Nea Nepal'de

Bölüm 19

WWW.ASTROSET.COM

BİLGE NAROPA’YA YAPILAN SUNAK

  Sözlerini bitirince bize uzun uzun baktı ve derin bir sessizlik oldu. Yüzümüzdeki ifadeden etkilenmiş olduğunu düşünmedim desem yalan olur, hatta bilge ama o da insan işte, ne kadar da mutlu bakıyor şu anda dedim içimden. Henüz gerçek bir bilgenin sadece insan olmaktan ne kadar onur duyduğunu ve kendini hiçbir maskenin ardına saklamadığını asla bilmiyordum.
  Biraz daha soluklandı, bize bakıp anlayışla ve sevgiyle gülümsedi, son anlattıklarını kendisi de çok sevmiş ve hissetmiş gibi siyah pırıl pırıl gözleriyle daha derin baktı bizlere ve “Marpa adındaki Tibetli büyük bir öğretmenin yaşanmış öyküsünden söz edeyim biraz size, buralara kadar gelmişken onu da dinleyin” dedi.

  " Marpa kendi öğretmeni Naropa'yla ilk karşılaştığında Naropa bilgeliğinin cisimlenmesi olduğunu söylediği bir sunak yaratmıştı. Sunak ve de Naropa muazzam güçte ruhsal enerji içermekteydi. Naropa, Marpa'ya derhal aydınlanmak üzere hangisinin önünde secdeye varacağını sordu. Marpa, öğretmenin canlı ve sıradan bir insan vücudunda yaşamakta olduğunu, halbuki yaratılmış olan sunağın saf bir bilgelik cismi olduğunu, insani kusurlarla hiçbir ilişkisinin olmadığını düşünmüştü. Bu nedenle Marpa sunağa secde etti. Ve Naropa dedi ki: ''Korkarım ki ilhamın gücünü yitirecek; sen yanlış seçim yaptın. Bu sunak benim yaratımım olduğuna göre, bensiz onda enerji ve bilgelik mevcut olmayacaktır. İnsan bedenine karşı cisimlerin gücünü ön plana almak, puta tapınmadır ve geçersizdir. Mandala'nın görünen bu ihtişamı yalnızca benim enerjimi katarak yarattığım bir öğedir ve onu enerjimle beslemekten vazgeçersem sade bir taş olur, taşlara ve putlara tapınma her türlü bilgeliği insanda yani kendinde ara."
  Bu öykü kendini kandırma olan rüya, umut ve dilek ilkesini açıklar.

                       Gerçekleşen Hayal
  Kendinizi veya deneyimlerinizin bir kısmını "gerçekleşen hayal" olarak ele aldığınızda kendinizi kandırmaya başladınız demektir. Şu anda gördüklerinizden çok görmemiş olduklarınızı görmeyi istediğiniz için kendini kandırma bir hayal dünyasına bağlı gibi görünmektedir. Ve şu anda var olan şeyin olan şey olduğunu da, durum ile olduğu gibi devam etmeyi de kabul etmeyeceksinizdir. Sonuçta, kendini kandırma daima kendini bir hayal dünyası yaratma veya bu hayal dünyasını yeniden canlandırma çabasıyla, hayali deneyimlerin nostaljisiyle tezahür ettirir. Ve kendini kandırmanın tam karşıtı, yaşamın gerçekleriyle çalışmaktır.
  Bir insan herhangi türden neşe ya da sevinç ararsa, yani kendi hayal gücünün ve rüyalarını gerçekleştirmeyi amaçlarsa o kişi, eşit derecede, başarısızlıktan ve depresyondan mustarip olacaktır. Bütün mesele budur:
  Bir ayrılık korkusu, bütünleşmeye ulaşma ümidi; bunlar yalnızca egonun veya kendini kandırmanın tezahürleri ya da eylemleri değildirler, sanki ego bir biçimde belirli eylemler sergileyen gerçek bir şey olabilirmiş gibi. Ego eylemlerdir, zihinsel olaylardır. Ego açıklığı kaybetme korkusudur, egosuzluk halini kaybetme korkusudur. Bu durumda ise kendini kandırmanın anlamı budur; ego, egosuzluk durumunu, ulaşacağını düşlediği hayali yitirmiş olduğundan feryat etmektedir. Korku, ümit, kayıp ve kazanç duygularının hepsi egonun rüyasının, kendini kandırma anlamına da gelen kendini devam ettirme ve kendini sürdürme yapısı olarak ortaya çıkar.
  Demek ki hayal dünyasının ötesinde olan gerçek deneyim, günlük yaşamdaki şimdi'nin gerçek deneyiminin güzelliği, rengi ve de heyecanıdır.
  Şeylerle gerçekte oldukları gibi yüzleştiğimizde, daha iyi şeyleri umut etmekten vazgeçeriz. Sihir olmayacaktır çünkü kendimize depresyondan çıkmamız gerektiğini söyleyemeyeceğizdir. Tüm o depresyon, bilgisizliğimiz, duygular, deneyimlediklerimizin hepsi de gerçek olup muazzam hakikatler içermektedirler. Eğer gerçekten hakikatin deneyimlenişini öğrenmek ve görmek istersek, olduğumuz yerde olmalıyızdır. Tüm mesele yalnızca bir kum tanesi olma meselesidir.
Dedi ve aydınlanma dersine son verdi.

  Ben o nefis ot çayından koymaya gittim, mutfaktan Doğanla olan konuşmasını duyuyordum. "Birkaç gün tarlada birlikte çalışacak size söylediğim gibi dağa çıkacağız. Yağmur yağmadı daha iyi oldu, size göstermek istediğim mağaralar var. Eski rahipler bu mağaraları aydınlanmak ve kendi iç yolculuklarını tamamlamak için kullanmışlar. Tibet’te bir dönem için mağaralara çekilip aydınlanmak çok geçerliydi, ama ben çok da gerekli bulmuyorum, aydınlanma aydınlanmadır, önemli olan niyet ve istektir. Siz istedikten sonra sizin en kalabalık şehriniz olan İstanbul’un tam göbeğinde de aydınlanırsınız ama buralara gelmişken, her şeyi görün, hissedin, anlayın ki rahat uygulama yapın ve sonra bu bilgileri başkalarına da anlatın istiyorum.
  Hatta bana dönüp gülerek, “ Senden bunları yazmanı bile isteyebilirim, ülkene döndükten ve bilgi sende yerleşik hale geldikten sonra mutlaka paylaşmalısın yoksa bilginin ağırlığı karşısında ezilirsin, içinde sıkıntılar oluşur, bilgi enerjisi paylaşılmadığında ağırdır” dedi ve hızla yamaca doğru yürüdü.

<< Önceki Bölüm

Sonraki Bölüm >>

 

© Astroset 2004-2010