmektedir. Bu görüntü, detayları ile Mezopotamya’nın İştar’ını anımsatmaktadır, zira İştar da Venüs Gezegeni ve Mısırlı İsis ile bağlantılı olup aynı zamanda da ay ile ilişkilidir. Hermann Gunkel ve Hugo Gressmann, Göttingen’deki “
dini tarih okulu” nun (Religionsgeschichtliche Schule) iki temsilcisi olarak Yeni Ahit’teki, özellikle de Yuhanna’nın bölümündeki Mezopotamya Astrolojisi’nin etkisi üzerine çalışmışlardır.
[66]

  Bize aktarılan bir diğer bilgi de şu ki; kiliselerin ilk zamanlarından beri, aynı zamanda orta çağlarda ve modern dönemin başlangıcında, İsa’nın oniki havarisi zodyağın oniki burcu ile tanımlanırdı. [67] Bunun izlerini hala Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” tablosunda görebilmekteyiz, bu resim 1495 ile 1498 yılları arasında yapılmıştır. Tabloda, oniki havarinin her biri zodyağın oniki burcuna ait karakteristik işaretlerle ve hareketlerle temsil edilmiştir. [68]

  Orta çağda, teolojideki Aristotelesçi etkinin de sonucu olarak, astroloji bir bilim kabul ediliyordu. Hildegard von Bingen (ölümü:1179), Meister Eckhard (1260-1327) veya Fransiscan Roger Bacon (1214-1294) gibi Hıristiyan teologlar, öğretilerine astrolojiyi de katmışlardır. Thomas Aquinas (1225-1274) Hıristiyanlık ve astroloji ilişkisini en net açıklayabilen kişi olmuştur. Ona göre, göksel cisimler insanların fiziksel koşullarını ve duyularıyla ilgili eğilimlerini etkiliyordu. Fiziksel tutkular veya meslek konusundaki eğilimler; her dünyasal bağ, göksel cisimler tarafından belirleniyordu. Bununla beraber, her kişi aynı zamanda göksel cisimlerin etkilerinden kendini soyutlama olasılığına da sahiptir. Hislerine ne kadar hakim olabilirse, mantığını ne kadar kullanabilir ve kendini Tanrı’ya ne kadar adayabilirse, tutkularına ve bunlarla birlikte yıldızların etkilerine de o kadar hakim olabilir demektir. Thomas insanlığın büyük çoğunluğunun bunu yapamayacağını düşünüyordu. Savaş gibi olaylar, Thomas’ın bu düşüncesinin yeterli bir kanıtıydı. [69]

  Kilisenin astroloji ile ilgili temel bir tutumu şöyle sonuçlandı; astrologlar bireyler için “hukuki” (hüküm verici) astroloji uygulaması da yaptıkları sürece bu izin verilmeyen ve dinsizlikle suçlanma nedeni sayılan bir durum oluşturmaya başladı. Burada göksel cisimlerin güçleri, Hıristiyan Yaratıcı Tanrısı ile ve kişinin bu Tanrı’nın lehindeki özgür kararı ile net olarak ters düşmekteydi. Ama “doğal astroloji” (astrologia naturalis), tıp alanında bilgi verdiği veya uygulama yaptığı sürece izin verilmekteydi.

  Onbeşinci ve onaltıncı yüzyıllarda Rönesans bir kez daha astrolojinin popülerleşmesinde patlamaya neden oldu. Bunun nedeni, özellikle de kadim dünyada giderek artan bilim ve sanata olan ilgiydi. Papa X. Leo, astrolojiye o kadar çok değer veriyordu ki 1520’de papalığa ait üniversitede astroloji alanında profesörlük kürsüsü kurmuştur. Protestan teologlar da, örneğin Philipp Melanchton (1496-1565), büyük bir şevkle astroloji uygulamaları yapmıştır. Ama hem Roma Katolik, hem de Protestan taraflarının bütün bu büyük sempatilerine karşın eleştiriler de mevcuttu ve bu eleştirellik erken Hıristiyan döneminden pek de farklı değildi. Hepsinden daha da çarpıcı olanı, Martin Luther (1483-1546) göksel cisimlere inanılmasında bir tehlike görmüştü. Luther, İsa Mesih’te [70] insan formuna bürünen tek Tanrı’nın yanında başka herhangi bir gücü kabul etmek istemiyordu. İlave olarak, tatminkar olmaktan uzak bazı astrolojik tahminler vardı ve bunun sonucu olarak da Luther astroloji hakkında bazı alaylı ifadeler kullanmıştır.

  Ama Luther yine de çok fazla emin değildi bu düşüncesinden. 1527 yılında, astrolog Johann Lichtenberger’e [71] ait olan ve çok detaylı olduğu kadar dini-politika açısından da önem arzeden bir tahmin için detaylı bir yorum yazmıştır. Bu yorumda, göksel cisimlerin hiçbir şeyi etkileyemediğini ama olayları önceden haber verebildiklerini ifade etmiştir.
  Luther’in horoskopu Protestan ve Roma Katolik astrologları arasında ateşli bir tartışma yaratmıştır ve bu da her iki önemli bildiride astrolojinin büyük etkisini göstermektedir. Bunun nedeni Luther’in belirsiz olan doğum tarihiydi.
[72]

>> Önceki Bölüm

>> Sonraki Bölüm

DİPNOTLAR
63] Knappich, Wilhelm.; 1988, s.22’yi takiben.
64] Tertullian; 1912; s. 148-150.
65] Justinus. 1917.s. 84.
66] Gunkel, Hermann; 1921; Gressmann, Hugo; 1925.
67] Pek çok örneğin arasında Yahudi kabulü de bulunmaktadır ve Hübner, Wolfgang; 1983’te toplanmaktadır.
68] Mertz, Bernd A.;1990; s. 140-153.
69] Thomas de Aquino; 1975
70] Ludolphy, Ingetraut; Zambelli, Paola. 1986; s. 101-107.
71] Lichtenberger, Johann; 1527.
72] Warburg, Aby; 1920.

Yayın Tarihi:19.Şubat.2008

 

© Astroset 2004-2010