Metafizik / New Age

WWW.ASTROSET.COM

 

RUHUN EVRENE GİRİŞİ

Bedri RUHSELMAN

RUH ve KÂİNAT – sayfa 431

Yayına Hazırlayan: Selman GERÇEKSEVER

  Ruhların ilk yaratılışları hakkında ne bir bilgimiz, ne de bir tahminimiz vardır. (Ruh konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. RUH ve KÂİNAT, Cilt 1, sayfalar 91-194) Yalnız bazı yüksek tebliğlere ve ruhun sürekli tekâmül aşmalarına bakarak, genel tekâmül konusunda ruhun maddeyle olan ilişkilerine ait bazı çıkarımlarda bulunabiliriz.

  Ruhlar madde evreninde doğdukları zaman, tüm melekelerine sahiptirler ve her bir fert olarak birer şahsiyet sahibiydiler. Ancak bunlar, kendilerinde noksan olan görgü ve deneyimlerini artırmak için maddelere bağlandıkları zaman, melekeleri doğal olarak kararıyordu.  İşte madde dünyasında tezahürlerinin gittikçe arttığını gördüğümüz ruhun melekeleri, onun tekâmül vetiresiyle maddesel bağlarından kurtulması oranında, yavaş yavaş kendilerine tezâhür zemini bulabilmelerinden ileri gelmektedir.

  Demek ki ruhun “geriliği”ni nitelendiren şey; bilgisizlikleri ya da fena doğada olmaları gibi, yanlış hükümlere bağlı görece nitelikler değil, görgü ve deneyimlerindeki noksanlıktır. Bu noksanlık da onların maddelerle karşılaşmalarından ileri gelmiştir. Nasıl ki, bu noksan yanlarını gidermek için maddeler evrenine girmişler ve maddelere ilk zamanlar bu görgü ve deneyimsizlikleri yüzünden bağlandıkları için de, melekelerinin birçoklarından geçici olarak mahrum kalmışlardır. Ruhların evrenimizdeki ilk durumlarıyla ilgili Üstad ’tan aldığımız bazı bilgileri sunuyoruz:

  “Ruhlar ilk yaratılışlarında, ferdi olarak ayrı ayrı birer şahsiyet sahibi olmakla beraber, başka bazı konular bakımından aynı düzeydeydiler. Onlar ilk zamanlarda kendilerine ve çevrelerine ait bilgileri vardı ve aktif idiler. Fakat onların deneyimleri ve görgüleri yoktu. Ruhun ‘geriliği’, deneyim ve görgü eksikliğindendir. Görgü ve deneyim ancak onları ortaya çıkarmaya hizmet eden araçlar sâyesinde kolayca olur.”

  Evrenimizde ruhlar maddelerden kurtulamazlar. Bu durum doğa yasalarının bir gereğidir. Daha önce aktardığımız bir ruhsal tebliğde de belirtildiği gibi, madde ruhun, ondan ayrılmayan bir yanı olmasına karşın, ruhun bulunduğu yer olması bakımından, ondan ayrılamaz(1). Ruh ancak maddesel araçlarla, bu evrende tesirlilik gücünü gösterir ve bu gücü geliştirebilir. Şu halde, ruhlar evrenlerde maddesel araçlarıyla, yani perisprileriyle(2) beraber enkarne oluşlardır, diyebiliriz. İşte daha önce de söylediğimiz gibi, bu düşünce bizi, “giysi değiştirir” gibi; sürekli olarak, beden değiştirdikleri konusuyla ilgili olan teozofik iddialardan ayırmaktadır. Çünkü esasen, var oluş nedeni; ruha araç olmakta bulunan bu maddelerin tekâmüldeki rolü, ruhların onlarla olan ilişkilerini geliştirmelerinde görülmektedir. Uzun lafın kısası, ruhlar madde âlemine tekâmül etmek için girerler. Üstad bu konuda şunları söylüyor:

  "Ruhun tekâmülü, doğa yasası gereği olarak maddelerin içinde olmasıyla olasıdır. Ruh tüm maddesel etkilerini yerine getirmek için ve bu etkiler sayesinde tekâmül edebilmek için madde âleminde bir süre bulunur."

