Makale

WWW.ASTROSET.COM

ASTROLOJİ, DİN VE BİLİM (6)

Dr. Gustav-Adolf Schoener
Çeviren: Işık UÇKUN

Roma Döneminde Astroloji Uygulamaları

  Roma İmparatorluğu sadece Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın bütün Akdeniz Bölgesi’nde engellenmeden yayılmasını mümkün kılmakla kalmamış, tüm diğer dinlerin ve doğal olarak astrolojinin de her coğrafyaya kolayca ulaşabilmesini sağlamıştır.

  Roma Dönemi’nde astroloji, çok yönlü ve karmaşık bir görüntü ortaya koymaktadır. Mezopotamya ve Mısır’da, astroloji yalnızca yöneticilerin yanında danışman olarak bulunan rahiplerin görev alanındaydı. Halktan kişilere de ulaşabilen bir astroloji ancak yavaş yavaş gelişebildi. Horoskoplar artık yalnızca krallar ve önemli devlet işleri için değil, kişiler için de üretiliyordu. Bir kişinin hayatını, evliliğini, zenginliğini veya fakirliğini, ölüm şeklini kapsayan tahminler artık hayat yolundaki tüm önemli sahneler için üretiliyordu. Daha önce, bilinen en eski horoskopun Roma öncesi bir tarihe ait olduğunu, İ.Ö. 410 yılında Mezopotamya’da üretildiğini belirtmiştik. Astrolojinin birey ölçeğine inmesi, kimi az kimi çok yetenekli pek çok astroloğun işlerini karlı bir gelir kaynağına yöneltmelerini sağladı.

  İ.Ö. 200 dolaylarında, astroloji diğer maji sanatlarıyla birlikte, popüler olma konusunda çok büyük bir hamle yapmış, bunu özellikle de Roma halk dini çerçevesi içinde gerçekleştirmiştir. Pek çok Romalı yanlarında günün hangi saatlerinin hangi aktiviteler için uygun olup hangileri için uygun olmadığının yazılı olduğu küçük papirüs yaprakları taşıyorlardı. Sağlıkla ilgili konular olduğu kadar kuaföre gitmek gibi sıradan işler bile astrolojiyle belirleniyordu. Her şey, belirli bir eylem için belirli bir günün veya saatin uygun olup olmadığına bağlıydı. Bunun arkasında ise, her gün ve saatin ait oldukları gök cisimlerinin tanrıları tarafından yönetiliyor oluşları vardı. Dolayısıyla, örneğin “astrolojik olarak doğru seçilen” bir doktor randevusu, o anda aktif olan tanrılar tarafından desteklenecek, iyi geçecekti. Diğer yandan astrolojik olarak yanlış seçilen bir randevu tarihi ve saati ise, o tarihe/saate denk gelen tanrıların o kişinin amacına karşıt yönde etkide bulunmasına yol açacaktı.

  Roma İmparatorluğu’nun incelendiği bilimsel derslerde astroloji hararetli tartışmalara konu olmuştur. Her şeyden önce, İ.Ö. 156 yılında Roma’ya büyükelçi olarak gelen ve uygulamalı astrolojiye şiddetle karşı çıkan Atinalı filozof Carneades bu konuda bir fırsat sunmuştur. Carneades’in savunduğu en önemli noktalar şunlar olmaktadır:

  1. Gök cisimleri, etkide bulunmak için dünyadan çok uzakta bulunmaktadırlar.
  2. Aynı tarihte doğan çocuklar tamamen farklı hayatlar sürmektedir. (bu konuda şöyle bir örnek vermektedir; Homeros doğduğunda diğer pek çok kişi daha dünyaya gelmiş ama hiçbiri ne şair ne de ünlü olabilmiştir)
  3. Bunun aksi olarak da farklı horoskoplara sahip pek çok kişi kitleler halinde felaketlerde ve savaşlarda aynı anda ölmektedir.
  4. Gök cisimlerinden gelmekte olan ve bir kişinin doğum anında nefesiyle içine aldığı ve onun karakterini belirleyen ince akışkan, kişilerin doğduğu yerlerin farklı oluşları nedeniyle meydana gelen farklı hava koşulları ile değişime uğramakta ve dolayısıyla da gök cisimlerinin etkileri farklı kişilerde tamamen farklı olmaktadır.

