Nea Nepal'de

Bölüm 18

WWW.ASTROSET.COM

GÜNLÜK YAŞAMIN SADELİĞİ

Bilenler söylemez, söyleyenler bilmez !  ( Lao-Tzu )

  Sabah uyandığımda hala anlık parlamaların aydınlanma olup olmaması konusu hakkında düşündüğümü fark ettim ve gülümsedim, “demek ki zihnim uykuda iken de faaliyette imiş, çok etkilenmiş olmalıyım” dedim kendi kendime ve bahçeye çıktım. Canım biraz Doğanla konuşmak istiyordu, dün ilginç bir yerde kalmıştık acaba bugün aynı konuya devam edecek mi? diye merak içindeydim. Bazen bambaşka bir yerden de başlayabiliyordu.

  Seni gökte ararken yerde buldum derler ya, bana da aynı şey oldu, kafamı çevirdim ki Doğan bahçenin arka tepesinden hızla aşağıya inmiyor mu? Artık buna inmek mi yoksa kaymak mı? Denir o da pek belli değil doğrusu!
Kahkahalar ata ata bana doğru koştu, “ne oluyor sana böyle?” dedim. Gülmeye devam ederek, “Ne olacak? Bilgi fazla geldi galiba, durduğum yerde duramıyorum, sabah bu halimi Asita’ya sordum, o da bana “dağlara doğru koş, fiziksel egzersiz yap” rahatlarsın dedi. “Koşup, tepinip duruyorum sabahtan beri, biz böyle bilgi yüklenmeye devam edersek sonunda zıp zıp tavşana döneceğiz” diye devam etti ve hala gülüyordu, gülmesi bana da bulaştı, halimiz çok komikti. Biraz rahatladıktan sonra Asita gelene kadar meditasyon yapmaya, derinleşmeye karar verdik.
  O geldiğinde bizi zihinlerimiz dinginleşmiş, ona karşı alıcı konuma geçmiş buldu. Bir an için yüzünde belli belirsiz bir memnuniyet havası dolaştığını hissettim. Genelde duygularını belli etmekten pek hoşlanmıyordu.

  “Evet Gençler Anlık parlamaların gerçek olmadığından söz ediyorduk değil mi? Bu önemli konuyu yarım kesmek istemiyorum, yarın hava bulutlanacak gibi yağmurda bahçede sohbet edemeyiz, yağmur yağarsa sizi dağlara götürürüm, göstermek istediğim çok güzel bir mağara var, o yüzden bugün bu konuşmayı bitirelim” dedi. Ve anlatmaya başladı:

  Günlük Yaşamın Sadeliği ve Sıradanlığı
  "Eskiden ona sahiptim ancak onu yitirdim." diyemeyiz demiştim son olarak size. Şimdi o konuyu biraz açmak istiyorum çünkü oldukça önemli bir noktada kaldık. Aydınlanmaya giden yolda önce bu bilgileri almalısınız ki ilerde yolunuzu şaşırmayın.
  Asıl vermek istediklerim bunlar, siz hazırsanız aydınlanma her yerde gelir sizi bulur, yaşamın her anını bir aydınlanma, yeni bir fark ediş ve genişleme imkanı olarak yaşabilecek bir zihne sahip olmak her şeyden önemlidir. Burada amaç bilgi biriktirmek değil, yaşamı gerçekten hissederek, anlayarak, yüksek bir farkındalıkla yaşamaktır.
  Kendinize dürüstçe evet sahiptim, yitirdim, kendimi yeniden yapılamalıyım, konsantrasyonum kayboldu, zihnim karışık diyemezseniz vay halinize! Bunu diyemeyenler erişmiş-başarmış-aydınlanmış kişi şeklindeki statülerinin zarar görmesinden korkarak asıl kendilerine zarar verirler.

  Aydınlanmak için açık, samimi, dürüst, sade olmak ve başkalarından bu bilgiler nedeniyle de olsa daha üstün olmak kaygısından tamamen vazgeçmek birinci şarttır. Eğer bunu yapamazsanız kendini kandırmanın bir kısmı yaşanmış hikayeleri yeniden anlatmak olur. Açılmayı gerçekten deneyimlemek yerine hikayesini anlatırız çünkü hikayeler canlı ve eğlendiricidir. ''Ruhsal öğretmenimleyken şunlar bunlar oldu; bana şunları bunları söyledi ve beni şu, bu, o şekilde açtı." Bu durumda kendini kandırma bir bakıma geçmiş bir deneyimi; onu şu an içinde deneyimlemek yerine tekrar tekrar anlatıp canlandırmaya çabalamak anlamına gelir. Geçmişin parlak anıları ile değil de bugünün getirdiği aydınlanmalarla ilgilenmek gerekir. Yaşamın her gününde bizi daha ileri noktalara götürecek idrak parıltıları saklıdır, gören göz ve işiten kulaklar için elbette…
  Kişinin o deneyimi şu anda elde etmek için geçmişteki o idrak parıltısının ne kadar şahane olduğuna dair değerlendirmesinden vaz geçmesi ve hayallerle zaman kaybetmemesi gerektir, hatıraların önemi hatıra kadardır ve geçmişe aittir. Oysa şimdi de anda yeni olaylar, yeni kişiler ve yeni aşılması gereken dersler vardır. Bunları izlemekten vazgeçip geçmişle oyalanmanın kime ne yararı olabilir ki?  
  Yanlış anlaşılan diğer önemli bir konu da bilginin günlük yaşamın sıradanlığı içinde saklı olduğu gerçeğidir.
Eğer ki aydınlanma deneyimini sürekli olarak yaşayacak olursak bu çok sıradan görünecektir ve razı olamayacağımız şey de bu sıradanlıktır diye düşünen zihinlerin sayısı da sanılamayacak kadar çoktur. Oysa günlük yaşamı olduğu gibi kabul edip, onun bizi değiştirmesine izin vermek hiç sanıldığı kadar kolay bir uygulama değil ve diğer tüm aydınlanma deneyimleri de bu sade ve sıradan hale dönebilmek için yaşanır aslında… Ama günlük yaşamın sıradanlığı ve sadeliği yerine mabetlere kapanarak ya da bir bilgenin aurasından, enerji bedeninden, varlığından etkilenerek yaşadığımız, sadece yolu ve satorik hali işaret niteliği taşıyan aydınlanma deneyimini, anılarda tekrar tekrar yaşamayı ve gerçekle yüzleşmemeyi de tercih edebiliriz. Bu büyük bir yanılgı ve zaman kaybıdır, yaşam nehri çağlaya çağlaya akmakta ve bize hep yeni deneyimler sunmaktadır.”

