Metafizik / New Age

İnisiyasyona Giden Yol Kutuplaşmadan Geçer

Yayın Tarihi: 18.Temmuz.2008
WWW.ASTROSET.COM

  İyileşme veya inisiyasyona giden her yol, kutuplaşmadan birliğe doğrudur. Bu adım, kutuplu bilinçler için hayal bile edilemeyecek zorlukta köklü ve yapısal değişimler getirir. Bütün metafizik sistemlerin, dinlerin ve ezoterik öğretilerin yapmaya çalıştığı, sadece ve sadece ikilikten birliğe giden bu yolu öğretmektir. Bu öğretiler, “bu dünyanın iyileştirilmesi” ile değil, “bu dünyanın terk edilmesi” ile ilgilenirler.

  Birliğe giden yol, acı ve yılgınlık da getirdiği için  daima korku uyandırır. Oysa bu dünyada acı her zaman vardır; bu nedenle, dünyanın üstesinden gelmemiz ve acıları yok etmemiz ancak dünyayı ve acıları kavrayıp, onları kabul ederek mümkün olacaktır. Ezoterik öğretiler, gerçekte, dünyadan kaçmayı” değil, “dünyayı aşmayı” öğretirler. Dünya’yı aşmak ise sadece “ben” veya “ego” ile aynı şey olan “kutuplaşmayı” aşmak demektir. Bir insan ancak “ben”i tarafından sınırlanmadığı zaman bütünlüğe ulaşabilir. Amacı egonun yok edilmesi ve her şeyle bir olmak olan bir yolun, “bencilce bir iyileşme yolu” olarak nitelendirilmesi, onu hafife almaktır. Oysa ezoterik öğretilerin motivasyon noktası, “kişinin iyileştirilmesi” veya “bu dünyanın acıları için ödüllendirilmesi” yani toplumun afyonu değil, onun dışına çıkarak, ona dışarıdan bakmak ve böylece, yaşadığımız bu maddi dünyanın tüm anlamını anlamaktır.

Kutuplaşmadan Birliğe Giden Yola ait Evrensel Bilgiler

  Bugüne kadar, kutuplaşmadan birliğe giden yol hakkındaki evrensel bilgi, sayısız şekilde ifade edilmiştir. Bunlardan biri olan Taoizm’deki dünyevi gücün Yin ve Yang olarak ikiye ayrılmasıdır. Başka bir grup olan Hermetikler de, güneş ile ayın birleşmesinden ateş ile suyun evliliğinden söz etmişler, zıtların birleşmesindeki sırrı çelişki içeren cümlelerle aktarmışlardır. “Sabit olan geçici, geçici olan ise sabit hale getirilmelidir.”

  Çok eski bir sembol olan Hermes asası (Caduceus) aynı kanunun bilgisini taşır. Bu asanın üzerindeki iki yılan, asanın içinde birleştirilmesi gereken zıt güçleri temsil eder. Aynı sembol, Hint felsefesinde de bulunur. İda (dişi) ve Pingala (eril) adlı iki zıt enerji akımı, insan bedeninin orta kanalında yer alan Shushumma’yı birer yılan gibi sarar. Eğer, yogi içindeki yılan enerjisini bu orta kanalda yukarıya doğru yükseltmeyi başarırsa, “birlik” bilincine ulaşır.

  Kabalacı ise bu bağlantıyı yaşam ağacının üç sütunu ile açıklar. Diyalektik düşünür buna buna “tez”, “antitez” ve “sentez” demiştir. Bütün bu öğretiler temel metafizik kanunun farklı boyutlardaki görüntüleridir.

  Bilincimizin kutuplaşması bize sürekli olarak iki farklı davranış seçeneği sunar ve karar vermeye zorlar. Şu anda bizler bu iki seçenekten sadece birini gerçekleştirebiliriz. Böylece, her davranışımızda, geriye gerçekleşmemiş bir karşı seçenek kalır. Bu açmazdan bizi çıkartabilecek tek adım, “kutuplaşmanın içinde kesin ve tarafsız bir iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olmadığını” anlamaktır. Her değerlendirme kişiseldir ve bakan kişinin bulunduğu nokta ile bakış açısına bağlıdır, bu nedenle o kişiye göre daima doğrudur. Bu probleme farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak istiyorsak, kutuplu görmeyi ya da daha doğrusu kutuplanmayı aşarak görmeyi öğrenmeliyiz. Her bakışta, eşzamanlı olarak zıt kutbu da birlikte görebilmeyi öğrenmek zorundayız. Tek yönlü bir bakış açısından kurtulup her şeyi kavrayabilmek için de, içgörümüzün sürekli olarak bir kutuptan diğerine gidip gelmesi gerekir. Bu bakış açısını ifade etmek hiç kolay olmamakla birlikte, bilgelik ekollerinde yazılan bazı metinler, temel evrensel kanunları geçerli bir dille günümüze taşımayı başarmışlardır. Kısalık ve doğruluk bakımından en üstünleri olan Laotse, Tao-te-king’in ikinci kıtasında şöyle der:

“Kim güzel derse, onunla birlikte güzel olmayanı da yaratır.