  Söz konusu dönemde bilginler arasında pek çok kişi bu iddialardan etkilenmiş ve yıldızları temel alarak kesin tahminler üretme olasılığına inanmamışlardır. Yine de, aristokratların büyük çoğunluğu astrolojinin dünya görüşüne ve belirli bazı astroloji uygulamalarına olan inançlarını korumuşlardır. Peki bu nasıl açıklanır?

  Tüm gökleri ve yeryüzünü yaratan tanrılara olan inanç sarsılmamıştı ve hatta Carneades bile onların varlığından şüphe etmiyordu. Gök cisimlerinin dünya üzerindeki esaslı etkisi de su götürmezdi; tıpkı Carneades’in dördüncü tezinin gösterdiği gibi. Her kişinin kaçamadığı bir kaderinin olduğu da muhakkaktı. Pek çok filozof da bunu bu şekilde açıklamıştır. Her bir kaderin işleyişinden astrolojiden bağımsız olarak sorumlu olan üç tanrıçaya Yunan’da “Moirae” ve Latin’de “Parcae” denilmektedir. Dolayısıyla tartışılan astrolojik dünya görüşü değil, daha çok her bir olay için kesin tahminler yapmanın mümkün olduğu düşüncesiydi.

  Gaius Julius Caesar (İ.Ö. 100-44), kabaca tahminleri reddeden bu dönemin eğitimli astrologlarına” ait astroloji için bir örnek oluşturmuştur. Sözkonusu tahminler konusunda Caesar (Sezar) da şüpheciydi, dolayısıyla da falcılardan gelen pek çok uyarıyı dikkate almamıştı. Dikkate almadığı uyarılara, efsaneye göre Mart’ın on beşinde hayatına kastedecek bir saldırıya maruz kalacağını bildiren bir kehanet de dahildi ve Caesar (Sezar) gerçekten de böyle bir saldırının kurbanı olmuştu. Diğer yandan Caesar (Sezar), Venüs gezegenine ve tanrıçasına tapınıyor ve kendi ailesinin bu gezegenden dünya üzerine enkarne olduklarını iddia ediyordu. Öldükten sonra Venüs Gezegeni’ne yükseleceği söyleniyordu. Ayrıca Sezar, zodyağın Venüs Gezegeni’ne ait olan “Boğa” burcundandı ve bu burcun sembolünü hanedan figürü olarak Roma’nın sembolü haline getirmiştir. Kral Augustus da kendi burcu olan “Oğlak” burcu için bunun bir benzerini gerçekleşmişti. Sezar’ın ölüm yılı olan  İ.Ö. 44 yılında ortaya çıkan kuyruklu yıldız da benzer şekilde politika alanında tanrılardan gelen bir işaret olarak yorumlanmıştır.

  Daha sonra gelen kralların tümü astrolojiyi az ya da çok takip ediyorlardı. Pek çoğunun, özellikle toplumdaki nüfuzlu ailelerin çocuklarının horoskoplarını çıkaran ve değerlendiren astrologlardan oluşan birer ordusu vardı. Bu kralların bazılarıysa bunun tam tersine, astroloji uygulamalarını Roma sınırları içerisinde birçok kereler yasaklamışlar, hatta pek çok astrolog bu nedenle Roma’yı terk etmeye zorlanmıştır. Bununsa çeşitli nedenleri vardı. Özellikle kralların güç kaybetme korkusu bunda çok etkiliydi. Astrologlar bir kralın ölüm tarihlerini basit bir çalışmayla tahmin edebiliyor, veya kralın varisi olacak bir rakibini ortaya çıkarıp bunu yıldızların kaderiyle doğrulayabiliyordu.

  Yeni Ahit’ten bununla ilgili bir olayı örnek olarak verebiliriz; evangelist Matta “doğudan gelen üç magiden” bahseder; sözkonusu üç magi, Kral Herod’dan önce davranarak Yahudilerin yeni doğan kralını görmek için gelmişlerdir çünkü onun yıldızını görmüşlerdir. Herod bu yeni doğan kraldan korkmuş ve tüm yeni doğan erkek bebekleri öldürtmüştür. [38] Tüm krallarda bu korku yer bulmuştur. Astrologların gücünü bilen krallar onların kehanetlerinin gücünden de emindiler.

