Nea Nepal'de

Bölüm 23

WWW.ASTROSET.COM

EĞİLMEK ve GURUR

"Gittim ve geldim. Özel bir şey değildi. Dozan, sisli tepeleriyle ünlü bir dağdır. Sekko ise sularıyla..." 

  Bilge Asita bugün çok farklıydı sanki içi içine sığmıyordu. Biz de kendimizi yüksek enerjilere açık ve dinç hissediyorduk ama onda daha da  farklı bir hava hissettim. “Eğitimimin sonlarına yaklaştığımda hep böyle sevinçli olurum” diye başladı söze ve devam etti. “Sizden çok memnun kaldım, alıcılığınız ve algılama kapasiteniz hayli yüksek, bu demektir ki bu bilgiler boşa gitmeyecek, yalnız sizde kalmayacak ve bir zincir halkası gibi daha pek çok insana ulaşacak, bu de beni pek memnun ediyor elbette, çünkü bu gezegende bulunuş nedenimi ve asli vazifemi sizin gibi değerli insanlar aracılığıyla gerçekleştirmiş oluyorum. Siz alıcı olmazsanız benim vereceklerimin ne değeri olabilir ki! Bende her yeni öğrencide yeni şeyler öğreniyor, bilgiyi daha farklı bir biçimde aktarmanın kıvancını ve onurunu yaşıyorum, aslı ben size teşekkür etmek isterim” dedi.

  Nezaketine şaşırmadık desem yalan, ben bilgeyim ne dersem doğrudur diyen çok bilmiş kişilere karşı hep tepki duymuşumdur. Oysa Asita’da bilgiyi verme ve aktarma konusunda kadife yumuşaklığı ve çelik sertliği aynı anda varolabiliyor, insanı enginliğin ve sonsuzluğun içine çekme gücü her halinde belli oluyordu yani o gerçekti, öyleyse aldığımız bilgi de gerçekti ne mutlu bize diye düşündüm içimden sessizce ve minnet dolu gözlerle baktım ona…

  Eğilmek
  Bahçedeki yerlerimiz almıştık, arkasına yaslandı bir süre uzaklara baktı ve sessiz kaldı. Biz de adeta nefeslerimizi tutuyorduk ve başladı anlatmaya: “Eğilmek, karşımızdakini taa yüreğimizden selamlamak, ona merkezimizden Namaste demek, çok ciddi eğitimlerden geçmeyi, nefis mücadelesi ile çok uğraşmayı gerektiriyor ve aslında yürekten eğilmek, ben merkezli düşüncelerimizi elememize yardımcı olur. Bu, o kadar da kolay değildir. Bu tür düşüncelerden kurtulmak güçtür ve bu nedenle, eğilmek çok önemli bir çalışmadır. Sonuç, amaç değildir; değerli olan şey, kendimizi geliştirmek için gösterdiğimiz çabadır. Bu çalışmada herhangi bir son yoktur. Her eğiliş Budist rahipler için dört Budacı yeminden birini ifade eder:

- Duyarlı varlıklar sınırsız sayıda olsa da, onları korumaya yemin ederiz.

- Kötü arzularımız sınırsız olsa da, onlardan kurtulmaya yemin ederiz.

- Öğreti sınırsız olsa da, onu öğrenmeye yemin ederiz.

- Budacılık ulaşılmaz olsa da, ona ulaşmalıyız! Bu Budacılıktan da ötedir.

  Siz Budacı olacak değilsiniz ama dünyayı binlerce yıldır etkisi altına almış bu değerli öğretilerden ara ara küçük alıntılar yapmanın hiçbirimize bir zararı yoktur. Yoksa ben her insanın kendi yoluna açtığına ve bu güce doğuştan sahip olduğuna inananlardanım. Size sizden başka kimsenin yolunu da öğütleyecek değilim ama içsel çalışmalarınızda yeterince ciddi ve kararlı değilseniz o zaman mutlaka sizden önce gelen öğretilerinden yolundan gidin ki kaybolmayasınız da derim. Siz ikinizde de bilgiyi dürüstçe kullanacak onun karşısında cesaretle duracak bir ifade algılamasaydım ya başka şeyler anlatıyor olurdum ya de eğitim alma talebinizi baştan kabul etmezdim.

  Ben Merkezli Düşüncelerden Kurtulmak
  En içten gelen arzumuz, ben merkezli düşüncelerimizden kurtulmaksa, bunu yapmak zorundayız. Bu çabayı gösterdiğimizde, içten gelen arzumuz yatışacaktır ve Nirvana işte oradadır. Bunu yapmadan önce bir takım güçlüklerle karşılaşırsınız, fakat yapmaya başladığınızda, ortada hiçbir sorun kalmaz. Çabanız, arzunuzu yatıştırır. Dinginliğe ulaşmanın başka yolu yoktur. Zihninizin dinginleşmesi için eylemlerinizi durdurmanız gerekmez. Gerçek dinginlik eylemin içinde bulunmalıdır. Eylemsizlikte dinginliğe ulaşmak kolaydır, eylemin içinde dinginliğe ulaşmak zordur, fakat gerçek dinginlik eylemin içindeki dinginliktir.
 
İlerleme konusunda endişelenmenize gerek yoktur. Bu, tıpkı yabancı bir dili öğrenmeye benzer: her şeyi birden bire yapamazsınız, ancak tekrarlaya tekrarlaya o dilde ustalaşırsınız. Aydınlanma yolu budur…

  Yalnızca içten olmak ve her an elinizden gelenin en iyisini yapmak yeterlidir. Çalışmanın dışında Nirvana yoktur. Aydınlanma deneyimi olmayan insanlar için aydınlanma, gizem dolu harikulade bir şeydir. Fakat aydınlanmaya ulaştıklarında bu, onlar için hiçbir şeydir. Aynı zamanda hiçbir şey değildir.

