Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

Yaşamın Anlamı

   Filozof Lao Tzu, ışığın savaşçısının yolculuğu hakkında şunu söyler:

  "Bu Yol'da, küçük ve narin her şeye saygı gösterilmelidir. Gereken davranışı göstermek için en uygun anı kollamayı öğren."
  "Bir yayı birkaç kez çekmiş olsan bile oku nasıl yerleştirdiğine ve yayı nasıl gerdiğine yinede dikkat et."
  "Neye ihtiyacı olduğunu bilen bir aceminin, aklı başında olmayan bir bilgeden daha zeki olduğu ortaya çıkar."
  "Sevgi biriktirmek şans getirir, nefret biriktirmekse felaket. Sorunları teşhis edemeyen kişi, kapıyı trajedilerin girmesi için açık bırakmış sayılır."
  "Savaş, kavgayla aynı şey değildir."

  Hepimiz özde ruh varlığı olarak, yaşamdan yaşama geçerek, sonsuz olan tekamül yolunda ilerlemeye çalışıyoruz. Bu gidişimizi, birbirimizle ve tezahürat ortamının öteki birimleriyle etkileşerek sürdürüyoruz. Bir ömür boyu süren fiziksel yaşam, bir etkileşimler ortamıdır. Yaratılmış olan herşey birbirini etkiler. Aslında varlıklar etkileşerek birbirinin gelişimine / şuurlanmasına, saflaşmasına, süptilleşmesine yardım ederler. Fiziksel bir yaşamda söz konusu etkileşim, olaylar içinde karşılaştığımız şaşırtıcı, bizi düşündürücü, etkileyici, duygulandırıcı yaşam sınavları ile (eprövlerle) olur. Yani yaşamın anlamını çözmek ve bilgelik yolunda ilerlemek isteyen bir yolcu, günlük olayların dilini çözmeye ve onları anlamaya çok özen gösterirse, kendinde bilinmeyen bir yönünün harekete geçtiğini görecektir.

   Bir olay, pek çok insan için genel bir olgu olarak kabul edilip yeterince ciddiye alınmayabilir ama herkesin kendi gelişmişlik düzeyine duyarlılığına ve safiyetine göre, o olay onun için değişik ve özel, ona özgü anlam içerir, algılamanın düzeyine göre; herkes de aynı olay karşısında  başka başka hallere / haletlere girer. Bir örnek verecek olursak ‘Yaşam Güzeldir’ adlı sinema filminde iyi yürekli, olumlu kişilikli ve neşeli bir insan olan baba bir nazi kampında yaşanan acıklı durumu; küçücük oğlu ile oyun oynadıkları ve mutlu oldukları bir hale dönüştürerek minicik bir çocuk için, olumlu, sıcak duygularla bezenmiş bambaşka bir algı alanı yaratmış ve bir nazi kampında yaşananları çocuğuna duyduğu derin sevgisini de katarak, her seyredene yaşam ne pahasına olursa olsun değerli ve güzeldir dedirtebilmiştir.
  İşte böylesine derin bir eprövle karşılaştığımızda da içine girdiğimiz psikolojik hal olayın bilgisini almaya yönelik olarak ne kadar derin olursa, içsel gelişim açısından o kadar verimli bir şekilde değerlendirilmiş ve bilgisi ruhumuza kaydedilmiş olur. Yaşanan bu hal ıstıraplı olsa da gelişim açısından yararlıdır ve birey için bir rahmettir / nimettir.
(1)
  İnsan, yaşanan olayın nedenine, niçinine vakıf olmaya başladıkça, bu kaotik dizginin gelişime neden olduğunu algılamaya başlar ve kendisi de bilerek ve isteyerek herhangi bir nedenle içine girilen haletin geçiştirilmemesi, hatta onun derinden  yaşanması için çaba harcayabilir. Neden sıkıntılı bir durumdan sevinç duyayım ki derseniz yanıtımız, içsel gelişim açısından son derece verimli sonuçlar elde etmeye başlamak varlıksal bir heyecan ve sevinç yaratır insanoğlunun yüreğinde diyebiliriz…