 Kim iyi derse,onunla birlikte iyi olmayanı da yaratır.

Var olmak, var olmamayı gerektirir.

Karmaşa basitliği gerektirir.

Gereklilik, gereksizliği gerektirir.

Şimdi, eski zamanı gerektirir.

O halde uyanan insan,

Çalışmadan başarır.

Konuşmadan söyler.

Her şeyi kendi içinde taşır.

“Bir”likte kararlıdır.

Üretir, sahip olmaz.

Yaşamını tamamlar,

Başarı istemez.

İstemediği için

Kaybı da olmaz.”

  Kutuplaşma ve Gölge
  Gölge insanı hileci yapar. İnsan daima, kendi benimsediği varlık olduğuna inanır ve o kendini nasıl görüyorsa, gerçekten de öyle olduğunu düşünür. Kişinin kendisi hakkındaki bu değerlendirmesine hile denir tabii sadece kendisine karşı bir hile. Aslında, insanın kendine bir ömür boyu söylediği yalanların yanında bu dünyanın tüm yalanları ve dolandırıcılıkları zararsız kalır. Kendine karşı dürüstlük, insanın kendisinden isteyebileceği en zor şeydir. Bu nedenle “kendini tanıma”, eski zamanlardan beri, gerçeği arayanlar tarafından en önemli ve en zor görev olarak nitelendirilmiştir. Samimiyetle Ben’i değilde Kendini bulmak isteyenler için kişisel doğum haritalarından yararlanmak çok verimli sonuçlar sağlayabilir, potansiyellerin fark edilmesine, farkındalığın artmasına neden olabilir.

  Kendini tanımak, “ben” i değil, “kendi” ni bulmaktır. “Ben”, getirdiği  kısıtlamalarla, bütünün fark edilmesini sürekli engellerken, “kendi” her şeyi içine alır. Gerçek dürüstlük yolunda uğraşanlar için, hastalık, bu yolda çok önemli bir yardımcıya dönüşebilir. Çünkü hastalık bizi dürüst hale getirir! Belirtilerde, ruhumuzda gizlemek ve yok etmek istediklerimizi, görünür biçimde yaşarız.

  Hastalık, tekyönlülüğü giderir ve kişiyi yeniden orta noktaya getirir. Birdenbire, şişirilen ego oyunları ve güç iddiaları yok olur, hayallerin çoğu yıkılır ve o güne kadar gidilen yaşam yolları sorgulanır. Dürüstlüğün, hastanın yüzüne vuran çok özgün bir güzelliği vardır.

  İyi ve kötünün kutuplaşması, Tanrı ile şeytanın, iyi ile kötünün birer temsilcisi olarak karşı karşıya gelmesine yol açar. Tanrı farkına varmadan kutuplaşmaya itilmiş olur. Oysa Tanrı, tüm kutuplaşmayı, doğal olarak, “iyi ve kötü”yü ayırmadan içinde bütünleştiren “bir”liktir. Şeytan ise, kutuplaşmadır, ikiliğin efendisidir yani dünyanın efendisidir. Kutuplaşmanın gerçek efendisi olan şeytan her zaman bölünmenin veya ikiliğin sembolleri ile ifade edilir. Özetle kutupsal olan dünya ikilik içerdiği için şeytanidir, bunu değiştirmek mümkün değildir, bu nedenle tüm üstatlar ve ruhsal öğretlier, kutupsal dünyayı terk etmeyi öğretirler.

  Gerçek zordur, kırıcıdır ve orada duygusal hayallerle, ahlak kandırmacalarına yer yoktur.

Zen’in temel metinlerinden Sandokai şöyle der:

Işık ve Karanlık

Karşı karşıya dururlar.

Biri diğerine bağımlıdır.

Tıpkı sağ bacağın bir adımının

Soldakine bağımlı olduğu gibi.

 

>>Önceki Bölüm

>>Sonraki Bölüm

 

© Astroset 2004-2010