  Hiçbir şey hakkında didikleyen düşünceler üretmeyip, hiçbir şey beklemeden duruşunuzu sağlam tutmaya bakın, gerçek doğanızın kendi kendini çok rahat ve doğal ifade ettiğini üstelik bütün işlerinizin tıkır tıkır yürüdüğünü göreceksiniz. Çünkü hiçbir şey her şeydir ve sizi duyar, boşluk varoluşun özüdür. Bu Tao felsefesinin özüdür ama sözcüklerle anlatılması pek mümkün olamaz. Böyle bir hali ancak meditasyonlarınızda deneyimleyebilir ve bir türlü sözcüğe dökememenin sıkıntısını duyabilirsiniz…

  Gururlanmak
  Eğer yapacağınız eylem üzerinde düşünürken geriye iz bırakırsanız, o ize bağlanırsınız. Örneğin, ‘yaptığım şey işte bu’, diyebilirsiniz fakat gerçekte öyle değildir. Yaptığınız bir şeyi yeniden anımsadığınızda, ‘bu şekilde şöyle bir şey yaptım’, diyebilirsiniz fakat gerçekte olmuş olan şey asla bu değildir. Bu şekilde düşündüğünüzde, yaptığınız şeyle ilgili gerçek deneyimlerinizi sınırlarsınız. Bu nedenle, yaptığınız şeyle ilgili düşüncelere bağlanırsanız, bencil düşüncelerle ilgilenirsiniz.
  Sık sık, yaptığımız şeyin iyi olduğunu düşünürüz .Fakat gerçekte öyle olmayabilir. Yaşlandığımızda, genellikle eskiden yapmış olduğumuz şeylerle gururlanırız. İnsanlar, yaptıklarını anlatırken böbürlenen bir insan dinlerken, genellikle bu durumu komik bulurlar, çünkü onların tek yanlı olduğunu bilirler. O insanın tam olarak anlattığı şeyleri yapmadığını bilirler. Dahası, eğer insan yaptığı şeyler ile gururlanıyorsa, bu gurur onun için bazı sorunlar yaratır. Anılarını bu şekilde tekrarladıkça, kişiliği, oldukça uyumsuz ve inatçı bir insan oluncaya dek sapar durur. Israrcı bir şekilde kendini çok başarılı bulduğu anılarına bağlanmaya başlamıştır ki bu kendini aldatmanın başka bir yolu olduğundan o kişi için tehlike çanları çalıyor demektir. Az önce verdiğim örnek, insanın düşüncelerinden geriye iz kalmasına iyi bir örnektir. Yani geçmişteki gerçek ya da değil başarıyla sürekli meşgul olmak ve onları sürekli başkalarına anlatmak. Yaptığımız şeyi unutmamalıyız, fakat bu anımsama fazladan bir şeyler de taşımamalıdır. İz bırakmak, bir şeyi anımsamakla aynı değildir. İz bırakmakta şiddetli bir ego kokusu vardır… Hassas burunlar için 5 km. öteden hissedilir. Oysa gerçek Aydınlanma eylemi, tümüyle yanmış, geriye külden başka bir şey kalmamış bir eylemdir.

  Vermek Bağlanmamaktır
  Hiçbir şeye bağlanmamak gerçek vermektir. Doğadaki her varlık, insanın dünyasındaki her varlık, yarattığımız her kültürel eser, verilen bir şey ya da bize verilen bir şeydir. Fakat temelde her şey Bir olduğu için, gerçekte her şeyi bizler veririz. Her an bir şeyler yaratırız ve yaşamın zevki de işte budur. Ama yaratan ve daima bir şeyler veren bu ‘ben’, ‘Küçük Ben’ değildir, bu, ‘Büyük Ben’dir. Bu, ‘Büyük Ben’in her şeyle olan birliğini fark edemiyor olsanız da, bir şey verdiğinizde kendinizi iyi hissedersiniz çünkü o an kendinizi verdiğiniz şeyle bir hissedersiniz. Bu nedenle vermek, almaktan daha zevklidir.

  Gerçek uygulamada özel bir yol yoktur. Kendi yolunuzu kendinizin bulması gerekir. Belli bir uygulamanın hem yararlı, hem de zararlı yanlarını anladığınızda, herhangi bir tehlikeyle karşı karşıya kalmadan, bu yolda dilediğiniz gibi ilerleyebilirsiniz. Ve ben ikinizi de kendinize göre açacağınız yollarda yürüyebilecek güçte görüyorum. Yeter ki, sorgulamadan vazgeçmeyin, bu bilgileri unutup geçmişin tatlı anılarıyla oyalanmayın, anda kalın ve anın getirdikleriyle objektif bir zihinle gerçekçi bir insan olarak kendinizi kandırmadan ilgilenin, görün bakın içsel yolculuğunuz nasıl da zenginleşecek.” dedi ve sustu.
  Bugünlük artık başka bir şey söylemek istemediğini hissettim, bizde sustuk bir süre çok etkilenmiştik eğilmek ve gururla ilgili söylediklerinden sanki içlerimizi ayna tutuyordu, insanı böylesine yakından tanımak nasıl bir şey acaba diye düşündüm ve biraz yürüyüşe çıkmaya karar verdim, Doğan da arkamdan koşa koşa geliyordu. ‘Hey nereye beni bırakma’ dedi. Canım biraz yalnız kalmak istemişti ama boş verdim, nasıl olsa dönüyorduk artık, dilediğim kadar yalnız kalabilirdim.

<< Önceki Bölüm

Sonraki Bölüm >>

 

© Astroset 2004-2010