  Olaylar ve Haletler Nasıl Yaşanmalı?
  Şimdi asıl soruyu soralım: Bir halet nasıl yaşanmalı ki, içsel gelişim açısından bir yarar sağlasın? Diye sormak mümkündür. Bu sorunun doğru yanıtı, aynı zamanda yaşam sınavlarında başarılı olmanın da yani idraklenmenin ve şuurlanmanın de yanıtı ve yoludur. Halet yaşamanın önemi, o konunu aslının ne olduğunu ve neden başımıza geldiğini anlamakla ve konu hakkındaki gerçekliğimizi değiştirmekle yani şuurlanmakla daha net ortaya çıkar. Şöyle ki;

  Eprövle yani sınav etkisi yaratan bir olayın yarattığı enerjinin titreşimsel etkisi, duygu merkezinde haletler yaşatır ve böyle yaşanan haletler tüm merkezlerde, ama özellikle duygu merkezinde sirkülasyona / devinime tabi tutulursa, makbul bir uygulama yapılmış yani içsel gelişim açısından yarar sağlanmış olur. Sözkonusu sirkülasyonun tam olabilmesi için; merkezlere esnekliğin kazandırılmış olması ve gerilimin tüm merkezlerde hissedilmesi gerekir.

  Böyle yararlı ve geliştirici bir gerilimin hissedilmesi ve sıkıntı vermesi  durumunda, dirençlerimiz ve ‘kabuklarımız’ la ilgli sorunlarımız var  demektir.(2) Yukarıda sözünü ettiğimiz ‘merkezler arası sirkülasyon’un sağlıklı olması yani, haletin derinden yaşanması  o haletle ilgili tesiri; eterik, astral ve mantal bedenlerimizden geçirerek, kendi özümüze kadar ulaştırmayı olanaklı hale getirir. Merkezler arası sirkülasyonun sağlıklı oluşunun, merkezlerdeki esnekliğe bağlı olduğunu belirtmiştik. Ayrıca, bu esnekliğin de, eprövler içinde yaşanan haletlerin derinliğine bağlı olduğunu biliyoruz. Esasen, eprövlerin-yaşam sınavlarının amacı da; tüm merkezlerdeki esneklik ve uyumu artırmaktır. İşte bu halet derinliği tutturulduğunda; yani, eprövle gelen tesir, merkezlerde bu şekilde sirküle edildiğinde, alınan tesir; hareket merkezinde coşku ve heyecana, duygu merkezinde sevince, akıl merkezinde doyuma neden olur.

  Yaşamımızın Anahtarı Bizde
  Yukarıda, yazı akışımızın bir yerinde; yaşamın, eprövler ve haletler silsilesi olduğunu belirtmiştik. Elbette, bu yaşam da dahil olmak üzere, aldığımız günlük olaylar gibi gözüken her tesir bir epröv niteliğindedir.

  Evde, işte, okulada, sokakta, aile çevresinde, arkadaş çevresinde, haber ve tv gibi yayın kaynaklarında hergün o kadar şey duyuyor ve yaşıyoruz ki tüm bu olaylar iyi süzülür ve duygu merkezlerinde doğru değerlendirilirse bizim bilgi bankamıza veri olarak, ruha kaydedilmiş bilgi olarak işleniyor yani ebediyen o bilgi bize ait oluyor. O halde, yapılacak şey; alınan her etkiyi, eprövü, bir ‘yaşam sınavı’, olarak kabul edip tıpkı bir kaşif, bilgi yolcusu, gizli anahatarı arayan serüvenci gibi kabul edip, bilgiyi uygulama konusunda kendimizi, özümüze/ yüksek benimize karşı; doğru bilgi alma, kayıtlama, kanıtlama vesilesi olarak görebilir, yaşanan olaylardan şikayet edeceğimize onların bizi zenginleştirdiğini, geliştirdiğini bilerek sevinç duyabiliriz.

