Makale

WWW.ASTROSET.COM

ASTROLOJİ, DİN VE BİLİM (7)

Dr. Gustav-Adolf Schoener
Çeviren: Işık UÇKUN

Günümüzde Astroloji

  Çağdaş astrolojiyi kadim astrolojiye neyin bağladığını görmek isterken pek çok önemli tarih sahnesini de yeniden canlandırmış oluyoruz. Bunu tam bir netlikle yapmamız da mümkün, çünkü astroloji yüzyıllar boyunca, ‘eğitimli’ olanlarda olduğu kadar popüler versiyonlarında da hemen hemen hiç değişmeden kalmıştır.
  Onyedinci yüzyıla doğru, eski gezegen tanrıları çoğu kişinin inançlarında kalmışlardır. Bunlar, iyi ve kötü hasattan, savaş ve barıştan, hastalıktan ve iyileşmeden sorumluydular ve bu, Hıristiyan Kiliseleri’nde de böyleydi. Burada gök cisimleri tanrının vasıtaları olarak anlaşılmaktadır. Parisli kardinal ve Sorbonne’un rektörü Pierre d’Ailly (Petrus Alliacus, doğumu 1350), concordantia astronomiae cum theologia adlı eserinde tahminlerini 1789 yılına kadar vardırmaktadır. Dini-politik konularda, papalar, krallar ve yöneticiler astrolojiye danışmaktadırlar. Yahudi ve Hıristiyan teologlar da teoride ve pratikte astrolojiyle ilgilenmekte ve bunların içinde Claudius Ptolemy’ye ait Tetrabiblos’u
[44] çeviren Almanyalı Phillip Melanchton göze çarpmaktadır. İngiltereli astrologlardan en çok göze çarpanlardan biri de William Lilly’dir. (1602-1682) [45] Şimdi de günümüzdeki astrolojiye bir göz atalım.

  Daha en başında soru kendini din bilginine şöyle sunuyor: Astroloji neden Nicolas Copernicus’tan (1473-1543) beri eski *jeosantrik (*dünyayı merkez alan) dünya görüşünü yıkan, doğal bilimlerde gerçekleştirilen büyük ilerlemeye rağmen ayakta kalabilmiştir? Neden yörünge mekaniğini de kapsayan devrimci buluşlara rağmen, kozmosun ölçülmesi imkansız genişliği ve çeşitliliğine karşın birçok insan nasıl olup da hala bugün astrolojiye inanmaya başlıyor?

  Her şeyden önce, onsekizinci yüzyılda, doğal olarak ondokuzuncu yüzyılın başına kadar kesinleşmemiş bir durum olduğu halde, astroloji kabul gören bir bilim olmaktan çıkarılarak Hıristiyan Teolojisi tanınmaya başlamıştır. Nicolas Copernicus, Galileo Galilee, Johannes Kepler, Isaac Newton ve Gottfried W.Leibniz ve aynı zamanda pek çok teolog, hümanist, bilim adamı, sanatçı, daha önce bahsettiğimiz Phillip Melanchton, Marsilio Ficino, Willibald Pircheimer ve Johannes Stöffler ve aynı zamanda Allbrecht Dürer;[46] hepsi de astrolojinin ve diğer maji sanatlarının gerçekliği konusunda ikna olmuşlardır. Onsekizinci yüzyılda, ilahi güçlerin doğada ve kozmosta aktif oldukları bilgisi bilim adamları arasında kanıtı ortada bir durum arzetmekteydi.

  Ayrıca, Johannes Kepler (1571-1630), Kopernikçi Dünya Görüşü’nün en önemli temsilcilerinden biri olarak, kendi görüşüne göre astrolojinin, jeosantrik ya da *heliosantrik (*güneşi merkez alan) bir bakış açısından bağımsız olarak neden hala geçerli olduğunu açıklamıştır. [47] Bu soruda Kepler, daha sonra ortaya çıkacak tüm eleştirileri tahmin ederek şöyle demiştir: “Gökyüzünün mü yoksa dünyanın mı hareket ettiği şüphesi astroloji için bir şüphe yaratmaz çünkü bu konunun astrolojiyle bir alakası yoktur. Astrolog için ışık ışınlarının nasıl önce doğudan, sonra öğlen pozisyonundan ve en sonunda da batıdan gelip kaybolduğu bilgisi yeterlidir. İki gezegenin ne zaman yan yana, ne zaman zıt konumda bulunduğunu ve birinin diğerine göre hangi açıda olduğunu bilmek yeterlidir. Neden astroloğun ya da  dünya üzerindeki tüm doğanın bunun nasıl olduğunu öğrenmesi gereksin ki? Çiftçi yazın ve kışın nasıl meydana geldiğini ne kadar az bilmeye ihtiyaç duyarsa duysun, zaten bu dönemlere uyumlanmaya çalışacaktır”
  Dolayısıyla, Kepler için, gezegenlerin ışığı ve dünyanın perspektifinden açısal ilişkiler astroloji için çok önemlidir. Kepler ışığı, doğal özelliklerinden (renk, ısı) ayrı olarak, gök cisimlerinde bulunan ve maddesel olmayan özellikleri dünyaya aktaran bir araç olarak tanımlamaktadır. Ayrıca, yaydığı ışık ışınları dünyayla kesişen gök cisimlerinin açısal ilişkileri, doğum anında tüm canlı hayatı dölleyen özel niteliklerin bazı karışımlarını meydana getirmektedir.

  Bilim adamları arasında, doğanın majik yasalara göre değil, “mekanik bir şekilde” işlediğine dair görüş zamanla kabul edilmiştir. Bu, fizik ve astronominin yanısıra kimya ve biyolojide de böyle kabul edilmişti ki o zamana değin bu bilimler ilahi güçlerden bağımsız olarak neredeyse hayal bile edilemiyordu. Son derece şuurlu bir şekilde; tüm majiyi öte aleme veya tanrılara olan inancı bilimsel araştırmalarda ilk ve son defa olarak yasaklamak isteyen ilk bilim adamı Robert Boyle (1627-1691) olmuştur. Teolojinin her formu ve hatta etik bile bilimden ayrılmalıydı çünkü Boyle, doğanın ve kozmosun dev bir mekanik saatten öte bir şey olmadığını düşünüyordu. Elbette böyle bir açıklama hiçbir majik ya da ilahi gücün varlığına gereksinim duymuyordu. Astrolojinin konumu ise, barındırdığı tüm maji, tanrılar ve bedensiz varlıklarla birlikte bilimin yanında olumsuz bir noktadaydı.

>> Önceki Bölüm

>> Sonraki Bölüm

DİPNOTLAR
44] Ptolemy, Claudius. 1553, 1923, 1995.
45] Lilly, William. 1985. Londra 1647 basımı; On astrology in England of the early modern period: Curry, Patrick. 1988.
46] Dürer’in Melancholia I’i üzerine : Panofsky, Erwin. 1990. Böhme, Hartmut. 1997.
47] Kepler, Johannes. 1971. Point 40.

Yayın Tarihi:18.Aralık.2007

 

© Astroset 2004-2010