  Başarısız olduğu açık olan tahminlerin yanı sıra, olağanüstü başarılı tahminler de sürekli olarak bildiriliyordu. Kral Domitian başlangıçta astrolojiye karşıydı ancak bunun nedeni henüz genç yaştayken ona erken ve kaza sonucu gerçekleşecek olan ölümünün bildirilmesiydi. Bu onu bir astroloğa, astroloğun kendisinin ne şekilde öleceğini sormaya teşvik etmişti. Astrolog ise ona köpekler tarafından parçalanacağını söylemişti. Domitian, astroloğun tahminini boşa çıkarmak için hemen o anda boynunu vurdurup yakmıştı. Ancak yaktığı kazık birden devrilmiş ve astroloğun cesedi yere düşerek üzerine üşüşen köpeklerin saldırısına uğramış ve onu paramparça etmişlerdi. Domitian bu olaydan sonra astrolojinin ciddi bir takipçisi olmuştur.

  Politikada olduğu gibi günlük hayatta da astroloji çok önemli bir yer tutuyordu. Peki geç antik dönemde bilim ve felsefenin astrolojiye karşı duruşu nasıldı?

  Halk arasında oldukça yayılmış olan yıldızların yüzeysel bir şekilde yorumlanması bazı şairlerin alaylarına konu olmuştur. Şair Ennius, diğerlerine zenginleşmek için tavsiyelerde bulunurken kendileri asla zenginleşemeyen astrologları eğlence konusu olarak seçerken, diğer şairler; Petronius ve Lucilius hiçbir zaman gerçekleşmeyen kesin ölüm saati kehanetleriyle alay etmektedir.

  Astrolojinin dünya görüşü ve daha genel tutulan kehanetler göz önüne alındığında her şey oldukça farklı görülmektedir. Burada, doğal bilimler olduğu kadar felsefe ve din de, temel olarak astrolojiden şüphelenmemek için yeterli malzeme sunmaktadır. Sadece dinler değil, doğal bilimciler ve filozoflar da kozmosu ve dünyayı “bir ruha sahip” olarak görmüşlerdir. Her şeyin içindeki ruh gök cisimlerine olan gizemli bağlantıyı da makul hale getirmiştir. Dolayısıyla, bu cisimlerin etkisinden bir filozof veya bir bilim adamı nadiren şüphelenir. Yıldızların etkisini daha genel olarak görerek gök cisimlerinin bazı eğilimlere neden olduğunu veya sadece bu eğilimlere “işaret ettiğini” farkederek astrolojiyi sadece bir fal bakma eyleminden ayırmışlardır. Hepsinden öte, her bireyin nedenlerine bağlı olarak yıldızların etkilerine direnebileceklerini göstermek onlar için önemliydi.

  Geç antik dönemin sonuna kadar bahsettiğimiz bu “eğitimli” astrologların arasında sadece Roma Hükümdarları değil, filozof ve şairlerin büyük çoğunluğu da bulunmaktaydı; dolayısıyla örneğin siyaset adamı olan Cicero, Neo Platoncu filozof Plotinus, şair Virgil, Ovid ve Horace de onların arasındaydı. Marcus Manilius (aynı çağın yaklaşık olarak başlangıç döneminde) ve Cladius Ptolemy (İ.S. 100-178) eğitimli astrolojinin temsilcileriydiler. Cladius Ptolemy’nin astroloji alanında yazdığı “Tetrabiblos”, önceki yüzyılların astrolojisini modern çağa uygun hale getirmiştir ve bu çalışma modern astrolojinin standart bir çalışması olarak kabul edilmektedir. [39] Marcus Manilius ise bizlere varolan en eski astroloji ders kitabı olan “Astronomica”yı kazandırmıştır. Astronomica, Hıristiyan takviminin yaklaşık olarak başlangıç döneminde yazılmıştır. *Manzum bir eser olmasına (*Şiir niteliğinde) rağmen sistematik olup kozmosu astroloji yasaları ile birlikte ilahi bir düzen olarak stoacı  bir anlayışla açıklar. [40] Roma İmparatorluğu döneminden diğer önemli  bazı astrologlar Teucros, Antiochos, Nigidius Figulus, Dorotheos, Manetho, Vattius Valens, Firmicus Maternus, Paulos Alexandrinos, Hediodoros,Thebes’li Hephaiston ve diğerleri olmaktadır.