  Gözlem Yapmanın Önemi
  Böyle bir anlayış geliştirmek, bireye; başka bir beceri daha kazandırır ki, o da ‘sağlıklı gözlem’dir.
(3) Gözlem yeteneğinizi geliştirerek, bir olayın-eprövün; yaklaşım tarzını, yayılımını ve kilit noktalarını yakalayabiliriz ki bunlar eprövün değerlendirilmesinin aşamalarıdır. Bir eprövün; yaklaşım tarzı, yayılımı , kilit noktaları ve eprövün değerlendirilmesinin sağlıklı bir şekilde yapılması, nasıl olduğunu yukarıda kısaca anlattığımız ‘sağlıklı bir gözlem’ ile olasıdır. Burada ‘olaya egemen olmak’, bilgi açısındandır. Olaya %100 egemen olamayabiliriz ama olaya ne kadar egemen olabiliyorsak, o kadar olayın bilgisini / taşıdığı mesajı yakalayabiliriz.

  Demek ki, önyargısız sağlıklı bir gözlem, bilgi edinmeyi, o da olaya egemen olmayı beraberinde getirmektedir. Ayrıca, ‘alanın bilgisine sahip olmak’ da  sağlıklı / objektif bir gözlem ile olasıdır. Bu konuda titiz bir gözlemcinin yüksek benine tesir (enerji-bilgi) aktarımı güçlüdür. “Bedensiz bir varlık, düşünme halinde olan bir varlık bile” diyor Sadıklar Planı, “öteki düşünenlerden akseden tesirleri, liyakatine göre alır.” Yani bedensiz halde iken bile başkalarının deneyimini, onu gözlemek suretiyle almak sözkonusudur. Sağlıklı gözlem yapma becerisi geliştirmek, yaşamın hakkını vermek ve de olaylara egemen olmak açısından çok yararlıdır. 

  Eprövlerin (Yaşam Sınavlarının) Değerlendirilme Aşamaları

 Yaşam sınavlarını başarmada ‘sağlıklı gözlem’ yapmanın önemini bu şekilde belirttikten sonra, ‘eprövün değerlendirilme aşamaları’na tekrar dönüyoruz: 

Eprövün yaklaşım tarzı: Düşey mi, yatay mı geliyor, daha önceden de gelmiş miydi...

Eprövün yayılmı: Benimle birlikte başkalarını da ilgilendiriyor mu, etkiliyor mu...

Eprövün kilit noktaları: Benim için sorun olma noktaları, çözemediğim yerleri neler, benden istediği nedir ve benim (içsel / manevi olarak) neremi incitiyor...

  Yaşamın, olduğu gibi, eprövler silsilesi olduğunu belirtmiştik. Yukarıdaki açıklamalarımızdan da herhalde anlaşılmıştır ki,’eprövler’ dediğimiz bu yaşam sınavlarının içeriğini yani, eprövlerle gelen tesiri / bilgiyi sağlıklı / objektif bir gözlem ile algılamaya çalışmakta büyük yarar vardır. İşte yaşama böyle bir yaklaşımın başka bir yararı da, idraklenmeye olan katkısıdır. Şöyle ki, halet yaşayarak idrak oluşur ama, bu haleti ya da herhangi bir haleti yaşamak / deneyimlemek için, ille de doğrudan doğruya olayın içinde olmak şart değildir. Sağlıklı bir gözlem hali içinde; baktığımızı görebilir ve gördüğümüzü de anlayabilirsek, gözlem yaparak da halet yaşanır ve idrak oluşur ki; zaten, epröv içinde halet yaşamaktan amaç da budur.

