Nea Nepal'de

Bölüm 13

WWW.ASTROSET.COM

ABHİSHEKA-İKİ ZİHNİN KARŞILAŞMASI

  Dün konuştuklarımızdan o kadar etkilenmiştim ki bu sabah herkesten önce uyandım yani 5.30 dan da önce, hava henüz karanlıktı ama uyanık kalıp düşünmeye ihtiyacım vardı, Asitanın yeşil yapraklarından bir ot çayı hazırladım, sedire yerleştim ve düşünmeye başladım, bu yolculuk ve tüm bu duyduklarım boşa gitsin istemiyordum. Üstelik söylediklerinde öyle haklıydı ki, ben değimliydim her türlü popülist yaklaşıma karşı olan, “al öyle sana uygun böyle hoca” der gibiydi yaşam. Kendime gülmeye başladım, asla burayı terk etmeyecek bu yolculuğu mutlaka sonlandıracak hatta bununla yetinmeyip başkalarıyla da yaşadıklarımı mutlaka paylaşmanın bir yolunu bulacaktım.
  Bir süre sonra onlar da uyandılar sabah meditasyonumuzu yaptık, yine aynı düzendeki işleri yapmaya koyulduk ama bugün farklı olarak akşam da meditasyon ve beden hareketleri yapacaktık. Gece yatmadan da günlük ihtiyaçları ve iaşeyi karşılamak için ertesi güne hazırlık yapmamız gerekiyordu yani bedensel ve ruhsal müthiş bir disiplinle karşı karışaydık bazen şakaklarım zonkluyordu zorlanmaktan ama yine de çok kararlıydım ben bu işin sonuna kadar gidecektim.
  Öğlende sonra Asita yanımıza geldiğinde, “nasıl gidiyor diye sordu, zorlanıyor musunuz?” “Evet ama memnunuz amaca uygun yaşıyoruz, lütfen devam edin” dedik. Bugün inisiyasyonu başka bir yönüyle anlatmak istiyorum size diyerek girdi söze;

  “ Yalnızca dış görünüşümüzü ve zırhımızı teslim etmeye ruhsal inisiyasyon demek pek doğru değildir.  İnisiyasyonun Sanskritçe'deki dengi olan abhisheka "serpmek", "dökmek", "akıtmak" anlamına gelir. Ve bir şeyin dökülecekse, söz konusu işlemin gerçekleşmesi için birde bunun akabileceği bir kap olması gerektiğini anlatır. Eğer kendimizi ruhsal arkadaşımıza veya diğer adıyla inisiyatörümüze gerçekten, tamamen açar ve onun verdiklerini akıtabileceği bir kap olursak, o da bize açılır ve kabul töreni yani ruhsal inisiyasyon gerçekleşir. İşte, "abhisheka"nın anlamı budur, yani öğretmen ile öğrencinin, "iki zihnin karşılaşmasıdır."
 
Böyle bir açılım kendini sevdirmeyi, başkalarını memnun etmeyi veya ruhsal arkadaşınızı etkilemeyi içermez. Bu durum bir doktorun sizin hasta olduğunuzu fark edip de gerekirse zor kullanarak, sizi evinizden çıkarıp herhangi bir anestezi olmaksızın vücudunuz üzerinde çalışması gibidir. Böyle bir müdahaleyi başta biraz kaba ve acı verici bulabilirsiniz ama daha sonra gerçek iletişimin, hayatla iç içe olmanın size nelere mal olacağını anlamaya başlarsınız.
  Bir ruhsal davaya yapılan parasal bağış, fiziksel emekle katkıda bulunma veya belirli bir guruyla ilişkide olmak; tüm bunların hiçbiri gerçekten kendimizi açtığımızı göstermez. Bu türden söz verip bağlanmalar yalnızca
"doğru" yola katıldığımızı kanıtlamanın yollarıdır. Öğretmen bilge bir kişi gibi görünmektedir. O ne yaptığını bilir gibi göründüğü için biz de esenliğimizi ve başarımızı güvenceye almak üzere onun yanında, akıl sağlığının, dengenin, bilgeliğin yanında yer almak isteriz ama büyük bir şaşkınlıkla anlarız ki aslında kendimizi tam olarak da güvence altına almamışızdır çünkü kendimizi tamamıyla adamamışızdır.

  Yola teslimiyet
  Derken açılmaya zorlanırız. Dehşet içinde fark ederiz ki kaçacak bir yer yoktur. Bir görünümün arkasında saklanırken her yanımız ortaya çıkıverir; içine saklandığımız tüm zırhlar üzerimizden alınmıştır. Artık saklanacak hiçbir yer yoktur. Ne şok! Her şey, küçük kandırmacalarımız ve egomuz açığa çıkmıştır.
  Bu n
oktada şimdiye kadar yüzümüze bir maske taktığımızı ama artık maske takmaya dair beceriksizce girişimlerimizin de yersiz olduğunu anlarız. Çünkü uyanış başlamıştır. Ne mutlu ki gereksiz kendini kandırmalar son bulmak için çırpınıp durmaktadırlar.
  Yine de bu acı verici durumu aklileştirecek, kendimizi koruyacak veya egomuzun tatminindeki zorlukları açıklayacak bir yol ararız. Bir o yana, bir bu yana bakarken zihnimiz çok meşguldür. Ego ise çok profesyoneldir ve kendi tarzında baskın bir biçimde etkindir. Kendimizi dışarı doğru boşaltmaya kalkışmakla ilgili ileri doğru hareket eden bir süreçte çalıştığımızı düşündüğümüzde, aslında kendimizi koruduğumuzu, kendimizi doldurmaya kalkıştığımızı ve geri geri gittiğimizi anlarız. Bu karmaşa yoğunlaşarak bizler en sonunda tamamen kaybolduğumuzu, başlangıç ve bitiş noktaları olmadığını fark edene kadar devam eder çünkü savunma mekanizmamız zihnimizi yenmiştir. Bu yüzden tek seçenek kendimizi olayların akışına bırakmak gibi gözükür. Artık zekice fikirlerimiz veya akıllıca çözümlerimiz işim
ize yaramaz çünkü çok fazla düşüncenin altında kalmışızdır; hangi düşüncenin doğru olduğunu, hangisini seçmemiz gerektiğini, hangisinin bizim için en iyisi olduğunu bilemeyiz. Aklımız sıra dışı, zekice, mantıklı, bilimsel ve kandırıcı önerilerle fazlasıyla doludur ama bunlar öylesine fazladırlar ki hangisini seçeceğimizi bilemeyiz.”

<< Önceki Bölüm

Sonraki Bölüm >>

 

© Astroset 2004-2010