  Geç antik dönem astrolojisi, “halk tipi” ve “dönemin entelektüellerine özgü türde” olmak üzere kapsadığı iki farklı çizgisiyle sadece tüm önceki ortaçağlar boyunca ve yedinci yüzyıl astrolojisi için değil, çağdaş astroloji için de model olmuştur. Her iki geleneğin de temelini *Helenistik Vulgata’da (*bkz. Astroloji, Din ve Bilim, “Mısır” konu başlıklı bölüm) yazılanlar belirlemiş olduğundan sözkonusu bilgiler Hermes Trismegistos’a ve Nechepso-Petosiris’e kadar izlenebilmektedir. Ayrıca, geç antik dönem astrolojisinde pek çok Babilli astroloğun etkisi de mevcuttur. Bunlardan Marduk rahibi Berossus’un [41] özel bir önemi vardır; belirgin olmayan bir geleneğe sahip olan Berossus’un Kos adasında bir astroloji okulu kurduğu tahmin edilmektedir.


Abu Mashar

  Burada kısaca astrolojinin ortaçağlarda nadiren değişen bir formda varlığını sürdürdüğünden bahsedilmelidir. İ.S. VI. yüzyılda, Rhetorios Bizans İmparatorluğu’nda astrolojik geleneğe dair bilgi derleyen bir kişi ve özellikle de Mısır-Helenistik çizgisinin takipçisi olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan Ortaçağ Astrolojisi’ne dair önemli bir itici güç de, çeşitli Arap Astrologlar tarafından ortaya konmaktadır; sözkonusu astrologlar sonradan İslami kurallar altında “*dünyevi” astrolojiyi geliştireceklerdir. (*bu astroloji türü meteorolojik ve sosyal olayları içermektedir) 762 yılında Yahudi iken Müslümanlığı seçen astrolog Messahalla, Bağdat’ın kuruluş tarihini belirlemiştir. İ.S. sekizinci yüzyılda, Al Kindi ve müridi Abu Mashar ortaya çıkmaktadır. Onlar da dünyevi sorunlarla; önemli politik olaylar ve tüm insanlığı ilgilendiren gelişmeler hakkında bilgi veren “Büyük Kavuşumlar” ile ilgilenmişlerdir. [42] Ortaçağ astrolojisi, özellikle  Toledo ve Salamanca’da öğretilen Arap Bilimi yoluyla Bizans ‘a ilave olarak Avrupa’nın kalbine ulaşmakta ve Rönesans’la birlikte yeni bir parlayışı deneyimlemektedir. Astrolojinin Ortaçağda ve erken modernitede bilim, felsefe, teoloji ve toplumla yüzleşmesi, Patrick Curry ve Paola Zambelli’nin hazırladığı iki ciltlik bir derleme çalışmada işlenmektedir. [43]

Astrolojinin babası kabul edilen Claudius Ptolemy. E. Schön’e ait tahta kalıp baskısı (1515)
Ptolemy 6’dan alınmıştır.

>> Önceki Bölüm

>> Sonraki Bölüm

DİPNOTLAR
38] Matthew 2. Literature on the Star of Bethlehem: Molnar, Michael R. 1999.
39] Reformist teolog ve hümanist Phillipp Melanchthon Almanca bir çeviriyi üstlenmiş olup bu çeviri övgü dolu bir önsöze sahiptir. Sözkonusu çeviri yirminci yüzyılda iki kez basılmıştır. Ptolemy, Claudius. 1553, 1923, ve 1995.
40] Manilius, Marcus. 1990.
41] Mayer Burstein, Stanley. 1978.
42] Loth, Otto. 1875. Lemay, Richard. 1962. Pingree, David. 1968.
43] Curry, Patrick. Astrology, Science and Society – Historical Essays. New Hampshire, 1987. Zambelli, Paola. ‘Astrologi hallucinati’ – Stars and the End of the World in Luther’s Time. Berlin, 1986.

Yayın Tarihi:06.Aralık.2007

 

© Astroset 2004-2010