  Uyanık ve iyi bir gözlemci isekve yaşama karşı genel bir esneklik de kazanmışsak; kaba eprövleri yaşayarak, ıstıraplı haletler içine girmeye gerek kalmaz. Esasen eprövün / olayın türü de önemli olmayıp; önemli olan, belli bir içsel gelişim ihtiyacının karşılanmasına yönelik halet içine girmek ve kuşkusuz, bunun hakkını vermektir. Çünkü, aynı halet, değişik eprövlerle / olaylarla da yaşanabilir ve tüm bunlardan amaç, idraklenmek ve şuurlanmaktır. Enkarne olan yani doğan bir varlık, bu amaca ulaşma cehdi ya da çabası içinde, olay à epröv à halet aşamalarından geçtikten sonra; idrake ulaşır, “şuuruna bir idrak damlası damlatabilir”(4). Görülüyor ki, idraklenmenin bir önceki aşaması, olayın içinde yaşanan ruh hali demek olan ‘halet’ tir.

   Bu şekilde, enkarne varlıklar olarak, gelişim ihtiyacı giderme gayreti içinde bilerek / bilmeyerek yaşam planlarımızda hedeflenen konuları tamamlamaya çalışıyoruz. Yani, şuurlanmaya, tekamül etmeye, erdemlerle-insani değerlerle donanmaya çalışıyoruz. Bu nedenle, ıstıraplı eprövler de dahil; başımıza gelen her şey kendi elimizin / fillerimizin sonucudur ve hiç kuşkusuz bizim hayrımızadır.

  Mevlana Celaleddin RUMİ’nin dediği gibi, “Şikayet etmek yerine, acı sınavlar birer rahmet olarak görülmelidir.”

  Yaşam olgusu içinde karşılaştığımız olayların ve onlarla gelen eprövlerin şiddetini, kabalığını / inceliğini  bizim kendi içsel gelişim ihtiyaçlarımız belirler. Yaşam içinde bizleri halden hale sokan uğraşlarımız, aynı zamanda, içsel gelişim ihtiyaçlarımızın giderilmesi yönünde sergilediğimiz etkinliklerdir. İçsel gelişim ihtiyaçlarımızı giderme süreci içinde belirli yani, çeşitli derinlikte haletler yaşayarak, yaşam planlarımızda  ‘hedeflenen konuları’ tamamlamaya çalışırız. İşte bu ‘hedeflenen konular’, gerçek gelişim ihtiyaçlarımızın zorunlu olarak belirlediği maddelerdir.

Sonraki Bölüm >>


(1)   “Biz sizi halden hale sokarız...” mealindeki Kur’an ayeti
(2)
  
‘Dirençler’ ve ‘kabuklar’dan kastımız; asl’a (asıl kendimize, daha ince titreşimlere) yönelmemizi, yükselmemizi engelleyen/zorlaştıran (bizi maddeleştiren, madde gibi atıl hale sokan) unsurlardır ki bunlar; kin, öfke, nefret, kıskançlık, kaale alınma isteği, ön yargılar, bencillikler, beklentiler, sahte benlikler vb. giderilmesi gereken ve dolayısıyla, kendini tanıma cehdinin konusu / hedefi olan olumsuzluklardır...
(3)
  
Sağlıklı Gözlem: Peşin hükümsüz / önyargısız, duygusallıktan olabildiğince uzak olarak olaya, ‘dupduru gözler’le bakmak. Yaşamı bu şekilde yaşamaktır. Olay karşısında, eprövün içinde; yepyeni ve tertemiz / bakımlı bir kamera gibi olmak gerek. Gözlem sırasında yargılamada bulunmak (ki bu, anı yaşamaktır) gözlemin sağlıklı olmasını, dolayısıyla sağlıklı bir algılama yapmamızı engellemektir. Sağlıksız algılama ise, merkezlere aktarımın sağlıksızlığını beraberinde getirir.
(4)
  
Ruhsal kanal tebliğlerinden

Kaynakça: M.T.İ.A çalışmaları-Salı konferansları
Mukadderat ve İcabat-Bedri Ruhselman- Ruh ve Madde Yayınları-1980
Sadıklar Planı Tebliğleri

 

© Astroset 2004-2010