  Kendini Kandırma Oyunu
  "Keşke o muhteşem açılma deneyimini tekrar edinebilseydim!" deriz. Yanılgının esiri olmak böyle bir ruh halidir ve yeni aydınlanmaları edinmemekle, yalnızca hatırlamakla kendimizi gereksiz yere meşgul ederiz. Bu kendini kandırmanın bir oyunudur aslında.
  Kendini kandırma, değerlendirme fikri çok uzun soluklu bir hafızayı gerektirir. Eskiyi düşündükçe nostalji hissederiz, anılarımızdan zevk alırız ama tam bu anda tam olarak nerede olduğumuzu bilmeyiz. "Eski güzel günleri" hatırlarız. Hüznümüzün ortaya çıkmasına izin vermeyiz, bir şeyle temasımızı yitirdiğimizden şüphelenmeyi kabul etmek istemeyiz. Oysa depresyon başlar ve kaybetmiş olma duygusu hissedilmek üzeredir, egonun savunmacı doğası bizi rahatlatmak için akla hemen anıları ve de geçmişte duyduğumuz sözleri getirir. Böylece ego sürekli olarak şu an içinde hiçbir kökü olmayan bir ilhamı aramaktadır.
  Bu ise kendini kandırmanın çok daha karmaşık bir eylemidir; kişi depresyonun ortaya çıkmasına asla izin vermez. "Bu kadar iyi nimetler elde etmiş ve de bu şahane ruhsal tecrübeleri yaşayacak kadar şanslı olduğuma göre depresyonda olduğumu söylemem nasıl mümkün olabilir ki? Mümkün olamaz, depresyona yer yoktur." der. Ama yanlış yapmaktadır, kendine her şeyi yaşamak, sıkıntının asıl nedenlerini aramak ve aşmaya çalışmak için izin vermesi gerekir. Depresyon ve daraltıcı iç sıkıntısı, kişinin yolundan sapmış olduğunun ya da kendini doğru ifade edememesinin bir işareti de olabilir. Bu noktada gerekli tek şey farkındalıkla kendini ve olayları izleyebilme gücünü hiç kaybetmemektir.

  Tam yeri gelmişken size bir zen deyişinden söz etmek isterim konumuzla çok yakından ilgili olduğunu göreceksiniz ve aydınlanmayı çok güzel tanımlıyor…
  Ünlü bir zen ustası ruhsal öğreti almak isteyen öğrencisine neler yaşayacağını kısaca şöyle özetler, bu deyiş kendini arayan herkesin hemen hemen bildiği bir deyiştir. Tüm gerçek ruhsal öğretiler gibi sade, doğal ve basit:
‘Zen’e başlamadan önce dağlar dağ ve ırmaklar da ırmaktır. Zen’i uygularken dağlar artık dağ ve ırmaklar da ırmak olmaktan çıkar. Ancak insan bir kez aydınlandı mı, dağlar yine dağ ve ırmaklar yine ırmak olacaktır.’
Gerçek Aydınlanma günlük yaşamın sıradanlığına sizi geri döndürür ama siz artık o eski siz olmadığınızdan, bilincinizi değiştirip, farkındalığınızı yükseltmiş olduğunuzdan hiçbir şey eskisi gibi gözükmeyecek ve sizi eskisi gibi etkilemeyecektir. Hatta şikayet edip durduğunuz ve sıradan kabul ettiğiniz pek çok olayı da yaşamın mucizesi gibi algılama kapasiteniz olduğunu göreceksiniz, işte asıl aydınlanma, asıl mucize her şey olağan olduğu halde sizin olağanüstü bir ruh hali ile onlara yanıt vermenizde saklıdır.

Bir keşiş zen ustasına şöyle seslenmiş:
-Daha manastıra yeni geldim. Bana evrenin sırlarını anlat ve lütfen bildiğin her şeyi öğret. Usta ona şu soruyu yöneltmiş;
-Bugün pirinç lapanı yedin mi?
-Evet yedim.
-O zaman sen ilk önce git ve tabağını yıka.

  Tüm dikkatini günlük yaşama yöneltmiş biri aydınlanma yoluna girer ve bu yolda başarı ile ilerlerse, aydınlanma- satori denilen ruh halini yaşamayı becerebilirse, yaşamın gerçek mucizesinin hiçbir şeyin birbirinden ayırt etmemek olduğunu fark edecektir sevgili gençler ve inan ki sadece şunları söyleyecektir:

" Ne kadar mucizevi, ne kadar mistik! Odun taşıyorum, su getiriyorum."

<< Önceki Bölüm

Sonraki Bölüm >>

 

© Astroset 2004-2010