Metafizik / New Age

İkiyi Bir Etmek

Yayın Tarihi: 08.Temmuz.2008
WWW.ASTROSET.COM

  İkiyi bir etme olgusunun özünde kutuplaşma ve kutaplaşmayı aşma kavramı saklıdır. Bu önemli kavramı doğru anlayabilmek için insanın egosu ile karşılaşma sürecinde korkusuz  olması ve araştırmacı bir ruhla, cesaretle bazı doğruların üstüne gitmesi  gerekir. İnsan egosu, daima kendisi dışında bir şeylere sahip olmak ister, oysa “her şey”le bir olabilmek için sadece sönmek zorunda olduğunu hoşnutsuzca da olsa fark etmesi ego için çok yararlıdır.

  Birliğin içinde her şey ve hiçbir şey teke indirgenir. Hiçbir şey, tüm sınır ve görüntülerden vazgeçerek kutuplaşmadan kurtulur. Tüm oluşların kökeninde hiçbir şey vardır. Kabalistlerin Ain Spoh’u, Çinliler’in Taosu, Hintliler’in Neti-Netisi gibi. O tek olan, gerçekten var olan, başlangıcı ve sonu olmayan, sonsuzluktan sonsuzluğa uzanandır.

  Kutuplaşma ve Nefes
 Kutuplaşma kanunlarını somut bir örnekle ele almak için nefes konusunu inceleyebiliriz. Nefes alma ve nefes verme hareketleri, sürekli yer değiştirerek bir ritim oluşturur. Ritim ise, iki zıt kutbun sürekli yer değiştirmesinden başka bir şey değildir. Ritim tüm hayatın temel modelidir. Fizik bilimi de gördüğümüz her şeyin titreşimlerden oluştuğunu ifade ederken, bunu anlatmaya çalışmaktadır. Eğer ritme zarar verirsek hayata da zarar veririz çünkü hayat ritimdir. Eğer nefes veremezsek tekrar nefes alamayız. Nefes alma, zıt kutbu olan nefes verme olmaksızın varlığını sürdüremez. Bir kutbu yok edersek, diğeri de yok olur. Elektrik akımı da iki zıt kutup arasındaki gerilimden oluşur. Bir kutbu alırsak, elektrik akımı tümüyle yok olur.

  Kutuplaşma, sadece yüzeysel bakanlara, karşılıklı birbirini dışlayan zıtlıklar olarak görünür, daha yakın bakabilenler, kutuplaşmaların birlikte bir bütün oluşturduğunu ve varlıklarının birbirine bağımlı olduğunu görürler. Bilim, ilk kez ışığın araştırılmasında bu temel bilgiyi öğrenmiştir.

  Kutuplaşma ve Kuantum
  Işığın doğasına ilişkin ileri sürülen iki tane farklı ve birbiriyle çatışan düşünce bulunuyordu. Biri dalga kuramı, diğeri parçacık kuramı. Bu iki kuram görünüre birbirini dışlamaktadır. Yani, eğer ışık, dalgalardan oluşuyorsa, parçacıklardan oluşması düşünülemez veya tersi gibi; ya “o” ya da “bu”. Bugüne dek geçen zamanda, ya “o” ya da “bu” zorlamasının hatalı bir sorgulama şekli olduğu anlaşıldı; çünkü ışık, parçacık olduğu gibi aynı zamanda bir dalgadır da. Hatta bu cümleyi tersine de çevirebiliriz; ışık ne dalga ne parçacıktır. Işık, kendi birliği içindeki ışıktır ve kutuplara ayrılmış olan insan bilinci, onu bu haliyle algılayamaz ve öğrenemez. Bir insan, ışığa nereden bakarsa baksın, ışık ona belli bir anda dalga, diğer bir anda parçacık olarak görünür.

  Kutuplaşma, bir tarafında “giriş”, diğer tarafında “çıkış” yazısı asılı bir kapı gibidir. O her zaman aynı ve tek olan kapıdır ama ona hangi taraftan yaklaşırsak, varlığının o taraftaki görüntüsünü fark ederiz. İşte bu, “birliği farklı görüntülere ayırıp, sonra ancak sırayla bunları gözlemleyebildiğimiz” gerçeğinden zaman ortaya çıkar. Nasıl kutuplaşmanın arkasında birlik varsa, zamanın arkasında da sonsuzluk vardır. Metafizik anlamda sonsuzluk, zamansızlık demektir ve yanlış anlaşıldığı şekliyle uzun ve hiç bitmeyen bir zaman süreci değildir.

  Beynimizin sağ ve sol yarım küresinde kutuplaşma
  Sağ yarıküre, ruhumuzun resim ve rüyalarla ilgili alanlarından sorumludur ve sol yarıkürenin zaman anlayışına bağımlı değildir.
  İnsanın belli bir anda içinde bulunduğu eyleme bağlı olarak, iki yarıküreden biri baskın durumdadır. Böylece, mantıklı düşünme, okuma, yazma ve hesap yapma anında sol yarıküre baskınken, müzik dinleme, rüya görme, hayal etme ve meditasyon anında sağ yarıküre baskın hale gelir. İki yarıküre arasında “büyük birleşek (corpus callosum) üzerinden sürekli bir bilgi alışverişi gerçekleştirdiğinden, sağlıklı bir insanda, bir yarıküre baskın durumdayken, diğer yarıküredeki bilgiler kullanıma hazır halde bekler. Bu iki beyin yarıküresinin kutuplaşmış bir biçimde uzmanlaşması, eski ezoterik kutuplaşma öğretileri ile bire bir örtüşmektedir.

  Taoizm’de, Tao’nun “Bir”liği, iki temel öze ayrışır. Yang (erkeğe ait öz) ve Yin (kadına ait öz). Hermetik gelenekte aynı kutuplaşma Güneş (erkeğe ait) ve Ay (kadına ait ) sembolleri ile ifade edilir. Hem Yang, hem de Güneş, aktif ve erkeğe ait özü temsil ederler, bunun psikolojideki karşılığı gündüz yaşanan bilinç halidir. Yin ve Ay ise, pasif ve kadına ait olanı kapsarlar ve insanın  bilinçdışını  temsil ederler.

>>Sonraki Bölüm

 

© Astroset 2004-2010