  Ruh varlığından ayrılmayan perispiri, ruhsal etkinlikler ile gittikçe seyyalleşerek(3) ve ruhun elinde gittikçe daha elverişli bir araç hâline gelerek, onun evrendeki tesirlilik kudretinin daha büyük tezahürat olanaklarına zemin hazırlar. Daha önceki bölümlerde ruh varlığı ile perispirinin ilişkileri, onun perispiri üzerinde tesirlilik gücü ve ruhsal tekâmül ile "perispirinin seyyalleşmesi"(3) hakkında Üstad’dan tebliğler yazmıştık(4). O tebliğlerin, bu satırları okurken de anımsanmasında yarar olabilir. (http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/newage/rk3.htm)

  Tüm bunlardan anlaşılıyor ki, ruhlar madde evreninde doğuşlarından itibaren bağlı bulundukları perispirinin daha yoğun madde âleminde bir süre geçirerek onları daha “hafif” bir duruma getirerek, bu şekilde tesirliliğini artırmaya çalışırlar. İşte bu nedenle, bir ruh varlığının evrene ilk girişi ile, tekâmül aşamalarında ilerledikten sonraki etkinlikleri arasında çok büyük farklar vardır. Üstad aşağıdaki sözleriyle bunu belirtmeye çalışıyor:

  “Ruhun ilk zamanlarlarda ki etkinliği ile tekâmül ettikten sonra ki etkenliği arasında çok fark vardır ve bu fark tekâmülün ürünüdür. Ruh varlığını tekâmüle ulaştıran tüm araçlar onun tesirliliğini onaylar.”

  Madde evrenindeki ruhların tekâmülleri çok değişik aşamalardan ve kademelerden geçerek oluşur. Bu “yükseliş” son derece düzgün ve hep “yukarı” doğrudur. Fakat ruhların, bizim dünyamıza gelinceye kadar geçirdikleri tekâmül aşamaları hakkında bizlerin hiçbir bilgimiz yoktur. Dünyamızda “bitki içindeki“ (bitki bedeniyle bağlantılı olarak) yaşamıyla başlayan ruhun tekâmül aşaması onun, bizim görebildiğimiz en geri düzeyli maddesel varlığını oluşturur.

  Yalnız, yine Üstadımızdan öğrendiğimize göre, henüz bitki durumunda olmayan ruh varlığının dünyamızda daha bir aşaması vardır ki, biz ona “küf” adını vermekteyiz. Bununla birlikte, Üstatlardan aldığımız bilgiler “küf ruhu ”nun üç buutlu âlemde en “geri” bir ruh varlığı olduğunu söyleyebilmemize olanak bırakmıyor. Çünkü bu bilgilere göre, bu âlemde küften daha geri maddeler içinde enkarne durumda ve bilmediğimiz başka varlıklar da bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili tebliğlerden bir kısmını sunuyorum:

  “Ruh varlığının, bitkilerden önce ‘cansızlık’a en yakın olarak geçirdiği başka kademeler de vardır. Siz buna “küf” diyorsunuz. Küf, ruhun; sizin dünyanızda ilk maddesel yaşamlarından biridir. Canlılığı olmayan ile bitki arasında bulunan ve sizlerin anlamadığı birçok varlık vardır. ”(5) 

(1) Bu durumun (eğer gerekiyorsa) daha iyi anlaşılması için bkz. RUH ve KÂİNAT, sayfalar 105+185.

(2) ”Perispri” konusu için bkz. RUH ve KÂİNAT, sayfalar 165+185.

(3) ”akıcı ” hâle gelerek, süptilleşerek, titreşimi yükselterek, “incelerek ”

(4) RUH ve KÂİNAT, sayfa:194

(5) “Bitkilerde tekâmül” konusu için bkz. RUH ve KÂİNAT, sayfa: 435

Yayın Tarihi: 13.Ağustos.2013

 

© Astroset 2003-2013